Kartalkaya’daki Otel Yangınını Araştırma Komisyonu’nda yakınlarını faciada kaybeden aileler konuştu

Yangında eşi ve çocuğunu kaybeden Altın "Liyakatsizce iş yapanların ellerinde hayatlarımızı bıraktık” dedi

"Bolu Kartalkaya mevkiinde bulunan bir otelde meydana gelen yangın faciasının tüm boyutlarıyla araştırılarak ilgili kurum ve kuruluşların sorumluluklarının tespit edilmesi ve benzer olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan meclis araştırması komisyonu" AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok başkanlığında toplandı. Komisyonun on üçüncü toplantısında yangın faciasında yakınlarını kaybedenler konuştu.

"Bu dava bizim için bir dosya değil. Hayatımızın bir vazifesi"

Komisyonda ilk söz alan Kartalkaya yangınında eşi ve kızını kaybeden Hilmi Altın, "Öncelikle aileler adına sizlerden bir ricada bulunmak istiyorum. Bugün buraya sizlerle paylaşacaklarımızı özenle hazırlayarak geldik. Konuşmalarımız tamamlanan kadar bizi dikkatle dinleyin. Sorularınız varsa sunumların sonunda sorabilirsiniz. Bizler ilk günden beri bu dosyayı bir hukukçu gibi bir yangın uzmanı gibi, bir ruhsat verici merci gibi satır satır en ince detayına kadar okuduk ve okumaya devam ediyoruz. Bunu da benden sonra konuşacak arkadaşların ifadelerinden çok net anlayacaksınız. Bu dava bizim için bir dosya değil. Hayatımızın bir vazifesi. Canımızla eşdeğer" diye konuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Bizim taşıdığımız ağırlık, bir insanın taşıyabileceğinden çok daha ağır"

Sözlerinin devamında “Bizler bu milletin tarifsiz acı içinde bırakılmış fertleri olarak milletin evinde, vekillerimiz ile başbaşayız” diyen Altın, şöyle konuştu:

Sizlere nasıl bir cehenneme ve acıya maruz bırakıldığımızı ve bu davaya ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağımızı anlatmaya geldik. Bizler mağdur değiliz. İnsan eliyle acıların içine atılmış, aileleri katledilmiş, dimdik ayakta mağrur ve gururlu aileleriz. Liyakatsizce iş yapanların ellerinde hayatlarımızı bıraktık. Bu komisyonun omuzlarında tarihi bir sorumluluk var. Bu komisyonun çalışması bir daha bu ülkede iş ahlakından yoksun insanların böyle insanların sorumluluk yüklenemeyeceği ülke hayali ile yaşıyoruz. Kendinizi bizim yerinize koyarak, vicdanınızın sesiyle hareket edeceğinizden adımız gibi eminiz. On saniye gözlerinizi kapatın ve o cehennem yangının içine girin. İnsanların nefessiz kalışlarını duyun. O gün ölümlerin her türlüsü yaşandı. Evladınızın saçını bir daha koklayamacağınızı, hatıralarla dolu boş bir eve döneceğinizi düşünün. O gün orada kurtuluşların da her türlüsü yaşandı. Bizim taşıdığımız ağırlık, bir insanın taşıyabileceğinden çok daha ağır. O cehennemden sağ çıktığım için utanan bir babayım. 78 artık bir sayı değil. 78 ayrı canın bir hikayesi var.

"Bu bir hata, ihmal değil, cinayet”

2025 yılında ‘aile yılında’ bir yangında güvenli ve çocuk dostu olarak tanımlanıp, prestijli turizm acentelerde satışı yapılan otelde, nasıl insanlar ölür. 36 çocuğun hayatı nasıl alınır. Cumhuriyet tarihinin en büyük yangın katliamı nasıl bize yaşatılır. Neden yangın alarmı olmaz, tahliye planı olmaz. Bu otele kim ruhsat verdi. Kim denetlemedi. Bu bir hata, ihmal değil, bu bir cinayet. Net talebimiz var. Hiçbir aile bir daha bizim yaşadığımız yaşamasın. Tepeden tırnağa tüm sorumlular, otel sahipleri, denetlemeyenler, görmezden gelenler, ruhsatı verenler ortaya çıkarılsın, hak ettiği cezalar indirimsiz bir şekilde uygulansın. O otelin arazisi bir daha açılmayacak şekilde anıta dönüştürülsün.

"Devletimizin bize adalet borcu var”

Can güvenliğini önceleyen yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilsin. Duruşma sürecinde komisyon üyeleri bizimle yan yana yürüsün. Bir faciadan geriye sadece acı değil, sorumluluk da kaldı. Biz de bu sorumluluğu sizinle paylaşıyoruz. Sevdiklerimizi geri getiremeyiz ama bundan sonra mücadele edebiliriz. Onların sesi olarak buradayız ve adalet istiyoruz. Devletimizin bize adalet borcu var.

"Gerçekler saklanmasın, vicdanınıza ses verin”

Yangında oğlunu kaybeden baba Eray Bağcı, “Personel yangınla nasıl mücadele edeceklerini bilmiyorlardı. yangın dumanını görünce kaçtılar. canımızı kurtarmak yerine kendi canlarını kurtarmanın derdine düştüler. olaydan sonra bilinçli ya da bilinçsizce delillerin karartıldığını ya da gerektiği gibi korunmadığını söyleyen ifadeler var. Oğlumdan sadece geriye bir bileklik kaldı. Ben şanslıyım çünkü evlatlarının eşyalarına ulaşamayan aileler var. Biz adalet istiyoruz. Hayatını kaybeden tüm canlarımız için bir daha böyle bir cinayet yaşanmasın diye karşınızdayız. gerçekler saklanmasın, sorumlular adalet önünde hesap versin. vicdanınızın sesine kulak verin” ifadelerini kullandı.

“Bu katliam örtbas edilemez”

Kardeşi Alp Mercan’ı kaybeden Nihan Ece Mercan ise “Bu katliam örtbas edilemez. ‘takdiri ilahi’ denilerek geçiştiremez. bu yangının hesabı tırnak kadar hesabı olan herkesten sorulmalı. öyle bir emsal karar çıkmalı ki kağıda imza atanlar, neyin altına imza attığını anlamalı. Bir imza ile ülkeler kuruluyor, dağılıyor. Artık anlamamız lazım. Bu mesele sadece ‘tabut otel’ meselesi değil. Bu ruhsat verme süreçleri, tur operatörleri yeniden yapılandırılmalı. Kardeşimin adı yeni bir sayfanın açılmasına vesile olsun. Aksi takdirde sorumluluğu hepimiz taşırız.” diye konuştu.

"Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim"

Yangında çocuklarını kaybeden anne Duygu Can, komisyonda oğlunun yangından hemen önce gönderdiği ses kaydını dinletti. Can, komisyonda yaptığı konuşmasında, "Ben bu komisyonda 13 yaşındaki oğlum canım Doruk’un cesaretini bekliyorum. O gün orada her şeyin tam ortasındaydık. Ama hiçbir şey bilmiyorduk. Ne bir açıklama, ne bir yönlendirme ne bir destek, ne bir anlayış. Biri yanıma yaklaştı. ‘Vali Bey üzülüyor. Burada ağlama’ dedi bana. Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken, acım bile rahatsızlık sayıldı. Gözyaşlarım bastırılmak istendi. O an anladım. Biz orada yalnızdık. Ben size soruyorum bu komisyon neden kuruldu. Bu komisyon hiç kurulmamalıydı. Böyle bir gerekçe ile biz burada olmamalıydık. Önlemler, bu katliam olmadan önce yapılmalıydı. Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim. Çocuk doğurmanın, büyütmenin, uğruna yaşamanın karşılığı bu olmamalıydı. Yaşadıklarım sadece bir annenin değil, bu ülkenin vicdanının taşıması gereken bir acıdır. Benim evlatlarım geri gelmeyecek biliyorum. Saçının bir telini getiremeyeceğiz. Bu komisyonun, Meclis’in görevi başka Nehir’ler, başka Doruk’lar yanmasın diye artık bir adım atmak olmalı” dedi.

Anne Duygu Can'ın bu sözleri üzerine salonda bulunanlar, Komisyon Başkanı Altınok ve milletvekilleri duygu dolu anlar yaşadı. Bazı milletvekilleri ve yakınlar üzüntüden ağladı.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU