CENTCOM Komutanı Kongre'de ne söyledi? Pentagon gözünden kriz bölgeleri

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla, Pakistan'ı devam eden terörle mücadelede "olağanüstü bir ortak" olarak nitelendirdi

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Kurilla'nın Temsilciler Meclisi'ndeki sunumu, Güney Asya'da yeniden şekillenen diplomatik dengeleri gözler önüne serdi.

"Olağanüstü ortak" ifadesiyle tarif edilen Pakistan, Washington için yeniden ne ifade ediyor? 


Kongreye sunulan askerî bilanço: CENTCOM ve gelenek

Amerika Birleşik Devletleri'nde askeri komutanlar, yıl boyunca yürüttükleri faaliyetlere ilişkin olarak Temsilciler Meclisi ve Senato alt komitelerinde sık sık ifade verir.

Bu yılın toplantısı 11 Haziran günü yapıldı. Bu demokratik hesap verme geleneği, ABD kamuoyunun yanı sıra müttefik ve rakip aktörlerin de dikkatle izlediği kritik oturumlara sahne olur. 

CENTCOM komutanlarının ABD Kongresi'nde yaptıkları bu tür konuşmalar, Türkiye açısından bölgesel dengeleri etkileyecek stratejik işaretler olarak önem taşır.

Suriye, Irak, İran ve Afganistan gibi Türkiye'nin çevresindeki kriz alanlarını doğrudan yöneten CENTCOM'un her açıklaması; Ankara'nın sınır güvenliğinden terörle mücadele politikasına, diplomatik manevra alanlarından NATO içi pozisyonuna kadar pek çok kritik başlıkta etkili olur.

Bu nedenle, CENTCOM oturumları Türkiye için sadece bir Pentagon rutini değil, jeopolitik gelişim haritası niteliğindedir.

CENTCOM Komutanı General Michael Kurilla'nın sunduğu rapor, bölgedeki ABD askeri mevcudiyetinin kapsamını, İran ve vekil yapılarla mücadeleyi, IŞİD tehdidinin evrimini ve en önemlisi, Güney Asya'daki stratejik ortaklıkları gündeme taşıdı. Kurilla'nın açıklamaları özellikle Pakistan'a dair söyledikleriyle dikkat çekti.


Kongrede öne çıkan başlıklar

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla'nın Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi'ndeki sunumu, operasyonel verilerden çok daha fazlasını içeriyordu.

CENTCOM'un bölgesel varlığı, askeri kapasitesi, istihbarat ortaklıkları ve siyasi dengeleri de dahil olmak üzere geniş bir çerçevede ele alındı. Oturum boyunca şu başlıklar dikkat çekti:

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İran ve vekil güçlerle mücadele

Kurilla'nın en çok üzerinde durduğu başlıklardan biri, İran'ın bölgedeki vekil yapılarla sürdürdüğü "asimetrik harp" pratiğiydi.

General, İran'ın "Ortadoğu'daki bir numaralı istikrarsızlaştırıcı aktör" olmaya devam ettiğini vurguladı.

Ancak bununla birlikte, bu vekil grupların "tarihsel olarak en zayıf dönemlerinden birinden" geçtiğini ifade etti.

Örnek olarak:

  • Hizbullah, İsrail tarafından büyük oranda "decimated" (etkisiz hale getirilmiş) durumda. 1983 Beyrut saldırısından sorumlu olduğu düşünülen birçok Hizbullah liderinin öldürüldüğü belirtildi.
     
  • Hamas, Gazze'de uğradığı ağır kayıplarla bölgesel etkisini büyük ölçüde yitirdi.
     
  • Husiler, Kızıldeniz'de ABD'nin düzenlediği Operation Ruff Rider kapsamında ağır hedef kayıpları yaşadı. Ancak İsrail'e dönük İHA saldırılarına devam ettikleri de açıklandı.

Bu tablo, İran'ın vekil ağının artık "şekil değiştirerek" daha dağınık ama hâlâ tehlikeli bir formda varlığını sürdürdüğünü gösteriyor.

Kurilla, "İran hâlâ yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip" diyerek nükleer tehdidin sürdüğünü de belirtti.


IŞİD ve Horasan yapılanması

IŞİD'in merkezî yapısı büyük ölçüde çökse de Kurilla'nın ifadesine göre "küresel dış operasyon kapasitesine sahip yeni yapı" olan IŞİD-Horasan, ABD ve müttefikleri için birincil tehdit olmaya devam ediyor.

Özellikle 22 Mart 2024'te Moskova'daki bir konser salonuna yönelik saldırı bu tehdidin kapsamını gözler önüne serdi.

Kurilla, IŞİD-K'nin özellikle Afganistan ile Pakistan arasındaki kabile bölgelerinde kendine yeni alanlar bulduğunu ve bu boşluklardan hem bölgesel hem küresel saldırılar için faydalandığını belirtti.

Bu bağlamda ABD, Pakistan'la operasyonel ve istihbarî düzeyde ciddi iş birlikleri yürütüyor.

Ayrıca, Irak ve Suriye'de kalan IŞİD hücrelerine yönelik operasyonların yerel ortaklarla sürdürüldüğü; Irak'ta artık ABD danışmanlığının "sınırlı" düzeye indiği vurgulandı.

Bu, ABD'nin doğrudan askeri varlık yerine "yerli kapasiteye dayalı mücadele" stratejisini benimsediğini gösteriyor.


Suriye'de geçiş dönemi ve Türkiye'nin rolü

Kurilla'nın dikkat çektiği bir diğer konu, Suriye'de yaşanan "yeni dönem"di.

ABD askeri raporlarında açıkça belirtilmese de Beşar Esad rejiminin çöktüğü ve Rusya'ya kaçtığı bilgisi bu sunumda ilk kez resmen telaffuz edildi.

ABD, sahada artık farklı bir "geçici hükümet" ile çalışıyor ve bu yeni yapı PKK/SDG/YPG ile entegrasyon sürecine girmiş durumda.

Kurilla, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yeni yönetim arasında doğrudan temasların başladığını açıkladı. Daha dikkat çekici olan ise şu ifadeydi:

Türkiye bu süreçte olumlu bir rol oynuyor.


Bu açıklama, ABD'nin daha önce PYD/YPG nedeniyle mesafeli durduğu Türkiye'yi artık Suriye'nin geleceğinde yapıcı bir aktör olarak gördüğüne işaret ediyor.

Kurilla, Türkiye'nin hem entegrasyon sürecinde hem de yeni yönetimin kurumsallaşmasında olumlu katkılar sunduğunu belirtti.

Bunun anlamı, Washington'un Ankara'yı artık sadece sınır güvenliği üzerinden değil, doğrudan Suriye iç siyaseti üzerinden yeniden tanımladığıdır.

ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının "IŞİD'le mücadele için" sürdüğü, ancak koşullara bağlı olarak bu mevcudiyetin yeniden değerlendirilebileceği de ifade edildi.

Kurilla, "bu sabah bir IŞİD liderine karşı operasyon düzenlendiğini" söyleyerek askeri varlığın hâlâ operasyonel düzeyde aktif olduğunu ortaya koydu.


Savunma sanayi ve tedarik sorunları

Kurilla ayrıca ABD'nin savunma sanayisinde yaşanan yavaşlığı da eleştirdi.

Müttefik ülkelerin en fazla şikâyet ettiği konulardan biri olan Yabancı Askeri Satışlar (FMS) sürecinin "aşırı bürokratik" olduğu vurgulandı.

Kurilla, bazı taleplerin "bir yılda cevaplanamadığını", bunun "haftalar içinde" gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.

Ayrıca, THAAD ve SM-3 gibi bazı Amerikan savunma sistemlerinin, aynı kapasiteye sahip İsrail üretimi Arrow sistemlerine kıyasla 3 ila 6 kat daha pahalı olduğunu söyledi.

Bu durum, ABD'nin savunma sanayi maliyet eğrisinde ciddi bir reform ihtiyacı olduğunun altını çizdi.

Kurilla ayrıca, düşük maliyetli ama etkili sistemlere örnek olarak lazer güdümlü 2,75 inçlik roketlerle (APKWS) İran yapımı İHA'ların düşürülmesini gösterdi.

Bu tür "asimetrik silaha asimetrik cevap" stratejilerinin yaygınlaşması gerektiğini savundu.


Afrika'da Çin ve Rusya'nın etki alanı genişliyor

CENTCOM kadar dikkat çeken bir diğer sunum da AFRICOM Komutanı General Michael Langley tarafından yapıldı.

Langley, Çin'in Afrika kıtasında 78 limanda hisse sahibi olduğunu ve ikinci bir donanma üssünü Gabon'da kurmak üzere olduğunu açıkladı.

Çin'in Afrika'daki nadir toprak elementleri ve stratejik madenler üzerindeki kontrolü, Batı için uzun vadeli jeostratejik risk olarak nitelendirildi.

Langley, ABD'nin Afrika'daki "sert güç" (hard power) kapasitesinin sınırlı olduğunu, bu yüzden "Afrika'nın liderliğinde ama ABD ve müttefiklerce desteklenen bir savunma mimarisi" kurulması gerektiğini söyledi.

Ayrıca ABD'nin Afrika'daki tek büyük üssü olan Cibuti'deki Camp Lemonnier'de 3 bin 300 personelin bulunduğunu hatırlattı.

Ancak bu genel çerçevenin ötesinde, General Kurilla'nın Pakistan'a dair sözleri ayrı bir dikkat başlığı hâline geldi.
 


"Olağanüstü ortak": Washington'un Pakistan'a bakışı değişiyor mu?

General Kurilla, Pakistan"terörle mücadelede olağanüstü bir ortak" olarak tanımladı.

Bu ifade, Hindistan'ın Pakistan için uzun yıllardır sürdürdüğü "terörü destekleyen devlet" söylemiyle açık bir tezat oluşturuyor.

Daha da önemlisi, ABD yönetiminin Pakistan'la ilgili son yıllarda takındığı mesafeli ve eleştirel tutumun ötesinde bir olumlama içeriyor.

Kurilla, 2024 yılı başından bu yana Pakistan'da binden fazla terör saldırısı yaşandığını, bu saldırılarda yaklaşık 700 kişinin hayatını kaybettiğini ve 2 bin 500 kişinin yaralandığını ifade etti.

Özellikle Pakistan ordusunun IŞİD-Horasan üyelerine karşı yürüttüğü operasyonlara dikkat çekildi.

Bu operasyonlardan birinde, 2021 Kabil Havalimanı'ndaki Abbey Gate saldırısının kilit planlayıcısı Jafar'ın yakalanarak ABD'ye teslim edildiği bilgisi paylaşıldı.

Kurilla, Pakistan Genelkurmay Başkanı Mareşal Asım Munir'in bu durumu bizzat arayarak bildirdiğini de vurguladı.

Bu detay, güvenlik iş birliği düzeyinin yanısıra, Washington-İslamabad hattında yeniden tesis edilen kişisel ve kurumsal güveni de ortaya koyuyor.


Hindistan'a mesaj: "İkili seçim değil, stratejik ayrışma"

Kurilla'nın sözleri Pakistan'ı olumlamakla kalmadı, ABD'nin Hindistan-Pakistan ikilemine bakışını da yeniden tanımladı:

Bu ikili bir seçim değil. Hindistan'la ilişkimiz varsa Pakistan'la olamaz diye düşünmemeliyiz.
 

Bu söylem, ABD'nin iki bölgesel aktörü birbirine karşı konumlandırmak yerine, ikisini de kendi kıymetleri çerçevesinde değerlendirme niyetini yansıtıyor.

Oysa Hindistan, Çin karşıtı Hint-Pasifik stratejisinde Washington'un temel taşı haline gelmiş durumda.

Bu nedenle Kurilla'nın sözleri, Hindistan kamuoyunda "denge değil, belirsizlik" olarak yorumlandı.

Hindistan basınında bu yaklaşım "stratejik geri adım" şeklinde nitelendirildi.

Ancak Washington'un farklı bir önceliği daha var: Çin.


Çin'e karşı Pakistan'ı kaybetmeme hesabı

Pakistan, uzun yıllardır Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi" çerçevesinde en önemli stratejik ortaklarından biri olarak kabul ediliyor.

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC), Pekin'in Güney Asya'daki enerji ve lojistik hâkimiyetinde merkezi rol oynuyor.

Dolayısıyla ABD'nin, Çin'in yanına sabitlenmiş bir Pakistan yerine, en azından çift yönlü oynayan bir Pakistan'ı tercih edeceği yorumları güç kazanıyor.

Kurilla'nın, Pakistan'ın terörle mücadelede Batı çıkarlarıyla örtüşen eylemlerini öne çıkarması, İslamabad'ı sadece Çin'in değil, aynı zamanda ABD'nin de iş birliği yaptığı bir aktör olarak sahnede tutma stratejisinin parçası olabilir.


Çok kutuplulukta denge oyunu

Kurilla'nın konuşması, Pentagon'un operasyonel duruşunun ötesinde, ABD dış politikasının çok kutuplu dünyada esnek ortaklıklar kurma hedefini yansıtıyor.

Washington, Hindistan ile stratejik iş birliğini sürdürürken, Pakistan gibi geleneksel ve pragmatik ortaklıkları da terk etmiyor.

Bunun nedeni açık: Çin ve Rusya'nın nüfuz alanları genişliyor; ABD ise geçişken dostluklar üzerinden sahada kalmaya çalışıyor.

Bu bağlamda Pakistan ne tamamen Çin kampında ne de Batı ekseninde.

Ancak Kurilla'nın ifadesiyle ABD'nin bu geçişken yapıya yeni araçlarla karşılık verdiği anlaşılıyor: askeri övgü, istihbarat paylaşımı ve diplomatik tanıma.


Kurilla'nın sözleri yönü de gösteriyor

General Kurilla'nın Pakistan'a dair ifadeleri, ABD'nin hem bölgesel strateji hem de küresel rekabet açısından yeni bir çerçeveye yöneldiğini işaret ediyor.

Hindistan'ı kızdırma pahasına yapılan bu çıkış, bir tercih değil, bir dengeleme girişimi olarak okunmalı.

Terörle mücadelede sahadaki gerçeklerle şekillenen bu dil, aynı zamanda diplomatik mesajlarla örülü.

Pentagon'un anlatısı, artık ittifakların esnekliğine vurgu yapıyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU