Alaska Zirvesi: Trump-Putin görüşmesi Batı ittifakını nasıl sarsıyor?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Brendan Smialowski/AFP

15 Ağustos'ta (yarın) Alaska'da gerçekleşecek Donald Trump-Vladimir Putin zirvesi, yalnızca Ukrayna savaşını sona erdirme girişimi değil, aynı zamanda post-Soğuk Savaş döneminin en önemli ittifak yapılarından biri olan Transatlantik ilişkilerin geleceğini sorgulatan sembolik bir olay olarak öne çıkıyor.

3 buçuk yıldır devam eden savaşın sona erdirilmesine yönelik diplomatik bir hamle olarak sunulan zirve, henüz başlamadan Batı'da derin güven krizinin merkezine yerleşmiş durumda.

Görüşmenin zamanlaması, mekânı ve bağlamı, Batı başkentlerinde ciddi soru işaretleri yaratıyor.


Zirvenin jeopolitik ve sembolik boyutu

Trump, Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada Alaska zirvesini "Ukrayna'da barış için tarihi fırsat" olarak tanımladı.

Ancak bu açıklama, yaptırım ültimatomunun dolduğu günlere denk geldi.

Trump, yaptırımların otomatik olarak devreye girmesi gerekirken, bunun yerine Putin'le masaya oturma kararı aldı.

Bu durum, diplomasinin yaptırım tehdidinin önüne geçtiği şeklinde yorumlanıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Görüşmenin ABD topraklarında, üstelik Rusya ile tarihsel bağları olan Alaska'da yapılması, Moskova açısından sembolik bir zafer olarak değerlendiriliyor.

The Independent'a göre Rus yorumcular, bu adımı ABD'nin "Arktik ulus" statüsünü kabul etmesi olarak memnuniyetle karşıladı.

AP News ise zirvenin, Ukrayna savaşı nedeniyle uluslararası alandan izole edilmeye çalışılan Putin'e bir "onaylama" fırsatı sunduğunu belirtiyor.

Putin açısından bu, sadece bir diplomasi zaferi değil, aynı zamanda yaptırım baskısından kaçınma fırsatı. 


Batı'da güvensizlik ve ittifak krizi

Batılı liderlerin ve kamuoyunun zirveye tepkisi, sadece bu görüşmeden değil, Trump'ın genel dış politika çizgisinden kaynaklanıyor.

"Önce Amerika" sloganıyla özetlenen bu çizgi;

  • ABD'nin küresel liderlik sorumluluklarından uzaklaşması,
  • Aşırı egemenlikçi bir yaklaşım,
  • Müttefikleri küçümseme,
  • Çok taraflı ittifaklar yerine ikili pazarlıklara öncelik verme gibi unsurlar içeriyor.

Bu anlayış, NATO'da 5'inci madde gibi temel prensipleri bile sorgulayan açıklamalara yol açtı.

Trump'ın, "mali yükümlülüklerini yerine getirmeyen üye ülkelere Rusya'nın saldırmasını teşvik edebileceğini" söylemesi, Washington'da bile "dehşet verici" olarak nitelendirildi.

Ukrayna konusunda da tutarsız sinyaller verildi: Zaman zaman Putin'in saldırılarını eleştiren Trump, iki kez askeri yardımları durdurdu.

Bu öngörülemezlik, Avrupa'da ABD'ye stratejik bağımlılığı sorgulayan bir eğilimi güçlendiriyor.


Avrupa'nın birleşik tepkisi

Zirve öncesinde Macaristan hariç 26 AB liderinin yayımladığı "Ukrayna olmadan barış olmaz" bildirisi, Trump'ın Ukrayna'yı dışlayarak tek taraflı bir anlaşmaya gitme riskine karşı açık bir uyarı niteliğinde.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in girişimiyle zirveden önce Trump, Zelensky ve Avrupalı liderler arasında video konferans planlanması da Avrupa'nın kendi güvenliğini koruma refleksinin göstergesi.


Ukrayna'nın "satılma" korkusu

Kiev'deki en büyük endişe, masada olmadan alınacak kararların toprak tavizi anlamına gelebilmesi.

Trump'ın "toprak takası" önerisi -bazı bölgelerin geri verilmesi karşılığında sınır değişiklikleri- hem Kiev'de hem Moskova'da reddedildi.

Zelensky, anayasayı hatırlatarak "Ukraynalılar topraklarını teslim etmez" dedi.

Bu korku, varoluşsal bir mesele.

Trump'ın Ukrayna'nın askeri direncine dair küçümseyici ifadeleri, Kiev'de pozisyonu daha da zayıflatma riski taşıyor.


10 yıllık başarısız yaptırım politikası

Masha Gessen'in analizine göre, Obama'dan Biden'a ve Trump'a kadar uygulanan ekonomik yaptırımlar, Putin'i durdurmakta başarısız oldu.

Teoride, yaptırımlar rejimleri istikrarsızlaştırmalıydı.

Pratikte ise elitleri zengin bırakıp halkı yoksullaştırarak toplumu Batı'ya karşı birleştirdi.

Rusya, yaptırımlara karşı iç üretimi sübvanse etti, yeni pazarlar buldu ve İran gibi yaptırım altındaki ülkelerle stratejik ortaklıklar geliştirdi.


Trump'ın para merkezli dünya görüşü

Trump, herkesin para tarafından motive edildiğini varsayıyor.

Oysa Putin için güç, zenginlikten daha önemli.

Bu nedenle, Putin'in masaya oturması bile kendi başına bir zafer sayılabilir.

Alaska'da yapılacak görüşme, Rusya'ya "ABD ile eşit" görüntüsü verecek.

Putin, toplantıdan sonuç çıkmasa bile meşruiyet kazanırken, Trump prestij kaybetmemek için herhangi bir anlaşmaya imza atmaya yönelebilir.
 


Savaşın gerçek yüzü: "2000 Metres to Andriivka"

Mstyslav Chernov'un belgeseli, Ukrayna'daki savaşın yıpratıcı ve yavaş ilerleyen doğasını çarpıcı şekilde gösteriyor.

Batı'da "toprak tavizi" tartışmaları sürerken, cephede bir mil ilerlemenin aylar aldığı gerçeği, çatışmanın askeri yoldan çözümünün ne kadar zor olduğunu hatırlatıyor.


Gerçek çözüm: Askeri yenilgi tehdidi

Putin'i gerçek anlamda müzakereye zorlayabilecek tek şey askeri yenilgi ihtimali.

Aksi takdirde, savaş on yıllarca sürebilir.

1700'de başlayan İsveç-Rusya savaşı 21 yıl sürmüştü; Kremlin, bu örneği sık sık hatırlatıyor.


Uzun vadeli jeopolitik etkiler

Alaska zirvesi, Transatlantik ittifakın kırılganlığını açığa çıkarıyor.

Avrupa, ABD'ye güven azalırken kendi savunma kapasitesini güçlendirme yönünde adımlar atabilir.

Bu, uzun vadede "ABD çekilirken Avrupa devreye giriyor" eğilimini hızlandırabilir.


Sonuç: Güvensizlik çağında yeni dünya düzeni

Alaska zirvesi, yalnızca iki liderin buluşması değil, yeni bir dünya düzeninin doğum sancıları.

Putin, daha görüşme başlamadan bile Batı'daki güvensizlikten fayda sağlamış durumda.

Trump, "barış yapıcı" imajı peşinde koşarken, Putin'e meşruiyet kazandırma riskini taşıyor.


Ukrayna için ise sınav net: Egemenlik ve toprak bütünlüğü konusundaki kararlılığını korumak.

Ancak ABD desteğinin gelecekteki belirsizliği, Kiev'in yalnızca Rusya'ya karşı değil, en önemli müttefikinin olası baskısına karşı da hazırlıklı olmasını gerektiriyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU