Siyasi ve askeri gerginliğin gölgesinde Libya’yı bekleyen talihsiz gelecek

Mısır, sınır ilişkisi göz önüne alındığında Libya meselesini ulusal güvenliğinin merkezi bir parçası olarak görüyor

Libya’nın batısındaki el-Vatiyye askeri üssü (Reuters)

Libya’daki el-Vatiyye üssündeki Türk savunma sistemlerinin kimliği belirsiz uçaklar tarafından bombalanmasından bu yana siyasi ve askeri açıdan gerginlik tırmandı. Libya’daki koşullar, şu an Akdeniz’in güney bölgesinde askeri gerginliğin tırmanışıyla birlikte içerideki çatışmalar göz önüne alındığında, siyasi çözümden oldukça uzak.

Sonuç olarak geçen hafta boyunca koşullar, ister Akdeniz’de petrol ve doğalgaz sondajı olsun ister Libya işleriyle ilgili hususlar olsun bölgesel güç mücadelelerinin arenası haline geldi. Birçok ülke, Akdeniz’in güvenliğine ve doğalgaz ile petrol sondajına yatırımları nedeniyle bu siyasi gerilim hattına dahil oldu. Özellikle de Mısır ve İtalya olmak üzere birçok ülke üç çatışmanın temelinde siyasi sahneye girdi.

Mısır, sınır ilişkisi göz önüne alındığında Libya meselesini ulusal güvenliğinin merkezi bir parçası olarak görüyor. İtalya ise meseleyi, güney kıyılarına yasadışı göç kaynağı ve ENI şirketi yoluyla milyarlarca dolar yatırım yaptığı petrol pompalama hususuna olumsuz bir etki olarak niteliyor. Bu aşamada da Akdeniz’in, bölgesel ve uluslararası düzeylerde birçok farklı siyasi tavır olarak, çatışmanın ana noktası haline geldiği ise açık.

Akdeniz’deki askeri manevralar

İlgili uluslararası ve bölgesel güçler, siyasi çözüme ve müzakerelere geri dönmek için birden fazla girişimde bulundu. Mısır, Libya Ulusal Ordusu (LUO) komutanı Mareşal Halife Hafter ve Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’e davette bulunurken, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Libyalı söz konusu taraflarla yaptığı toplantılar sonrasında Kahire Bildirgesi veya Mısır Girişimi ilan edildi. Kahire Bildirgesi sonrasında Fransa, Almanya, İtalya ve ABD gibi ülkelerin desteğiyle, Berlin Konferansı’nda üzerinde uzlaşı sağlanan konulara geri dönmek amacıyla birçok girişim ortaya koyuldu. Ancak Türklerin verdiği ‘askeri girişime devam etme’ tepkisi, söz konusu girişimleri başarısızlığa uğrattı.

El-Vatiyye askeri üssüne yönelik meçhul bombardıman sonrasında Mısır ve Fransa, ‘Rafale’ uçaklarına sahip olmakla suçlandı. Her iki ülkenin resmi siyasi tavırlarının net olduğu ve Libya’ya askeri müdahaleyi kabul etmedikleri biliniyor. Ayrıca Mısır ve Fransa, Birleşmiş Milletler (BM) himayesi altında müzakereler yoluyla ateşkes ve siyasi bir çözüme geri dönülmesi gerektiğini savunuyor.

Fransa, Dışişleri Bakanı tarafından yapılan bir açıklamada, Türklerin ‘el-Vatiyye üssündeki savunma sistemlerinin bombalanmasına karışma suçlamaları’ sonrasında Akdeniz’in güneyinde herhangi bir hava saldırısı gerçekleştirmediğini iddia etti. Aynı şekilde Mısır, bombardımana karşı tepki vermezken, askeri müdahaleye ilişkin resmi tavrını açıkladığını, bu tavrın ‘her türlü yabancı askeri müdahaleyi ve Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarının ihlalini’ reddetmekten yana olduğunu belirtti.

Ancak Mısır, geçen hafta Akdeniz’de ‘Kararlı 2020’ adı altında genişletilmiş askeri tatbikatların başlatıldığını duyurdu. Mısır, Türkiye’nin Libya ve Akdeniz’deki müdahaleleri konusundaki tavrını da açıkladı. Mısır, Libya’daki siyasi tarafları müzakere masasına geri döndürmeye çalışırken, Ankara’nın rolü ise müttefiki UMH’nin, kendi şartları dışında siyasi diyaloğa yönelmemesine yol açtı.

Kahire, başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeyi çözüm bulmaya doğru harekete geçirmeyi başardı. Türkiye tıkanıklığı nedeniyle askeri gücünü tatbikatlarla göstermeye başvurdu. Söz konusu durum ise siyaset biliminde caydırıcılık veya tehdit olarak biliniyor.

Ancak Türkiye’nin Akdeniz’e müdahaleleri, sadece arenaya Mısır’ı katmakla kalmadı. Aksine Fransa, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin de Akdeniz’de ortak askeri tatbikatlar yürütmesine neden oldu. Kıbrıs ile ortak tatbikatlar gerçekleştirdiği ve füze savunma sistemi satmayı reddederek, ABD otoritesinin de Türkiye’nin Libya meselesine müdahalesini reddettiği biliniyor. Öte yandan Ankara, aynı bölgede ‘büyük’ askeri tatbikatlara hazırlandığını açıkladı. Bu askeri açıdan gergin olan durum, Libya meselesini gerçek bir krize sokuyor ve siyasi çözüm yolundan uzaklaşmasına neden oluyor. Aynı şekilde iç çatışmanın devamlılığına yol açıyor. Akdeniz’de şu anki sahne aynı zamanda tüm siyasi girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını ve her ülkenin askeri çıkarlarının bölgenin çıkarlarının üzerinde olduğunu ifade ediyor.

Siyasi tepkiler

Libya işleri ve Akdeniz’in güney bölgesiyle ilgili askeri gerginlikler, birçok siyasi tepkiye neden oldu. Askeri açıdan gergin sahnede henüz ortaya çıkmamış olan Rusya, BMGK’daki Özel Temsilcisi aracılığıyla bölgede tırmanışın durması gerektiğine dikkati çekti. Rusya, hala bu meseleye ilişkin olarak ‘koşulları değerlendirme’ halinde olduğunu belirtirken, Mısır ile bölgedeki ilişkilerini koruyarak, başta Balkanlar olmak üzere Avrupa meseleleriyle ilgili birçok konuda da müttefiki Türkiye ile temasını sürdürüyor. Sonuç olarak Rusya’nın askeri tırmanış aşamasında aktif bir rol oynaması beklenmezken, çatışma taraflarının siyasi bir çözüme dönmeleri için de baskı oluşturması muhtemel.

Öte yandan Katar, geçtiğimiz günlerde Libya olaylarına müdahalede bulundu. Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman, uluslararası alanda tanınan Suheyrat Anlaşması’nı ve Fayiz es-Serrac başkanlığındaki UMH’nin meşruiyetini desteklediğini söylerken, özellikle de doğuda olmak üzere, Libya’nın iç koşullarıyla tutarsız şekilde, bir tarafı diğerine karşı destekleyen ülkeleri de kınadı. Suheyrat Anlaşması, UMH’nin Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nden onay almasını şart koşması dolayısıyla gerçekleşmedi. Katar’ın tavrı, Misrata ve Zintan milislerine bu aşamada ihtiyaç duydukları askeri donanımı sağladığı yönündeki suçlamalarla birlikte, Katar ve Türkiye arasında Libya hususunda bir dayanışma olduğunu gösteriyor.

Talihsiz bir gelecek

Günden güne Libya meselesi, Libya’yı önemsemeksizin olayları yönlendiren yabancı müdahalelerle birlikte, siyasi çözüm sürecinden daha da uzaklaşıyor. Meşruiyetin yokluğu ve tüm tarafları tatmin eden siyasi bir çözüm üzerinde uzlaşı sağlanamamasıyla birlikte UMH, şu an karşı tarafı tanımaksızın ve siyasi müzakereleri reddederek silahların ve milis otoritesinin meşruiyetini elinde barındırıyor. Bu koşullarda Libya meselesi, siyasi bir çözümden son derece uzak bir konumda. Aynı şekilde siyasi bir çözüm süreci sırasında her bir tarafın ağırlığına yansıyan güç dengesini değiştirmek için yabancı askeri müdahalelere kapı aralandı. Bu durum da sahnenin en büyük kaybedeni olan Libya halkının acılarını daha da çoğaltıyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin

https://www.independentarabia.com/node/134611/

DAHA FAZLA HABER OKU