Erbil'e füze saldırısı yeni bir Kasım Süleymani ile sonuçlanabilir

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

İran ile ABD arasındaki gerilim artıkça ve anlaşma ihtimalleri zayıfladıkça dikkatler çekişmenin ve fiili savaşın en yoğun yaşandığı Irak Kürdistan Bölgesi sahasına dönüyor.

Olaylar böyle devam ederse yeni bir Kasım Süleymani olayıyla sonuçlanabilir. 


ABD, İran'a karşı daha fazla sessiz kalmayacaktır

ABD'nin başında Donald Trump gibi çılgın ve kafasına estiğini yapan bir başkan olmadığı için İran'ın Irak Kürdistan Bölgesi'ndeki bozguncu faaliyetlerine devam edebileceğini düşünmek yanılgıdır. 

Barack Obama yönetimi nükleer anlaşma ile Tahran'a birçok tavizler vermiş ve elini güçlendirmiş olsa da uzun vadede krizlerle baş başa bıraktığını da unutmamak lazım. 

ABD Başkanı Joe Biden, salı akşamı Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi ile görüştü.

Çarşamba günü de ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller, Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani ile bir araya geldi.  

Tueller, Erbil saldırısını yapan saldırganların yakalanması konusunda kararlı olduklarını vurgulayarak, "Kürdistan Bölgesi, daima olduğu gibi bölgedeki asayişin önemli bir faktörü olacaktır" dedi. 

ABD'nin daha önce de olduğu gibi Irak Kürdistan Bölgesi, Erbil ve Kerkük ile yakından ilgilenmesi İran'ın planlarını zora sokan bir durum. 

Halihazırda Biden yönetimi iç meseleler, ekonomik kriz, pandemi ve Çin ile ticari rekabetle meşgul.

İran'a ve onun bölgede yaktığı ateşe henüz sıra gelmedi. Biden, İran konusunda çok sabırlı ve hiç acelesi yok. 

Tahran, dünyayı uranyumu yüzde 60'lara kadar çıkarma, ileri füzeler üretme, bölgede daha fazla yayılma ve hatta kitle imha silahları yapmakla tehdit ede dursun.

Rusya ve Çin'i de ABD'ye karşı yanına aldığı için şımarık bir çocuk gibi pervasız hareket ediyor. 

Unutmayalım ki Sovyetler Birliği dağıldığında dünyanın süper güçlerinden birisiydi ve küresel sahada bir devdi.

Bir ülkenin yıkılması ve tarihe karışması için tüm dünyanın ona karşı savaşması gerekmiyor. O kendi kendine savaşarak da kendini tüketebilir.

Bugün İran, kendi içinde Beluç, Arap, Gilek, Türkmen, Azeri ve Kürtleri hergün daha fazla bastırmakla "başarılı" olduğunu zannedebilir; ancak biriken öfke ve duygusal kopuşlar bu rejimi her geçen gün çöküşe daha fazla hazırlayacaktır. 

İran, Suriye ve Yemen'de savaşı kazandığına inanıyor. Lübnan'ı ele geçirdiğini düşünüyor.

Irak'ta da çok büyük bir alana hakim olduğunu ve hükümette de söz sahibi olduğunu zannediyor.

Fakat tüm bunların kendisi için en büyük sorunların kaynağı olacağını yakında anlayacaktır. 


İran, KDP ve Barzanileri bitirmek için birçok girişimde bulundu

İran, Şii Hilali'nin önündeki en büyük engel olarak gördüğü KDP ve Barzanileri bitirmek için yarım asırdır plan yapıyor.

Şah zamanında da Barzaniler, Pers İmparatorluğu'nu diriltme rüyası gören Şah için tehditti. 

Şah, Barzanilerin sadece Kürtlerin çıkarlarını öncelediğini ve tüm politikalarının bu yönde olduğunu bildiği için 1963 yılında Molla Mustafa'ya ihanet ederek Irak'a cahşlık yapan Celal Talabani ve kayın pederi İbrahim Ahmed'i himaye ederek Barzanilerin zayıflamasını hedeflemiştir.

Şah, Barzani öncülüğündeki Kürt ulusal mücadelesinin ilerlediğini gördüğünde bunu Pers hülyası için tehlikeli görmüş Henry Kissinger'ın girişimiyle sağlanan Cezayir Anlaşması'na imza atmıştır.

Saddam ile Kürtler arasında 1970'te yapılan özerklik anlaşması ve Kürtlerin statüsü, ABD-Şah-Saddam üçlüsü tarafından yok edilmiştir.

Oysa Şah, Şattul Arap su yolu nedeniyle Saddam ile kanlı bıçaklıydı. Fakat Kürtler söz konusu olunca onu bir kenara bırakabilmişti.


İran Barzani'yi tehdit gördüğü için PKK'nin Şengal'de olmasını istiyor

Bugün de İran'daki Şii devlet, Barzanileri ve KDP'yi Şii Hilali'nin önünde bir problem gördüğü için yok etmenin planlarını kuruyor.

Bu söylediklerimin komplo teorisi olmadığının en somut kanıtı da 1996'da Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kürdistan'ı işgal etmesi ve Barzani'nin Selahaddin'deki karargahına kadar ilerlemesidir. 

KDP-Barzani, 1996'da stratejik önemi büyük tarihi kararı alıp Saddam'ı kullanarak İran'ı Erbil'den çıkarmasaydı bugün Kürdistan Bölgesi diye bir yer olmazdı.

İran, bunu daha sonraları birkaç defa denedi fakat başarılı olamadı. 

Bugün Şengal'de yaşanan olaylar İran'ın KDP'yi ve Barzanileri zayıflatma stratejisinin farklı bir boyutudur. Kerkük'te yaşananlar da hiç şüphesiz de bunun bir parçasıydı. 

İran, Ekim 2017'de PKK, KYB ve Süleymaniye'deki diğer partilerle anlaşarak KDP'yi bitirme planını yeniden devreye koydu.

Bu sefer Türkiye de İran'ın yanına yer aldı. ABD ve diğer batılı ülkeler de seyirci kaldı. 

İran, hiçbir tehdit algısı olmadan Kerkük'ü birkaç saat içinde aldı. Lahor Talabani-Bafil Talabani ikilisi kendilerine bağlı Peşmergeyi Kerkük'ten çekince Kürdistan hükümetinin ve KDP'nin buraya Peşmerge göndermesi ilk akla gelen seçenekti. 

İşte en büyük tuzak da buydu. Eğer KDP, Erbil'i ve Duhok'u koruyan Peşmergeyi Kerkük'e gönderseydi tüm Kürdistan düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı.

Bunu daha sonra müstakil bir yazıda anlatmayı düşündüğüm için çok fazla ayrıntıya girmiyorum.

Erbil sınırındaki Pirde'de ve Duhok sınırındaki Sihela'da Peşmerge ile Haşdi Şabi arasında yaşanan şiddetli çatışmalara hatırlatmakla yetiniyorum bu bahiste…


ABD, İran'a cevap verme hakkını saklı tutuyor

Geçen hafta meydana gelen Erbil saldırısı da Barzanilere açık mesaj niteliği taşıyordu. Çünkü KDP, PKK'nin Şengal'den çıkmasını ve Peşmergenin burada yer almasını savunuyor.

İran, Irak'taki Şii blok ve KYB ise Şengal'in KDP kontrolünde olmasındansa PKK'de kalmasını tercih ediyor. 

İran, Erbil'in kalbine attığı füzelerle Kürdistan bölgesinin güvenli bir yer olmadığı imajını çizmek istedi.

Dünyaya da diplomatik misyonlarını kapatması mesajı verdi. ABD, Bağdat Büyükelçiliğini Erbil'e taşımayı düşünüyor ve bunun için de Erbil'e hava savunma füzesi yerleştirmeyi planlıyor.

İran, bu planı bozmak için de Erbil'in güvenli olmadığı algısını yaymaya çalışıyor. 

Fakat Erbil'in ilk Körfez savaşından bu yana siyasi, askeri, ekonomik ve demokratik açıdan verdiği sınav tüm muhataplarda yeterli kanaati oluşturmuştur.

Bu nedenle İran'ın hedefleri sonuçsuz kalmaya mahkum olacaktır. 

İran Erbil'e füzeleri atmaya devam ettikçe Kürdistan'ın konumu daha da güçlenecek ancak Tahran'ın çöküşü hızlanacaktır.

Devletlerin ömrü hukuk ve adaletle uzar ya da kısalır. Öyle görünüyor ki İran'da Şii devletin ömrü sanıldığı kadar uzun olmayacak. 

Erbil saldırısının hemen ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Mesrur Barzani'yi araması, ardından Bağdat Büyükelçisi'nin Erbil'e gelerek güvence vermesi ve Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki'nin saldırılardan İran'ı sorumlu görmesi ve cevap verme haklarının olduğunu söylemesi önemlidir. 

ABD'nin tutumu Erbil saldırısının İran için pahalıya mal olacağına dair birçok ipucunu barındırıyor.

Geçmiş tecrübelerden hareketle bugünkü olayları değerlendirdiğimizde Irak Kürdistan Bölgesi'ne atılan füzelerin yeni bir Kasım Süleymani olayı ile neticeleneceğini söylemek hiç de kehanet olmayacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU