Para ne işe yarar?

Prof. Dr. Mehmet Çelik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Murad Sezer/Reuters

Kriz zamanları insanların para ve meta üzerine yeniden düşünmeleri için aslında birer fırsat zamanıdır. Böyle zamanlar para nedir ve ne işe yarar konusunun yeniden düşünülmesi için açılımlar sağlar.

Paranın Lidyalılar tarafından icat edildiği cümlenin malumudur. Dünyanın ilk büyük tarihçisi olarak kabul edilen Heredot, bu olayı şöyle anlatır: 

Lidyalıların parayı icat ettikleri gecenin sabahında, Lidyalı kızlar drahoma (erkek tarafına, kızın ailesi tarafından verilen bir çeşit başlık parası ) biriktirebilmek için bedenlerini satmaya başladılar.


Demek ki paranın tarihi ile insan ya da kadın bedeninin satılması eş zamanlıdır. Altının değer ölçüsü haline gelmesi de bu zamanla aynılık gösterir. 

Cemil Meriç, bir yazısında şöyle der:

Altınlarını cam parçaları karşılığında dağıtan Kızılderili’yi hiç ayıplamadım. Çünkü camın kalbi var! Kırılabilir... Ama altın öyle değil; soğuk ve sarı.


Karl Marx’a göre insan doğasını bozan iki şey vardır; şairlere göre altın ve gümüş; filozoflara göre buğday ve demir

Demir gücü, buğday ise gıdayı temsil eder. Yani altın ve gümüşün insana sağlayacağı sadece; güç ve gıdadır. Bu yüzden kapitalizm için 'midesiz obur' tanımlaması yapılagelir. 

Bunlardan şu anlaşılmasın para ya da altın düşmanı değiliz. Çünkü para, altın ve teknoloji hayatınızı düzenli hale getirebilir; fakat anlamlı hale getiremez. Anlam için aşk, şiir ve bilgelik gereklidir.

Benjamin Franklin, “İnsanla para arasında şöyle bir ilişki vardır; insan, paranın sahtesini yapar, para da insanın sahtesini yapar” demektedir.

Çevrenize bakın lütfen paranın yaptığı ne kadar sahte adam göreceksiniz. Çünkü “Para iyi bir uşak; kötü bir efendidir.” 

Parayı sen kullanıyorsan ne âlâ! Ya bir de onun seni kullandığını düşün! Bu bir felaket değil mi? 

Kızılderili reisinin, ABD başkanlarından birine gönderdiği mektubu hatırlayalım:  

Son nehir kirlendiğinde, son ağaç kuruduğunda, son balık yok olduğunda paranın yenilmediğini anlayacaksınız.

Çünkü paranın insana dünyada sağlayacağı sadece güç ve gıdadır. Gücünü doğadan alan insan, doğadan kazandığını, doğayı tahrip için kullanırsa kendi ayağına baltayı vurmuş olmaz mı? 

Mevlânâ yüzyıllar öncesinden şöyle der: 

Para denize benzer, sen gemiye! Geminin hareketi için deniz elbet de en gerekli olandır. Sen bu suyun üzerinde gez dolaş; ama unutma ki su geminin altında oldukça gemi yüzebilir.

Su geminin içine girmeye başlayınca gemiyi batırır. Sen paranın sana sağladığı imkânları kullan, üzerinde yüz; ama onu ya da sevgisini içine alınca o seni batırır. 

Tabii ki ben ekonomist değilim. Bu sözlerimi biraz şairâne bir ruhun inlemeleri olarak da göre bilirsiniz; ama okuyabildiğim kadarıyla dünyada bugün var olan ekonomik kriz değil; finans krizidir.

Doymak bilmeyen bir iştahın paradan para kazanmak isteğinin patlamasıdır. 

Ekonomik krizlerin de diğer sosyal çalkantıların da çıkışı şu iki noktadan belirir: 

Ben tok olayım; başkası açlıktan ölsün! Bana ne? Sen çalış ben yiyeyim!

Bu iki kayıtsızlık cümlesi insanı felakete sürüklemez mi? 

Son dileğim insanın ekonomik krizlerden de, ekonomik psikozlardan da azade olmasıdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU