Partisinin dün düzenlediği MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulunan Doğan; CHP lideri Özel’in isim vermeden DEM Parti’yi kastederek kullandığı “celladına aşık olmak” ve “Stockholm sendromu” ifadeleri üzerinden başlayan tartışmaya da değindi. Doğan, “Geçmişin cellatlarını yarıştırmak yerine geleceğin onurlu barışının kurmak için hep birlikte çaba içinde olalım. Yapılacaklar belli, yol haritası belli daha fazla zaman kaybetmeyelim” çağrısında bulundu.
Doğan'ın açıklamaları şöyle:
Böylesi bir zaman diliminde onlarca yıldır süren bir çatışma halinin kalıcı ve adil bir barışla sonuçlanması için çaba sarf etmek, bunun başarıya ulaşması için gayret göstermek… Toplumun beklentisi bu yönde. Yine toplumun beklentisi, kutuplaştıran değil birleştiren bir siyaset. Toplumun beklentisi karşı karşıya gelmek değil; hele muhalefetin karşı karşıya gelmesi hiç değil. Birlikte, omuz omuza mücadele etmek. Bu yüzden bizim çağrımız son derece açık. Son günlerdeki tartışmalara dönük, geçmişin cellatlarını yarıştırmak yerine geleceğin onurlu barışını kurmak için hep birlikte çaba içinde olalım. O halde ne bekliyoruz? Hadi yapalım; hep birlikte, el ele, omuz omuza. Yapılacaklar belli, yol haritası apaçık ortada. Bugüne kadar yapılagelenlerin başarısızlıkla sonuçlandığı ve hepimize çokça kaybettirdiği de aşikâr. Daha fazla zaman kaybetmeyelim.
"Gözümüz kulağımız Meclis Komisyonunda"
Şimdi bu bağlamda önemli bir konu şu anda sevgili Türkiye halklarının da gözü kulağı nerede? Meclis Komisyonu’nda. Niye Meclis Komisyonu’nda? Çünkü çok tarihsel bir işlevle yola çıktı bu komisyon ve bu işlevin sonuna doğru yaklaşıyor. Artık bu son aşamada neler yapılacak? Yani ikinci aşamada… Bir yandan da Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bundan sonraki planlaması merak ediliyor ve elbette bugünkü toplantıda en merak edilen konulardan biriydi. Niye? Çünkü bu komisyon tarihî bir karar verdi. Evet, ekseriyetle verildi bu karar. Ne yazık ki İmralı Adası’na hazırlanmasını beklediğimiz rapor gündemiyle toplandı komisyon. Yapılan açıklamadan ve kamuoyuna verilen bilgilerden de bunu biliyoruz. Bu tarihsel işlevin sonuna doğru yaklaşıyor dedik. Partimiz, bu komisyonun yapacağı yasal düzenlemelere ilişkin çalışmaların etkili ve kalıcı bir sonuca ulaşması ve sonrasında atılacak adımların gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstereceğini, bu konudaki sorumluluğunun farkında olduğunu defaatle söyledi.
Daha önce de sizlerle paylaştık; hatta şunu da ifade ettik: Bir yandan ilgili kurullarımız çalışırken öte yandan yıllardır sürdürdüğümüz çalışmaların yanı sıra bu sürece özgü birtakım hazırlıkların yapılabilmesi için bizim çalışmalarımızın komisyonun kurulma aşamasından önce başladığını da söylemiştik. Niye? Çünkü bunlar Türkiye'nin demokrasisini ilgilendiren konular. Türkiye’deki demokrasi yoksunluğunu giderebilecek, demokratikleşme yönünde adımlar olarak değerlendirilmesi gereken konu başlıkları. Bu sebeple hukuk komisyonumuz bir yandan çalışıyordu, bir yandan insan hakları komisyonumuz çalışıyordu. Merkez Yürütme Kurulumuzun bu konuda çalışmaları vardı. Öte yandan Meclis Komisyonu ile partimiz arasındaki koordinasyonu sağlayabilmek için bir komisyon koordinasyonu kurduğumuzu da belirtmiştik. Dolayısıyla koordinasyonumuz da çalışıyordu.
Şimdi tartışma şu: Bu konuda hem Meclis Başkanı hem de Komisyon Başkanı olan Sayın Kurtulmuş’un yaptığı bir açıklama saatlerdir tartışılıyor. Bu açıklamaya göre bunun üzerinden günlerdir spekülasyon yapılıyor. Biliyorsunuz, biz buradan çağrımızı yinelemiştik. Ne dedik? Parti olarak çok açık bir biçimde söyledik: Bu sürecin toplumsallaşması ve sürecin şeffaflığı bizim açımızdan hayati bir önem taşıyor. Çok kritik bir değeri var. Süreç şeffaf ilerlemeli ve toplumla paylaşılması gereken her şey ama her şey hiçbir şekilde gizlenmeden paylaşılmalı. Komisyonun bugüne kadar yaptığı tüm dinleme tutanaklarına nereden ulaşabiliyoruz? Meclisin internet sitesinden. Yani TBMM’nin resmî internet sitesinden, o komisyona gelip görüşlerini ve önerilerini anlatan herkesin aktardıklarına ulaşabiliyoruz sevgili Türkiye halkları ve kimin ne önerdiğini görebiliyoruz. Yine Komisyon Başkanı Sayın Kurtulmuş’un açılış konuşmalarını canlı izlediğimiz gibi daha sonra komisyon tartışmalarını da açık bir biçimde bu tutanaklardan görebiliyoruz.
Toplantı halindeki komisyona çağrı: Gizli saklı olmasın
Bizim parti olarak önerimiz neydi? Daha önce de bu öneriyi açıkça ifade ettik. Dedik ki: Üç katılımcının -yani heyet üç kişiden oluştu: Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına– İmralı Adası’na gidip Sayın Öcalan’la görüştüğü tutanak açık bir şekilde komisyonda okunmalı. Hiçbir şey gizli kalmamalı. “Şöyle başlık istenmedi, böyle talepler yoktu, şu vardı, bu yoktu” gibi tercümelere gerek yok. Dolaylı anlatıma gerek yok. Doğrudan anlatıcısı olanın mesajları kamuoyuna ve komisyona aktarılmalı. Komisyona aktarılan bu görüşler açık biçimde aktarılmalı ve bunlara isteyen herkes ulaşabilmeli.
Buradan çağrımızı yineliyoruz. Şu anda komisyon toplantı halinde. Ümit ederiz ki oradan çıkacak karar bu şekilde olur; aksi takdirde bu kabul edilemez. Gizli saklı olmayan her şeyi kamuoyuyla paylaşmak gerekir. Bugüne kadar hiçbir şey gizli saklı yürütülmedi, gizli saklı olmasın. Ayrıca buna gerek de yok.
Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatının daha önce katıldığı komisyon toplantıları ne oldu? Kapalı yapıldı, istisnai bir şekilde. Ama bu komisyon üyelerinin takdiriyle yapıldı ve orada konu dinleme değildi; bilgilendirmeydi. Burada bir dinleme söz konusu. Ana aktör olan Sayın Öcalan’ın, geldiğimiz aşamada tam da ikinci aşamaya geçişi sağlayabilecek görüşlerinin, o tutanağa imza atan üç katılımcının olduğu haliyle orada okunup aktarılmasını istiyoruz. Bu konuda da kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi yine daha önce ifade ettik: Tarihsel bir eşiğin kalbindeyiz. İkinci aşamaya geçişle ilgili, yeri gelmişken bir daha söyleyelim. Parti olarak tüm siyasi partilerin bundan sonra demokratikleşme için ortak çalışması gerekir. Türkiye meselesiyse, böyle yaklaşıyorsak, toplumsallaşmasını istiyorsak, şeffaflık talep ediyorsak, adalet ve demokrasi talep ediyorsak, toplumun ihtiyacının bu olduğu konusunda ortak bir mutabakatımız varsa –ki var– farklı siyasi partiler, farklı görüşler, farklı programlar, farklı ideolojiler olabilir ama Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bu başlıklarla ilgili ortak bir tutum belirlememiz gerekir. Üstelik geri dönüşsüz bir şekilde belirlememiz gerekir. Ne için? Adalet için, demokrasi için, eşit bir kardeşlik hukuku için. Bu geri dönüşsüz hâli nasıl ifade edebiliriz? Kararlılıkla, siyasi cesaret ve iradeyle. Biz bütün siyasi partilerin böyle yaklaşmasını ümit ediyor, bundan sonra bu konuda da elimizden geleni fazlasıyla yapmaya hazır olduğumuzu ve yapmakta olduğumuzu yinelemek istiyoruz. Çatışmalı sürecin sevgili Türkiye halkları, sonlandırılması ve kalıcı bir biçimde nihayete erdirilmesi hepimizin ortak geleceği açısından en kritik konudur. Bu adımın gereği olan yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi de, toplumdaki en büyük beklenti olan demokratikleşmenin önünü açacaktır. Bu konuda kimsenin şüphesi yok. Yani çekimser ya da tutuk değil; cesur ve kararlı… Bekleyip gören, ona göre pozisyon alan değil; daha sahici bir demokratikleşme yönünde kararlı bir tavra ihtiyaç var. Barış ve Demokratik Toplum Süreci ve komisyonla ilgili değerlendirmelerimizi şimdilik bu şekilde aktaracağız sizlere. Çünkü bundan sonrası, komisyonun raporla ilgili alacağı karardır. Yani yasal düzenlemelerle ilgili tavsiye niteliğinde bir hazırlık çıkmasını bekliyoruz. Her siyasi parti kendi hazırlığını paylaşacak ve bu, bir ortak çalışmaya dönüşecek. Bundan sonraki dönemde de Genel Kurul’un artık bu konuyla ilgili mesai yapması gerektiğini, hatta Meclis’teki tüm ilgili komisyonların barış yasaları, demokratik entegrasyon yasaları, toplumsal bütünleşme, demokratikleşme önündeki engellerin kaldırılması, özgürlük yasaları gibi hukuki düzenlemeler için mesai yapması ve tüm siyasi partilerin bu konuda açık ve cesur bir biçimde pozisyon alması gerektiğini söylüyoruz.
"İnfazda eşitliği savunuyoruz"
Tüm bu tartışmalar bir yandan 11. Yargı Paketi’nin ne yazık ki gölgesinde ilerliyor. Ne yazık ki diyoruz, çünkü beklenen gerçekleşmiyor. “Düzeltilme” adı altında gelen iyileştirmelerin hiçbirine karşı değiliz. Aksine bugüne kadar yapılmayanların yapılmasını teşvik eden bir siyasal pozisyonumuz var ve bunun için mücadele ediyoruz. Bundan sonra da bu pozisyonumuzu her koşulda güçlendireceğiz ve gerekli muhalefeti de her zeminde yapacağız; gerektiğinde alanda, gerektiğinde Meclis’te. Bizim için her yer demokratik mücadele zemini. Yargı Paketi çok eleştiriliyor; öte yandan çok ciddi beklentiler de var. Malum, 10. Yargı Paketi tartışmalarından ve o dönem yapılmayanlardan kaynaklı olarak… Biz ilkesel tutumumuzu hatırlatmak isteriz: İnfazda eşitliği savunuyoruz. Bu bizim için tartışmasız, tartışmaya kapalı bir konu. İnfazda eşitlik ilkesi, bu yargı paketinde de dikkate alınmalı; bundan sonra yapılacak tüm yasal düzenlemelerde de.
Yine ilkesel tutumumuz, çok tartışma konusu olan bir başka konuda: kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar, şiddet ve istismar. Yıllardır buna karşı mücadele ediyoruz. Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarla ilgili cezasızlık kültürüne karşı mücadele ediyoruz. Teşvik edilmesi gereken şey nedir? Bu cezasızlık kültürünün ortadan kaldırılmasıdır. Bu konuda “düzeltiyoruz, iyileştiriyoruz” denilen ama hukuk, eşitlik ve adalet ilkesini gözetmeyen hiçbir pakete bizim farklı bir tutum geliştirmemiz mümkün değildir. Partinin ilkesel tutumunu bu çok tartışılan konuya ilişkin bir kez daha paylaşmak isterim. Bu pakette yalnızca bunlar yok. Dikkat çekmemiz gereken pek çok başlık var. Arkadaşlarımız bu konuyla ilgili Meclis’te de günlerdir partimizin görüşünü ifade ediyorlar. Erişim engeli var, bant daraltma düzenlemeleri var. İlk bakışta ihlal görüldüğünde erişim engeli getirilebilecek. Bu kararlara uymayan platformlara bant daraltma yaptırımı uygulanacak. Bunlar yıllardır tartışılıyor ve biz yıllardır şunu söylüyoruz: Düşünce ve ifade özgürlüğünün alanı genişletilmeli, daraltılmamalı. Daraltmak için gerekçeler bulmak yerine, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran, demokratik siyaset alanını genişleten düzenlemeler yapılmalı.
"Bütçe emekçilerin bütçesi değil"
Yine sevgili arkadaşlar, bir başka önemli konu Merkez Yürütme Kurulumuzun gündeminde olan bütçe görüşmeleri. Önümüzdeki günlerde Genel Kurul’da, önümüzdeki hafta itibarıyla görüşülmesine başlanacak. Sizler de takip ettiniz; biz de sıkça vurguladık. Plan Bütçe Komisyonu boyunca her gün orada muhalefetimizi en güçlü biçimde ifade ettik, bundan sonra da devam edeceğiz. Niye? Çünkü 2026 bütçesinin işçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, gençlerin, kadınların, çocukların, açlık sınırının altında hayata tutunmaya çalışanların bütçesi olmadığını biliyoruz. Kimlerin sırtının sıvazlandığını da biliyoruz. 2026 bütçesinin 2025 bütçesinden hiçbir farkı olmadığı gibi, bu ülkenin derinleşen yoksulluğuna çare üretmediğini, bunu dert edinmediğini görüyoruz. Genel Kurulda da muhalefetimizi sürdüreceğiz.
12 Aralık'taki barış yürüyüşü
Dün Merkez Yürütme Kurulumuzda son hali verilen barış kampanyamız… Ekonomi ve demokrasi dengesinin, demokratik ülkelerde ve demokratik olmayan ülkelerde nasıl etkilendiği; katmanlı krizlerle derinleşen yoksullukla ortaya çıkıyor. Ekmek ve barış için yine alanda olacağız. Bunun detayları da netleşti. 12 Aralık tarihinde startını vereceğimiz yürüyüşümüz dört koldan başlayacak: Batman, Aydın (yani Ege’de), Hatay ve Marmara kolunda olacağız. Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları Oruç ve Tuncer Bakırhan’ın katılımıyla gerçekleşecek bu yürüyüş, 14 Aralık’ta Ankara’da bir araya gelerek sona erecek. Bu güzergâhlardan birlikte yürüdüğümüz emekçiler, işçiler, işsizler, gençler ve kadınlarla emeğin nasıl korunması, yoksulluğun nasıl giderilmesi gerektiğine ilişkin eşit ve adil bir paylaşım için sesimizi yükselteceğiz. Hepinizi şimdiden yürüyüşümüzü güçlendirmeye, hem 12–14 Aralık arasındaki yürüyüşümüze hem de 14 Aralık’taki Ankara buluşmamıza davet ediyoruz.
"İstanbul'daki konferansa İlham Ahmed de Mazlum Abdi de gelebilmeli"
Gelelim bir başka etkinliğe. Hafta sonu, 6–7 Aralık’ta İstanbul’da Uluslararası Barış ve Demokrasi Konferansı düzenliyoruz. Bunu daha önce duyurmuştum sevgili Türkiye halkları. Böyle bir zamanda en çok ihtiyaç duyduğumuz konulardan biri; bir yandan demokratik toplumu ve barışı konuşurken, öte yandan Meclis’te bu konudaki deneyimler dinlenirken, böyle bir konferansla barış ve demokratik toplum perspektiflerinin tartışılacağı bir zemin kuruyoruz. Eş Genel Başkanlarımız da katılacak, onu da belirtelim.
Toplumsal barışa yönelik perspektiflerin tartışılacağı, çatışma çözümünde deneyimlerin konuşulacağı, demokratik ulus fikrinin ele alınacağı; özgürlük, barış yasaları, yeni bir demokratik toplum tasavvuru, toplumsal bütünleşmenin nasıl sağlanacağı gibi başlıkların değerlendirileceği iki günlük bir konferans olacak. 6–7 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleşecek bu konferans için Dış İlişkiler Komisyonumuz başta olmak üzere pek çok komisyon ortak çalışma yürütüyor. Uluslararası pek çok konuğun davet edildiği bir konferans olacak. Bu en çok İlham Ahmed üzerinden tartışmaya açıldı; gelecek mi gelmeyecek mi? Henüz netleşmedi. Ama en merak edilen konulardan biri olduğu için bu bilgiyi de vereyim. Partimizin talebi, İlham Ahmed’in bu konferansa katılabilmesidir. Elbette Sayın Ahmed, Duhok’ta bir konferansa katılabildiği gibi İstanbul’da da bu konferansa katılabilmelidir. Fransa’da, Amerika’da konuşulan konular esas yerinde konuşulabilmelidir; Türkiye’de, İstanbul’da konuşulabilmelidir. "Hukuki engel" denilerek ifade edilen durumun siyasi bir neden olduğunu gayet iyi biliyoruz. Oysa neye ihtiyacımız var? Gelebilmemize, konuşabilmemize… Ve yalnızca Sayın İlham Ahmed’in değil, Sayın Mazlum Abdi’nin de gelmesi gerekir. Bunlar daha önce yapıldı, denendi ve defalarca söyledik: En kalıcı yol, bugün en sahici yol nedir? Diyalog kurmak, temas kurmak, sorunlarımızı konuşarak çözmek. Beklentimiz, bu konudaki engel olarak tarif edilen nedenlerin aşılması ve engel teşkil etmemesidir. Aksine dostluk için, konuşabilmek için, yeniden temas kurabilmek için Sayın İlham Ahmed’i bu konferansta görebilmektir.
Independent Türkçe