İsrail iç güvenlik servisi (Şin-Bet) Başkanı Ronen Bar, Aralık 2023'te yaptığı bir açıklamada Hamas'ın liderlerine gözdağı vererek nerede olurlarsa olsunlar onları bulacaklarını ve etkisiz hale getireceklerini söyleyerek sadece Hamas'a değil İran ve bölgedeki vekil güçlerine gözdağı verdi.
Bar'ın açıklamasının üzerinden 10 ay geçti ve gelinen noktada sadece Hamas'ın değil Hizbullah'ın ve İran Devrim Muhafızları'nın birçok yöneticisi ve komutanı İsrail tarafından öldürüldü.
İsrail'in suikastlar zincirine ise İran ve direniş cephesi kararlı bir yanıt vermedi ya da veremedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tepki gelmedikçe İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu daha da cesaretlendi, dünyadan gelen "ateşkes" ve "savaş bölgeye yayılmasın" çağrılarına rağmen İsrail Savunma Kuvvetleri'ne (IDF) "devam" talimatı verdi.
17 Eylül'den itibaren Lübnan'da yaşananlar Netanyahu hükümetinin savaşı bölgeye yaymadaki kararlılığını ve bunu yaparken de Gazze'de olduğu gibi, uluslararası hukuku hiçe saydığını bir kez daha gözler önüne serdi.
İsrail Gazze'dekinin aksine Hizbullah'a yönelik olarak daha planlı bir strateji izledi ve örgütün çökertilmesi için önce iletişim tedarik zincirine sızdı sonra da yönetim kadrosuna yönelik peş peşe suikastlar düzenledi.
Esasında, İsrailli yetkililer 17 Eylül öncesinde savaşın yeni bir aşamaya girdiğini defaatle vurgulayarak, İsrail'in kuzeyinde yerlerinden edilen 60 bin kadar kişinin yeniden evlerine dönebilmesini sağlamak amacıyla harekete geçeceklerini açıkladı.
Netanyahu hatta bunun savaştaki dördüncü hedefleri olduğunu söyledi.
Ancak geçen hafta Hizbullah'ın 32 yıldır başında olan Hasan Nasrallah'ın öldürüldüğünün açıklanması bölgenin geleceğinde bir dönüm noktası oldu.
Toplum içerisinde görülen, sık sık ikamet ettiği Katar'da ve başka ülkelere giderek temaslarda bulunan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Hanniye'nin aksine Nasrallah uzun süredir toplum içerisinde görülmedi, nerede olduğu bir sır gibi saklandı.
İsrail istihbarat servislerinin Nasrallah'ın nerede olduğu bilgisini temin edecek kadar örgütün içine sızmış olması büyük bir istihbarat açığının olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım yakın zamanda yeni bir lider seçeceklerini ve İsrail'e yönelik mücadelelerini kararlılıkla sürdürecekleri mesajını verdi.
Nasrallah'ın öldürülmesi haberinden kısa bir süre sonra açıklamalarda bulunan İran'ın ruhani lideri Ali Hamaney ise, Hizbullah başta olmak üzere direnişin İsrail'e gerekli cevabı vereceğini ifade etti.
İlerleyen günlerde Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan Hizbullah'a yönelik destek beyan ederek İran'ın gerekli yanıtı vereceğini ifade etti.
Gelinen noktada;
1. Hizbullah'a ağır darbe indiren İsrail'in bu durumdan istifadeyle Lübnan'ın güneyine kara harekâtı gerçekleştirmesi ve Hizbullah'ı İsrail ile Lübnan'ı ayıran Mavi Hat ile onun kuzeyinde bulunan Litani nehrinin kuzeyine itmesi beklenebilir. Kara harekâtı sınırlı kalırsa hava savunma sistemleriyle İsrail'in aynı hedefe ulaşmaya çalışması da mümkündür. Zira İsrail, Hizbullah'ın sadece söz konusu bölgeden çekilmesini değil (BMGK 1701), aynı zamanda silahsızlanmasını istemektedir (BMGK 1559).
2. Lübnan'ın içinde bulunduğu ağır ekonomik buhran, kırılgan siyasi ortam, çok dinli yapı ve güçsüz bir ordusu olduğu düşünüldüğünde hükümetin savaştan kaçınarak, diplomasi yönünde azami gayret sarfetmesi beklenmelidir.
3. Bölgedeki savaşın safahatını Hizbullah ve İran'ın tepkisi belirleyecektir. Ancak Hizbullah'ın içinde bulunduğu karmaşa düşünüldüğünde, Hizbullah'ın bir yandan kendi içindeki köstebekleri ayıklarken diğer yandan İsrail'e karşı bir savaş yürütmekte ne derece başarılı olacağı belirsizdir.
İran'ın Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada nükleer müzakerelere dönme, İran'ın Gazze'deki savaşın daha geniş bir ihtilafa dönüşmesi tuzağına düşmeyeceği yönündeki açıklamaları dikkate alındığında İran'ın sessiz kalmak karşılığında Batı'yla yeniden diyalog tesis etme ve yaptırımlar sonucunda oluşan üzerindeki ağır ekonomik yükü hafifletme stratejisi izlediği söylenebilir. Fakat Pezeşkiyan'ın açıklamasının Nasrallah'ın öldürülmesi öncesinde yapıldığı düşünüldüğünde İran'ın tutum değişikliğine gitmesi ihtimal dahilindedir.
4. Hizbullah ile İsrail arasında daha geniş çaplı bir savaşın yaşanması halinde Lübnan içerisindeki durumun daha da istikrarsızlaşması ve iç karışıklık çıkması sözkonusu olabilir. Zira iç savaştan bu yana ülkede siyasi, ekonomik ve beşerî açılardan istikrar hiçbir zaman tam olarak sağlanamadı. İsrail'in bu durumdan ziyadesiyle istifade edeceği unutulmamalıdır.
5. İran açısından direniş cephesinin en önemli unsuru Hizbullah. İran Hizbullah sayesinde sadece Lübnan'da değil Suriye'de de etkisini göstermektedir. Hizbullah'ın zayıflamasının İran'ın oluşturduğu "Şi Hilali" üzerinde olumsuz etkiler doğuracağı kesindir. Bu da İran'ın bölgedeki gücünün zafiyete uğramasına yol açabilir.
6. Hizbullah'ın zayıflamasının Suriye içerisindeki dinamiklere de menfi etkisi olabilir. Son yıllarda geniş çaplı çatışmaların yaşanmadığı ve görece istikrarın olduğu Suriye'de farklı gruplar arasında çatışmalar çıkabilir, bu da halkın kendini güvende hissetmeyerek Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine yönelmesine sebebiyet verebilir.
7. Son gelişmelere bakıldığında Netanyahu ülke içerisindeki konumunu güçlendirmiştir 90'lı yılların ortasında ilk Başbakan seçildiğinden bu yana İsrail'in güvenliğini sağlayacak tek adam olarak kendini nitelendiren Netanyahu, Hizbullah ve Hamas'ın üst düzey kadrosunu hedef alarak toplum nezdinde bir hayli yıpranan itibarını toparlamaya başlamıştır. Son olarak, Netanyahu'nun partisi Likud'dan ayrılarak kendi partisini kuran ve hatta kendisine rakip olan Gideon Saar hükümet koalisyonuna katılma kararı aldı. Böylelikle Netanyahu'nun oluşturduğu koalisyonun sandalyesi 120 sandalyeli Knesset'te 68'e ulaşmıştır.
Bu durumun tabiatıyla koalisyonda yer alan aşırı sağcı ultra Ortodoks unsurların etkisini azaltacak ve hükümetten çekilseler bile Netanyahu'nun iktidarda kalmasına imkân sağlayacaktır.
8. ABD bir kez daha bu süreçte sınıfta kalmıştır. Amerikan diplomasisisin İsrail karşısında işlemediği teyit edilmiştir. ABD ve Fransa'nın önerdiği 21 günlük ateşkes kararını Netanyahu, İsrail tarafıyla önceden istişare edilmiş olmasına rağmen, hiçe saydı ve Hizbullah'a yönelik saldırılarını sürdürmüştür. ABD aynı zamanda söz konusu önerinin üzerinden 24 saat geçmeden İsrail'e 8 milyar ABD doları değerinde bir yardım paketi göndereceğini duyurarak bir kez daha İsrail'e açık çek verdiğini göstermiştir.
Önümüzde kritik günler ve haftalar bulunmaktadır. Gerçeklikten kopan ve kendi siyasi kariyerini önceleyen Netanyahu'nun bu noktada yapamayacağı bir şey yoktur.
Ancak temennim İsrail halkının şunu görmesidir; bugün Hamas ve Hizbullah bitirilse bile yaşanan onca katliamdan sonra yerlerine yeni örgütlerin gelmesi kesindir.
İsrail'in bölgedeki yangını dindirmek ve kendi güvenliğini sonsuza kadar teminat altına almak için iki-devletli çözümden başka şansı yoktur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish