"Rant uğruna zeytinlikler imara açıldı, etüt çalışması bile yapılmadı, Hatay bu hale geldi"

Independent Türkçe, TMOBB Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç ile konuştu. Kentteki çarpık yapılaşmanın bedelinin ağır olduğunu söyleyen Koç'a göre yeniden imar için disiplinler arası katılımcı bir çalışma elzem

6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler ve ardından 20 Şubat'ta meydana gelen sarsıntı... 

Neredeyse 1 milyon insanın terk etmek zorunda kaldığı Hatay, 11 ili etkileyen depremlerde büyük zarar gördü. 

Kuşkusuz 2023, Hatay tarihinin en kötü senelerinden biri olarak tarihteki yerini alacak.

Parça parça yıkılan kentte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın verilerine göre en az 60 bin bina yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı durumda.

Geçen onca zamana karşın hâlâ çadır sıkıntısından bahsedildiği, kentteki moloz yığınının beraberinde ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkardığı Hatay'da olup bitenin sorumluluğunu ise 2023 yılına teslim etmek elbette akıl kârı değil.

Jeologların, jeofizikçilerin, paleosismologların "Deprem kapıda" diye afetten 1 yıl önce merkezi ve yerel otoriteyi uyarması bir yana, ortaya bu manzaranın çıkmasının ardında yatan nedenlerden biri de bilinçsiz yapılaşma.

Hatay, 6 Aralık 2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 6360 sayılı "On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" kapsamında büyükşehir unvanını almıştı. 

Büyükşehir olmadan önce 11 ilçe ve 1 merkezden oluşan Hatay'ın merkezi ikiye ayrılıp kuzeyi mevcut ismi olan Antakya ilçesi, güneyi ise Defne ilçesine dönüştürülmüştü. 

İskenderun'un güneyinde bulunan Arsuz beldesi, 5 belde ve 17 köyün bağlanmasıyla Arsuz ilçesi olarak kuruldu. 

Dörtyol'un güneyinde bulunan Payas beldesi Payas ilçesi olarak kurularak 4 yeni ilçe Hatay Büyükşehir Belediyesi'ne bağlanmıştı.

Ancak kentteki çarpık yapılaşmanın kökeni daha da eskiye, 1994'lü yıllara dayanıyor. 

TMOBB Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç'a göre o yıllarda merkezin hemen çeperinde siyasi emeller uğruna bütçeleri dar, altyapı sorunlarına hizmet edemeyecek beldelerin kurulmasıyla düzensizlik başladı. 
 

ac914c0b-3055-467b-8473-073d8253679f.jpg
Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç / Fotoğraf: Sedat Elbasan


Kendisi de bir depremzede olan Koç, 2009'a gelindiğinde ise Antakya kent merkezinin gelişimini tamamladığını söyleyip depremin yıkıcılığını artıran kentsel sıkışmayı inşaat patlaması üzerinden tarif ediyor:

Biliyorsunuz kentler canlı bir organizmadır aynı zamanda. Büyür, ihtiyaçlar artar, nüfus arttıkça ihtiyaçlar da artar. Kent büyür, gelişir. Ama baktığımız zaman Antakya kent merkezinin etrafı belde belediyeleriyle dolduğu için kent merkeze sıkıştı kaldı. Beldelere doğru bir yoğunluk olmaya başladı. Ama bu beldelerdeki yapılaşmalara dönüp baktığınız zaman bu bölgeler genellikle aslında tarım alanlarıydı. Yani kırsal yerleşimin olduğu bölgelerde, 1982 yılında belde olmadan önce bunların hepsinin imarları tarım alanıydı. Yerleşim alanında iki kat imar izni vardı. Ama 2009'lu yıllara geldiğimiz zaman -aslında bu Türkiye genelinde olan bir şeydi- bir inşaat patlaması, sektörde bir patlama yaşandı.  Dediğim gibi sadece Antakya genelinde değil, Türkiye genelinde... Hatta ekonomimiz inşaata dayalıydı. 

"Rant uğruna tarım alanları ve zeytinlikler imara açıldı"

Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, 2009'da kentte doluluğun arttığını, beldelerde yeterli teknik ekip olmayınca rant uğruna tarım ve zeytinlik alanlarının yol genişlikleri bile değişmeden, plan mevzuatı gereğince ayrılması gerekli sosyal donatı alanları ayrılmadan, hatta bazı bölgelerde zemin etütleri bile yapılmadan imara açıldığını söylüyor.

Örnek olarak ise Antakya ilçesinde yıkımı en ağır şekilde yaşayan Odabaşı ve Ekinci mahallerini gösteriyor:

Dönemin belde belediyesi ancak daha sonra bir üst ölçekli plan yapıldı, çevre düzeni planı il genel meclisi tarafından yapıldı. Büyükşehir olmadan önce... Tabii planlar o dönem en il belediyesi, hem il genel meclisi tarafından onaylanıyordu. Bir şekilde bunlar yasalaştı. Yani binalar bittikten sonra bir şekilde iş işten geçmişti. Hatta mimar odasının bir dava süreci vardı. Zeytinliklerin çevre düzeni planıyla imara açılmasıyla ilgili... Binalar bitti, insanlar oturdu, mahkeme ondan sonra iptaline karar verdi. İnsanlar artık evine girip oturduktan sonra yapacağınız çok fazla bir şey yok o süreçten sonra. Hatay bunun bedelini bu depremde çok ciddi ödedi, kent merkezinde bilhassa." 

"Enkazları tırnaklarımızla kazıdık"

Serkan Koç, benzer bir durumun Samandağ, Arsuz ve Dörtyol'da da yaşandığını; bu bölgelerin de çarpık kentleşmeden nasibini aldığını ifade ediyor.
 

89a76a34-3cb7-43bb-b7e4-294e44e281bf.jpg
Fotoğraf: Sedat Elbasan


Depremi yaşayan Koç, sarsıntılardan 3 ay önce taşındığı yıkık binanın önünde konuşurken görece şanslı olduğundan bahsediyor, yaşadıklarını unutamadığını ilave ederek:

Çok şükür canımız sağ bir şekilde çıkabildik ama evimin etrafındaki binaların hiçbiri ayakta kalmadı. İki gün boyunca çığlık sesi ve yağmurun altındaydık.  Hiçbir şekilde enkazları kaldırabilecek ne gücümüz vardı ne aletimiz. İnsanlar tırnaklarıyla, buldukları kaşıkla, bıçakla, enkazları kazıyıp bir şekilde can kurtarma derdine düşmüştü. Zor bir süreçti. Uzun yıllar insanların unutabileceği bir olay değil. Ben hala unutamıyorum. Kendi adıma söyleyeyim." 

"Stadyum ve hastane bile dere yatağı üzerine kurulmuş!"

Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, 2012'de çıkan büyükşehir kanunu ve sonrasında düzenlenen 2014 yerel seçimlerini hatırlatıyor.

"Çarpık yapılaşma ile ilgili hükümet isteseydi gerekli tedbirleri alabilirdi" diyen Koç, "En büyük imar artışları bu dönemde yaşandı. Tarım alanlarının yok olması meselesi... Zemin, zemin diyoruz! Devlet hastanemizin, şehir hastanemizin bulunduğu bölge, stadyumun yapıldığı bölge... Eski göl aynası, dere yatağı! Bunlara ilişkin tedbirleri almadığımız sürece, bu zihniyetle bir planlama yaklaşımıyla devam ettiğimiz sürece biz bu acıları muhtemelen yaşamaya devam edeceğiz" şeklinde konuşuyor.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Zeytinlik ve tarım alanlarına bina dikilen noktalardan biri de halk arasında "tabut rezidans" olarak anılan Rönesans Rezidans'ın bulunduğu bölge. Koç, bu alanın da 2009 yılına kadar zeytinlik olduğunu hatırlatıp soruyor:

O dönemde Rönesans ve çevresi imara nasıl açıldı? Denetimini kim yaptı? Bunun da oturup incelenmesi lazım. Kimler bunlara katkı sundu? Rant uğruna yani sadece kenti feda etmedik, bir sürü canı da feda ettik.  Belki bu durumdan sonra belki kendimizi kurtarabiliriz diye umuyorum. O niyetteyim. O görüşteyim o inançtayım. Ama kaybettiğimiz canlar bir daha geri gelmeyecek."

Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgede yaklaşık 1,5 milyon kişi evsiz kaldı.  
 

6c6cfbc8-40bf-46e1-9a42-147ba2d97a00.jpg
Fotoğraf: Sedat Elbasan


Barınma ihtiyacının karşılanması için ise en az 500 bin konutun inşa edilmesi gerekiyor.

Hükümet inşa ve ihya sürecinin hızla tamamlanacağını işaret ediyor, sorumluluk cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın omuzlarında.

Ancak Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, kentle ilgili gerçekleştirilecek planlama çalışmalarının katılımcı bir anlayışla yürütülmediği kanaatinde:

Burada yaşayan insanların yok sayarak bir plan yapılmaması gerek. Bakanlığın yayınladığı kararname doğrultusunda bakıyoruz dağ eteklerine konutlar yapılıyor, hastane temelleri atılıyor. Bölgesel, noktasal, lokal bir planlama anlayışıyla bazı şeyler ilerliyor. Bunun yerine katılımcı, yereldeki dinamiklerin ihtiyaçları, kentin potansiyelleri dikkate alınacak şekilde yapılmalı. Planlama disiplinlerarası bir meslek grubu... Bu bütün disiplinlerarası meslek gruplarının bir araya geleceği şekilde, yavaş yavaş üst ölçekten başlayarak alt ölçeğe kadar inecek şekilde bir yaklaşım da yapılması lazım. Çünkü dışarıya şu an çok ciddi bir göç verdik. İnsanların buraya geri dönüp kendilerini buraya ait hissetmeleri lazım. Bunları yok sayarak bir planlama anlayışı kenti çok daha kötü bir yöne götürebilir. Ciddi şekilde demografik yapıyı bozabilir. Bu hususlara dikkat etmemiz gerekiyor."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU