KONDA araştırması: "Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmalı" diyenler yüzde 7; "Erkek sever de döver de" diyenlerin oranı 5 senede yüzde 6’ya düştü

KONDA şirketinin araştırmasına göre İstanbul Sözleşmesi'nde kalınmasını isteyenlerin oranı yüzde 36 oldu

Fotoğraf: Twitter

KONDA araştırma şirketi, İstanbul Sözleşmesi hakkında yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı.

Araştırmaya göre "Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmalı" diyenlerin oranı yüzde 7'de kaldı. 

KONDA Ağustos'20 Barometresi'nin saha çalışması Türkiye'nin 15 yaş üstü yetişkin nüfusunu temsil edecek deneklerin tercihlerindeki eğilim ve değişimleri belirlemek ve izlemek için tasarlandı. Araştırma kapsamında, 32 ilin merkez dâhil 110 ilçesine bağlı 206 mahalle ve köyünde 3569 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşüldü. Her bir mahallede gerçekleştirilen 18 anket için yaş ve cinsiyet kotası uygulandı.

Araştırmaya katılanların yüzde 35'i İstanbul sözleşmesinin içeriğini kısmen de olsa bilirken, yüzde 62 "net bir şekilde" bilmediğini söyledi.

Ekran Resmi 2020-09-02 10.22.51.png
Sözleşmenin içeriğine dair bilgi ye eğitim seviyesi doğrudan ilişkili. Ekran Alıntısı: KONDA


Sözleşmeyi bilenlerin büyük çoğunluğu "sözleşmede kalınmalı" derken, sözleşmenin ne olduğunu bilenlerin yüzde 16'sı "sözleşmeden çıkılmalı", yüzde 84 ise "kalınmalı" görüşüne destek verdi.

Ekran Resmi 2020-09-02 10.27.09.png
Araştırmaya katılanların yarısından fazlası bu konuda da bir fikri olmadığını belirterek çıkma veya kalma konusunda hiçbir yorum yapmadı. Yüzde 7 çıkılmalı derken yüzde 36 ise sözleşmede kalınması gerektiğini söyledi. Ekran Alıntısı: KONDA


"Erkek sever de döver de" diyenlerin oranı 5 senede yüzde 6'ya düştü

Şirketin 2015 yılında yaptığı Hayat Tarzları araştırmasında sorduğu "Erkek sever de döver de" ifadesiyle ele alınan kadına şiddet konusunda önemli bir gelişme yaşandı.

Araştırmaya göre; beş yıl önce bu ifadeyi ‘kesinlikle yanlış' bulanlar yüzde 37 iken, bu oran yüzde 63'e çıktı.

İfadeyi ‘doğru' veya ‘kesinlikle doğru' bulanların oranı ise bu ay itibariyle yüzde 6.

Ekran Resmi 2020-09-02 10.29.08.png
Araştırmaya katılanların sadece yüzde 6'sı ifadeye katıldı. Ekran Alıntısı: KONDA


Namus için kanun dışına çıkılabileceğini düşünenler yüzde 21'e düştü

Araştırmada dikkati çeken bir değişim de namus ve kanun çelişkisi üzerine.

2010 yılında toplumun yüzde 45'i konu namus meselesi olunca kanun dışına çıkılabileceğini söylerken bu oran yüzde 21'e düştü.

Ekran Resmi 2020-09-02 10.32.14.png
10 yıl önce araştırmaya katılanların neredeyse yarısı namus meselesi için kanun dışına çıkmayı doğru görüyorken, bugün her 5 kişiden ancak biri bu yargıya katılıyor.  Ekran Alıntısı: KONDA


Şirket araştırmaya "namus meslesi"ne ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

Bu yargıya katılma oranları dindarlıkla düz, eğitim ve gelirle ters orantılı. Yani, namus için kanun dışına çıkılabileceğini düşünenler dindarlık arttıkça artarken, eğitim ve gelir arttıkça azalıyor.

Kıyafet konusunda 5 senede yüzde 48 düşüş

"2015'te sorduğumuzda yüzde 80 kadınların tacize uğramamak için bulundukları ortamlarda giyimlerine dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyordu" hatırlatmasının yapıldığı KONDA araştırmasında, "Tıpatıp aynı ölçekle ölçmememize rağmen bu oranın 5 sene sonrasında üçte bire kadar düştüğünü belirtebiliriz" denildi.

Ekran Resmi 2020-09-02 10.35.26.png
Kadınların tacize uğramamak için bulundukları ortamlarda giyimlerine dikkat etmeleri gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 32. Ekran Alıntısı: KONDA

KONDA araştırmanın özetinde şunları kaydetti:

İstanbul Sözleşmesi'nin oluşturduğu konular azımsanmayacak şekilde artan kadın cinayetleri sebebiyle bir süredir gündemdeydi. Yukarıda sözünü ettiğimiz olumlu yöndeki değişimde birçok kurum ve kuruluşun ısrarlı emeği olduğunu görmemek mümkün değil. Ancak, araştırma verilerinde başka hiçbir zaman rastlamadığımız bu kadar belirgin toplumsal fikir değişikliğini farklı açılardan da incelemek gerekeceğini düşünüyoruz. Zira bu değişim tüm demografik profillerde görülüyor olsa da halen siyasi kutuplaşma bu konuda önemli bir değişken rolü oynuyor. Kanaatimiz, Türkiye toplumunun gecikmiş bir modernleşme yaşadığı, gecikmeyi kapamak için bu modernleşmenin telaşlı yaşandığı, hukukun üstünlüğüne ve ortak kadere inancın düşük olmasından dolayı da bu modernleşmenin oldukça savruk olduğudur. Hızla kentleşen ve metropolleşen ülkede kadın giderek gündelik hayatta daha fazla yer ve ağırlık kazanırken, zihni dönüşümün de tetikleyicisi konumunda. Artan ve görünür olan şiddet ve cinayet meseleleri belki de kadın meselesi olarak değil, değişen kadının rolü ve ağırlığı ile baş edemeyen erkekler meselesi olarak ele alınmalıdır.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU