Eğitim bizi ne kadar modernleştirebiliyor?

Vahap Uluç Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Education Week

Batılı düşünürler modernleşme için "durgun suyun bulanıklaşması" tespitinde bulunurlar. 

Evet, modernleşme, bir toplumun önce mevcut ekonomik, sosyal ve siyasal yapısını bozar; sonra bunları yeniden inşa ederek toplumda epistemolojik kopuşa neden olacak köklü bir dönüşüm meydana getirir.

Sosyal açıdan düşünüldüğünde, modernleşme geleneksel toplumun "fert"ini "birey"e dönüştürerek -tarihte daha önce var olmamış- yeni bir insan tipini ortaya çıkarır.

Modernleşme, ferdi iki yönlü değişime uğratır:

Birincisi, bilincini,
İkincisi de, tutum ve davranışlarını.

Ancak bu bütüncül değişim modernleşmenin ideal durumunu ifade etmekte olup tipik örneği Avrupa modernleşmesidir.

Onun için Avrupa'da birey hem "bilinç"i ile hem de "tutum"u ile moderndir.

Özellikle hayatın maddi koşullarında yaşanan değişim ve dönüşüm (ticarileşme ve sanayileşme) Avrupa toplumunun epistemolojik düzeyde yaşadığı değişimin arkasındaki temel dinamik kabul edilir.

Avrupa’da Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali gibi 400-500 yılda yaşanan gelişmeler söz konusu sonucu doğurdu.

Biz bu süreçlerin hiçbirini yaşamadık. 

Onun için de -en kısa yoldan- eğitim üzerinden batının ulaştığı modernleşme seviyesine ulaşmaya çalışıyoruz.

Bizim gibi sonradan modernleşen toplumlarda eğitim, neredeyse, modernleşmenin biricik kaynağı kabul ediliyor.

"Nasıl modernleşeceğiz?" diye kime sorarsanız, herkes hiç düşünmeden dile pelesenk olmuş bir ifade ile hemen "eğitim" cevabını verecektir, herhalde. 


Peki, eğitim bizim gibi toplumları ne kadar modernleştirebiliyor?

Eğitimin (Burada modern eğitim kurumlarında verilen eğitim kast edilmektedir) bilinç değiştirmedeki gücü neredeyse herkes tarafından kabul edilmekte.

Örneğin, Stalin’in "Bana milli eğitimi verin bütün insanları komünist yapayım" sözü eğitimin bilinç değiştirmedeki gücüne binaendir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, eğitim aynı düzeyde tutum ve davranışları da değiştirebiliyor mu?

Bizim gibi geç modernleşen toplumlarda eğitim ile modernleşme ilişkisinden ortaya çıkan sonuç bu bağlamda problemlidir ve tartışma konusu.

Bizim gibi toplumlarda modern eğitim, bireyin bilincini değiştirmekte ancak aynı şekilde tutumlarına nüfuz edemiyor. 

Bir çocuk hayata gözünü açtığı andan itibaren ailede, komşularda, toplumsal çevrede topluma hakim değerlerle terbiye görür.

Kişinin oturup kalkmasından tutun, olaylara gösterdiği tepkilere ve yiyip içtiği yiyeceğe kadar hayata ve yaşama dair her şey -en ince ayrıntısına kadar- içinde yaşanılan toplumdan öğrenilir. 

Bu toplum ister geleneksel olur, ister modern fark etmiyor.

Toplumun günlük yaşama ilişkin aktardığı değerler bireylerin duygu gözeneklerine nüfuz ederek kök boyanın bir kumaşa sinmesi misali kalıcı bir etki yaratır.

Kişinin tutumları toplum tarafından bu şekilde biçimlendirilir.

Bundan dolayı 15-20 yaşına kadar hangi toplumun değerleri ile biçimlendirilmişseniz artık "o"sunuzdur.

Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: 

Toplum ve eğitim farklı yönlerden bireyi etkilemektedir.

Toplumun aktarımları tutum ve davranış geliştirirken, modern eğitim sadece aklımızın içindeki bilgileri değiştirerek bize yeni bir bilinç kazandırır.

Onun için de toplumsal yaşamı hala büyük ölçüde geleneksel değerlere dayanan bizler, bilincimizle modern, tutum ve davranışlarımızla da gelenekseliz.

Eğitimin tutum değiştirmede yetersiz kaldığının tipik örneklerinden biri yüksek eğitim almış aşiret üyelerinin bazı olaylar karşısında (örneğin aşiret aidiyeti, "namus" meselesi, kan davası vb.) geliştirdikleri tutum ve davranışlar ile sıradan bir aşiretliden farklı davranmamalarıdır.
 


Bir diğer örnek, Arap coğrafyasındaki yönetim biçimleridir.

Körfezdeki krallık rejimlerinde iktidarı elinde tutan ailelerin çocukları Avrupa’nın en iyi okullarında eğitim almaktalar.

Bunlar sahip oldukları bilgi birikimi ile Avrupa kültürünü, Avrupa’daki demokratik yönetim biçimlerini, onun içeriğini birçok kişiden daha iyi biliyorlar. 

Sadece siyasete ilişkin değil, hayata dair her alanda ciddi bir birikim sahibidirler. 

Ancak ülkelerine geri döndüklerinde kendi ülkelerinin söz konusu kültürel kodları ile hareket etmeyi uygun görmekteler.

Örneğin, demokratik bir rejimi arzulamaktan ziyade kral olmayı tercih ediyorlar. 

Suriye, Arap ülkeleri içinde en modern birkaç ülkeden biriydi. 

Beşar Esad ve eşi eğitimlerini İngiltere’nin en iyi okullarında aldılar.

Ancak Beşar Esad ülkesinde iktidara geldiğinde demokratik bir sistemi arzulamadı, modern bir diktatör olmayı tercih etti.

Yukarıda anlatılanlar eğitimin tutum ve davranışları hiç değiştirmediği anlamına gelmez. 

Elbette ki eğitim, yarattığı bilinç ile bazı tutumlarda bir değişim yaratmaktadır, ancak değişim konusunda kendisinden murat edilen seviyede değil.

Bizim gibi, bilinci modern eğitim tarafından biçimlendirilen geleneksel toplumlarda tutum ve davranışlarda ortaya çıkan değişim mehter marşı misali iki ileri bir geri temposunda seyrediyor.

Hülasa, modern eğitime toplumun tutum ve davranışlarını değiştiren sanayileşme ve ticarileşme eşlik etmiyorsa, o toplum sadece zihnen (bilinç) değişir. 

Tutum ve davranışları açısından ise içinde doğup büyüdüğü geleneksel toplumun bir üyesi olarak kendisine biçilmiş rolü oynamaya devam eder.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU