Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, gündeme ilişkin TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Aksakal, aralık ayının Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarının yoğun şekilde gündemde tutulduğu bir ay olduğunu hatırlatarak "Mevcut haliyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda ülkemizdeki en çok üyeye sahip işçi sendikasının beş tane temsilcisi var ama o işçilerin hiç biri asgari ücretle çalışmıyor, ülkemizdeki en çok işverene sahip işveren sendikasının beş tane temsilcisi var onların şirketlerinde de bir tane bile asgari ücretli yok, hükümet adına Komisyonda yer alan beş tane temsilci var, devlette zaten hiç kimse asgari ücretle çalışmıyor ama gerçekten asgari ücretle çalışan kesimden bir tane dahi temsilci yok" diye konuştu.
"Asgari ücret 2026 yılında 34 bin 811 lira olarak tespit edilmelidir"
Demokratik Sol Parti olarak, komisyonda en az 15 senedir asgari ücretle çalışan ve halen çalışmakta olan beş işçinin de yer almasını ve hükümeti temsilen heyette bulunan temsilci sayısı ikiye indirilmesini önerdiklerini belirten Aksakal, "Memnuniyetle görüyoruz ki önerimizin biri hükümet tarafından makul görülmüş, yeni komisyonda bu sayının bire indirilmesi önerilmiş. Ancak diğeri, yani asgari ücretle çalışanların da temsil edilmesi hususu hayati önemdedir, zaman geçirmeden bu konuda da bir adım atılmalıdır. TÜRK-İŞ tarafından yapılan son araştırmanın sonuçlarına göre kasımda dört kişilik bir ailenin geçiminde açlık sınırı 29 bin 828 liraya, yoksulluk sınırı ise 97 bin 159 liraya yükselmiştir. Bütün bu değerler göz önüne alındığında hakkaniyetli bir karar alınacaksa asgari ücret 2026 yılında 34 bin 811 lira olarak tespit edilmelidir" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Bu komisyonun üyesi sıfatıyla bir kişi bile İmralı canisinin ayağına götürülmemelidir' dedik"
Aksakal, "Terörsüz Türkiye" sürecine atıfta bulunarak iyi niyetli sürecin terör örgütü mensupları ve siyasi destekçileri eliyle her geçen gün dejenere edilip erozyona uğratıldığını söyleyerek şöyle konuştu:
Elbette arzulanan bu değildi. Ama bu gelişmelere yabancı mıyız, tabii ki değiliz. Biz bu filmi defalarca izledik ve filmin sonunu tahmin edebiliyoruz. Israrla ve önemle gündeme getirdik. Meclis'te kurulan Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu bir misyon yerine getirmektedir ancak 'Bu komisyonun üyesi sıfatıyla bir kişi bile İmralı canisinin ayağına götürülmemelidir' dedik. AK Parti, MHP ve terör örgütünün siyasi ayağı DEM milletvekillerinin onayı, ana muhalefet partisi CHP’nin suskun kalma desteğiyle bu gerçekleştirildi. Şimdi ne diyor Kandil’deki elebaşları kendilerinin atılacak tüm adımları attıklarını savunarak, 'Bundan sonra bizim tarafımızdan atılacak başka bir adım olmayacak. Şu andan itibaren Türk devletini bekleyeceğiz; adım atması gereken taraf onlardır. Örgütün iki talebi var; sözde liderleri Apo’nun yani Öcalan’ın özgürlüğü... Bu olmadan süreç başarılı olamaz. İkincisi ise Türkiye’deki Kürt halkının anayasal ve resmi olarak tanınmasıdır' diyor. Ayrıca, sözde önderlik ‘Çatışma hatlarından çekilin’ dedi, biz de çekildik. Silahlarımızı teslim etmedik ve bunu sembolik olarak yaktık. PKK üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Ancak devlet halen somut adım atmadı. Hiç kimse sözde önderliğin gücünü inkâr edemez. Devlet Öcalan’ın ayağına geldi; PKK’nın büyüklüğü buradan geliyor. Nasıl? Bu ziyarete onay verenlere buradan soruyorum; rahatladınız mı? Gece başınızı yastığa koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz? Bunun dahası da var.
"Türkiye’nin geleceğine dair öngörüler ne zamandan beri terör örgütlerinin iradesi altına girdi?"
O silah yakma tiyatrosunun baş aktörü var ya, Kandil’deki elebaşlarından olan kadın terörist, bunların adını dahi anmak onlara paye vermektir aslında.. Diyor ki; 'PKK kadroları af istemiyor. Biz suç işlemedik; soykırım altındaki bir halkın varlık ve özgürlük mücadelesini verdik. Bu insanlar onurlu insanlardır; gözleri basitçe ailelerine dönmekte değildir.' Evet, aynen böyle. Yahu size kim ne zaman af çıkarırız diye bir taahhütte bulundu? Bildiğiniz ne varsa dökün eteğinizdeki taşları. Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Çoluğu, çocuğu, bebeği, yaşlıyı, askeri, sivili 40 bin insanın kanı ellerinde, eve dönüş yasası, pişmanlık veya kademeli af gibi yaklaşımları ciddiyetsiz, ucuz ve süreci sabote eden tartışmalar olarak nitelendiriyor haspam, bakar mısınız? Bir de üstüne tehdit içeren uslubuyla, 'Türkiye üzerinde çok ciddi bir tehlike var. Eğer Türk devleti adım atmaz, Kürt sorununu demokratik temelde çözmez, Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa Türkiye’nin geleceği çok karanlıktır' deme cüretini gösteriyor. Türkiye’nin geleceğine dair öngörüler ne zamandan beri terör örgütlerinin iradesi altına girdi? Bu devleti bu duruma düşürenler er geç bunun hesabını asil Türk milletine vereceklerdir. Demek ki vatanı ve milletiyle bir bütün olarak anayasal güvence altına alınmış Türkiye Cumhuriyeti devletini ayağına getirten bir terör örgütü elebaşı varmış. Bu açıklamalardan çıkan sonuç budur. Bu kabul edilemez.
"Mesud Barzani ülkemize girerken, Türk Güvenlik güçlerinin kendisini koruyamayacağını mı gerekçe olarak öne sürmüştür?"
Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Genel Başkanı Mesud Barzani'nin Şırnak’ta Molla Ahmed-i Ceziri’yi anmak amacıyla düzenlenen sempozyuma katılması sırasında yaşananlara da değinen Aksakal, "Yaşanan manzara kelimenin tam anlamıyla bir vukuattır ve bu rezaletin sorumluları derhal tespit edilerek gereği yapılmalıdır. Şırnak Valiliği, Cizre Kaymakamlığı ve Şırnak Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği söylenen bu etkinlik İçişleri Bakanlığı'nın bilgisi dışında mı gerçekleştirilmiştir" diye sordu.
Aksakal, bu durumun İçişleri Bakanı'nın bilgisi ve onayı dışında gerçekleştirildiyse Barzani’nin yanında bulunan ve ülke sınırlarından uzun menzilli silahlarıyla giren korumalarına kimin hangi yetki gücüyle izin verdiğini sorarak "Mesud Barzani ülkemize girerken, Türk Güvenlik güçlerinin kendisini koruyamayacağını mı gerekçe olarak öne sürmüştür? Eğer sürdü ise bu görüşe hangi Türk yetkilisi 'doğru, biz sizi gerektiği şekilde koruyamayız' diyerek onların ülkemize girişine izin vermiştir ya da göz yummuştur? Eğer İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya bu olayda kasıtlı olarak devre dışı bırakılmış ise görev süresi boyunca terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadele ve yasa dışı birçok olayı ortaya çıkaran başarılı çalışmalarıyla gündemde olan İçişleri Bakanı'na karşı onu itibarsızlaştırmak amacıyla tezgâhlanmış özel bir operasyon mudur" dedi.
"Bu vukuata göz yuman kim varsa neden şimdiye kadar hizaya çekilmiyor?"
Aksakal, bu olayın ardından yapılan resmi açıklamalara işaret ederek "Peki bu saat olmuş bu vukuata göz yuman, sınır kapısından geçerken bunlara 'dur' demesi gerekirken kendisi 'selam duran', o etkinliği düzenleyerek buna sebep olan ve hatta o etkinlikte yapılan konuşmalarda bu kişiye ve aşiret yapısına kelimenin tam anlamıyla 'yalamalık yapan' kim varsa neden şimdiye kadar hizaya çekilmiyor anlayabilmiş değiliz. Evet, Sayın Ömer Çelik soruşturma başlatıldığını söylüyor da bunun öncesinde konunun birinci dereceden yetkili sorumluları ortada, onlar için alınmış bir ön tedbir neden uygulanmamıştır, bundan söz etmiyor. Daha düne kadar Türkiye’nin verdiği diplomatik pasaportlarla gezen eşkıya artığı tiplerin bu rezilliklere karşı söylenenlere yönelik küstahça cevaplarına karşı da Türk devletinin söyleyeceği birkaç söz olacaktır diye umuyoruz" diye konuştu.
ANKA