Libya’ya giden Türk gemisine baskın yapan Alman komutan ayrıntıları anlattı

Alman komutan "Bize verilen bir görev vardı ve sadece bizden bekleneni yaptık, yani şüpheli bir gemiyi kontrol ettik. Bu tür bir kontrol, geminin nereden geldiğinden bağımsızdır" diye konuştu

Fotoğraf: AA

İstanbul'dan demir alarak Libya'ya hareket eden Rosaline-A gemisi Doğu Akdeniz'de İrini Harekatı'nda görevli bir Alman fırkateyni tarafından Mora yarımadasının güneybatısında 22 Kasım’da durdurulmuştu

Avrupa Birliği’nin (AB) İrini operasyonu kapsamında Birleşmiş Milletler’in (BM) Libya'ya yönelik silah ambargosuna uyumun denetlenmesinde görev alan Hamburg fırkateyni, İrini operasyon merkezinden gelen talimat üzerine Türkiye bandıralı "MV Roseline A" gemisinde arama yapmış, ağır silahlı Alman askerleri ve elleri havaya kaldırılmış mürettebatın görüntüleri iki ülke arasında ilişkileri germişti.

Hamburg fırkateyninin komutanı Jan Fitschen, Alman dpa haber ajansına verdiği mülakatta Türk gemisine düzenlenen operasyonun ayrıntıları ve neler yaşandığıyla ilgili soruları  yanıtladı.

Fitschen, aramanın diplomatik krize yol açtığı ve Türkiye’nin Almanya’yı yetkisiz güç kullanımı ve yasa dışı operasyon yürütmekle suçladığı hatırlatılarak "Böyle birşey yaşanabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

Operasyonun hassasiyetinin tabii ki farkındaydık, saf değiliz. Ama bize verilen bir görev vardı ve sadece bizden bekleneni yaptık, yani şüpheli bir gemiyi kontrol ettik. Bu tür bir kontrol, geminin nereden geldiğinden bağımsızdır. Sonrasında neler yaşanacağı bizim elimizde olan birşey değil.

"O ana kadar gemide silaha rastlamadık"

Alman komutan "Operasyon nasıl gerçekleşti?" sorusunu ise "Rosaline A'nın Libya'ya silah taşıyor olabileceği, dolayısıyla BM ambargosunu ihlal ediyor olabileceğine dair bize haber geldi. Bunun üzerine geminin bağlı olduğu ülke, gemide arama yapılması gerektiği konusunda bilgilendirildi ve rızanın alınması için ciddi çaba gösterildi. Geminin bağlı olduğu ülke olarak Türkiye'nin belli bir süre içinde tepki vermemesi üzerine bu, operasyon komuta merkezi tarafından gemiye çıkılması için sessiz bir rıza olarak değerlendirildi. BM kararı böyle öngörüyor. Bunun üzerine helikopterimizle gemiye inerek teftişe başladık. Türkiye'nin akşam saatlerinde resmen karşı çıkmasına kadar arama yapıldı. O ana kadar gemide silaha rastlamadık" diye yanıtladı.

Ağır silahlı Alman askerlerinin ellerini havaya kaldırılmış mürettebatı bir yere götürdüğü ve ayrıca oldukça hararetli bir tartışmanın görüntülerinin de sorulduğu Alman komutan askerlerin ağır silahlı olduğunu kabul etti. Baskının "dost ziyareti" olmadığını da söyleyen Alman komutan yanıtına şu ifadelerle devam etti:

Gemide neyle karşılaşılacağını, durumun ne olduğunu kimse bilmiyordu. Sonuçta arama yaptıklarında polisler de yanlarında silah taşır. Kamera görüntülerine gelince, bunlar sadece iki kare. Birinde ekip, gemi kaptanıyla hararetli bir tartışma yaşıyor. Bunun nedeni kişinin birdenbire ve kısa süreliğine duygusal tepki vermesiydi. Ama konu zor kullanmadan çözüldü.

"Biri cebinden bir bıçak çıkarıp birine saplayabilirdi"

"Peki mürettebatın ellerinin havaya kaldırılması?" sorusunun yöneltildiği Alman komutan soruyu “Bunun nedeni çok basit olarak, mürettebatta silah araması yapmadan önce askerlerimize yönelik olası bir tehdidi devre dışı bırakmaktı. Örneğin biri cebinden bir bıçak çıkarıp birine saplayabilirdi. Bu nedenle silah araması yapılmadan önce mürettebatın askerlere sadece elleri havada yaklaşmasına izin verildi. Mürettebatta kimsede silah bulunmadığı tespit edildikten sonra yeniden normal bir şekilde gemide hareket etmelerine izin verildi. Ayrıca gemide kameraların bulunduğunu biliyorduk ve üstlerini örtmeme kararını bilinçli olarak aldık” diyerek yanıtladı.

dpa’nın "Peki geminin Libya'ya silah taşıdığına dair elde işaretler varsa niye aramayı Türkiye'nin itirazına rağmen sonuna kadar devam ettirmediniz?" sorusuna Alman komutandan gelen cevap şöyle oldu:

Operasyonun görev tanımı, gemi kaptanı ve mürettebatın direnişine rağmen arama yapabilmemizi öngörüyor. Ancak geminin bağlı olduğu ülkenin itirazına rağmen arama yapmak mümkün değil. Başka bir deyişle; ilgili ülke aramaya itiraz ediyorsa arama her zaman durdurulur.

Türkiye'den tepkiler

Aramanın ardından Dışişleri Bakanlığı konuya ilişkin yaptığı açıklamada, gemide arama izin bayrak devletinden izin alınması gerektiğini ve aramanın uluslararası hukuka uygun olmadığını belirtmişti. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Irini Harekatı'nın, AB tarafından yürütülen ancak amacı ve faydası tartışmaya açık bir harekat olduğu belirtilmişti.

Avrupa Birliği'nden yapılan açıklamada ise, aramadan 4 saat önce izin istendiği, Türkiye'nin ise bu talebe cevap vermediği kaydedilmişti.

Milli Savunma Bakanlığı da olaya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:

Uluslararası hukuka aykırı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rızası olmadan, korsanvari bir şekilde gemiye çıkılması ve gemi mürettebatına suçlu muamelesi yapılması tamamen hukuka ve teamüllere aykırıdır. İlaveten bu tarz gayri hukuki bir uygulamanın müttefik bir donanma tarafından yapılması ise ayrıca düşündürücüdür. Yapılan bu yanlış uygulamada denizdeki gemilere komuta eden operasyon komutanının, yanlı ve duygusal davrandığı açıktır. Bu konudaki her türlü hakkımız mahfuzdur. Bu tür kabadayılıkların, başka uygulamalara örnek olacağı unutulmamalıdır.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da ticari geminin açık denizde 22 Kasım'da Türkiye'nin arama izni olmamasına rağmen uluslararası mevzuata aykırı şekilde arandığını belirterek konuyla ilgili resen soruşturma başlatmıştı.

İrini Harekatı

Birleşmiş Milletler tarafından 2016'dan bu yana Libya'ya uygulanan silah ambargosunu denetlemeyi ve ülkeden petrol kaçırılmasını önlemeyi amaçlayan AB'nin "Irini" adlı askeri misyonu 2020 Mart ayında başlamıştı.

Misyon kapsamında "Hamburg" adlı gemide görev yapan 240 dolayında Alman askeri ağustos ayından bu yana Akdeniz'de Libya'ya giden gemileri kontrol ediyor. Misyonun amaçları arasında, silah kaçakçılığını engellemenin yanı sıra iç savaşın sürdüğü Libya'da istikrarın sağlanması ve BM öncülüğünde siyasi barış sürecinin desteklenmesi de bulunuyor.

 

dpa, Deutsche Welle, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU