Lübnan’daki Ayn el-Hilve Kampı’ndaki çatışmanın nedenleri

Hizbullah’ın süreçteki rolü nedir?

Çatışmaların ardından Sayda’daki kampın bulunduğu bölge dumanla kaplandı. (Reuters)

Lübnan’ın güneyindeki Sayda şehrinde yer alan Ayn el-Hilve Filistinli Mülteci Kampı’nda geçtiğimiz cumartesi günü güvenlik sorunu patlak verdi. Sorunun kaynağı, Muhammed Zübeydat adlı bir gencin, daha önce öldürülen kardeşinin intikamını almak amacıyla aşırılık yanlısı bir İslamcı gruba mensup üç kişiye ateş açmasıydı. Gencin saldırısında Abd Ferhud adlı kişi ölürken, ‘Ebu Katade’ lakaplı Mahmud Halil ile İsa Hamd adlı diğer iki kişi ise yaralandı. Yaralanan iki ismin, Lübnan yargısı tarafından terör örgütüne üyelik suçlamasıyla tutuklanmak üzere arandığı kaydedildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Lübnan’daki en büyük mülteci kampı olan Ayn el-Hilve Filistin Mülteci Kampı, 1948 yılındaki Filistin Nekbesi’nin (yani Filistinliler için Büyük Felaket) ardından kuruldu. Tahminlerde sayının çok daha fazla olduğuna işaret edilmekle birlikte BM’ye göre 63 binden fazla Filistinli mülteciyi barındıran kamp, siyaset ve güvenlik bakımından Lübnan’daki en karmaşık Filistin kampı olarak kabul ediliyor. Kamp, Lübnan’daki kolluk güçlerinin yetkisi dahilinde değil. Kamptaki güvenlikten Lübnan ordusu ve istihbaratıyla koordineli çalışan Ortak Filistin Güvenlik Gücü adı altındaki çeşitli Filistinli gruplar sorumlu.

Kampın çevresi bir savaş alanı

Olayın ardından kampın mahalleleri ve sokakları, Fetih Hareketi ile daha önce Cündü’ş-Şam grubuna mensup olan ve kampta ‘Müslüman Gençlik’ adı altında faaliyet yürütüp bir süre önce unsurları ‘İslamcı aktivistler’ olarak adlandırılan bir grup oluşturan İslamcılar arasında bir savaş alanına döndü.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre çatışmaların fitilini ateşleyen kıvılcım, tamamen bireysel gibi gözükse de mesele çok daha karmaşık. Mahmud Zübeydat, bir kazanın değil, geçtiğimiz mart ayı başında Fetih hareketi ile İslamcılar arasında çıkan çatışmaların ardından öldürüldü.   

Buna ek olarak Lübnan ordusu, bundan sadece birkaç gün önce, aranan birkaç tehlikeli kişinin Cündü’ş-Şam ile savaştıkları Suriye’den döndüklerine dair aldığı istihbaratın ardından kampın girişlerindeki önlemlerini artırmıştı. Bu durum, pek çok soru işareti doğuruyor ve bazı mahalleleri kanun kaçaklarının yuvası olarak görülen, Lübnan’daki en karmaşık Filistinli mülteci kamplarından birinde yaşananların arka planı hakkında birçok sorgulamayı beraberinde getiriyor.

Bazı Lübnanlı ve Filistinli tarafların çabaları neredeyse cumartesi gecesi bir ateşkes anlaşmasıyla sonuçlandı ve bu, görece bir sakinlik olarak yansıdı. Ta ki ertesi gün öğle vakti İslamcıların, Tuğgeneral Ebu Eşref Armuşi’yi sıkı bir pusuda öldürmesinden sonrasına kadar… Ardından çatışma tekrar başladı ve oldukça şiddetli bir şekilde alevlendi. Armuşi, konutundan kampın başka bir mahallesinde yer alan Ulusal Güvenlik Merkezi’ne doğru yayan giderken bir umumi otoparkta yoğun ateşe maruz kaldı.

Armuşi, Fetih Hareketi’nin kamptaki yönetici aklı ve yıllardır aşırılık taraftarı İslamcıların Filistinli gençleri Suriye’de savaşmaları için askere alma ve hareket etme kabiliyetlerini sınırlamak için aktif takipte bulanan şahinlerden biri olarak görülüyor. Bu özellikleri onun daha önce birçok kez suikast girişimine maruz kalmasına sebep oldu. Tüm sakinleştirme çabalarının başarısız olmasıyla çatışma, ertesi gün şiddetlendi ve altı kişi ölürken yaklaşık 40 kişi de yaralandı. 

Kendisine yönelik suikastla çatışmaların patlak vermesinin sebebi olan Armuşi, Fetih Hareketi’nin kamptaki yönetici aklı ve yıllardan beri aşırılık taraftarı İslamcıların Filistinli gençleri Suriye’de savaşmaları için askere alma ve hareket etme kabiliyetlerini sınırlamak için aktif takipte bulunan şahinlerden biri olarak görülüyor.

Çatışmaların yoğunlaşması, kampta yaşayan onlarca Filistinli aileyi kampın dışındaki başka yerlere gitmeye sevk etti. Aynı şekilde kampa komşu birçok evin ve mahallenin zarar görmesine, Lübnan ordusundaki birçok askerin uçuşan mermiler sonucunda yaralanmasına ve yakınlardaki bir askerî merkeze bir mermi düşmesine yol açtı. Bazı Lübnanlı askerî liderler bunun kasıtlı olduğuna kanaat getirdi. Bu yüzden Lübnan ordusu bir açıklama yaptı ve keşif uçaklarının kamp ve çevresi üzerinde yoğun uçuşlar yapmasına paralel olarak ateşin kaynaklarına karşılık verme tehdidinde bulundu.

Hizbullah’a dair şüpheler

Alınan bilgilere göre Fetih Hareketi ateşkesi reddediyor ve hareketin saygınlığını korumak ve İslamcıların kampa sızmalarını engellemek için ya tasfiye edilmelerinin ya da daha sonra Lübnanlı yetkililere teslim edilmek üzere teslim olmalarının yolunu açarak İslamcıları, özellikle de belirli isimlerini kuşatmakta ısrar ediyor.

Şüphe uyandıran şey, Lübnan’daki çeşitli Filistinli gruplarla yakın ilişkilerine rağmen Hizbullah’ın tam anlamıyla sessizliğini koruması ve ekranlardan uzak durmasıdır. Bu, özellikle son yıllarda kamplardaki etkinliğini artırmaya çalışmasından ötürü Hizbullah’ın kampta olup bitenlerde parmağı olduğuna dair birçok şüpheye sebep oldu.

Basında çıkan haberler, Hizbullah’ın Sünnilerin çoğunlukta olduğu Sayda şehrindeki fakir halk bölgelerine sızdığından ve Sünni pek çok siyasi isim ve hareket tarafından himaye edilen sabıkalı grupları ve kişileri kendine çekmeye odaklandığından bahsediyor. Bunu yaparken de Sünnilerin siyasi varlığının azalmasından, insanların ihtiyaçlarının artmasından ve devletin yanı sıra partilerin ve siyasi hareketlerin yardımlarının durdurulmasından faydalanıyor.

Gözlemcilere göre Hizbullah, Mısır’ın Filistin bölünmüşlüğünü bitirmek ve ulusal birliği güçlendirmek için harcadığı çabaları boşa çıkarmaya çalışıyor. Söz konusu çabalar neticesinde bundan sadece birkaç gün önce Mısır’ın el-Alameyn şehrinde Filistinli grupların genel sekreterleri bir araya gelmişti. Yine ondan sadece birkaç gün önce de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gözetimi ve katılımıyla Türkiye’de gerçekleştirdiği ikili görüşmenin ertesinde, Fetih ile Hamas arasında bir yakınlık meydana gelmişti.

Basında çıkan haberler, Hizbullah’ın Sünnilerin çoğunlukta olduğu Sayda şehrindeki fakir halk bölgelerine sızdığından ve Sünni pek çok siyasi isim ve hareket tarafından himaye edilen sabıkalı grupları ve kişileri kendine çekmeye odaklandığından bahsediyor.

 

Bu şüpheler, Lübnan Geçici Hükümet Başkanı Necib Mikati’nin yaptığı açıklamada da teyit edildi. Çatışmaların zamanlamasını şüpheli bulan Mikati, bu çatışmaların Mısır’ın Filistinli hizipler arasındaki anlaşmazlıkları bitirmek için gösterdiği çabalarla aynı zamana denk gelmesinin de Lübnan sahasını bir hareket noktası olarak kullanan mesajlar bağlamında olduğunu düşünüyor.

Dahası kamp içindeki çatışma, içerisi için oldukça hassas bir zamanda gerçekleşti. Şöyle ki bir dizi karmaşık siyasi, ekonomik, mali ve toplumsal krizin ağırlığı altında ezilen bir ülkede mülteciler, özellikle de Suriyeliler meselesi, siyasi olaylar arasında öne çıkıyor ve bu da kamplar meselesini tekrar gündeme getiriyor. Nitekim Hıristiyanlar başta olmak üzere birçok siyasi güç daima, kampların devletin ve hukukun dışında güvenlik adalarına dönüşmesini engellemek için, Lübnan’ın güneyinin özgürleştirilmesinden sonra artık bir rolü kalmayan bu silahtan kurtulma çağrısı yapıyor.  

Macid Ferec ‘fitnesi’

Hizbullah buna, kendisine yakın medya kuruluşları aracılığıyla, Filistin İstihbarat Başkanı Macid Ferec’i Ayn el-Hilve Kampı’ndaki ‘fitnenin’ arkasında durmakla suçlayarak karşılık verdi. Ferec, kampların ve Fetih Hareketi’nin iç koşullarını düzenlemek amacıyla geçen hafta Beyrut’u ziyaret etmişti. Ancak Hizbullah’a yakın medya organlarına göre Ferec’in ziyaretinin asıl amacı, son zamanlarda birçok kez olduğu gibi, Filistinli grupları dizginlemek ve İsrail yerleşimlerini bombalamalarını engellemekti.

Basında çıkan haberlerde Ferec’in Lübnanlı yetkililerle yapmaya çalıştığı bir anlaşmaya işaret edildi. Bu anlaşma, Lübnan’daki Hamas ve İslami Cihat hareketlerinin siyasi ve askerî faaliyetlerinin kısıtlanması karşılığında kamplardaki ruhsatsız silahların ele geçirilmesini ve tüm arananların teslim edilmesini gerektiriyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre bu, Macid Ferec’in, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın iktidarda ve Fetih hareketinde yerini alma çabasının ve Amerika ile İsrail’in desteğini elde etme girişiminin bir parçasıdır.

Ancak bu, oldukça abartılı görünüyor. Özellikle de suikasta uğrayan Tuğgeneral Armuşi’nin Fetih’in Finans Bürosu Başkanı Münzir Hamza’ya olan yakınlığı ve Hamza’nın da Filistin’in Lübnan Büyükelçisi Eşref Debbur ile bizzat Ferec’e bağlı olduğu göz önüne alındığında… Hizbullah’ın, Lübnan’daki karar alma çevrelerindeki geniş etkisi de bu tür bir anlaşmanın yapılması imkânını azaltıyor.

Öyle ya da böyle çatışmalar devam ederek Lübnan’ın krizlerinin etkilerinin yanı sıra, çalışma ve eğitim yeteneklerini sınırlayan, mülk sahibi olmalarını engelleyen, onlara yoksulluğun ve mahrumiyetin tüm belirtileriyle dolu aşırı kalabalık ve teneke kutuya benzer kamplarda yaşamayı dayatan siyasi seçkinlerin aşırılığından da mustarip olan Filistinlilerin trajedisini gitgide artırıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Majalla’dan çevrildi.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU