Çar Putin, Führer Hitler'in Ocak 1941'de kurulmasını emrettiği ve komutasını Çöl Tilkisi Mareşal Rommel'e verdiği "Afrika Lejyonu" fikrinden mi ilham aldı?
Dünyanın dört bir yanındaki jeopolitik çatışma çevrelerinde, Rusya'nın Afrika'nın kalbine ulaşması için bir askeri birlik üzerinde tüm hızıyla çalıştığı konuşuluyor.
Bu, Moskova'nın Afrika kıtasının derinliklerine doğru genişleme ve ABD ile Avrupa'nın çıkarlarını rahatsız etme niyetini yansıtıyor.
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-bek Yevkurov'un geçen yılın ikinci yarısında Libya'ya ve Afrika kıtasındaki bazı ülkelere yaptığı ziyaretler dikkat çekiciydi.
Ufukta, Sovyetler Birliği'nin ve ardından halefi Rusya'nın eski müttefiki Libya'dan başlayıp çeşitli Afrika ülkelerine uzanacak anlaşmaların hazırlandığına dair çeşitli söylentiler dolaşıyordu.
Spekülasyonlar uzun sürmedi, Moskova merkezli Vedomosti gazetesi söylentileri bitirdi ve mesele, Rusya'nın savunma bakan yardımcısının doğrudan denetimi altında yaklaşık 50 bin askerden oluşan bir askeri güç geliştirildiği haberiyle açıklığa kavuştu.
Habere göre düzenli askerlerden, eski Wagner grubuna mensup militanlardan ve Afrika'da faaliyet gösteren Rus şirketlerine bağlı özel güvenlik gruplarından oluşan bu gücün "Rus Lejyonu" olarak adlandırılması kararlaştırıldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Okuyucunun aklına gelen ilk soru şu: Rus Ayısı hangi amacın peşinde?
Araçlar farklı olsa da Rusların gerekçeleri Amerikalı ve Avrupalı meslektaşlarıyla neredeyse aynı.
Sadece Çinliler bahaneler ve gerekçeler uydurma yoluna gitmiyor, para için kaba ve pervasız da olsa doğrudan pragmatizme başvuruyorlar.
Ruslar bize bu birliğin Batı nüfuzuna karşı koyabilmesi ve Moskova'nın Afrika'daki konumunu güçlendirebilmesi, kendilerinin nihayet yeni-sömürgeci bağımlılıktan ve Batı varlığından kurtulmaya çalışan ülkeleri desteklemek için kıtada büyük ölçekli operasyonlar yürütebilme yönündeki niyetlerinden bahsediyor.
Ahlaki ve insani çağrışımlara sahip olan bu sözler Afrika'nın, bir kez daha eski Wagner askeri grubunun, Burkina Faso'dan başlayarak Mali, Nijer ve Orta Afrika'ya kadar uzanmak gibi kendisine yüklenen misyonların biçimi ve niteliği açısından düzenlenmesi veya dönüştürülmesi ile karşı karşıya olduğunu gizlemiyor.
Daha fazla başarı ile 5 Afrika ülkesi ile yetinilmeyip daha fazlasına uzanmak halen mümkün.
Bu birliğe ilişkin araştırmacının karşısına çıkan en önemli ve dikkat çekici sorulardan biri, bu güçlerin Afrika'daki barış ve güvenlik veya kaos ve çatışmalar açısından oynadığı rolle bağlantılı.
Rusya'nın çıkarlarını dikkate alan ve Batı nüfuzunu püskürten bir güç olarak hareket edecek yeni yöneticilerin iktidara gelmesi ve özellikle Avrupa emperyalizmi çağının sona erdirilmesi gibi uzak bir hedef olacak mı?
Başka bir deyişle, bugün amaç lojistik ve operasyonel, yarın ise geçici savaşlardan elde edilen kazanımların ötesinde siyasi ve ideolojik mi olacak?
Rusya-Afrika ilişki ağı birçok Afrikalının gözünde beyaz bir sayfa gibi görünüyor ve tarihsel arka planda maddi ve askeri desteğe, geçen yüzyılın 50'li ve 60'lı yıllarından beri kapılarını bilim öğrencilerine geniş bir şekilde açan Rus üniversitelerine dair anılar var.
Ayrıca Rusya hiçbir zaman Afrika'da işgalci ve sömürgeci bir güç olmadı.
Bu, Moskova'nın zaten üzerinde oynayacağı iyi pozisyonlara sahip olduğu anlamına geliyor.
Buna karşılık Afrikalılar genel olarak Avrupa nüfuzundan, özel olarak da Fransız nüfuzundan bıkmış durumda ve bu, son yıllarda Paris'in Afrika'daki nüfuz alanlarını her geçen gün kaybetmesiyle cisim buldu.
Dolayısıyla Afrika Lejyonu, yeni müttefikler arayan Afrikalılar için askeri korumayla birlikte maddi kazanımlar elde edebilecekleri yeni bir dayanak olabilir.
Bununla birlikte, özellikle zenginlik kaynakları ve rejimler üzerinde kontrolün sıkılaştırılması konusunun, Rus askeri aklında mevcut ve gelecekte ulaşılmak istenen bir amaç olması mümkün, bu ise konuyu Batı çıkarları için yakın bir tehlike haline getiriyor.
Eski BM Genel Sekreteri merhum Dr. Boutros Gali'nin tanımladığı gibi, sevdiğimiz kara topraklardaki Washington, Brüksel ve diğerlerinin nüfuzundan geriye kalanları tehdit ediyor.
Bu bir sandalye kapmaca oyunu mu, yoksa Afrika bilişsel satranç haritasındaki zıtlıkların çatışması mı?
Kesin gerçek şu ki, Moskova, dünya çapındaki sıcak çatışma noktalarını kasıtlı olarak genişletiyor, ancak bunu tarafların eşitsiz olduğu çatışmalar fikri yoluyla yapıyor.
Bu sayede artık NATO'ya karşı ordularını ve filolarını hareket ettirmesine gerek kalmayacak, bunun yerine halkları ona karşı kışkırtıp siyasi ve askeri ittifaklar inşa edebilecek.
Geçici de olsa Çin ile olan ortaklığı sayesinde Batılı kapitalist üstünlüğün sırtında bir hançer oluşturabilecek.
Rus Lejyonu görüşü ve hakkında konuşulanlar, uluslararası kutuplar arasındaki geniş çatışma çemberinin genişlediğini bildiriyor ve bu, II. Dünya Savaşı öncesinin işaretlerini hatırlatıyor.
Dünyayı tamamen yok edecek bir üçüncü dünya savaşı olasılıklarını irdeleyenlerin sorularını destekliyor.
Rusya, Washington'a karşı bocalayan Ukrayna'dan, yanlışa sapmayı umursamayan İran'a kadar geniş siyasi ve askeri cepheler açmanın peşinde.
Bunlara bir de dünyanın kaderi ve zenginlikleri üzerinde tek söz sahibi imparatorluğu yakında Irak ve Suriye'den çekilmeye zorlayabilecek İran'ın vekilleri ekleniyor.
Bu geri çekilme gerçekleşmesi halinde, hiçbir şey elde edilmeden 20 yıldır süren askeri müdahalenin ardından gelen bir başarısızlık olacak.
Kızıldeniz'de uluslararası seyrüseferin maruz kaldığı durumu da göz ardı edemeyiz.
Çar Putin'in ünlü Amerikalı tarihçi Paul Kennedy'nin "aşırı emperyal yayılma" terimini okumuş ve artık bu genişlemenin maliyetini ödemek zorunda olan ABD'ye karşı bu yolla nasıl manevra yapacağını ve ona baskın çıkacağını öğrenmiş olması muhtemel.
Fransız Jeune Afrique dergisi, birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in dört Afrika ülkesine yaptığı ziyaret hakkında şunları yazmıştı:
Ortadoğu'dan ümitsiz Blinken, Rusya ve Çin'in oradaki varlıklarının yarattığı endişelerin korkusuyla Sahra altı Afrika'da ülkesi ile Afrika arasındaki yolları onarmak istiyor.
II. Dünya Savaşı'nın dönüm noktası olan el-Alameyn Muharebesi'nde Alman Lejyonu komutanı Rommel, Müttefik kuvvetleri komutanı Montgomery'ye yenilmişti.
Rus Lejyonu da aynı kaderi mi paylaşacak, yoksa bugün Afrika'dan, yarın Güney Amerika'dan uluslararası sistemin şeklini değiştirecek zaferler mi elde edecek?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu