Büyük savaş oyunu

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

13 Haziran'da başlayan İsrail saldırıları devam ediyor, dördüncü günde de karşılıklı saldırılar gerçekleşiyor. 

Ben bu makalede sizlere, savaş, politika, stratejik ve jeopolitik bakış açılarından İsrail, ABD ve İran bağlamındaki önemli noktaları açıklayacağım.


Savaş

Siyaset, çıkar, ideoloji, vs. bunlar başka şeylerdir, savaş başkadır.

Savaşı, savaşın gerçekleriyle ele almayanlar yanılırlar.

Savaş, insanlık var olduğundan bugüne var ve çok özel savaşçılar, komutanlar, liderler, stratejistler yetişmiştir.

Örneğin, herhangi bir meslek grubundan biri savaşta rol alabilir, ama gerçek bir savaş planı yapamaz, savaşın gerçek icaplarını yerine getiremez.

Ben sizlerle gerçek bir savaş ehli olarak fikirlerimi paylaşıyorum. Diğerlerini bilemem!..

Ülkelerin karar vericileri vardır. Politik irade ve liderlik konuları burada devreye girer.

Nihayetinde bazı ülkelerin ulusal çıkarları gereği agresif hamleler yapmak tercih edilir, bazıları ise savunmayı esas alır.

Politik irade savaş yoluyla genişlemenin inancı içindedir, halkı ve varsa muhaliflerini ülke yararına yapılacaklar için ikna edebilir ve askere gerekli savaş yetkisini verebilir.

İsrail'in yaptığı veya yapmak istediği bu son cümleler dahilinde kabul edilebilir.

Yine de vurgulamak gerekir; savaşı askerler yaparlar.

Savaşın kendi dinamikleri vardır ve rakiplerce karşılıklı olarak tekrar tekrar sınanır, ta ki biri diğerinin üstünlüğünü kabul edene dek.

Bu dinamikler; irade, güç (kuvvet), yöntem, müessiriyet, destek, sonuç gibi kavramlarla açıklanır.

Modern savaşlarda askerlerin dışında siviller de zarar görmektedirler.

İran ile İsrail arasında "nihai" ve "sonuç alıcı" bir "savaş" başladı.

Bunun başlangıç bilgileri çerçevesinde düşüncelerimi 13 Haziran günü, "İsrail İran'ı vurdu" başlıklı yazıyla açıkladım. 1

Bu başlayan savaşın henüz başındayız. Çeşitli tempo ve safhaları ile kırılma zamanları olacaktır. 

Bu savaşın şu an iki ülke arasında cereyan etmekteyiz, ancak ABD de buna dahil olabilir, hatta çok ülkenin içinde olduğu bir sonuca doğru gidilebilir.

Sonuçta, raraflardan sadece biri nihai hedefine ulaşacak.

Sonucu ise bu savaşa dahil olanlar belirleyecek, haliyle.


Hava gücü ile stratejik dominasyon

Savaşın en belirgin uygulaması "hile ve aldatma" olmasıdır.

Sürekli "stratejik dominasyon" içindeki bir ülke "sürekli savaş" başlatır, biri biterken arkasına diğerini ekler.

Bu aynı zamanda "sürekli hile ve aldatma" demektir.

İsrail tarafı, ülkesinin "milli hedeflerini" ele geçirmek amacıyla, hava kuvvetleri'ni "tam dominasyon" sağlayan biçimde kullanılıyor.

Bu "hava gücü" kullanma prensipleri açısından önemli ve incelemeye değer bir konudur.

Son İran (13 Haziran'dan başlayan) saldırısı daha sonraki vadede uzmanlar tarafından çok kapsamlı biçimde ele alınacaktır.

Burada önemli örnek uygulamaların olduğu görülecektir. 

Sadece 7 Ekim 2023'ten bu yana olanlara bakılarak, bir kronoloji üzerinden yaşananlar göz önüne alındığında bile görüşecektir ki, İsrail, hava gücünü olması gerektiği gibi kullanan bir ülke konumundadır.

7 Ekim'den beri İsrail nereleri vurdu?

Gazze'de uzunca süre tüneller dahil bütün sahayı bombaladı.

Kullanılan mühimmat hem sığınak delici hem de yüksek hassas güdüm kitine sahipti.

Daha sonra İsrail hem İran ile karşılıklı saldırılarda bulundu hem de Lübnan'daki hedefleri vurdu.

Sürekli bir şekilde Suriye'de hava saldırıları yaptı.

Bundan sonra Yemen'deki Husileri hedef aldı.

Bunun için ne gereklidir?

Yeterli ve uygun uçak, hava savunma sistemi, siber ve elektronik harp uygulamaları dahil olmak üzere bütün destek kuvvetleri, füze ve drone kabiliyetleri ile iyi bir komuta kontrol kabiliyeti. 

Örneğin, İsrail'in elinde İran'a yönelttiği 200 av-bombardıman uçağı var ise bunların tamamını kayıp vermeksizin kullanmakta ve sorti müessiriyeti yüksektir.

Üstelik av-bombardıman kabiliyetli uçakları F-35, F-15 ve F-16 filolarından oluşmaktadır.

İsrail hava gücü şu prensipleri uygulamaktadır: Baskın, hedef, inisiyatif, emniyet.

13 Haziran'dan bugüne yazdıklarımda ve anlattıklarımda şunlar vardı:

  1. İran'ın gerçek bir hava gücü yok.
  2. İran'ın hava sahasını kontrol edemediği açık.
  3. İran hava savunması çok sınırlı çalışıyor ve bu çağda bu performans yetmez.
  4. Füzeler ve drone ile İran bu savaşta üstünlüğü kazanamaz.
  5. İran'ın uranyum zenginleştirme işi büyük sekteye uğradı.
  6. ABD ile İran 6. tur nükleer görüşmesi yapma işi bundan sonra anlamsız.
  7. İsrail ve ABD rejimi öyle-böyle ve o zaman-bu zaman, sonunda değiştirecek. İran halkı hedef değil, rejim ve nükleer kapasite hedef. Biri gitti, kaldı diğeri…

ABD'nin jeopolitik oyunu

Trump'ın sözüyle başlayayım:

Ortadoğu'yu tekrar büyük yap!

Nasıl?

Önce bir hatırlatma yapmalıyım.

2 Mayıs'ta yazdığım, "Trump, bölgesel gelişmeler ve yeni jeopolitik denge arayışı" başlıklı makalemde bugün yaşanacakları ifade etmiştim. 2

Şöyle:

Ortadoğu deyince mutlak surette İran'a bakmak gerekiyor. Halen İran, ABD'nin asıl rakipleri olan Çin ve Rusya ile en yakın temasta olan ülke konumunda. Basra Körfezi'nde hâkim, Körfez ülkeleri ile arasındaki sorun ABD çıkarlarını engelleyebilecek potansiyelde.

Üstelik nükleer silah yapmak gibi bir faaliyete sahip. Petrol ve gaz konusunda ABD'nin politikalarına ters düşmemesi gerektiği husus biliniyor. İsrail'in güvenliğini düşünen ABD yönetimleri İran'ı hedef gösteriyor, İran da buna karşılık vermeye çalışıyor. Bölge istikrarı için bu gerçek bir sorun.

Joe Biden zamanında başlayan çatışmalarda İsrail ile İran birbirlerine karşı saldırılar gerçekleştirdiler, vekillerin üzerine bazı operasyonlar yapıldı (Yemen'de devam eden bir durum var), hatta İranlı liderler çeşitli noktalarda gerçekleştirilen saldırı ve suikastlarla elemine edildiler. 

ABD bu süreçlerde İsrail'e hep destek verdi, en azından istihbarat, silah ve mühimmat. Hatta sürekli görülen, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Kurilla ile İsrail askeri yetkililerin toplantıları. Birlikte kararlar alıyorlar ve uyguluyorlar.

Trump zamanına rest gelen İran hakkındaki önemli konu nükleer tesislerin vurulması oldu. İsrail tarafı ilk fırsatta İran'a saldırı yapılmasını istedi. Trump ilk bakışta buna yakın bir hazırlık ve plan içine girdi.

İran'a yönelik baskılar burada bitmiyor. İran esasen Çin ile yakın ilişkisi olan bir ülkedir. Trump bunun önüne geçmek için konuyu başka şekillerde çözmek istiyor. 

Sonuçta İran'daki molla rejimine son verilmesi nihai hedef olabilir.

 

Yeni jeopolitik denge
Yeni jeopolitik denge

 

ABD, ekonomik yaptırımlara ve içerideki ayrılıkçı unsurları desteklenmeye devam ediliyor. Hatta son gelişen Hindistan-Pakistan gerilimi bile Sistan-Belucistan'ın ayrılıkçı hareketlerini gündeme getirmeye başladı.

Arap Denizi coğrafyasında neler var? İran, Pakistan ve Hindistan. Ayrıca buraya etkin bazı gruplar; İran ve Afganistan'daki Belucistan; Afganistan'daki Taliban; Hindistan, Pakistan ve Çin arasındaki Keşmir.

Eğer Çin'den Arap Denizi'ne bir hat çizecek olursak, ki bu hat üzerinde Çin'in Gwadar (CPEC) Projesi var, bugün burası Trump'ın göz ardı etmeyeceği değerde bir çatışma veya sürtüşme alanıdır. Hem böylelikle Çin ile İran arasındaki bağı kesecek bir bölgeden söz edilmektedir. 

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) projesi, Urumçi'den Arap Denizi'ne (Gwadar) kadar ulaşır. CPEC, ABD'nin 2023'teki Yeni Delhi'de, G20 zirvesinde ilan ettiği Hint-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'na (IMEC) rakip konumdadır. CPEC, sadece Gwadar liman inşaatı değildir. Karayolu, demiryolu ve yine kuzeyden (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan) bağlanacak boru hattına ev sahipliği yapması planlanana büyük bir yeni İpek Yolu projesidir.

Aslında bölgenin bu tip bir kalkınma projesine ihtiyacı var. Bugüne dek ABD bunu yapmadı. Çin ise inisiyatif aldı, ancak ABD engellemek istiyor. Ayrıca, Ortadoğu ve Arap Denizi jeopolitiğinden söz ederken ABD'nin Körfez Ülkeleri'nde ve Hint Okyanusu'nda askeri üsleri olduğunu da hatırlamakta yarar var.


Hatırlatmam buydu: Sonuçta İran'daki molla rejimine son verilmesi nihai hedef olabilir.

Bana göre amaç en baştan belliydi!..

Trump Başkan oldu, 100 günlük süre zarfında Beyaz Saray'da Netanyahu'yu 2 kez ağırladı.

Bu boşuna değildi. CENTCOM neredeyse her ay İsrail askeri ve istihbarat yetkilileriyle toplantı yaptı.

Bu da boşuna değildi. Hazırlıklar tek tek tamamlandı.

Zaman kollandı ve İsrail tetiğe bastı.

ABD'nin de sonuç alınacak noktada devreye gireceğini söylemek mümkün.

Ama başlangıçtan şu ana kadar ABD'nin İsrail'e tam desteği devam ediyor.

Gelelim bugünkü şartlarda meselenin açıklanmasına.

Malum, yıllardır söylenirdi, "İran rejimi değişmeli" şeklinde. "Zaman, işte o zaman!" 

Bu nedenle İsrail bu operasyonun adını Şah döneminin sembollerinden ve İran mitolojisinden esinlenerek "Yükselen Aslan" koydu.

Peki, ABD bu sürecin neresindeydi?

En başından beri ABD ve İsrail bu süreci beraber planladı, roller ve detaylar hazırlandı, güncellemeler dahi yapıldı.

Bugün uyguluyorlar.

ABD'nin Basra, Arap Denizi, Körfez Ülkeleri ve ABD bağlamında jeopolitik durum net.

Yukarıda da açıkladım, önceki makalemde detayları var ve hazırladığım haritaya (yeni jeopolitik denge) tekrar göz atabilirsiniz.

İsrail saldırısına başlamadan önce Körfez'de kuvvet yapısı, ABD ve Arap ülkelerinde, 3 kat arttı.

Hazırlık var ve takviye ediliyor.

Örneğin, bölgede bir uçak gemisi ve darbe gücü vardı, şimdi ikincisi de geliyor.

Bölgeye çok miktarda tanker uçağı intikali söz konusu.

Yani ABD bir askeri operasyona hazırlanıyor.

ABD ve İngilizler başta olmak üzere Batı donanma gücü, Arap Denizi öncelikli takviye edildi.

Mevcut Deniz Durumu'nu Ian Ellis'ten alalım (#ianellisjones).
 

 

Yukarıdaki güce USS Nimitz Darbe Görev Gücü de eklenecek. Bu önemli bir kapasite, uçaklar, denizaltılar, destroyerler, füzeler…
 

 

ABD, İran ile ilgili şu an her şeyi izliyor ve bilgileri ortaklarıyla paylaşıyor.

Operasyonel açılan Hava Resmi, Kara Resmi, Deniz Resmi ile Siber-Uzay kontrolü tam.

Bu sektörde amaç İran'a taarruz değil, savunma ve stratejik baskı uygulamak.

Basra Körfezi kapalı değil, ancak izleniyor.

Eğer İran botları sivil trafiğe etki ederse, müdahale başlar, hukuki gerekçe doğar.

Aslında ABD-İsrail planı şu:

ABD başlarda saldırıya katılmayacak, her türlü desteği verecek, eğer ABD'nin meşru muhataplığını gerektiren durum oluşursa savaşa girecek.


ABD meşru muhataplığı: 

  1. Rakipleri olan Rusya ve Çin eksenindeki gelişmeler, 
  2. Küresel enerji ve ticaretin korunması, 
  3. Kitle imha silahı kullanılması, 
  4. İran'ın ve terör örgütlerinin büyük orandaki sivil insan ölümlerini başlatmadı, bu manada rejim değişimi anındaki kitlesel kargaşa bu madde içinde girer, 
  5. En önemlisi, İran'ın Körfez Ülkeleri'ne ve buradaki ABD varlığına fiili tecavüzde bulunması.

Nükleer silah meseleleri

Nükleer Silahların Yayılması (NPT) Anlaşmasının içeriğini bilmeden konuşan çok kişi olduğunu görüyorum.

Önce bu tip hususların ruhunu bilmek gerekir. 

Kendi görüşlerimi sıralayayım:

  1. Nükleer silahı olan bir ülke başkasına nükleer silah vermez. Bu konudaki ifadeler politik amaçlı kabul edilir.
  2. Nükleer silah "stratejik savunma" amaçlıdır.
  3. Nükleer silah "caydırıcıdır".
  4. Nükleer silah otokratik ülkelerce "tehdit unsuru" olarak kullanılır, bu tehlikeli kabul edilir.
  5. Nükleer silah ve kirli bomba/mühimmat "terörist" ülke ve örgütlerde olur ise bu "provokasyon" için de kullanılabilir, bu tehlikelidir.
  6. Nükleer madde ve zenginleştirilmiş uranyum için faaliyeti olan ve transfer girişimi olan her durum incelenir.
  7. Bu hususlardaki her gelişme savaş/operasyon/müdahale gerektirir ve bunun için uluslararası hukuk bir "meşruiyet" sağlar.
  8. Mevcutlar sayım ve kontrol edilir, ama yeni bir ülkenin daha nükleer silah sahibi olmasına izin verilmez.
  9. İsrail gibi ülkeler kendini uluslararası izleme için nükleer silah araştırmasından gizler. İsrail de kontrol edilmeli. Hatta bugüne kadarki yalanları da afişe edilmeli.
  10. Nükleer silah konusunda Soğuk Savaş şartları "yayılma" sağladı, yayılmanın önlemesine karar verildi ve "NPT Anlaşması" yapıldı. Soğuk Savaş sonrası şartlardayız. Yayılma olmamalıdır.
  11. İnsanlık ABD'nin II. Dünya Savaşı'nda kullandığı nükleer silah saldırısından başka saldırı yaşamadı. Böyle kalmalı.


İran parçalanır mı?

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan 13 Haziran öncesi bir paylaşımında İran etnik gruplarına değinerek aslında bir hassasiyetlerinin olduğuna da dikkat çekmiş oldu. 

İran ne olur, şimdiden bir şey söylemek mümkün değil.

Ama hedef açıklaması yönüyle "haritalar değişecek" diyen bir Netanyahu'nun da duruşunu da unutmayalım.

Demek ki bilinen, endişe edilen, planlanan bir konu var ve bu çerçevede düşünmenin yararı olacaktır.

Daha önceki yazılarımda ifade ettim. Mesela Belucistan önemli, dedim.

Böyle bir ülke kurulabilir mi diye de düşünmeden geçmemek gerekir.

Son haber (AFP'den):

Pakistan, İran sınırını kapattı.


Hatırlayalım, önceki gün Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, "Nükleer silahlarımız savunma amaçlıdır, İran'a verilmesi söz konusu değil" açıklamasını yapmıştı.

Pakistan ve İran'ın ortak konusu Beluciler. Bu çok hassas bir konu.

Eğer Sistan Belucistan ayrılıkçı harekete başlar ise bu Pakistan'ı da içine çeker.

Demek ki İran'ın doğusunda (Arap denizi bölgesi) işler karışık!

Diğer önemli konu Büyük Azerbaycan.

Büyük Azerbaycan fikrini konusu da konuşulanlardan biri.

Bazı sorular gündemde:

Neden İran rejimi devam etmemeli?

Büyük Azerbaycan'ın Türkiye, Karadeniz, Hazar jeopolitiği, Türk Birliği için ne anlamı var?

Eğer Büyük Azerbaycan için İngiltere-İsrail-ABD birlikte faaliyetteyken başkaları ne durumda?

Aliyev bu konuda kimden ne bekleyebilir?

Bu noktada Tebriz'de oynanan oyunları bulandıran hangi ülkeler?

Tebriz semalarında neden İsrail uçakları devriyede?

Bunlar bize "büyük oyun" dedirtecek noktalar…


Sonuç

Savaş yeni başladı ve nihai hedef: Rejim değişikliği ile parçalı İran.

O halde bu sürecin başı sayılır, daha göreceklerimiz var.

İnisiyatif İsrail ve ABD'de.

Tarih, tarihi değiştirebilenlerin gücü ve etkisiyle şekillenir, iyi ve kötü yönde.

Hiçbir şey yapmayan, ancak kendini kurtarmayı düşünenler ise sadece korkaklardır.

 

 

1.  Gürsel Tokmakoğlu, İsrail İran'ı Vurdu, 13 Haziran 2015, Independent Türkçe,
Erişim: https://www.indyturk.com/node/760123/türki̇yeden-sesler/i̇srail-i̇ranı-vurdu 
2.  Gürsel Tokmakoğlu, Trump, bölgesel gelişmeler ve yeni jeopolitik denge arayışı, 2 Mayıs 2015, Independent Türkçe,
Erişim: https://www.indyturk.com/node/757856/türki̇yeden-sesler/trump-bölgesel-gelişmeler-ve-yeni-jeopolitik-denge-arayışı  

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU