Basra Körfezi’nde ne oluyor, gerilim nereye varacak?

Hürmüz Boğazı’nda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait petrol gemilerine yönelik sabotajlar ile Riyad’ın 320 kilometre batısındaki iki petrol pompa istasyonuna yönelik saldırılar gözlerin yeniden Körfez’e çevrilmesine neden oldu

Fotoğraf: Reuters

Dünya yeniden karşılıklı restleşme ve psikolojik savaş kavramlarının sıklıkla kullanıldığı bir döneme giriyor. Üstelik gelişmeler sadece son saldırılarla sınırlı değil.

İran’ın nükleer anlaşmayla ilgili, kısmen askıya alma kararını uygulamaya başlayacağını açıklaması ve ABD’nin 2003’teki Irak Savaşı’nda kullandığı uçak gemisi USS Abraham Lincoln’ü Ortadoğu’ya göndermesi, Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nda tansiyonu iyice yükseltmiş durumda.

Yüksek tansiyonun siyaset dışında ekonomiye yansımaları da söz konusu. Saldırıların ardından ham petrolün vadeli varil fiyatı yüzde 1,38 yükseldi.

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu olayların sadece Suudi Arabistan'ı değil küresel ekonomi ve dünyadaki enerji arz güvenliğini de hedef aldığını belirtiyor. 
 

iran gemi saldırı.jpeg
12 Mayıs'ta saldırıya uğrayan petrol gemilerinden biri / Fotoğraf: Twitter​​​​​​


Riyad yönetimi deniz yolları ve petrol tankerlerinin güvenliğinin sağlanmasının uluslararası toplumun ortak sorumluluğu olduğunu düşünüyor.

Elbette Hürmüz Boğazı’nda yükselen siyasi tansiyon, aynı zamanda bölgesel ticaret ve deniz taşımacılığının geleceğine dönük riskler de içeriyor.

Aramco ve Füceyre Limanı

Saldırıya uğrayan petrol istasyonları Suudi Arabistan devlet petrol şirketi Aramco’ya ait. 

Piyasa değerinin 2 ila 10 trilyon dolar olduğu tahmin edilen Aramco dünyanın en büyük şirketlerinden biri.

Petrol gemilerine yönelik saldırıların gerçekleştiği ve Hürmüz Boğazı’nın hayati öneme sahip limanlarından biri olan Füceyre’nin ise aynı zamanda BAE’nin su sorununa çare olması bekleniyor.

Zira BAE, Antarktika’dan buz dağlarını gemilerle Füceyre Limanı’na taşıyarak, ülkede içme ve sulama suyu sağlamayı hedefliyor.

Buz kütlelerinin her birinden ortalama 75 milyar litrelik su elde edilmesi planlanıyor. 

Basra Körfezi’nin önemi ve Hürmüz Boğazı
 

uss-abraham-lincoln-28 national rewiew.jpg
USS Abraham Lincoln gemisi / Fotoğraf: National Rewiew


Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Arabistan yarımadası ile 989 km uzunluğundaki sahillerinin Hürmüz Boğazı ile kesiştiği 233.000 km alan içerisinde yer alıyor.

Bu kritik körfez, maksimum derinliği 90, ortalama derinliği ise 50 metre civarında değişen sığ ve uluslararası sistemi doğrudan etkileyen stratejik bir suyolu olarak biliniyor.

Körfez'deki stratejik durumdan bahis açıldığında Ortadoğu petrollerinin çıkış kapısı konumundaki Hürmüz Boğazı da akla gelen ilk yer.

İran yıllardır kendisine yöneltilen tehditlere karşı ültimatom vermek istediğinde genellikle Hürmüz kartını öne sürüyor.

ABD'nin, İran petrol yaptırımlarından muaf ülkelere yeni muafiyet hakkı verilmeyeceğini duyurması üzerine, İran Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, "İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kullanımı kısıtlanırsa boğazı geçişlere kapatırız. İran'ın kara sularını her türlü tehdide karşı savunacağız" açıklaması yapmıştı.

Elbette bu tehdit ilk değil. 

İran-Irak Savaşı'nın başladığı yıl İran’ın ilk Cumhurbaşkanı Abolhasan Bani Sadr da "İran Hürmüz boğazını gemilere kapatır" tehdidinde bulunmuştu. 

Hürmüz Boğazı'nda 1988’de de ABD savaş gemisi USS Vincennes bir İran yolcu uçağını düşürmüştü. 

2008’de ise ABD İran’a ait teknelerin Hürmüz Boğazı’ndaki üç savaş gemisine taciz ettiğini iddia etmiş, dönemin İran Devrim Muhafızları komutanı saldırıya uğradıkları takdirde boğazdaki gemilere el koyacaklarını söylemişti.

Yakın geçmişe bakıldığında da İran-Irak savaşı ile Körfez Savaşları’nda Hürmüz’ün stratejik öneminin ön plana çıktığı siyasi uzmanlarca da kabul ediliyor. 

Hürmüz Boğazı’nın en dar noktasında kuzeyde İran, güneyde Umman olmak üzere Körfez 34 mil genişliğe kadar daralıyor. 

Hürmüz’den geçen her tanker İran ve Umman topraklarını doğal olarak kullanmış oluyor. 

Bu boğaz sekiz kıyıdaş Körfez ülkesinin uluslararası sulara erişebildiği tek suyolu.

Bu kadar önemli oluşunun nedeni de bu.

Yaklaşık her on dakikada bir Hürmüz Boğazı’ndan bir tanker veya ticari gemi geçiş yapıyor. 

Günlük ortalama 14 büyük petrol tankeri buradan geçiyor.

Aynı oranda boş tankerler de kargolarını almak üzere buradan geçiş yapıyor.

Ham petrol ihracatının yüzde 85'i Asya marketlerine gidiyor, hatta Çin’in petrol ithalatının %50’si bu boğazdan geçiyor.

Körfez petrollerinin neredeyse yüzde 90’ı da aynı trafiği kullanıyor. 

Ve buraya alternatif teşkil edebilecek başka ihracat rotaları henüz bulunmuyor.

Aslında Basra Körfezi uzun yıllardır jeopolitik tartışmaların odağında yer alıyor. 

Uzmanlara göre Körfez bölgesinin en temel çelişkisi coğrafi ve ekonomik açıdan birbirini tamamlayan bölgelerin siyasi sınırlarla birbirinden ayrılması ve bu durumun beraberinde egemenlik çatışması riskini getirmesi.

Suudi Arabistan - İran gerilimi

Geçtiğimiz yıllara bakıldığında bölgedeki çekişmenin ana aktörlerinin Suudi Arabistan ile İran olduğu görülüyor. 

Suudi Arabistan ile İran arasındaki mücadele, uluslararası ilişkiler literatüründe sıklıkla kullanılan bir kavram olan “güvenlik ikilemi” üzerinden de tarif ediliyor.

Her iki ülke sadece siyaseten değil enerji özellikle de petrol üretiminde de birbiriyle rekabet içinde.

Ortadoğu’da iki önemli mezhebin temsilcisi olan Riyad ve Tahran’ın arasındaki sorun ve anlaşmazlıklar bölgeye de tesir ediyor. 

İran’ın bölgede Şii Hilali projesini gerçekleştirmek istediği, dolayısıyla eski Fars İmparatorluğu’na özendiği yönünde eleştiriler mevcut. Obama dönemindeki detant politikası bir yana bırakıldığında, İran İslam Devrimi ilan edildiğinden bu yana, ABD’deki yönetimler tarafından tehdit olarak algılanıyor.

Suudi Arabistan’ın dış politikası için belirleyici etmenlerden biri ise Körfez ve Arap ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesi.

Bununla birlikte Riyad yönetiminin bölgeye liderlik etme iddiasında olduğu sır değil. 

İran-Irak arasındaki sekiz yıllık Tanker Savaşı sırasında Körfez Ligi’ni kuran Suudi Arabistan, Basra Körfezi’nde oluşturulan güvenlik ittifaklarının kuruluşunda da söz sahibi olmuştu.

Haziran 2017’den bu yana Katar’a uygulanan ekonomik abluka ve sıkılaştırma politikalarında başrolü üstlenen de Suudi Arabistan olmuştu.  Riyad yönetimi BAE, Bahreyn ve Mısır’ın desteğini almıştı. 

Günlük 17 milyon varil hacminde petrol akışının sağlandığı Hürmüz’ün yeniden konuşulmasına neden olan ise Suudi Arabistan ve BAE’ye yönelik saldırılar.

Altı petrol gemisi ve Suudi petrol istasyonlarına drone ile düzenlendiği öne sürülen saldırılar için tüm bölge ülkeleri tepkili.

Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Ürdün ve Yemen'in yanı sıra Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Arap Parlamentosu ve Arap Birliği saldırıları kınadı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada farklı ülkelerden gemilerin kara suları yakınlarında sabotaja uğramasına tepki gösterildi. 

Bahreyn Dışişleri Bakanlığı, yaşananları "Denizciliğin güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir suç" olarak nitelendirdi. 

Ürdün kaynağı ne olursa olsun Körfez'de deniz trafiğini tehdit eden her türlü suç eylemine karşı tutumunun net olduğunu vurguladı. 

Yemen Dışişleri Bakanlığı da sabotaj eylemlerini kınayarak, bu eylemlerin arkasındakilerin bölgede istikrarı sarsmaya çalıştığına dikkat çekti.

ABD’li yetkili: Saldırıların arkasında Husiler ya da Irak’taki Şii milisler olabilir

Washington ise İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatması halinde bölgede petrol ticaretini korumak için askeri güç kullanmaya hazır olduğunu açıklamıştı. 

Tepkilerin odağındaki İran saldırıların ardında olduğu iddialarını kabul etmiyor ve uluslararası soruşturma talep ediyor. 

Reuters’a konuşan ABD’li bir yetkili ise son saldırıların hazırlayıcıları arasında Yemen’deki Husi isyancılar ile Irak’taki İran destekli Şii milislerin olabileceğini belirtiyor. 

ABD-İran Savaşı olur mu?
 

iran a- bad reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters


ABD ile İran arasındaki karşılıklı açıklamalar gerginliği yükseltse de, hem Washington hem Tahran tarafından savaş olasılığını dışlayan açıklamalar söz konusu. 

Trump olası bir İran savaşı için bölgeye 120 bin asker gönderileceğini yalanladı, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney savaşın bir seçenek olmadığını söyleyerek “ABD ile savaş olmayacak” açıklaması yaptı.

Her ne kadar Trump, New York Times gazetesinin 120 bin askerin bölgeye yollanacağı iddiasını yalansa da, gerektiği takdirde çok daha fazla Amerikan askerinin bölgeye gönderileceğini söylüyor.

Bununla birlikte kimi uluslararası ilişkiler uzmanları 2020’de ülkede Başkanlık seçimlerine gidileceğini hatırlatıp ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’da bir savaşa yanaşmayacağını savunuyor. 

 

Independent Türkçe 
 
 

DAHA FAZLA HABER OKU