Özel: AK Parti'nin performansından memnunum, artık karşımızda müstakbel bir muhalefet partisi var

“AK Parti'nin performansından çok memnunum. Muhalefete hazırlar. İktidar perspektiflerini kaybetmişler. Yönetme kabiliyetlerini kaybetmişler. Artık karşımızda bir iktidar partisi yok, müstakbel bir muhalefet partisi var”

Fotoğraf: AA

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:

2025 yılının son grup toplantısını yapıyoruz. Yaklaşık bir ayı geçen bir süredir, 35 gündür grup toplantılarımızı hem bütçe maratonu nedeniyle hem de birkaç haklı ve üzücü mazeretimizden ötürü yapamamıştık. Bugün yılın son grup toplantısında birlikteyiz. Geride bıraktığımız yılı maalesef ağır sorunlar altında geçirdik, geçirmeye de devam ediyoruz. Zulmü de gördük, darbeyi de yaşadık, sıkıntıları hep birlikte omuzladık. En yakınlarımızın, evlatlarımızın kayıplarıyla sınandık. Ancak bugün burada bir yılın muhasebesini yapmak ve yeni yıla girerken umutları tazelemek üzere buradayız.

Konuşmama başlarken, Haziran ayında kaybettiğimiz Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız, kardeşim Ferdi Zeyrek’i, elim bir kazada kaybettiğimiz Ferdi Zeyrek’i... Hepimize siyasette nezaketi gösteren, adeta Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve Cumhuriyet'in yaşayan ayaklı kütüphanesi olan ve ağaçlar gibi ayakta hayatını kaybeden Genel Başkanımız Altan Öymen’i kaybettik.

Henüz daha 9 gün önce de doğduğum, büyüdüğüm ilçenin, Şehzadeler ilçesinin genç kadın belediye başkanını, 21 yaşından itibaren partimizde koşan, o ilçe belediyesinde, o 21 yaşındayken partiyi yüzde 6'dan yüzde 13'e çıkarmayı başarı saydığımız günde emek veren, sonra her adımında bizimle bir koşan, ilde yüzde 60, o ilçede parti tarihinde alınmış en yüksek oyla tek başına, ittifaksız o ilçeyi kazanmayı başaran Gülşah Durbay kardeşimizi, evladımızı kaybettik.

Hepsinin... Ve Türkiye'nin dört bir yanında örgütümüze, partimize emek veren, bugün aramızda olmayan, 2025 yılında kaybettiğimiz bütün üyelerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. 2026'nın böyle büyük acılar getirmemesini temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Meclis açık olmasaydı, pek çoğumuz gibi ben de her yıl olduğum gibi Menemen'de olacaktım. Bugün, Asteğmen Kubilay'ın ve Bekçi Şevki ile Bekçi Hasan'ın katledilişlerinin 93'üncü yılı. Kubilay'ı, şehadetinin 93'üncü yılında Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki ile birlikte rahmetle ve minnetle anıyoruz. Kubilay'dan bizlere kalan miras; vatanlarına, milletlerine, bayraklarına sahip çıkanların, o bayrağa el uzatanlara, o bayrağı indirmeye kalkanlara baş verecekleri, gerekirse baş verecekleri ama baş eğmeyecekleridir.

Adalet Peşinde Aileleri: Sesimizi duyan var mı?

Yakında 6 Şubat geliyor ve biz birinci yıl dönümünde o büyük acıyı, içimizde yanan o sönmeyen ateşle, birinci yıl dönümünde karşılamaya hazırlanıyoruz. Bugün de aramızda depremde yakınlarını kaybedenler var. Onlar bu gruba, yakınlarını kaybettikleri apartmanlardan, sitelerden; o yıkıma sebebiyet veren ruhsatları verenleri, denetlemeyenleri, kolonları kesenleri, kötü inşaat yapanları yeterince yargılamadıkları için, haklarında kırmızı bülten çıkarılmadığı için, yurt dışına kaçanlar getirilmediği için, kamu görevlisi olanlara yargılama izni verilmediği için, yürüyen yargılamalarda yüzlerce kişinin ölümünden sorumlu olanların tutuksuz yargılanmalarına itiraz etmek için bu salona hep geldiler.

Ama bu sefer bu salonda bir başka endişeyle, yürek sızısıyla ve bir öfkeyle bulunuyorlar. Günlerdir de Meclis'in önündeler. Milletvekillerimiz, grup başkanvekillerimizle de görüştüler. Konuşulan 11. Yargı Paketi geliyor. Burada Covid ile ilgili düzenleme var. Bu haklı ve önemli bir beklenti. Ama bizden ne görsünler ne duysunlar?

Bugün de aramızda depremde yakınlarını kaybedenler var. Adalet peşinde aileleri salonda. O depremde can kaybına sebebiyet veren ama yeterince yargılanmadıkları için, kamu görevlisi olanlara yargılama izni verilmediği için bu salona geldiler.

Özel, CHP grubuna aktarılan Adalet Peşinde Aileleri'nin "Sesimizi duyan var mı?", "Adalet istiyoruz" sloganları atması üzerine şöyle devam etti:

Kovid ile ilgili bir düzenleme var ancak bahsettiğim kişilerin bundan faydalanması kaygısı var. 6 Şubat'ta sesini duyuramayanlar sesini duyurmak için burada, grubumuz deprem suçlularının bu düzenlemeden faydalanamaması için elinden geleni yapacak, size söz veriyorum.

52 bin deprem şehidimizin ailelerinin önünde saygıyla eğiliyorum, onların sesini kesmekten ar ederim. Bir takım siyasi ilişkilere teslim olmak yerine umarım bu sesi duyarlar ve bu aftan, hayatını kaybedenlerin ölümüne neden olanlar yararlanmaz.

"Rejime kasteden anayasa değişikliğini OHAL şartlarında değiştirdiler"

Özel, grup konuşmasını şöyle sürdürdü:

2024 yılı bütçesi geçtiğimiz pazar gecesi Meclis'te kabul edildi. Öncelikle Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz ve tüm milletvekillerimize, grubumuza, grup başkanvekillerimize; hem komisyon süreci hem de parlamentoda 14 gün boyunca verdikleri mücadele, halkın sorunlarına parmak basan, sorunu gören ama çözümü de söyleyen yaklaşımları, dilleri için... Cumhuriyet Halk Partisi'nin oy birliğiyle değiştirdiği programına uygun verdikleri, hiçbiri kabul edilmese de 49 önerge için ve ortaya koydukları iktidara hazır, Türkiye'yi yönetmeye hazır, Türkiye'nin bir sonraki bütçesini yapmaya gelip Meclis Genel Kurulu'nda da halkın bütçesini aslanlar gibi savunmaya hazır Cumhuriyet Halk Partisi grubuna yürekten teşekkür ediyorum.

Neden bütçenin savunulması konusunu önemsiyorum? Çünkü rejime kasteden anayasa değişikliğini OHAL şartlarında değiştirdiler. "Bir aylığına, bir buçuk aylığına, üç aylığına ilan ediyoruz ama bir aya kalmaz, bir buçuk aya kalmaz OHAL'i kaldırırız" diyenler, hatta iktidara geldiklerinde kendiliğinden sona eren iktidarlarının ikinci gününde, kendiliğinden süresi dolan OHAL'i uzatmamakla övünüp "OHAL'i kaldırıyoruz" diyen parti, üç aylığına ilan ettiği OHAL'in içine üç yıl sığdırıp, içinde OHAL şartlarında Anayasa değişikliğini Meclis'te görüştürüp –ki dünyadaki pek çok anayasada yasaktır bu– OHAL şartlarında kampanya yapıp, OHAL şartlarında seçim yapıp, OHAL şartlarında sandığı getirip referandum yapıp, son derece öncesi, sırası, sonrası şüpheli bir referandumla rejime kastedip, OHAL'den vazgeçmeyip, OHAL şartlarında baskın seçim yapıp rejimi değiştirenler... "Verin yetkiyi, görün etkiyi." Biz geldiğimizde ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğiz bu yeni sistemle.

"Allah kimseyi 'Verin yetkiyi' deyip bütçeyi Meclis'te savunamayacak bir hâle getirmesin"

Bu sistem... Ya bu sistemde Bakanlar Kurulu yok. Çünkü sistem hükümet sistemi, tek kişilik hükümet sistemi. Bir kişiyi seçecek millet, her şeyden o sorumlu olacak. Millet bir tek ona hesap soracak. "Beş yıllığına seçeceksin, gerisine karışmayacaksın" diye demokrasiyle bağdaşmayan, demokrasi fikriyle taban tabana zıt; Meclis'in hükümeti düşürme hakkını elinden alan bir anayasa değişikliği getirirken "Her şeyin sorumlusu benim, ben" diyen ve bugün bu bütçeden, bu fukaralık bütçesinden, bu sömürü bütçesinden, bu faiz bütçesinden sorumlu tek kişi; gelip de burada bütçesini savunmadı, savunamadı. Allah kimseyi "Verin yetkiyi" deyip yetkiyi alıp sonra yaptığı bütçeyi Meclis'te savunamayacak bir hâle getirmesin.

"Artık bir iktidar partisi yok, müstakbel bir muhalefet partisi var"

Ben Meclis grubumuzun komisyon ve Genel Kurul performansından memnunum. O yüzden teşekkür ettim. Neden memnunum? İktidara hazırlar. Tahmin ediyorum Erdoğan da görüyordur, ben AK Parti'nin performansından da çok memnunum. Doğruya doğru. Muhalefete hazırlar. İktidar perspektiflerini kaybetmişler. Yönetme kabiliyetlerini kaybetmişler. Artık karşımızda bir iktidar partisi yok, müstakbel bir muhalefet partisi var. Ana muhalefet olabilirler mi bilmem ama muhalefete hazırlar.

Meclis Genel Kurulu'na baktığımızda ya da Plan ve Bütçe Komisyonu'na baktığımızda; bir tarafta sorunu gören, isyan eden, edilen isyanı duyan, çözüm öneren bir parti var: Cumhuriyet Halk Partisi. Ben 80 dakika ilk gün sorun-çözüm, sorun-çözüm anlatırken; 80 dakika o kürsüye çıkıp son gün hakaret eden, muhalefete muhalefet eden, ülkenin ana muhalefet partisine muhalefet eden bir partiyle karşı karşıyayız: Adalet ve Kalkınma Partisi.

"19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar; emekliye lazım paranın 70-80 katı!"

Buradan bütün vatandaşlarımıza hatırlatırım. 19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Devasa bir para. Emekliye lazım paranın 70-80 katı, asgari ücretliye lazım paranın 90 katı bir para. En iş çevrelerinin, ekonomi yazar çizerlerinin hiçbirinin itiraz edemediği en görünür şekli, Türkiye'de İstanbul Borsası'nda işlem gören en büyük 100 şirket. Yüzde 9 bir günde düşer mi? 100 şirketimizin ortalaması bir günde yüzde 9 düşmüş. Bir başka gün yüzde 6. Bu yüzde 9 darbenin günü.

Bu yüzde 6; 2 Eylül'de İstanbul İl Başkanlığı'na mahkeme eliyle kayyım atandığının, yani bir partinin siyasi işlerine, bir başka partinin atadığı hâkimin, bir başka partinin genel başkanının atadığı başsavcının kontrolündeki eski partili bir hâkimin müdahalesine yüzde 6.

"Bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı"

Yüzde 4; Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatma talebi yazısının iddianameyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığı'na, Yargıtay'a yollandığı gün. Böyle düşüşler dünyada büyük depremler, büyük afetler olduğunda yaşanır ya da yaşanmaması için dünya kadar tedbir alınır. Ama Türkiye ekonomisine yapılanlar burada. Tersine kurultay davası ertelenince ancak kaybın yüzde 5,5’i geri geliyor. Ya da kurultay davasının düştüğü gün yüzde 5.

Kurultay davasının eylül ayında ertelendiğinde 6, düştüğü gün 5; toplam 11. Ekonomide bütün şirket kârlılıkları, daha doğrusu şirket değerleri üzerinden görülen bu.

Peki vatandaşın gördüğü ne? Herkes şunu bilsin; geçen sene aralık ayında kıymayı 700 liraya, 600 liraya alıyorsan, şimdi 800 liraya alıyorsan; bu darbe olmasaydı zammın yarısı olmayacaktı.

"AK Partili-MHP'li olabilirsin ama bugün senin maaşın daha çok olacaktı"

AK Partili, MHP'li olabilirsin başım gözüm üstüne. Ama bil ki bunlar sandığa sırt dönmeselerdi, kendileri kazandıklarında baş tacı yaptıkları millî iradeye, tâ Ekrem İmamoğlu'nun ilk kazandığı İstanbul seçiminde "Mundar oldu" deyip seçimi yenilemeselerdi; 5 yıl bütün kötülüklerine rağmen karşısına çıkardıkları başbakanı, Meclis başkanını yendiği için bu sandığa el uzatıp bu darbe olmasaydı; bugün senin maaşın daha çok, karnın daha tok olacaktı.

Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren seçmene hiçbir şey demiyorum. Ama şunu bilsin artık; senin için oy vermekse, oyu alanın işi de o oyu verene hürmet etmektir. Kim diyorsan o yönetecek. Siz Tayyip Bey'e yönetsin diye oy vermediniz mi? Yönetiyor. Siz İstanbul'da bir başkasına, Ekrem İmamoğlu'na oy verdiniz; yönettirmiyor! Bu oyunun kuralı "Bu tarafa demokrasi, bu tarafa otokrasi" olabilir mi? Bir maç sadece bir takım kazanırsa oynanabilir mi? Hakem senin takımının formasıyla sahaya çıksa, kazandığın maça sevinebilir misin?

"Benim umudum ne Murat Emir'dedir, ne Gökhan Günaydın'dadır"

Onun için geçmişte demokratik hakkını kullanarak hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun, hepinizi demokrasiye sahip çıkmaya, bu tek adam rejiminin hepimize yaptığını görmeye, hepimizi bundan kurtarmaya davet ediyorum. Benim umudum ne Murat Emir'dedir, ne Gökhan Günaydın'dadır. Ne Ali Mahir'dedir, ne kendimdedir. Benim umudum; Anadolu'nun irfan sahibi, Trakya'nın irfan sahibi insanındadır!

Dönüyor dolaşıyor, Ekrem Başkan'a bomboş, ispatlayamadılar 9 ay sonunda, yolsuzluk iftirası atıyor. Ekrem İmamoğlu'nun bir önceki 5 yıllıkları karşılaştırıldığında, AK Parti'nin 5 yılına göre yarısı kadar dolar bazında kaynak kullanıp iki katı iş yaptığını görüyoruz. 4 kat bir beceriklilik var. Böyle beceriklilik olur mu? Ne olması lazım 4 kat fark için? Dünyada kimsenin yapamadığını bir kişi 4 katını yapamaz, sihirbaz olsayapamaz. Demek ki önceden 3 katını çalan varmış! 4’te 3’ünü çalan varmış, çalmayınca olmuş bu.

