Binyamin Netanyahu'ya tapmaya devam etmek, bizi barışa yaklaştırmayacak

Liderin neredeyse bağımlılık seviyesindeki bu sarsılmaz sadakati nasıl yarattığı sorulmaya değer

Binyamin Netanyahu, hakkındaki yolsuzluk suçlamaları yüzünden, vazife başındayken yasalar önünde suçlanan ilk başbakan olmuştu (AFP)

Biz İsrailliler nihayet bir hükümetin kurulup kurulmayacağını ya da üçüncü bir seçimin kapıda olup olmadığını öğrenmeyi beklerken, Netanyahu'nun popülizmini tartışmanın da tam zamanı. Birçok İsrailli oyunu düşünmeksizin ona veriyor: "Yalnızca Bibi" Likud'un değişmez sloganı.

Liderin neredeyse bağımlılık seviyesindeki bu sarsılmaz sadakati nasıl yarattığı sorulmaya değer. Düşüncelerini New York Times'ta kaleme alan İsrailli gazeteci Matti Friedman'a göre Bibi'nin başarısı büyük ölçüde, Hamas'ın 1990'lardaki canlı bomba eylemlerinin o iktidardayken sona erdiği gerçeğine dayanıyor:

Friedman, “Değişimde başbakanın hak ettiği pay ne olursa olsun, bu bir çok seçmenin gözünde onu iktidarda tutmak için yeterli bir sebep" diye yazıyor:

Yüzlerce İsrailli sivilin ölümüyle sonuçlanan saldırılar, müzakereyle gelecek bir barışa dair umutları bitirdi ve o dalga başladığında iktidarda olan solu yıktı. İsrailli çoğunluğun Filistinlilere duymuş olabileceği herhangi bir sempati kalmadı.

Bu bakış açısı; İsrail'in yerleşimci-sömürgeci gerçekliğe duyduğu ve ancak büyük çaplı, sürü psikolojisiyle gelişecek bir apartheid'le (BM Irk Ayrımcılığı Suçunu Ortadan Kaldırma Sözleşmesi'nde tanımlandığı gibi) veya Yahudi çoğunluğun olmadığı iki uluslu bir devletle sonuçlanabilecek "toprak bağımlılığından" kurtulmasını engelliyor.

"Öteki" tarafı suçlu göstermek daha kolay olsa da, özellikle bu travmanın iyileşmesine yardımcı olmak için intihar saldırılarında İsrail'in en azından kısmi sorumluluğunu kabul etmek, daha acı verici ama dürüst bir davranıştır. Tüm bunlar sağ kanadın Netanyahu'nun beslediği kasıtlı tahriklerinin yarattığı toksik ortamda gerçekleşmişti. Netanyahu; Zion Meydanı'ndaki adı çıkmış mitinglerden birine veya Oslo Anlaşması'na karşı düzenlenen Ra'anana Kavşağı protestosuna katılırken, eski başbakan İzak Rabin'in adını taşıyan tabutun ardından da yürümüştü. Protesto, Rabin (z ”l)'in sağcı bir fanatik tarafından öldürülmesinden ve Likud'un iktidara gelmesinden hemen önce gerçekleşmişti.

Neredeyse iki yıl öncesinde, 25 Şubat 1994'te de başka bir fanatik, Dr. Baruch Goldstein, kutsalların kutsalı ramazan ayında, ortak atamız İbrahim'in / Abraham'ın gömüldüğü İbrahim Camii ya da Atababalar Mağarası'nda namaz kılan 29 Filistinliyi katletmişti.

Goldstein bir doktor olarak, Hipokrat Yemini'ne rağmen Filistinlileri tedavi etmeyi reddetmişti. Kach'ın (Meir Kahane'nin partisi, İsrail'de terörist grup olarak yasaklı) Knesset listesinde üçüncü sırada yer alan ve Kiryat Arba (aşırıcı bir El-Halil yerleşimi) sakini Goldstein, Oslo Anlaşması sürecini sonlandırmaya kendi hayatı pahasına bile olsa kararlıydı. Rabin'in suikastçısı Yigal Amir de benzer fikirlere sahipti; Benyamin Netanyahu ise (kayıtlara geçtiği gibi) Oslo Anlaşması'nı sonlandırmayı başardığı iddiasıyla övünüyordu.

Goldstein hayatta kalanlar tarafından dövülerek öldürülmüştü. Dul karısı daha sonra, onun deli olmadığını, tam olarak ne yaptığını bildiğini söylemişti: Barış sürecini raydan çıkarmak. Goldstein, Amir ve Bibi üçlüsü, aşırılık yanlısı, terörist araçlar kullanarak  barışı bugüne kadar engellemeyi başardı.

 

 

Bunlar konumuzla neden ilgili? Çünkü İsrail kamuoyu, yıllar boyunca bunların barış sürecine verdiği hasara daha fazla tanıklık etmiş olsaydı, o yıllarda Hamas'ta Şeyh Ahmed Yasin'in yardımcılığını yapan Dr. Abdulaziz Rantisi'nin New York Times'ın Ortadoğu bürosu şefi Chris Hedges'e söylediklerini biliyor olurduk: Hamas 1994'teki İbrahim Camii katliamına o kadar öfkelenmiş ki, stratejisini değiştirdi. İsrailli sivilleri hedef almaya başladı.

Rantisi (Hedges'e) “İsrail Filistinli sivilleri öldürmeyi bıraktığında, biz de İsrailli sivilleri öldürmeyi bırakacağız” demişti:

Rakamlara bak. En çok acı çeken biziz. Halkımızı korumaya dair bir umudumuzun olması, yalnızca karşı saldırıya, İsrail'e nasıl hissettiğimizi hissettirmemize bağlı.

Nisan 1994’te Hamas, tıpkı Goldstein’ın yaptığı gibi, sivilleri hedef almaya başladı. Akıllıca bir strateji miydi? Hayır. İsraillilerin duyduğu empatiyi travmatik bir şekilde zayıflatan savaş suçlarına neden oldu, bu da ana akım İsrail'i barış, ortak varoluş ya da stratejik fedakarlığa daha da isteksiz hale getirdi.

Az kalsın bineceğim bir otobüsün dumanlar içinde kaldığını, içinde birden fazla ölümün gerçekleştiğini izleyen ve en az iki diğer ölümcül saldırıya daha şahsen tanıklık eden biri olarak, bindiğin otobüsün son otobüs olup olmayacağını bilmeme hissine aşinayım. Ama biz İsrailliler, başkalarını suçlayarak (bir yandan da benzersiz mağduriyetlerimiz olduğunu iddia ederek) yarattığımız konfor alanını veya sorumluluğun bize düşen kısmına yönelik inkarı, barışı yıkanlara duyduğumuz bu kör inancı terk etmezsek tavukla yumurtayı karıştırmaya devam edeceğiz.

Sadece daha derine inerek ve bizi yabana sürükleyen lidere yönelik körleşmiş hayranlığı sorgulayarak, Netanyahu'ya oy vermenin (popülist tezlerin aksine) barışı ve hatta uzun süreli sessizliği bile müjdelemediğini daha iyi görebiliriz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu şeytani üçlü, (Goldstein, Amir ve Netanyahu; Filistinliler değil) barışı kasıtlı olarak raydan çıkarırken, Bibi; İsrail ve Filistin'i uygulanabilir, demokratik bir gelecekten alıkoymaya devam ediyor.

Netanyahu önümüzdeki haftalarda mali yolsuzlukla suçlanabilir. Ancak İsrail adlı Üçüncü Tapınak'ın üstümüze yıkmaya devam ederse tarihi mirası, siyasi yolsuzluğu olacaktır. Bu yörünge; katliam ve acının, kültürel soykırımın, toprak kapma ve intikam saldırılarının, Gazze'nin gettolaşmasının ve de fakto ilhakının sonsuz döngüsünü sürdürebilir.

Angela Godfrey-Goldstein İsrailli bir barış aktivisti ve Jahalin Bedevi mültecilerini destekleyen, kar amacı gütmeyen Jahalin Dayanışması'nı yönetiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU