Bir Başkadır dizisi üzerine 'cereyanların' yolu: Yeni partiler

Doç. Dr. Ahmet İlyas Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Netflix'in yeni dizisi olan Bir Başkadır'ı keşfetmeden önce Tanıl Bora'nın Cerayanlar adlı kitabını bitirmek üzereydim.

Cereyanlar'ı bitirdikten sonra sevgili Fuat Keyman hocamızın Bir Başkadır dizisi üzerine yazısını okudum.

Esasında Fuat Keyman gerçek bir Türkiye biyografisini ortaya koyarken, toplumda oluşan kutuplaşmış ve birbirini sanki anlamamaya ant içmiş hepsi hemhal yapıya sahip bir grup insan hayatını özetliyordu.

Bu özet içerisinde bireylerin aslında birbirini anlayabileceği bir ortamın yaratılabileceği de dizinin subniminal mesajları arasında vardı.


Eskiden 'cereyanda kalmak' diye bir deyim vardı. İki tarafı açık pencere ve kapıdan esen rüzgarların arasında bulunan veya bu iki arada kalan hava akımı içerisinde kalan kişiler için kullanılırdı.

Günümüzde ise cereyan, düşünce olarak da tanımlanabilir. Hem deyim hem de kelimenin izdivacını düşünce özgürlüğü açısından değerlendirmek farklı mecralara ortaya çıkaracaktır.

Kabul etsek de etmesek de hepimiz bir geminin içerisinde sağdan sola sürüklenip duruyoruz, kiminiz sorunlarıyla, kiminiz ekonomik durumuyla kimisi başka başka sorunlarla yüzleşip dururken, düşüncenin bu denli özgürlüğe kavuşmasını bekleyip durmak heyecan verici olsa gerek.


Bir Başkadır dizisini izlerken, neden böyle bir Türkiye gerçeğini bize dayatmaya çalışmışlar sorusu gece boyu zihnimi meşgul etti.

Aslında çok bir şeyin değişmediğini görmek de mümkün. Bugün ise Türkiye iki kapısı veya iki penceresi kapalı bir şekilde içerideki oksijenle hayatını devam ettirme çabasında.

Bilhassa Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın ortaya attığı hukuk ve ekonomi reformlarının yapılacağına dair ifadeler, bu oksijenin artık yetmediğini bir cereyana ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.

İçerideki sığ fikirlerin, bizi götüreceği noktada maalesef ancak burası oldu. Bu sebeple farklı düşüncelere sahip fikirlerin Türkiye'nin kapısını ve penceresini aşındırmaya başladığını ve cereyanla birlikte  düşünce anlamında bize çok şey katacağını düşünüyorum.

Bu açından kurulmuş olan Ali Babacan'ın DEVA Partisi ile Ahmet Davutoğlu'nun Gelecek Partisi, bir anlamda tartışılmayanı tartıştıran, iktidarın gözden kaçırdığı noktaların deşilmesini anlamlı buluyorum.


Her iki partinin de bütün il örgütlenmesini sosyal medyadan yakinen izlemeye çalışıyorum. Özellikle daha önce DEVA Partisi ile ilgili kaleme aldığım ve eleştirdiğim yazıda da belirttiğim gibi avukatların ağırlıklı olduğu il başkanlıklarının, toplumdan da eleştiri almış olacak ki il yönetim kurullarının farklı meslek dallarıyla, toplumun çeşitli kesimlerinden seçilmiş olması kayda değerdir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öte yandan Gelecek Partisi ile ilgili olarak da AK Parti'den bir şekilde kopmuş veya koparılmış kişilerin hem il başkanlıklarında etkili olduğu tezi maalesef il yönetim kurullarında da aynı şekilde devam ediyor.

Bunun ne denli tezahürü olabilir, sorusu ilerleyen zaman diliminde belli olacaktır. DEVA Partisi ile Gelecek Partisi arasındaki belki de en net ayrım, DEVA Partisi'nin kendini sürekli yenilediği ancak Gelecek Partisi'nin ise bu konuda daha muhafazakar davrandığıdır.


Öte yandan bu iki partinin basın tarafından görmezden gelinmesi mevzusu iktidarın başına büyük işler açabilir.

Özellikle de halen bazı kamuoyu yoklamalarında her iki partinin yüzde 1-2 arasında gösterilmesi ciddi bir yanlışlığı ortaya koyuyor.

Ben aksini savunuyorum. Özellikle de DEVA Partisi şu an yüzde 5 aşmış bulunmaktadır. Bu açıdan elimden geldiğince halkın içinde halkın nabzını ölçmeye çalışıyorum.

Amerika seçimlerde de ortaya çıktığı gibi ortada ciddi bir utangaç seçmen var. Bu seçmen kitlesi özellikle seçmen davranışı konusunda çekimser olmaya devam ederken, sosyal medya hesaplarında ve grup toplantılarında öncelikle DEVA Partisi'ne akabinde Gelecek Partisi'ne yönelik ilgilerini az da olsa ifade etme şanslarını ortaya koyduklarına bizzat tanık oldum. 


Bir Başkadır dizisi minvalinde Türkiye'nin yapması gereken hukuk ve ekonomi reformlarına sadece iktidar ışığında ele alınmaması muhalefetin ve yeni kurulmuş olan DEVA Partisi ile Gelecek Partisi'nin de katkıda bulunmasını beklemek en doğal istek olarak görünüyor.

İktidar, özellikle bazı çevrelerin yönlendirmesiyle bu iki partiye karşı siyasal diplomasi açısından görmezden gelmeye devam ettikçe, onların kitlelere ulaşması daha da hızlanmaktadır.

Bir başkadır dizisine nazariye yaparcasına iktidar ve muhalefet farklı ideolojik hayatlara ve dünyaya başka pencereden bakmalarına rağmen belli konularda kesişmeleri gerekiyor…


DEVA Partisi'nin 1. Olağan Kongresi'nden izlenimler

DEVA Partisi'nin 1. Olağan Kongresi'ni baştan sona izlemeye gayret ettim. İzlenimlerinde özellikle Genel Başkan Ali Babacan etrafında müthiş bir sinerjinin oluştuğunu belirtmek istiyorum.

Kongreye katılanların büyük bölümünde heyecanla birlikte yürümeye çalışan bir çocuğun çırpınışlarını da görülmekteydi. Teknolojinin bu denli kullanıldığı sosyal medyada topic olma durumlarından belli oluyordu.

Maalesef medyanın bölümü yukarıda da ifade ettiğim gibi görmezden gelme davranışının seçmen tarafında hiç de etkili olmadığı; tam aksine DEVA Partisi'ne teveccühün arttığını belirtmeliyim.

Genel Başkan Ali Babacan'ın konuşmasının tamamı tam bir manifesto olmakla birlikte haksızlığa karşı bir isyan olarak değerlendirilmelidir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU