Doğu Roma'dan bugüne miras ilahiler: Nereye gitti kentin hoş sedası?

Antakya ve Şam’da doğan, daha sonra İstanbul’un kalbi olan Doğu Roma’nın kilise müziği psaltiki kentin gürültüsü içinde giderek kayboluyor

Kilisede ilk ayin dinlediğim günü hatırlıyorum. Eskimiş ahşap sıralarında otururken kulağıma gelen ses tüylerimi ürpetiyordu. Sağ taraftan gelen bas baritonun sesini sol taraftaki tenor karşılıyordu. Arada bir yerde papaz giriyor adeta duasıyla tanrısına yakaran bu sesleri kutsuyordu. Saatler geçiyor, siz de dinlediğiniz sesle birlikte geçip gidiyorsunuz zamandan. Finali yaptığında, kulaklarınızda tüm dünyanın pası silinmiştir artık. Yeniden hayatı tertemiz duymak için hazırsınızdır. Çok eskilere doğru gideceğiz şimdi. Bizans'ın şimdilerde unutulmuş kiliselerinde yankılanan o muazzam seslerle bir nebze olsun kulaklarınızın pasını sileceğiz.

Büyük Konstantinos'un dini hoşgörüye ilişkin fermanının ilan edilmesiyle birlikte artık Hıristiyanlık'ın ana merkezlerinden biridir Konstantinoupolis. Kentin başepiskoposları olan altın ağızlı Yuhanna ve Nenizili Grigoros kiliseye müziği sokmuş, psaltikinin (Bizans kilise müziği) çalgısız bir vokal müziği olarak gelişimini sağlamış. Altın ağızlı Yuhanna'dan melek sesli Yanni Koukouzelis'e ve Damaskenoslu Ioannis'e kadar Bizans'ın en iyi maistorlarının ağzından çıkan her bir ses, asırları dolanıp bugünlere kadar ulaştı.

Altın ağızlı Yuhanna'dan Fenerli Paikopoulos'a

Eli, altın ağızlı Yuhanna'dan melek sesli Yanni Koukouzelis'den ve Damaskenoslu Ioannis'den alan Dimosthenis Paikopoulos'un yetiştirdiği öğrenciler sayesinde şimdilerde çok az kişinin haberdar olduğu mugannilik kültürü devam ediyor. Bugün bize bu kültürü Paikopoulos'un öğrencisi Stamatis Kissas anlatıyor. Muganniliğe 50 yılını veren Kissas, öncelikle dilimize yapışan bir yanlışı düzeltiyor:

"Bizans müziği terminoloji olarak yanlıştır. Yoktu böyle bir devlet. Doğu Roma Devleti idi. Daha sonra Batılılar çıkardı bu söylemi. Doğu Roma müziğidir doğrusu ve kilise bu müziği benimsemiştir."

8 makamdan oluşan kilise müziğinin 1814 yılı itibariyle reforma uğradığını anlatıyor Kissas ve 19'uncu yüzyıl itibariyle öğrenmenin daha kolay hale geldiğinden bahsediyor:

"Reforma uğramadan önce daha çok stenografi gibiydi. Çok zordu öğrenmek. 1814'te bir komite toplanıyor patrikhanede ve bugünkü nota sistemine geçiyoruz."

 

Herakelios, 7'inci yüzyılın başlarında artık Sasanîleri mağlup etmiş ve fakat Suriye ve Filistin'i de Araplara bırakmak zorunda kalmıştı. Antakya ve Şam'da doğan kilise müziğinin 7'inci yüzyıldan itibaren kalbi Konstantinoupolis olur. Kissas, ilahilerini İskendireye şivesinde okuduklarını söylüyor. Herkesin anlayabileceği bir dil olduğunu da ekliyor.

Hiçbir enstrüman olmadan sadece kilisenin duvarlarında yankılanıyor sesleri. Minareler eklenene kadar Ayasofya ve Kariye'nin duvarlarında büyüyor o sesler. Önce sağdaki ses başlıyor duasına, noktasını koymadan soldaki ses yakalıyor onu ve Aya İrini'nin kubbesinde inliyor ve tüm kenti sarıyor.

Muganniliğe adanan yarım asır

Bakmayın böyle keyifle anlattığıma. Bir muganniyi dinlemek ne kadar keyifli ise muganni olabilmek de bir o kadar zahmetli. "İyi bir muganni olması için çocukluktan eğitime başlanılması gerekiyor" diyor Kissas ve ekliyor:

"5-6 yaşları itibariyle çocuğun kulağı aşina olmalı müziğe. 13 yaş itibariyle de teorik eğitime başlaması gerekiyor."

Kissas da o yaşlarda başlıyor kilise müziği ile tanışmaya:

"5 yaşlarındaydım, Çengelköy'deki Aya Yorgi Kilisesi'nde başladım. İlk defa 7 yaşında okudum. 10 yaşlarıma geldiğimde Beyoğlu'na indik. Orada Panagia Kilisesi'ne gidiyordum. 15-16 yaşımdaysa artık patrikhane kilisesinde okuyordum."

1971 senesinde eğitim için ayrılıyor Kissas. 1974'e kadar gidip gelse de o tarih bir daha uzun bir süre açmamasına neden oluyor kentinin kapısını. Ne yaşarsa yaşasın o vazgeçmiyor sevdasından. Tutkunu olduğu muganniliği gittiği her şehirde mutlaka devam ettiriyor.

67,5 yaşındayım diyor Bay Kissas ve muganniliğe adadığı 50 yılını bu sözlerle anlatıyor:

"Ben hukuk okudum. Menkul kıymetler danışmanlığı yaptım. Yaşım geldi emekli oldum. Her şeyi bıraktım ancak mugannilliği bırakmadım. Londra'da beni büyük bir kiliseden istediler, dünyanın parasını veriyorlardı. O zamanlar 500 sterlin çok paraydı. Bana verdiler kiliseye gideyim diye. 22 senedir de bu mıntıkada okuyorum (Atina-Voulyagmeni)."

KİSSAS MELİKE.jpeg
Independent Türkçe muhabiri Melike Çapan, Stamatis Kissas ile birlikte / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

O böyle tutkuyla anlatırken ben sormadan edemiyorum. Yarım asır adanmış koca ömürden. Nasıl bir sevdadır bu? Gülümseyerek yanıtlıyor:

"Mugannilikten ziyade bir de iç teoloji var. Dinsiz de olsa mugannilikle dindar olursun. Bir gizemin içine giriyorsun. İlahiyattır. Hayat tarzıdır. 60 sene sonra söylüyorum size. Çok gördüm böyle adamlar."

Dedim ya hiç kolay değil. Her aya hatta her haftaya hazırlanmış onlarca kitap var. Her haftanın makamı da ayrı. Sekiz haftada bir makamlar en başa dönüyor. Buna keza her yortunun da kendine özel ilahileri mevcut. Yine de pes etmemiş Kissas. Ve hatta kurdukları dernekle İstanbullu muganni kültürünü 7 kıtaya birden yaymaya çalışıyorlar:

"İstanbul'dan gelen muganniler olarak kültürü devam ettirelim istedik. Burada yeni bir dernek kurduk. Aramızda bir para topladık ve ofis satın aldık. Bir stüdyo kurduk. 20-30 kişilik bir koromuz var. Konserler veriyoruz. Hocamız Fener'den Dimothenis Paikopoulos.

150 üyemiz var. Fiji adalarından bile üyemiz var. Bu dernek gönderdikleri bültenlerle üyelerine o hafta okunacak ilahilerin listesini gönderiyor."

67,5 yaşında ve en büyük aşkını hobisine döndüren Çengelköylü Kissas, tüm dünyadan önce kendi evinde başlamış kültürünü devam ettirmeye. Oğlu Evangelis 26 yaşında. "Oğlum çok güzel okuyor" diye anlatıyor ilk öğrencisini:

"O da benden öğrendi. 4,5 yaşında onu sırtıma alıp kiliseye götürüyordum. Uyuyordu orada. 6-7 yaşlarında benimle beraber söylüyordu. Bir defasında büyük bir muganni geldi misafir olarak. Başladı okumaya. Çok zor bir ilahiydi ve yanlış söyledi. Vangel, hemen uyardı; "Böyle değil beyefendi" dedi. Adam "sen nasıl anladın" demez mi? Sonra döndü bana "Bu çocuk büyük bir muganni olacak" dedi."

Atina'da Varkiza'da denizin kenarında bitmeyen sevdasını böyle anlattı Kissas bana. Her şeyin hızla tükenip gittiği şu zamanda artık iyice kısılmışken kentin hoş sedası, umut taşıyan bir fısıltı getirdim sizlere denizin öte yanından. Kulaklarınızın pası silinsin diye…

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU