Kurtulmuş: MGK, PKK’nın silahlı örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar verirse hukuki süreç başlar

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nın artık silahlı bir örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar alırsa bu meselenin hukuki zemini tahkim edilmiş olur” dedi

Fotoğraf: ANKA

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, “Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nın artık silahlı bir örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar alırsa, bu meselenin hukuki zemini tahkim edilmiş olur” dedi.

Sürecin en kritik aşamasının örgütün silah bırakması olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bir sonraki adım, örgütün silahları bıraktığının ve kendini tasfiye ettiğinin tespit edilmesidir. Bu tespiti TBMM değil, MİT ve Milli Savunma Bakanlığı yapacaktır” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, bu çerçevede MGK’nın vereceği kararın belirleyici olacağını belirterek, “MGK, PKK’nın silahlı örgüt olmaktan çıktığı yönünde karar verirse, hukuki süreç başlar” diye konuştu.

Sürecin tamamen yasal çerçevede yürütüldüğünü dile getiren Kurtulmuş, “Örgütle devlet arasında bugüne kadar hiçbir pazarlık yapılmadı. İmralı’ya heyet gönderilmesi kararı komisyonda alınırsa, bu mevcut hukuk sistemi içinde yürütülür” dedi.

Kurtulmuş, yaptığı açılış konuşmasında şunları kaydetti: 

“Türkiye'de Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu gerçekten önemli, tarihi bir görevi üstlendi. Bugün itibarıyla 16 toplantısını geride bırakarak önemli bir fonksiyonu icra etti. Bundan sonra artık nihai noktaya doğru geliyor. Hem komisyon çalışmaları başladığı günden itibaren hem Terörsüz Türkiye çalışmaları iradesi ortaya konulduğu günden itibaren Türkiye'de medyanın vermiş olduğu desteğin fevkalade önemli olduğunu ifade etmek isterim. Hemen hemen medyada kuruluşlarının tamamına yakını büyük destek verdi. Meselenin tarihi bir kardeşlik ve barış fonksiyonu icra edeceğini bilerek uyumlu şekilde bu sürece destek verdiler, bundan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.

Komisyonun kurulmasından itibaren bazı ilkeleri hep beraber kararlaştırarak yola koyulduk. Bunlardan bir tanesi açıklık, şeffaflık ve katılımcılık ilkeleriydi. Türkiye'de toplumun farklı kesimlerinden insanların gelip sivil toplum kuruluşlarının, devlet görevlilerinin, birebir bu konudan mağdur olan ailelerin geldiği, 134 sivil toplum kuruluşu kanaat önderi temsilcisinin dinlendiği çok geniş bir dinleme süreci ortaya çıktı. Çok farklı fikirleri olmakla birlikte buraya gelip katılan, komisyonda fikir beyan edenlerden hiçbirisi ‘Biz bu süreci istemiyoruz, bu süreç olmasın’ diye bir beyanda bulunmadı. Herkes coşkuyla bu meselenin bir an evvel bitirilebilmesi için önemli fikirler ortaya koydular. Komisyonda asla partilerin kendi gündemleri, kendi siyasi tercihleri, öncelikleri üzerinde bir gündem oluşturmadan, insanlar çok farklı fikirlere sahip olmakla birlikte medeni bir şekilde, büyük bir demokratik olgunlukla fikirlerini ifade etti, müzakereyi gerçekleştirdi. Bu bakımdan temsil gücü oldukça yüksek bir komisyon. 

"Örgütle devlet arasında bir pazarlık söz konusu değildir, bugüne kadar da olmamıştır"

Türkiye’de bu süreç, aslında Türkler ile Kürtler arasında bir barış süreci değil, aslında devlete karşı mücadele eden terör örgütünün silahlarını bırakmasını ilan etmesiyle birlikte başlayan bir sürecin parlamento tarafından dikkatle izlenmesi sürecidir. Bir pazarlık süreci değildir. Aşağı yukarı katılanların kahir ekseriyeti bu kanaatte olduklarını ifade ettiler. Örgütle devlet arasında bir pazarlık söz konusu değildir, bugüne kadar da olmamıştır. Örgütün maksimalist taleplerle gündeme gelmediğini kamuoyuna yapılan açıklamalarla biliyoruz. Örneğin, federasyon gibi, birtakım ayrıcalıkların tesis edilmesi gibi, başka bir dilin Türkçe'nin yanında resmi dil olmasının talep edilmesi gibi bazı taleplerin gündeme gelmediğini biliyoruz. Henüz adımların tamamlandığını ifade edecek noktada değiliz, ama özellikle 26 Ekim açıklamasıyla birlikte, yani artık Türkiye sınırları içerisinde hiçbir şekilde terör faaliyeti yapılmayacağına ilişkin açıklamayla birlikte konu yeni bir safhaya, yeni bir merhaleye gelmiştir.

Müzakereler devam ettikçe, parlamentodaki görüşmeler, dinlemeler devam ettikçe şunu gördük ki gerçekten bu bir 'Türkiye modeli'dir. Özellikle akademisyen arkadaşlarımızın, uzmanların anlattıkları, dünyanın farklı yerlerindeki çatışma çözümleri modelleriyle kıyasladığınızda bizim geldiğimiz noktaya kısa bir sürede gelindi. Bu sürecin hızla ve kararlılıkla sürdürülmesi lazım. Bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli olmamız gerekir. Bu dikkati özellikle sizlerden de sizin bu konudaki yönlendirmelerinize de ihtiyacımız olduğunu ifade etmek isterim.

İnşallah bu hafta Perşembe günü İçişleri Bakanımız, Milli Savunma Bakanımız ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımız gelip en başta yaptıkları sunumla bugün arasında neler oldu, hangi adımlar atıldı bunları anlatacaklar. Gelinen noktada artık yavaş yavaş bu komisyon çalışmalarının toparlanması sürecine giriyoruz. Burada bundan sonraki adım, zaten sürecin buraya kadar gelmesini sağlayan en önemli husus, örgütün 'Ben silahları bırakıyorum ve kendimi tasfiye ediyorum' ilanıdır. Şimdi örgütün gerçekten silahları bıraktığının ve kendisini tasfiye ettiğinin tespit ve tescili bundan sonraki aşamanın en kritik noktasıdır. Bunu biz TBMM olarak yapacak durumda değiliz. Milli güvenlikle ilgili kurumlarımızın, başta Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Savunma Bakanlığı unsurlarının, 'Evet, örgüt kendisini feshetmiştir, sahada ciddi bir silahsızlanma sağlanmıştır' diyerek bu tespiti yapmasından sonra TBMM'nin konunun gerektirdiği birtakım yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesi mümkün olabilecektir. Bu çerçevede bizim komisyon olarak üzerinde durduğumuz konu ise bundan sonraki temel görevimiz, raporlamadır. 

Ayrıca bazen şöyle bir yanlış algılama da ortaya çıkıyor: 'Bu komisyon yasal düzenlemeleri yapacak, bu komisyon anayasa düzenlemeleri yapacak...' Hayır, değil. Bu komisyon, niteliği, tanımı itibarıyla tavsiye niteliğinde kararlar alan bir komisyondur. Şimdiye kadar bütün kararlarımızı hemen hemen ittifakla aldık. Şimdi bu kararı da ittifakla alırsak bu zaten bir siyasi çerçeveyi, bir perspektifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de göndermiş olacak."

"Münfesih bir örgütle ilgili farklı konuları içeren yasal düzenlemeler olabilir"

Kurtulmuş açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.  

Kurtulmuş, komisyon çalışmalarının ardından Genel Kurul'a sunulacak çerçeve içinde yer alması beklenen yasal ve anayasal adımların neler olacağına ve PKK'ya yönelik geçici bir af olup olmadığına ilişkin gelen soruya şu yanıtı verdi: 

"Komisyon adına bir şey söylemem. Böyle bir konuda 5’te 3 çoğunlukla bir yönelim içerisinde olursa o da bizim için baş göz üstünedir. Zaten şu andaki mevcut yasal düzenlemeler içerisinde herhangi bir örgüt elemanının pişmanlık duyması çerçevesinde bundan nasıl yararlanacağı belli. Ama yeni bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bir örgüt diyor ki 'Ben kendimi feshediyorum.' Hakikaten feshetti mi, etmedi mi, onun için bunun tespit ve tescillinin devletin güvenlik birimleri tarafından yapılması ve bu kararın alınması lazım. O çerçevede yeni bir durum ortaya çıkabilir, yani münfesih bir örgütle ilgili bir çerçeve olabilir, birkaç konuyu, farklı konuları içeren yasal düzenlemeler olabilir."

Bazı siyasi çevrelerden sürece ve komisyon çalışmalarına gelen itirazlara ilişkin görüşleri sorulan Kurtulmuş, sürecin zorluğuna dikkati çekerek, "Biz bunu yaparken başkaları etki ajanları vasıtasıyla dışarıdan yönlendirmelerle, Türkiye dışındaki gelişmeleri tahrik ederek bir şekilde bu sürecin akamete uğraması için çalışıyorlar, bunları biliyoruz. Ama sonuç itibarıyla bir noktaya gelindi. Hiç kimseye prim vermeden, hiç kimseye eyvallah etmeden terörsüz Türkiye meselesini gerçekleştirmek zarureti vardır. Artık Türkiye için hayat memat meselesi mesabesinde olan bir zarurettir, bunun gerçekleşmesi lazım. Sağdan soldan marjinal bazı çevreler karşı çıkabilirler. Bizim ama bu siyasi kararlılığı, partiler arasında işte yüzde 95'e varan bu konsensüsü devam ettirdiğimiz sürece sonuç alırız" diye konuştu.

Terörsüz Türkiye sürecinin terörsüz bir bölgeyi de doğuracağına dikkati çeken Kurtulmuş, sürecin bölgesel bir kardeşlik projesi haline dönüştürülmesi gerektiğini belirtti,  

"Yasa hazırlığından önceki sürecin iyi olgunlaştırılması gerek"

Kurtulmuş, silah bırakmanın tescil ve tespitinde sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:

"Bunu yapacak olan biz değiliz, ilgili birimlerdir; Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Güvenlik Kurulu esası itibarıyla. Türkiye'nin en üst güvenlik kurulu olarak Milli Güvenlik Kurulu'nda bu konu ele alınır ve Milli Güvenlik Kurulu eğer bu tespitleri yapar ve bunu da ilan ederse burada çok önemli bir mesafe aşılmış olur. Yasa hazırlamak kolay, bütün partilerden temsilciler gelir, bir ortak alan oluşur ve inanın ki hele hele partiler anlaştıktan sonra parlamentoda 3-5 günde istediğiniz yasayı çıkarırsınız. Mesele yasa hazırlığından ziyade, yasa hazırlığından önceki sürecin iyi olgunlaştırılması, başından beri söylediğimiz kamuoyunun bu konuda hazır hale gelmesinin temin edilmesidir.

Bunun kontrolü güvenlik birimleri tarafından zaten yapılıyor, sürdürülüyor. Sürekli raporlamalar ortaya konuluyor. Hem Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde hem Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde, belli yerlerde jandarmanın kontrolünde raporlamalar yapılıyor. Sonuçta bu raporları ortaya koyduklarında, 'Evet, örgüt kendisini feshetmiştir' kanaati bu birimler tarafından ortaya çıkarsa bunun bir yerde tespit edilmesi lazım. Türkiye’de de devletin en üst güvenlik mercii, Milli Güvenlik Kurulu’dur. Milli Güvenlik Kurulu’nda bu konu tartışılır ve Milli Güvenlik Kurulu, PKK’nın artık bir silahlı örgüt olmaktan çıktığı yönünde bir karar alırsa bu meselenin hukuki zeminini tahkim etmiş olur. Benim kanaatim de böyledir."

"Sürecin tamamlanması bakımından böyle bir adım atılabilir"

Kurtulmuş, İmralı'ya komisyondan bir heyetin gönderilmesiyle ilgili kamuoyunda yer alan tartışmalara ilişkin de "Daha evvel de birkaç sefer bu konu komisyonda gündeme geldi. Ama sürecin geldiği hassas noktada, 'Silahları bırakıyorum' diyen ve örgütü yıllardır yönlendiren kişinin ne düşündüğüyle ilgili, zaten DEM heyeti üzerinden bu bilgiler ortaya konuluyor. Ama bu sürecin tamamlanması bakımından böyle bir adım atılabilir. Ama bu kararı verecek olan Meclis’teki komisyonumuzdur. Çeşitli siyasi partiler bu konuda olumlu kanaatlerini ifade ettiler, ediyorlar. Kamuoyu önünde de ediyorlar. Eğer komisyon da böyle bir karar alırsa ona göre hareket edilir” diye konuştu.

"YPG, PYD orada devletin resmi unsurlarına entegre olsun"

PKK ve Suriye'deki yapılanması arasındaki ilişkilerin bu sürecin neresinde olduğuna dair soruyu Kurtulmuş şöyle yanıtladı:

"İmralı’dan gelen açıklama çok açık, net. Örgütün bütün bileşenleriyle birlikte silah bırakması telkin ve tavsiyesinde bulunuldu. Dolayısıyla bizim için örgütün tamamen kendini münfesih addettiği meselesi, bütün unsurlarıyla birlikte silah bırakmasıyla da yakından ilgilidir. Bunun için Türkiye ilk andan itibaren Suriye'deki yeni yönetimle oradaki YPG unsurlarının süratle anlaşmaları için tavsiyelerini, telkinlerini yapmıştır, yapmaya devam ediyor. Orada beklentimiz, süratle 10 Mart mutabakatına uyulması, YPG'nin yasal, legal bir unsur olarak eğer Suriye yönetimiyle anlaşıyorsa, bu anlaşmalarını tamamlıyorsa, onu yapması ve artık nasıl PKK bir terör örgütü olmaktan çıkıyorsa, onun yan kolu olan PYD, YPG'nin de bizim açımızdan da özellikle Suriye yönetimi bakımından da artık bir terör örgütü olmaktan çıkarılması gerekir.

Bir an evvel YPG, PYD orada devletin resmi unsurlarına entegre olsun. Yöntemde farklılıklar olabilir, teklifler farklı olabilir. Bunları müzakere edecek olanlar tabii ki Şara’yla, daha doğrusu Suriye Merkezi Yönetimi ile oradaki yapılanmadır. Ama oradaki yapılanmanın varlığı ve bunun ayrı bir terör yapılanması olarak durması, biz içeride istediğimiz kadar terörü bitirirsek bitirelim, istediğimiz tam sonucu bize sağlamaz. Bunu biliyoruz."

"Herkes bu süreçte kendisinden beklenilenleri yapacak"

Komisyon raporlarında ceza ve infaz yasalarıyla ilgili önerilerin olup olmayacağına ilişkin soruya Kurtulmuş şu yanıtı verdi:

"Bütün çatışma çözümlerinden öğrendiğimiz, işin bir negatif barış kısmı, bir de pozitif barış kısmı var. Sadece silahların susturulması ve bir örgütün feshedilmesi meselesiyle ilgili bir süreç değil, bu işin bundan çok daha önemli olan kısmı ise pozitif barışı tesis edecek adımların atılmasıdır. PKK elindeki bırakın ağır silahlarını, son tabancasını bile getirdi, teslim etti. Eğer terörü ortaya çıkaracak nedenler hala ortada duruyorsa, bugün bunlara bu silahları verenler, yarın çok daha güçlü silahları verirler, çok daha kuvvetli silahları verirler; bu örgüt olmaz ama başka bir örgütü yine Türkiye'nin başına bela ederler. Dolayısıyla burada etnik kimlikler ve mezhep, meşrep kimlikleri üzerinden, yani milli birliğimizin esas unsurları olması gereken farklılıklarımız üzerinden ayrıştırıcı siyaset yapmaya imkan bırakmayacak şekilde, ortamı iyileştirmemiz lazım."

Kurtulmuş "Yasal düzenlemelere geçişin örgüt tamamen silah bıraktıktan sonra olacağına ilişkin kırmızı çizginız var mı" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Burada bu tür tartışmalar, aslında herkesin kendi politik alanını tahkim ederek yol açmasıyla ilgili bir şey. Onun için başından beri diyoruz ki bu mesele bir bisiklete binmek gibi. Tek ayağınızla bisikleti çeviremezsiniz. Yani bütün bu yasal düzenlemeler yapılsın, ondan sonra örgüt üzerine düşeni yapsın, böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla herkes üzerine düşeni yapacak. Herkes bu süreçte kendisinden beklenilenleri yapacak. Biraz fazla atacak, biraz geriden gelecek, bu ayrı bir konu, ama sonuçta tek ayakla bisiklet süremezsiniz, iki ayağın birden çalışması lazım. Şimdiye kadar iki ayağın da iyi kötü, işte zamanlama şöyle oldu, böyle oldu bunların hepsi çok detaydır. İşte İmralı'ya gidildi gidilmedi bunların hepsi detaydır. Sonuç itibarıyla şimdiye kadar iş, belli bir noktaya kadar geldi."

"Hiç kimse, 'Ben senden daha çok vatanseverim' duygusu içerisinde hareket etmesin"

Sürece ilişkin toplumun bazı kesimlerinin hassasiyetlerini dile getirmesine ilişkin Kurtulmuş, şehit yakınları ve gazilerin dinlendiği toplantıyı hatırlatarak şehit ailelerinin ve gazilerin rahatsız olacağı hiçbir adımı atmayacaklarını belirterek, "Hiç kimse, 'Ben senden daha çok vatanseverim' duygusu içerisinde hareket etmesin. Komisyonda olan arkadaşlarımızın, bütün siyasi partilerin, farklı bütün siyasi kanaatlerin hepsinin hakikaten vatanın hayrına, milletin hayrına sözler söylemek için gayret sarf ettiğine inanıyoruz. Dolayısıyla burada herkes ortaya fikirlerini söyleyecek" dedi. 

Kurtulmuş komisyonun ikinci toplantısında bir gazinin ve bir Cumartesi Annesi'nin yaptıkları konuşmayı da şöyle hatırlattı:

"Konuşmasının bir yerinde çok heyecanlandı, duygulandı. Takma gözünü çıkardı, avucuna aldı gözünü. Ben hakikaten ağlamamak için kendimi tutuyorum. 'Benim bir gözüm yüzde 30, öteki de yüzde 30 görüyor. PKK ile çatışmada benim can kardeşim kucağımda şehit oldu. Ben gözümü kaybettim, öteki gözümde de görüyorum, görmüyorum. Ama vallahi bu süreç bitsin, bir daha hiç kimse şehit olmasın, hiçbir gazimiz olmasın, ben sonuna kadar bütün varlığımla, benliğimle buna destek veriyorum' dedi. Bu fevkalade önemli bir tablodur.

Cumartesi Annelerinden bir hanımefendi, babasının çok küçük yaşta Avcılar’da evlerinin önünden kaçırıldığını ve 15 yaşından itibaren babasının izini sürmek için hayatını devam ettirdiğini, yaşadıklarını anlatarak hatta köylerinden nasıl uzaklaşmak zorunda kaldıklarını, dedesinin namaz kılarken seccadede nasıl kurşunlanarak öldürüldüklerini anlattı. Diyor ki 'Bunları ben yaşadım ama mutlaka barışı sağlayalım, artık bu ülkenin hiçbir insanının burnu kanamasın.' Şimdi acıları yarıştırarak ya da acıların tarihçesi üzerinden mücadele ederek Türkiye bir yere varamaz. Daha fazla acının yaşanmaması, Türkiye'nin bu bölgede güçlü, büyük bir ülke olarak ileriye gitmesi, kurulan oyunların muhatabı olan bu ülke değil, oyun kurucu bir ülke haline gelebilmesi için bu terör meselesini inşallah bir kenara koyacağız. Bunun için herkes fikrini söyleyecek ama sonuçta dediğim gibi azami ortaklıklarımızı kurarak yolumuza devam edeceğiz."

Kurtulmuş ayrıca komisyon çalışmalarının beklentilerinden biraz daha fazla gecikerek Kasım ayı sonunda bitirileceğini belirterek komisyonun ertelenen son toplantısına ve çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:

"Tamamen teknik sebeplerle bu hafta perşembe yapacağımız toplantıyı erteledik. Bir bakan arkadaşımız yurt dışında olacağı için toplantıyı yapmadık. Önümüzdeki hafta İçişleri Bakanımızı, Milli Savunma Bakanımızı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı dinleyeceğiz. Öyle görüyorum ki son dinleme faslıdır bu. Eğer ilave yeni bilgileri olursa sonra yine komisyon bilgilendirilir. Dolayısıyla tamamen teknik bir sebepten dolayı bu erteleme yapılmıştır. Eğer bu konuyla ilgili komisyon bir gereklilik görürse onunla ilgili de daha evvelki süreçlerde olduğu gibi birtakım düzenlemeler yapılabilir. Bunu da tabii kararını komisyon verecek."

"Türkiye'nin mevcut hukuk sistemi içerisinde olan uygulamaların bir devamı olarak görmek eğer yapılacaksa ve o şekilde icra etmek en doğrusudur"

MHP ve DEM Parti dışındaki partilerin bir heyetin İmralı'ya gitmesine katkı verip vermeyeceğine ilişkin soruyu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı: 

"Kimler gidecek, gitme kararı verilecek mi önce o karar verildikten sonra kaç kişi olacak… Belki çok kalabalık olmayan belki bir grupla parti yönetimleri, parti grupları birer temsilci verebilir, bunları bilmiyoruz. İmralı Ceza ve İnfaz Kurumu'na daha önce DEM Parti'den milletvekili arkadaşlarımız çok kez gitti. Ayrıca kendi avukatları ve yakınları çok kez gitti ve oradan görüşlerini daha evvel de farklı vesilelerle dışarıya çıkarmış oldu. Bunların bir kısmı da bu süreçteki ilerlemelerimize kilometre taşı mesabesinde olan açıklamalar oldu. Dolayısıyla zaten gidilmemiş, görüşü alınmamış bir yerden bahsetmiyoruz. Türkiye'deki mevcut infaz düzenlemesi içerisinde hükümlülerle yapılabilecek görüşmeler kapsamında eğer böyle bir görüşme olursa, eğer komisyon buna karar verirse; yeni bir şey olmayacak, olan bir uygulamanın bir devamı şeklinde olacak. Tabi oraya gidenler de yaptıkları görüşmelerde önemli gördükleri hususları anlatırlar diye düşünüyorum. Yoksa hiç kimseye bir kere oraya gitti diye komisyonda ayrıcalıklı bir üyelik vasfı doğurmaz. Rutin, bu sürecin aslı buymuş gibi davranırsak ben sürecin bundan sonraki işleyişine zarar gelir endişesindeyim. Onun için işi rutini içerisinde, Türkiye'nin mevcut hukuk sistemi içerisinde olan uygulamaların bir devamı olarak görmek eğer yapılacaksa ve o şekilde icra etmek en doğrusudur."

"Ana dil, ana sütü kadar helaldir ama ana dilini bahane ederek ayrılıkçılık yapmak da haramdır"

Terörsüz Türkiye sürecinin başlamasının ardından kamuoyunda tartışılan ana dil, federasyon ve Anayasa konularına ilişkin komisyonda herhangi bir çalışma yapılmadığını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Meclis Başkanı olarak Dicle Üniversitesinde konuşmamın hem içeriği itibarıyla hem en sonunda el ele, gönül gölde hep beraber birlik içinde kardeş olalım manalarına gelen Kürtçe bir dizeyi okudum. Bazı çevreler bakımından büyük bir şey oldu. Bunu Meclis’in sitesinden arkadaşlarımız yayınladılar. Baktım şimdiye kadar İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, Rusça gibi lisanlarda Meclis Başkanlığı sitesinden yayınlar yapılmış. Birisi gelmiş ziyaret etmiş, jest olsun diye Rusça bir şey koymuşuz, işte Arapça bir şey koymuşuz. Şimdi ondan rahatsızlık duymayanlar, kendi komşusunun, kendi hısımının, kendi mahallesinde yaşayan insanın ana dilinden rahatsızlık duyuyor, bizim bu zihniyeti bir tarafa koymamız lazım. Ana dil, ana sütü kadar helaldir ama ana dilini bahane ederek ayrılıkçılık yapmak da haramdır. Türkiye’de resmi dil Türkçedir, Türkçenin dışında hiçbiri resmi değil zaten mevzu bahis olamaz. Bu anlamda bizim bu ülkedeki vatandaşlarımızın psikolojik olarak, aidiyet duygusunu artıracak adımların atılmasında hiçbir beis yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapısıyla ilgili, resmi diliyle ilgili, ilk dört maddeyle ilgili en ufak bir tartışma söz konusu değildir, olmamıştır ve bundan sonraki süreçlerde bu konu asla gündeme gelmeyecektir. Yani ne federasyon ne yeni bir resmi dil, vesaire böyle bir talebin mevzubahis olması bile düşünülemez. Türkiye’nin mevcut devlet yapısı içerisinde hak ve özgürlüğün genişletilmesi her zaman konuştuğumuz konudur." 

"Meclis’te o sloganların atılması provokasyondur"

TBMM'deki DEM Parti grubunda PKK lideri Abdullah Öcalan lehine atılan sloganları değenlendiren Kurtulmuş, "Meclis’te o sloganların atılması, Diyarbakır’da başka yerlerde, gerçekten milletin kahir ekseriyetinin rahatsızlık duyduğu eylemlerin ortaya konulması, açık söylüyorum provokasyondur. Başından beri biz bir şey söyledik, bu işin eğer bir altın oranı varsa Kürt’ün onurunu, Türk’ün gururunu koruyarak bu süreci tamamlamaktır. Bizim devlet olarak Kürt halkıyla, Kürt’ün kimliğiyle vesaireyle hiçbir problemimiz, hiçbir sıkıntımız yok, hepimiz eşit, özgür yurttaşlarız. Tam bunu söylüyoruz bir gün sonra Diyarbakır’da o rezalet ortaya çıkıyor. O sloganları atanların hepsi tutuklandı. Dolayısıyla bir taraftan bu tür şeylere provokasyonlara karşı uyanık olacağız, bir taraftan da devlet olarak üzerimize düşen sorumlulukları yapacağız. Ancak o şekilde bu süreç ilerletilir" diye konuştu.

Kurtulmuş ayrıca Öcalan'a umut hakkıyla ilgili konunun komisyonun gündeminde yer almadığını belirtti.

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU