Amin Maalouf çok sayıda yarayla seyahat eden bir yolcu

Amin Maalouf tarihin yaralarını kaşıyor. Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını, ölüm botlarına binenlerin sayısının artmasını, kimlik çatışmasını ve imparatorlukların paniğe kapılmasını takip ederken üzülmesi kuvvetle muhtemel

Lübnanlı ünlü yazar Amin Maalouf'un Beyrut'a gerçekleşirdiği ziyaretlerden birinde çekilen fotoğraf

Amin Maalouf ruhunda pek çok yara taşıyor. Kendisi Lübnanlıdır. Küçük vatanlar ile farklı diller arasındaki neredeyse zorunlu bir evliliğin meyvesine benzeyen bir ülkenin evladı.

Akdeniz'in kıyısında doğdu Maalouf. Soy ağacında farklı kökenler ve lehçeler buluştu. Kültüründe birçok tablo bir araya geldi.

Babası Ruşdi Maalouf'tan gazeteciliğin lanetini miras aldı. Bu lanete tutulanlar bir şeylerin sırrına ulaşmayı takıntı haline getirirler.

Bu yüzden gelecek takıntısı Amin'i geçmişin göllerini kazmaya itti. Görev tehlikelere açıktı.

Maalouf, uzunca bir süre Osmanlı idaresinin, ardından da Batı'nın vesayeti altında kalarak zayıflayan bu Arap dünyasının bir evladı.

Arap dünyası onlarca yıl önce hasta olduğunu fark etti ancak tedaviyi seçerken hata yaptı ve günlerini devletsiz ve kurumsuz geçirdi.

Maalouf, yaralarını sihirle, batıl inançlarla ve mızraklarını cilalayarak saran bu ürkek ve korkunç Doğu'nun bir evladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Büyük yazar, görevi toplumdan ve insanlardan gelen sinyalleri yakalamak, sonra bunları karşılaştırmak ve derinlemesine inceleyip test etmek olan büyük bir gazeteci.

Yazar da gazeteci gibi düğmeleri açan ve onları hikayelere dönüştüren maharetli bir casustur.

Yazar, son mahkeme ve son yargıç olan 'okuyucu' adlı bir diktatöre rapor veren bir casustur.

Romancının, kaderlerin ağlarını yakalayabilmek için gazetecinin gizlice içeri girme, perdeleri açma ve bireyleri, grupları ve dönüm noktalarını sorgulama becerisine ihtiyacı vardır.

Gazetecinin, romancının okuyucuyu kaçmak ya da treni yarı yolda bırakmak yerine hikayenin sonuna çekme becerisine ihtiyacı vardır.

Gazetecilik, romancıya, bireyleri ve dünyayı gizlice dinleme ve suçları kamufle edip gizlemeden zayıf noktaları arama becerisi kazandırır.


Gazetecilik, romancıyı, bireyleri ve grupları etkileyen bu dönüşümler nehri ile temasa geçirip ona yardım eder.

Gabriel García Márquez, romanlar ormanına dalmadan önce profesyonel bir gazeteciydi. Son nefesine kadar gazeteci olarak kaldığı söylenebilir.

Toplumsal, siyasi ve edebi bakış açısıyla bu gazeteci gözü, dili hareketlendirmesini ve 'Yüzyıllık Yalnızlık' ve 'Başkan Babamızın Sonbaharı' ile dünyanın ruhunu zenginleştirmesini sağladı.

Nobel Ödülü'nün, acının, zulmün, adaletsizliğin ağırlığının ve karanlığın son demlerinin iplerini yakalayan ürpertici Kolombiyalı'nın eline düşmekten başka seçeneği yoktu.


Ağaçlar toprağı kaymaktan koruduğu gibi, yazarlar da şehirleri yok olmaktan korur.

Kendini nehre atan ve delici gözleriyle perdelerin ve duvarların arkasını gören; dili uykusundan uyandıran, pasajlarında ruhu allak bullak ederek onu değişim ve pervasızlık yoluna sokan düşünceleri uyandıran; dayatılan tarihte örtbas edilen acıları keşfetmek için elinde bir kandille ülkesinin tarihinin karşısına dikilen yazarlar kastım.

Ne zaman İstanbul'a gitsem, isim ve adres hafızasının zenginliğine rağmen Orhan Pamuk'un şehrini ziyaret ediyormuşum hissine kapılıyorum.

Pamuk, mimarlık ve gazetecilik okumuş ardından yazarlıkla lanetlenmiştir.

Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin yaralarını hissetmiş ve tehditler onu caydıramamıştır.

2006 yılında Nobel Ödülü kendisini ziyaret ederek avuçlarına konmuştur.


Bir başka sihirbaz da Mario Vargas Llosa adıyla Peru'dan gelmektedir.

Bu gazeteci, tıpkı bir zamanlar dostu olan düşmanı Márquez'in yaptığı gibi, Latin Amerika'nın ızdırabını ve acısını özümsemiştir.

Paris'in, romancılarının ve dilinin cazibesine kapılarak orada yazmaya başlamıştır.

Işıltılı bir hayatta romancı, gazeteci ve siyasetçi kimliği buluşmuş ve 'Dünya Sonu Savaşı' ve 'Keçi Bayramı' gibi kitaplar ardı sıra gelmiştir.

Nobel Ödülü'nün, adını bu adamın yanına eklemenin cazibesine direnmesi zordu.

Buluştuklarında takvimler 2010'u gösteriyordu. Altının parıltısına kanmadığı için Nobel'in görkemi onu emekli olmaya itmedi.

Hala hayatları ve eşyaları gözleyip romanlar dokuyor. Ayrıca makale yazmaya devam ediyor.

Kendisiyle Şarku'l Avsat'ta anlaşıp yazılarını okuyucularına ulaştırmaya başladığımızda ne kadar da mutlu olmuştum.

Bugün Llosa, Amin Maalouf'un daimi sekreter olarak seçildiği Fransız Akademisi'nin 'ölümsüzleri' arasında yer alıyor.


Uzmanlık gerektiren karmaşık konularda hüküm verme riskine girmeyeceğim.

Bu söylediklerim, bazen zulüm, yolsuzluk ve başarısızlık dosyalarından kaçıp ruhunu zenginleştirecek veya insanlığına katkı sağlayacak bir romanla vakit öldüren siyasi bir gazetecinin izlenimleridir.

Şu kanaatimi paylaşmak isterim ki, coğrafi olarak Márquez ve Llosa'nın doğduğu yerden uzak olan ve coğrafya olarak İstanbullu birine daha yakın olan Maalouf, tarihin dikenli nabzını çok iyi hissediyor ve kendisininkine benzemeyen bir gelecek arıyor.

Aslında Maalouf, medeniyetler ve kültürler arasındaki temas hattında doğmuş ve etrafı 'Ölümcül Kimlikler' yüzünden biriken kanlarla çevrilmiştir.

Ülkesi savaşla parçalanan adam, sanki eski savaşlar eski kurbanlarıyla yetinmiyor da sürekli yeni nesiller arıyormuşçasına nefret mirasının birçok kaynaktan güçlü bir şekilde aktığını fark etmiştir.

Gazeteci kimlik endişeleri, Doğu-Batı cepheleri ve dinler, medeniyetler ve kültürler arası ilişkilerin pusuları arasında kaybolan kentlerin anısına kurulan tuzaklar ormanına girmiş ve buradan muma benzeyen bir avuç romanla dönmüştür.
 


Fransız Akademisi'nin kendisine kapılarını açtığı gün yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Bugün ait olduğum kültürel mekânların arasında bir duvar var. Amacım onun yıkılmasına katkıda bulunmak. Bu her zaman hayatımın ve kalemimin amacı oldu. Sizinle birlikte bunun peşinden gitmeye devam edeceğim.


En Nahar gazetesinde çalışmaya başladığı andan itibaren Maalouf, mevcut çöküşlerde geçmişin kokusunu alabilme yeteneğiyle dikkat çekti.

Günümüzün çatışmalarında tarihin şeytanlarına yöneldi ve farklılıklara saygı duyma ve bunları çatışma fırsatına değil, zenginlik kaynağına dönüştürme temelinde uzlaşma arayışını derinleştirmeye başladı.

'Vatan ondan uzaklaştı' ve Fransa'nın ve dilinin yolunu izledi. Ancak görevin zorluğuna rağmen sanki ruhunun bahçesinde kök salmayı seçmiş gibi, bir kimliğin başka bir kimliği silmesine izin vermedi.

Gazeteci, dünyaya 'Afrikalı Leo', 'Semerkant', 'Tanios Kayası', 'Uygarlıkların Batışı' ve 'Arapların Gözünden Haçlı Seferleri'ni veren romancının yolculuğunu zenginleştirdi.

Amin Maalouf tarihin yaralarını kaşıyor. Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını, ölüm botlarına binenlerin sayısının artmasını, kimlik çatışmasını ve imparatorlukların paniğe kapılmasını takip ederken üzülmesi kuvvetle muhtemel.

Amin Maalouf çok sayıda yarayla seyahat eden bir yolcu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU