Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ANKA Haber Ajansı'nın soruları yanıtladı. Özdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Anadolu’da dört yeni sanayi koridoru oluşturacağız" açıklamasına yanıt olarak partisinin "4 Bölge 4 Deniz Projesi''ni aktardı. Özdağ, şunları kaydetti:
'Doğrusu dün Erdoğan'ın ve Sanayi Bakanı'nın yapmış olduğu bütün sanayi Marmara bölgesinde yoğunlaştı. Bu taşınabilir değil. Onun için 'Anadolu'da dört yeni sanayi bölgesi oluşturmalıyız' yaklaşımını hem şaşkınlıkla, hem sevinçle karşıladım. Çünkü bu Zafer Partisi'nin kuruluşundan itibaren savunmuş olduğu 'Dört Bölge Dört Deniz' projesinin AK Parti tarafından benimsendiğini gösteriyor. 28 milyon insan yaşıyor Marmara Bölgesi'nde. 19 milyon insan İstanbul'da ve sanayimizin çok büyük bir bölümü burada. Artık burası taşınamaz. Sanayiyi taşıyamaz, insan yükünü taşıyamaz hale geldi. Onun için biz dört bölge öneriyoruz. Dört yeni sanayi ve ticaret koridoru. Bunlardan birincisi liman olarak Zonguldak Limanı olmak üzere ağır sanayinin odaklanacağı ve demir yoluyla limana bağlanan Ankara-Bursa hattı. Bu aynı zamanda Cumhuriyet'in de ağır sanayi bölgesi, kuruluş döneminden itibaren.
İkincisi, Samsun'u ve Trabzon'u liman olarak alıp, bakın bütün Doğu Anadolu'yu kapsayan, aşağıda Hakkari'ye kadar inen bölge... Burası orta ölçekli sanayi, hayvancılık ve hayvancılığa dayalı sanayi kollarının odaklanacağı, bizim Orta Asya'ya, Kafkasya'ya, Rusya'ya ve Ukrayna'ya açılan limanlarımız olacak, ihracat limanlarımız. Erzurum'da bir Hub havalimanı olarak hizmet edecek. Üçüncü bölge ise Konya'yı, Kayseri'yi ve GAP bölgesini için alıyor. Mersin ve İskenderun limanlarından dünyaya bağlanan bir bölge. Burada 3 tane büyük ova var biliyorsunuz. Amik Ovası, Çukurova ve Harran. Hem tarımın merkezi olacak, hem orta ölçekli sanayinin, hem de yenilenebilir enerjinin merkezi olacak. Ve dördüncü bölge ise İzmir Liman olmak üzere Afyon'a kadar uzanan bölge. Aşağıda Denizli'yi de içine alıyor. Orta ölçekli sanayi, yüksek ileri teknoloji sanayisi ve madenciliğin ağırlıklı olarak temsil edildiği bölge olacak. İstanbul ise biz İstanbul 3.0 projesiyle Türkiye'nin yüksek teknoloji başkenti olarak tasarlıyoruz.
"Devlet Planlama Teşkilatı'nı tekrar açacağız"
Tabii Erdoğan bu Zafer Partisi projesini gündeme getirirken doğru bir şey yapıyor ama AK Parti'nin bu projeyi gerçekleştirmesi mümkün değil. Çünkü böyle bir proje ancak neoliberal paradigmanın dışında sürdürülebilir, planlı kalkınma ve devlet planlama teşkilatının kurulması ve karma ekonomiyle gerçekleşebilir. Onun için bu projeyi gerçekleştirecek parti Zafer Partisi'dir. Devlet Planlama Teşkilatı'nı tekrar açacağız. Tekrar kalkınma planları yapacağız ve devlet tekrar büyük sanayi yatırımlarına ve ileri teknoloji alanında yapılacak yatırımlara kaynak ayıracak ve özel sektörü de teşvik edecek, yol gösterecek. Onun için evet bizden bir copy-paste yapılmış ama gerçekleştirmesi ancak Zafer Partisi'nin yeni anlayışında gerçekleşecek bir proje bu.'
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Aralık ayı itibarıyla asgari ücretin satın alma gücü 15 bin liraya düştü"
TÜİK'in açıkladığı son enflasyon verilerini ve asgari ücretin ne kadar olması gerektiğine ilişkin bir soru üzerine Özdağ, şöyle konuştu:
'Bakın enflasyon geçen sene açıklandığında 2025 için 17.5, 2026 için 16 olarak öngörülmüştü. Bu hedef asla tutturulamadı ve 2026 için öngörülen 16 hedefinin de tutturulması mümkün olmaktan daha baştan çıktı. Ve açıklanan enflasyon ile yaşanan enflasyonun, gerçek enflasyonun altında TÜİK tarafından baskılanmaya çalışılan bir enflasyon. Tabi bunun üzerinden geçen sene 22 bin lira asgari ücret belirlenmişti ama enflasyon etkisiyle bugün Aralık ayı itibariyle asgari ücretin satın alma gücü 15 bin liraya düştü.
Peki bugün 4 kişilik bir ailenin sadece yemek yemek için ihtiyaç duyduğu para ne kadar? 29 bin 500 lira. Peki, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk seviyesinde yaşayabilmesi için 90 bin lira. Böyle bir ortamda iktidarın düşünmüş olduğu asgari ücret rakamı 28 bin lira gibi bir rakam ve bu rakamla insanların karınlarını doyurması bile mümkün değil. Onun için biz hem asgari ücretin hem de en düşük emekli maaşının 45 bin lira olması gerektiğini düşünüyoruz.
"Bu bütçe yine bir iflas bütçesi"
Bakın 2026 bütçesinde daha şimdiden 2 trilyondan fazla açık var. Gelirler 16 trilyonu geçiyor, giderler ise 18 trilyonu geçiyor ve bunun içerisinde faiz ödemeleri 2.7 trilyon. Bu bütçe bir yatırım bütçesi de değil, bu bütçe yine bir iflas bütçesi. Bu bütçenin ortaya çıkarken yine iktidarın her sefer olduğu gibi dar gelirliden vergiyi alıp, ayrıcalıklı sınıflara kaynak aktarma, rantiyeye kaynak aktarma felsefesi üzerinden 2026'yı da şekillendirdiğini görüyoruz. Bu yaklaşımla Türkiye'nin 8 seneden beri süren ekonomik buhrandan çıkması mümkün değil. 8 seneden beri dar gelirli, sabit gelirli, yüzde 80'ini bulan halkın bir bölümü fakirleşiyor. Bu fakirleşmenin şimdi 2026'da da devam edeceğini görüyoruz.
"Türk milletine şunu söylüyoruz: Öfkenizi sandığa saklayın"
2026 Cumhuriyet tarihinin her anlamda en zor yılı olacak. Bir taraftan 9. senesine giren ekonomik buhran, öbür taraftan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel kuruluş ilkelerinin bir narkoterör örgütünün lideriyle pazarlık masasına yatırılıp Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl yeniden kurulacağına dair görüşmelerin yapılması... Türk halkı artık büyük bir öfke, kızgınlık ve gerilim içerisinde bu süreci izliyor. Biz de tekrar tekrar değerli Türk milletine şunu söylüyoruz: Öfkenizi sandığa saklayın.
"Her iki siyasetçi de samimi değillermiş"
Özdağ, CHP’nin, seçimle gelinen kamu görevlerinde yargılananların davalarının TRT’den canlı yayınlanmasını öngören ve 9 aydır komisyonda bekleyen kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınmasına ilişkin önergesi, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, davaların TRT'de yayınlanmasına ilişkin daha önce olumlu bir tavır sergilemelerini hatırlatarak, şöyle konuştu:
Demek ki her iki siyasetçi de samimi değillermiş. Çünkü bu iki siyasetçinin de kendi parti gruplarını, meclis gruplarını yüzde yüz kontrol ettiklerini, onların iradelerinin dışında bir karar vermelerinin mümkün olmadığını biliyoruz. Buna rağmen AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları red oyu verdilerse Erdoğan ve Bahçeli bu duruşma sürecinin TRT'den yayınlanmasını istememişler demektir. Peki o zaman sorarız, madem istemiyordunuz, neden kamuoyuna yayınlansın diye açıklama yaptınız daha önce.
"Yapılacak savunmanın bu iddianameyi çürüteceğini düşünüyorsanız, o zaman karşı çıkarsınız"
İkincisi, iddianamenize bu kadar güveniyorsanız, iddianamesinin bu kadar arkasındaysanız, bu iddianameyle 'bir cumhurbaşkanı adayı hapishanede tutulmalı' diyorsanız o zaman bu iddianamenizin gücünden hareketle, 'tamam yayınlansın, iddialarımızı bütün Türk halkı, bütün dünya görsün' diyebilecek durumda olmalısınız. Ama iddianamenizden emin değilseniz, yapılacak savunmanın bu iddianameyi çürüteceğini düşünüyorsanız, o zaman karşı çıkarsınız.
ANKA