Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin genel merkezinde gazetecilerle bir araya geldi. Arıkan, Medya Dayanışma Buluşması'nda gazetecilerin zor koşullarda halkı doğru bilgiye ulaştırma çabalarını vurguladı. Arıkan, medya üzerindeki ekonomik ve siyasi baskıların arttığını, gazetecilerin işten çıkarıldığını ve oto-sansür uygulamak zorunda kaldığını belirterek, özgür basının demokrasinin temel unsurlarından biri olduğunu söyledi. Ayrıca, muhalif medya organlarına resmi ilan ve reklamların neredeyse hiç verilmediğini, bunun basın üzerinde "reklamla terbiye" yöntemi oluşturduğunu ifade etti.
"Geçmişe ilişkin hiçbir pişmanlığımız yok"
Mahmut Arıkan, partisinin geçmiş ittifaklarına ilişkin soruları yanıtladı. Arıkan, Ali Babacan ile "uyumlu birişbirliği yürüttüklerini" belirterek, geçmişte yapılan hiçbir ittifaktan pişmanlık duymadıklarını söyledi. Arıkan, "Partimizin 56 yıllık tarihinde Ecevit, Demirel, Türkeş, Edibalı ve Çiller dönemlerinde çeşitli koalisyonlar yaptık. En sonunda Altılı Masayı kurduk, o dönemde yapılması gerekenler yapıldı. Geçmişe ilişkin hiçbir pişmanlığımız yok" dedi.
"Ben muhafazakar partiler, sağcı partiler, solcu partiler, dindar partiler kavramlarının bugün için yeterli olmadığını düşünüyorum" diyen Arıkan, şunları kaydetti:
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Ortada hak yiyenlerle, hakkı yenenlerin mücadelesi var"
Olay artık 'o partiden bu partiden' çıktı; hak yiyenlerle, hakkı yenenlerin mücadelesi var ortada. Biz, hakkı yenenlerle bir olma noktasında bugüne kadar nasıl duruş ortaya koyduysak, bundan sonra da aynı duruşu sergileyeceğiz. A Partisi, B Partisi değil; bu gidişata itirazı olan ve yaptığı itiraz karşısında makul çözümleri olan herkesle oturup konuşmaya ve ittifak yapmaya açığız. Bugün seçimlerin muhtemelen 2027 yılında olacağı öngörülüyor. Bu çalışmaları da toplantılarla sürdüreceğiz. Ancak, kamuoyu önünde 'onunla yaparım, bunları yapmam' demektense, ilke ve prensipler üzerinden yürümeyi daha doğru ve uygun buluyorum.
"Ben blokla hareket etmeyi doğru bulmayanlardanım"
Bir gazetecinin, "Parlamento veya dışındaki partiler bir bloka dönüşebilir mi?" sorusuna Arıkan, "Ben blokla hareket etmeyi doğru bulmayanlardanım. 2014, 2018 ve 2023'te üç halk oylaması ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Üç seçimin sonucu da aynı şekilde çıktı; yani iktidarın bloğu yüzde 52, muhalefet bloğu yüzde 48 aldı. Bu yeni dönemde, blokla hareketin 2023'te netice almadığını gördük. Bloktan ziyade, iktidarın ve ana muhalefetin politikalarından hoşnut olmayan ciddi bir kitle var. Biz Saadet Partisi olarak, o hoşnut olmayan kitleye bir adres oluşturma gayretinde olacağız" diye yanıt verdi.
"Demirtaş, çoktan serbest bırakılmalıydı"
Mahmut Arıkan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Selahattin Demirtaş kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Arıkan, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eski Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun "Demirtaş serbest kalmalı" açıklamasının büyük bir linçle karşılandığını hatırlattı. Arıkan, şöyle konuştu:
Aradan yedi yıl geçti. Yedi yıl sonra, Selahattin Demirtaş'ın özgürlüğünü hâlâ hukuki pencereden değil, son bir yıl içindeki müzakereler üzerinden değerlendiriyoruz. Bu bir yıllık müzakerede acaba bir uzlaşı sağlanıp Selahattin Demirtaş serbest bırakılır mı? Ama hiç kimse şuna bakmıyor: Hukuki anlamda bu adam 10 yıldır cezaevinde yatıyor. Ceza alsa bile, bu süre zaten bunu karşılardı tartışmasından ziyade... Tartışmalar, 'terörsüz Türkiye' başlığı altındaki konulara indirgeniyor. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Selahattin Demirtaş, şu ana kadar çoktan serbest bırakılmalıydı ve siyaset sahnesinde yer alabilmeliydi.
"Türkiye'deki tüm mağduriyetler"
Saadet Partisi Lideri Mahmut Arıkan, "Terörsüz Türkiye" ve terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan ile ilgili süreçlere ilişkin de şöyle konuştu:
'Terörsüz Türkiye' kısmına gelince, ben 1 Ekim 2024'te Sayın Bahçeli bu süreci başlattığında ve sonraki dönemde süreçle ilgili açıklamalar yaptığında hep şunu söyledim: Başlık yanlış. 'Terörsüz Türkiye' diye işe başlarsak, olay çıkmaza girer. Yani sadece Türkiye'nin demokratik olması için önündeki engel terör değil; birçok sıkıntı var. İşte bugün buradaki birçok arkadaşımızın mağduriyetleri gibi, basının önündeki engeller gibi birçok sorun var. Sadece PKK üzerinden, sadece terörü bitirmek üzerinden bu komisyon faaliyet yaparsa, bunun sağlıklı olmadığını söylemiştim.
Cumhuriyet tarihimizin 102. yılındayız ve bu 102 yıl boyunca birçok badire atlattık. Sıkı yönetimler gördük, darbeler gördük, fail meçhuller yaşadık, muhtıralar gördük, e-darbeler gördük, birçok şey yaşadık. Eğer iyi niyet varsa, eğer iktidar samimiyse, bütün bunlar masaya gelsin: Türkiye'deki tüm mağduriyetler, medyanın mağduriyeti, KHK'lılar, Cumartesi Anneleri, Diyarbakır Anneleri… Bütün bu mağduriyetler masaya gelsin, o zaman çözüm gelecektir.
Ben bugün, hâlâ bir yıl geçmesine rağmen Öcalan üzerinden bu tartışmaların yürütülmesini ve sadece PKK'nın silah bırakması üzerinden bu tartışmaların yapılmasını sağlıklı bulmuyorum. Arkadaşlarımız komisyonlara bunu defaatle ifade ediyor, bizler de defaatle ifade ediyoruz. Öcalan'ın dinlenip dinlenmemesi, ona umut hakkı verilip verilmeyeceği tartışmalarını da, Türkiye'nin problemlerini çözüm anlamında yetersiz tartışmalar olarak değerlendiriyorum. Nasıl ki Selahattin Demirtaş, suni tartışmalar üzerinden 10 yıl boyunca cezaevinde kalmak durumunda bırakıldıysa, bugün Öcalan'ın serbest kalması veya komisyona gelip orada cümleler kurması tartışmalarını da yersiz buluyorum.
ANKA