Yalansa, inanmayan çıksın araştırsın. İmamoğlu öncesi 5 yıl, İmamoğlu'nun 5 yılı. İki kat iş, yarı fiyatına yapılıyor, yarısı maliyetine yapılıyor. Bir de ondan sonra dönüyorlar bize iftira atıyorlar. İşte yönettiğiniz ülkede gelinen durum; deprem sonrası yüzde 50 alınan ÖTV'yi yüzde 220'ye çıkar, 23 yıl boyunca her şeyden bu faizi al, bu fazla vergiyi al, ondan sonra da 8 çeyrek altını emeklide 2'ye düşür, 7 çeyrek altını asgari ücretlide 1,5’a, emeklide 2'ye düşür. Olacak iş mi bunlar?

Çok basit bir hesap, çok basit: Aynı araba Almanya'da da satılıyor, Türkiye'de de satılıyor. Aynı araba. Almanya'daki fiyatı 31.000 avro. Türkiye'deki fiyatı 2,5 milyon lira. 31.000 avro Türkiye'de 1,5 milyon ama bizim vergiler yüzünden 2,5 milyon liraya satılıyor.

"Millî Piyango devletin bir kurumuydu, Demirören'e verdiler"

Hem bahis hem uyuşturucu operasyonları ülkenin gündemi hâline geldi. Okulların önü torbacılarla dolu, bahis oynayıp evliliği bozulanlar var. Sokağın gündemi nihayet bir şekilde Meclis gündemine geldi. Hakemler, futbolcular yasağa rağmen bahis oynuyor. Bir hakem düşünün; 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Hafta sonu maç oynatmış, hafta içi 18 bin kez yasa dışı bahis oynamış. Bunu yakalayamamışlar, bunu takip edememişler. 17 bin 999 kere ıskalamışlar, en sonunda 18 binincide ortaya çıkmış. Tam anlamıyla bir çürümüşlük var. Ve eğri oturup doğru konuşmak lazım; bu kumar, sanal bahis işlerine nereden geldik? Bir kere şuradan geldik; Millî Piyango devletin bir kurumuydu. Sen Millî Piyango aldığında kârının nerelere gittiği belliydi. En önemlisi Kızılay'a, Yeşilay'a, şehit ailelerine gidiyordu. Kestiler, gittiler Demirören'e verdiler.

"Son bilezikle sanal bahse giriyor insanlar"

Anadolu irfanında yılbaşında alınan biletin kumarla alakası yoktur. Millî Piyango'yu verdikleri yerde 150 tane oyun var. Kol çekme oyunu var Millî Piyango'nun sitesinde. Eskiden Millî Piyango'yu alıp çekilişi tamamlanınca bakıyordun. Şimdi bu siteye girince önce bonus veriyor, bizimki bir giriyor, iş işten geçiyor. Neden peki bu siteye giriyor? Çünkü Hans gibi 15 ayda araba alamıyor ve ev sahibi olması mümkün değil. Bu yoksulluk ve çaresizliktir.

Geçinemiyor, kredi kartından çekiyor, yüzde 96 faiz yiyor ve son bilezikle sanal bahse giriyor insanlar. 40 milyon kişi bir şekilde bu işe dokunuyor, değiyor. Bu Yeşilay'ın raporu, CHP'nin raporu değil.

"Uyuşturucuyu gemilerle getirenler nerede?"

İlkokulun önüne kadar uyuşturucunun geldiğini duydum. Bir şey yapmak için ünlülerin de isimlerinin olması gerekiyormuş. Bu ülkede bilinen kişileri polisle götüreceksin, 15 gün boyunca bunun yayınını yapacaksın, 3’üncü gün çıkacak, 15’i temiz çıkacak. O zaman temiz çıkan insanın çevresindeki hâli ne olacak? Bu temiz çıkan insanlar da bir şekilde AK Parti'ye muhalif tweet atmış insanlar olacak. Bu uyuşturucunun baronu yok mu? Bunu gemilerle getirenler nerede? İktidar cephesi güç savaşıyla yakan topu birbirlerine atmaya başladı.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU