Tehlikeli satrancın merkezi: İdlib

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Suriye savaşının başından beri Türkiye, savaşa çok yönlü müdahalelerde bulunan bir aktör konumundadır.

Bugün Türkiye, Afrin, Cerablus, Azez, el-Bab, İdlib ve Kuzey Suriye başta olmak üzere birçok bölgeyi hakimiyetine almış durumdadır.

Türkiye, TSK’yı ve kendisine bağımlı vekil güçlerini kullanarak Suriye coğrafyasında belirleyici güç olma politikasını sürdürmekte kararlıdır.

Türkiye’nin Suriye’de izlediği politikadan vazgeçeceğini düşünmek gerçekçi değildir. Türkiye, hakimiyeti altında tuttuğu bölgelere kalıcı olarak yerleşmenin adımlarını atmaktadır.

Türkiye’nin Suriye politikasının devam etmesi için İdlib stratejik öneme sahip bulunmaktadır. Türkiye, İdlib’i Şam rejimine terk etmeyi düşünmediği gibi, burada olan Heyet-ül Tahrik’ül Şam ve Milli Ordu gibi örgütlerin İdlib’den çıkmasını da istememektedir.

Türkiye, İdlib’i ne pahasına olursa olsun İdlib’I elinde tutmaya kararlıdır. Türkiye’nin, cihatçı yapıları İdlib’ten çıkarma şeklinde bir politikası bulunmamaktadır.

Türkiye, İdlib’i elinde tutarak üç temel amacı gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.

Birincisi, Türkiye, İdlib kartını elinde tutarak desteklediği silahlı örgütlerin Şam yönetiminde güçlü bir şekilde yer almasını hedeflemektedir.

İkincisi, Türkiye, İdlib kartını Kuzey Suriye’de Kürtlerin bir statüsünün olmamasını sağlamak için kullanmayı arzulamaktadır.

Üçüncüsü, Türkiye, İdlib’te yerleşmiş bulunan örgüt mensuplarının ve ailelerinin buradan çıkarılarak Türkiye’nin içlerine yerleşerek kendisi için kontrol edilemez bir güvenlik sorunu haline gelmesini istemektedir.

Türkiye, ayrıca İdib üzerinden gelecek yüz binlerce kişilik mülteci akınını kaldırabilecek durumda değildir.

Kısacası Türkiye, Suriye’de tutunabilmek için İdlib’i elinde tutmak gerektiğinin farkındadır.


Şam rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle her geçen gün Suriye’nin her tarafında hakimiyetini sağlamaya çalışmaktadır.

Rusya ve İran, İdlib’teki silahlı örgütlerin buradan çıkarılmasını ve bölgenin tamamen Şam rejiminin kontrolüne geçmesini istemektedirler.

Rusya, zamana yayarak Suriye ordusunun İdlib’e doğru ilerlemesini sağlamaktadır. Daha önce Han Şeyhun kasabasını alan Suriye ordusu, en son Maarat el-Numan kasabasını ele geçirmiştir.

Suriye rejimi, bir an önce M-4 ve M-5 oto yollarını kontrolü altına almak için sabırsızlanmaktadır. Suriye ordusu, TSK’ya ait dört gözetleme noktasının olduğu bölgeyi kontrol etmektedir.


Türkiye, Suriye ordusunun ilerleyişine engel olmak için buraya büyük bir askeri gücü sevk etmiş durumdadır.  Askeri sevkiyat sırasında TSK ve Suriye ordusu arasında çıkan çatışmada sekiz asker ve bir sivil görevli hayatını kaybetmiştir.

Bu olay, Suriye alanında TSK ve Suriye güçlerinin çatışmalarının her an mümkün olacağını, Rusya ve İran’ın Suriye rejimine engel olmayacağını göstermektedir.

İdlib’teki mevcut durum devam ettiği sürece, gerginliği azaltma ve çatışmasızlığı sürdürme hali sürdürülebilir değildir. Soçi Mutabakatı, hoş bir fikirden öte bir anlam taşımamaktadır. 


Türkiye, İdlib’i desteklediği örgütler için ana merkez haline getirmiştir. Heyet Tahrir el-Şam (eski el-Nusra), Cünud el-Şam, Ecnad el-Kavkaz, Ansar el-Tavhid, Türkistan İslam Partisi gibi örgütler İdlib’e yerleşmiş durumdadırlar.

İdlib’in yüzde sekseninden fazlasını kontrol eden örgüt, Heyet Tahrir el-Şam’dır. Heyet Tahrir el-Şam, İdlib Emirliği adı altında kendi kontrolünde bir yönetim düzeni kurmuştur.

Bu örgütlere mensup bazı militanların Libya’ya gönderildiği iddia edilmektedir. Türkiye,  kendisine bağlı vekil güçleri gerektiğinde kullanmak üzere el altında tutmayı istemektedir.

Bu örgütleri terörist olarak kabul eden Rusya ve Suriye, bu militanların tamamen etkisiz hale getirilmesini savunmaktadırlar.

Rusya, İdlib’te bulunan Çeçen, Uygur ve Kafkas savaşçıları kendi güvenliğine tehdit olarak görmekte ve hepsinin burada imha edilmesini istemektedir.

İdlib’te mevcut olan örgütler mimarisi, buranın bölgesel ve büyük güçler arasında tehlikeli bir güç mücadelesine sahne olacağını haber vermektedir.


Türkiye, Suriye’deki varlığını Rusya ile ilişkilerini güçlü bir şekilde tutmak suretiyle koruyabileceğini düşünmektedir.

Son yaşanan olayda sekiz kişi hayatını kaybetmesine rağmen, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler kopmayacaktır.

Türkiye, Rusya’yı karşısına alacak bir askeri operasyona girişmeyecektir. Astana sürecinin bitmesi diye bir şey söz konusu değildir.

Türkiye, Astana süreci sayesinde Suriye’deki varlığını sürdürmektedir. Şam rejimini destekleyen Rusya, aynı zamanda Türkiye’nin yanında yer almasını istemektedir.

Türkiye’nin önümüzdeki süreçte Rusya’dan uzaklaşıp Amerika’nın yanında yer alma şeklinde yeni bir politikaya yöneleceğini söylemek için çok erkendir. Türkiye, uzun süre Rusya ile stratejik ilişkiler içinde olmayı sürdürecektir.

İdlib, tehlikeli ve ölümcül oyunların oynandığı bir merkez olmaya devam edecektir. İdlib, Türkiye ve Rusya arasında bir çatışma ve kriz alanıdır.

İdlib’in Şam rejiminin kontrolüne geçmesini isteyen Rusya, aynı zamanda İdlib üzerinden Türkiye’yi yanında tutmaktadır.

Amerika ve AB, İdlib yüzünden Türkiye ve Rusya arasında ortaya çıkan ihtilafa hemen taraf olmamaktadırlar.

İdlib sorunu, Türkiye’nin Rusya’dan kopamayacağını göstermektedir. Türkiye ve Rusya, düşman ve müttefik rollerini aynı anda oynayarak Suriye’de birlikte olmayı sürdüreceklerdir.

Rusya ve Türkiye’nin tehlikeli birlikteliği ve karşıtlığı, Suriye’nin geleceğinde yeni çatışmaların ve krizlerin ufukta olduğunun habercisidir.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU