Okul müdürlerini neden öğretmenler seçmesin?

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Ekim günü Hasanoğlan Hasan Âli Yücel Kültür Evi'nde yapılan partisinin Eğitim Zirvesi'nde konuşmuş.

Yazımızın konusu olacak cümleleri şöyle:

Rektörleri öğretim üyesi, öğrenci ve mezunlara seçtireceğiz.

(Cumhuriyet, 20 Ekim 2024, s. 5)


Eğitimin gitgide artan sorunlarından biri de eğitim yöneticilerinin ehliyete bakmadan partizan amaçlarla atanmış olmasıdır.  

Bu sorun, hem demokratik okul hayatını, hem de eğitimde kaliteyi olumsuz etkiliyor. 

Okul yöneticilerinin öğretmenler tarafından seçilmesi ve buna ortaöğretimden başlayarak öğrenci temsilcilerinin de katıldığı öğretmenler tarafından yapılması için yaygın, güçlü ve uzun süreli bir kampanya başlatmanın zamanıdır. 

Bu kampanya yeni değil. 1974 yılında başlamış ve yer yer uygulamaya da konulmuştur. 

Kampanyayı 1974'te Fatsa TÖB-DER şubesi tarafından başlatmış, çıkardığımız bültenle, hem çevredeki öğretmenler arasında, hem de çok geçmeden TÖB-DER'in acil taleplerinden biri haline getirmiştik.

Öyle ki, CHP'nin Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur, 27 Haziran 1978 tarihindeki görüşmemizde bunu kabul ettiklerini söylemiş ve uygulanması için bizden bir proje de istemişti.

60 öğretmenin imzasını taşıyan projeyi kendisine ulaştırdık.

2 yıl sonra da "Öğretmen Dünyası" dergisinde kamuoyu ile paylaştık.  

"Yöneticilerini Öğretmenlerin Seçmesinin Uygulama Alanı ve Seçim Biçimi" (Öğretmen Dünyası, Sayı 1, Ocak 1980, s. 14-16)
 

öğretmen dünyası
Eğitim yöneticilerini öğretmenlerin seçmesiyle ilgili, "Öğretmen Dünyası" dergisinin dosya kapaklarından biri, Aralık 1987

 

Öte yandan öğretmenler yer yer projeyi hayata da geçirmeye başlamışlardı.

Okullarında imza toplayarak istedikleri müdürü belirliyor, bakanlık da bu seçimi onaylayarak atama yapıyordu. 

Türkiye, 1971 faşist darbesinin etkisinden çıkarak demokratik hayatı kurmaya çalışırken, bu kez de 12 Eylül darbesiyle karşılaştı.

Amerikancı generallerin böyle demokratik bir usule rıza gösteremeyecekleri açıktı.

Sağcı iktidarlar da kendilerine bahşedilen bu antidemokratik yönetim biçimlerini nimet bildiler ve okulları kendi yandaşı olan müdürlere teslim ettiler.

Sürgünler, tutuklamalar, meslekten çıkarmalarla öğretmenler bir can telaşlına düştükleri için demokratik okul için vazgeçilmez bir ilke olan yöneticilerini öğretmenlerin seçmesi ilkesi rafa kalktı.

1990'da kurulmaya başlanan öğretmen sendikacılığı da gariptir ki bu talebi yeterince yükseltmedi. 

Şimdi, erken seçimin dillendirildiği, önümüzün açık olduğunun görüldüğü bir dönemdeyiz.

CHP'nin programa aldığı yalnız rektörlerin seçimi ile ilgili programı çok yetersizdir.

Yukarıdan aşağıya, rektörlerden başlayarak dekanlar, bölüm başkanları, yüksek okulların müdürleri, lise, ortaokul ve ilkokul müdürleri, o kurumda kadrolu olarak çalışanların oylarıyla seçilmelidir.

Hiçbir iktidar, bu isteğin karşısına mantıklı bir engel çıkaramaz. 

Türkiye üniversite tarihi bu uygulamaya tanıktır.

Mütareke döneminde bile üniversite rektör ve dekanlarını öğretim üyeleri seçiyordu. 
 


Tanığı olduğum başka bir uygulamayı örnek vereceğim.

1926'da kurulan Gazi Eğitim Enstitüsünde okul müdürünü Bakanlık atıyordu.

1968 Kası'mında öteki eğitim enstitüleriyle birlikte yapılan ve 17 gün süren boykotta öğrencilerin birinci isteği, okul müdürünün öğretmenler kurulunda seçilmesiydi.

Öğretmenler kuruluna her bölümden seçilmiş birer öğrencinin de oy hakkıyla katılması isteniyordu.

Okul öğretmenler kurulu da bu istekleri uygun görerek bakanlığa bildirdi.

Bakanlık bu istekleri kabul etmek zorunda kaldı.

Öğretmen ve öğrencilerden oluşan bir kurul yaptığı yeni bir yönetmelikle Gazi Eğitim'i özerk bir kurul haline getirdi.

Ne var ki, 1971 Askerî darbesi, bütün bu kazanımları yerle bir etmede gecikmedi.

Okul adeta bir eğitim mezbelesi haline getirdi.

Bu mücadelenin ayrıntıları, yakında çıkacak "Gazi'de 68 Rüzgârı" adlı kitabımda ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.   

Bu olayların de gösterdiği gibi, antidemokratik yönetimler toplumsal hayatın diğer alanlarında olduğu gibi okulda da demokratik bir yönetimin düşmanıdırlar.

Demokratik yönetimler ise, demokrasinin alt kurumlarda başladığını bilir ve bunu özendirirler. 

CHP, yalnız rektörlerin değil, bütün eğitim kurumlarındaki yönetimin demokratikleşmesi için "eğitim yöneticilerinin seçimle belirlenmesi" ilkesini programına almalıdır.  

Eğitim sendikaları ve eğitim örgütleri de bu konuda güçlü bir kampanya yürütmelidirler. 

Dünyada benzer uygulamalar var. Olmasa bile Hasan Ali Yücel'in 17 Nisan 1940'te Köy Enstitüleri yasası görüşülürken "Bunu nerden aldık?" diye soranlara "Hiçbir yerden almadık. Dünya bizden alsın" dediğini hatırlayarak bir örnek yaratmaya cesaret etmeliyiz.

Bunun savaş araçları üretmekten daha çok bir övünç nedeni olduğunu unutmamak gerekir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU