Bakırhan’dan Mehmet Uçum’a tepki: Küçük karakterli insanlarla barış konuşulmaz

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Mehmet Uçum’un “Türkiye’de siyasi tutsak yoktur” açıklamasına tepki göstererek, “Küçük karakterli insanlarla barış konuşulmaz” dedi

Fotoğraf: ANKA

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un, "Türkiye’de siyasi tutsak yoktur" ifadesine tepki göstererek, "Karaktersiz, karakteri küçük kimi insanlar yüzeysel, irrite edici, rahatsız edici dil kullanıyor. Biz bu dili reddediyoruz. Bu küçük karakterli insanlarla Türkiye'nin 100 yıllık toplumsal barışı konuşulur, tartışılır mı? Neymiş? Siyasi tutsak demeyecekmişiz. Ne diyeceğiz? Danışmana danışman diyoruz. Selahattin Demirtaş'a Figen Yüksekdağ’a siyasi tutsak diyoruz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisince Diyarbakır’da düzenlenen ‘Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı’na katıldı.

İki gün sürecek konferansa Bakırhan’ın yanı sıra Ahmet Türk, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Ayşe Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun, DEM Partili belediye eş başkanları ile çok sayıda davetli katıldı.

Bakırhan, Türk-Kürt ilişkilerinin kadim bir geçmişe sahip olduğunu belirterek, “Tarihsel ilişkilerde geçmişte çok badireler yaşandı. Ama tarihin en önemli kavşaklarında Türklerin, Kürtlerin, diğer halklar ve inançların ittifak yaptıkları, birlikte davrandıkları dönemeçlerde gerçekten çok önemli bir barış zemini, önemli kazanımlar ortaya çıkarmışlardır. Evet, bu tarihi Kürt-Türk ilişkileri belki geçmiş yüzyılda tahrip edildi. Özünden uzaklaştırıldı. Belki zayıfladı. Ama bunu yeniden güçlendirmek, yeniden geliştirmek, yeni bir zeminde demokratik şekilde bu ilişkilerin yeniden onarılmasını sağlamanın Türkiye'de yaşayan bütün halkların çıkarına olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın Öcalan son görüşmesinde kardeşlik hukuku ve yeni toplumsal sözleşme demişti. Bu iki kavram çatışmadan çıkışın, birlikte yaşamın ahlaki politik temelinin sağlam olmasını aynı şekilde tarif ediyor. Kardeşlik hukuku Sayın Öcalan'ın dediği gibi eşitlik hukukudur. Demokratik zeminde eşitçe ortak yaşamdır. Yeni toplumsal sözleşme eşitlik ve kardeşlik hukukuna dayalı büyüyen güçlenen ve birlikte var olan güçlü bir Türkiye demektir. İşte yerel yönetimler tam da bu. Kardeşlik hukuku ve yeni toplumsal sözleşmenin merkezinde bulunmaktadır” diye konuştu.

‘Kürt-Türk ilişkileri gerçekten de bu yerel zeminden ortaya çıkacak ve büyüyecektir’

“Yereldeki her adım yereldeki sistemin her uygulaması her yaklaşımı aslında Sayın Öcalan'ın dediği gibi yeni toplumsal sözleşmeye nasıl yaklaştığını önümüzdeki günlerde ortaya çıkaracaktır” diyen Bakırhan, “Gerçek bir toplumsal uzlaşma Mardin'den başlar. İradesi gasp edilen Van'dan başlar. İradesi hapsedilen Hakkari’den başlar. Bunları beraber izleyip göreceğiz. Kürt-Türk ilişkileri gerçekten bu yerel zeminden ortaya çıkacak ve büyüyecektir. Yerel zemin iktidarın bu meseleye ne kadar samimi davrandığının en önemli göstergelerinden birisi olacaktır” dedi.

Bakırhan, şunları kaydetti:

“Aslında Kürt meselesinin özü nedir biliyor musunuz? Kürt meselesinin özü yıllardır çeşitli vesilelerle tartıştığımız ama bir türlü karşılıklı mutabakatın oluşmaması ve bunun yazılı hukuksal metin haline getirilmemesidir. Evet, çeşitli dönemlerde kardeşlikten, toplumsal sözleşmeden, geçmişten, tarihi ortaklıklardan bahsediliyor. Ama bir mutabakata dökülmüyor. Ama bir hukuku yoktur. Bu nedenle devletin adım atması ve hukuki süreci işletmesi hayati önemdedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni işaret ederken Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hukuki sürecin ana adreslerinden birisidir. Bu kardeşlik hukuku, bu toplumsal sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ortaya koyacağı pratiklerde vücut bulacaktır.”

‘Kayyumlar bir an önce geri çekilmelidir’

DEM Partili 10 belediyeye kayyum atandığını hatırlatan Bakırhan, kayyum uygulamasının geri çekilmesi çağrısında bulunarak, “Hala belediye eş başkanlarımız tutuklu yargılanıyor. Üç dönemdir aynı şey uygulanıyor. Yani bu sistemin Kürt'e demokrasiye bakışı yerelden anlaşılır derken bunu kastediyorum. Halkın iradesinin yok sayıldığı, hapsedildiği bir yerde Siirtliye kardeşlik bunu nasıl anlatacağız? Bu uygulamaları yapanlara soruyorum. Siirtli Koçerlere 'Yeni bir toplumsal sözleşme yapacağız. Bunu da hukuki bir zeminde bir yasal zemine kavuşturacağız' dediğimizde nasıl bize inanacak her gün o belediyenin önünden geçtiği zaman dönüp baktığında nasıl inanacak? Dolayısıyla bu ülkeyi yönetenler yerele bakmalı. Gerçekten bu bahsettiğimiz o kardeşlik hukukunu yerelden yeşertmeleri gerekiyor. Bu vesileyle kayyumlar bir an önce geri çekilmelidir. O barış güvercini dediğiniz Ahmet Türk ve eş başkanımız, yönetimimiz tekrar Mardin'i yönetmelidir. Kayyum atadığınız belediyelerdeki kayyumları çekmeniz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘Yerel yönetimler devletin demokratikleşmesi için bir ayna bir köprü bir yol haritasıdır’

Bakırhan, şunları kaydetti:

“Siyasi tutsak belediye eş başkanlarımızın, seçilmiş arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması gerekiyor. Yerel yönetimler devletin demokratikleşmesi için bir ayna bir köprü bir yol haritasıdır. Bu çağda bunu yapma yerine hayır hala milyonlarca insanın yaşamını katı merkeziyetçi bir anlayışla yönetmeyi düşünmek bunu teklif etmek böyle bir kanun üzerinde çalışmak çağ dışıdır. Sürecek süren bu gerçekten halkların da büyük bir umutla bekledikleri bu süreci sabote etmektir. Biz yerel demokrasi derken katı merkeziyetçi bir anlayışın tekrar bu topraklardaki halklara giydirilmesini asla kabul etmeyiz. Merkezi sağlam tutmak istiyor olabilirler. Kimi kaygılarını anlarız. Ama eğer merkez bu ülkenin güvenliği, geleceği gerçekten düşünülüyorsa o zaman bunun tek güvencesi yerel demokrasidir. Yerelde demokrasinin güçlendirilmesidir.”

‘Bu dil toplumsal barışı dinamitliyor’

Bakırhan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un "Türkiye'de siyasi tutsak yoktur" açıklamalarını isim vermeden eleştirerek, şöyle konuştu:

“Allah aşkına akşam çocuklarınız, aileleriniz de arkadaşlarınız da televizyon kanallarını, yorumları izlediğinizde bu ülkede gerçekten 100 yıllık bir mesele çözülüyor çıkarabilir misiniz? Bu ülkede barış tartışılıyor. Son 50 yıllık çatışma ve şiddet ortamı ortadan kaldırılıyor diyebilecek tek bir kişi var mı? Kul var mı? Dile dikkat edilmesi gerekiyor. Demokratik toplum ancak demokratik bir dil üzerinden inşa edilebilir. Barış süreci dille şekillendirilir. İktidarın medyasında kullanılan dil ve söylemler çok rahatsız edicidir. Eminim siz de rahatsız oluyorsunuz. Hatta size oy veren, o onurlu, o vazgeçmeyen, o üç dönem kayyuma rağmen yanımızda duran, önümüzde mücadele eden halkımız da rahatsızdır. Bu dil toplumsal barışı dinamitliyor. Dolayısıyla en başta iktidarı ve ona yakın medya kuruluşlarını dil konusunda bir samimiyete bir ciddiyete davet ettiğimi Diyarbakır’dan belirtmek istiyorum. Siz de izliyorsunuz. Karaktersiz, karakteri küçük kimi insanlar yüzeysel, irrite edici, rahatsız edici dil kullanıyor. Biz bu dili reddediyoruz. Bu küçük karakterli insanlarla Türkiye'nin 100 yıllık toplumsal barışı konuşulur, tartışılır mı? Neymiş? Siyasi tutsak demeyecekmişiz. Ne diyeceğiz? Eşya adıyla çağırılır. Danışmana danışman diyoruz. Selahattin Demirtaş'a Figen Yüksekdağ’a da siyasi tutsak diyoruz. Sanki hukuk var. Sanki insanlar düşüncelerinden inançlarından dolayı içeride değil sanki demokrasi var. Siyasi tutsak demeyecekmişiz. Bir taraftan da haklı aslında. Siyasi rehine mi diyelim o zaman? Bu dilden bir an önce vazgeçilmelidir.”

‘Yeni dönemde yeni bir dile ihtiyacı var’

“Bir şeyi üzerine basa basa büyük harflerle hatta kırmızı kalemle altını çizerek tekrar belirtmek istiyorum” diyen Bakırhan, “Yeni bir döneme girdik. Bu yeni dönem eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemde yeni bir dile ihtiyacı var. Danışmanların kullandığı dil ne? Bu karakteri küçük ama büyük büyük laflar eden kimi basın yayın mensuplarının dili değil daha kapsayıcı bir dil. Bu mevcut sürece uygun bir dil. Yeni bir bakış dili kullanacağız. Aynı zamanda mevcudu aşan bir pratik bir yoğunluk içerisinde olacağız. Büyük barış için, büyük çaba için, bu süreci başlatan en başta Sayın Öcalan için, kardeşlik hukuku için, gece demeden, gündüz demeden büyük bir çaba ve yoğunlaşma içerisinde olmalıyız. Sizler şu anda öncü rolü oynuyorsunuz. Her biriniz bizden daha iyi biliyorsunuz. Öncünün rolü nedir? Onu çok anlatmayacağım ama bu öncülüğe uygun bir duruş, pratik, dil içerisinde olmanızı sizlere rica ediyorum. Zaten bunu yapacağınıza, yapmaya başladığınıza da inanıyorum. Çözüm sürecinin geleceği yerel yönetimlerin cesaretine, bilgisine ve iradesine bağlıdır” diye konuştu.

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU