AP Raportörü Amor: Türkiye'deki adaletsizlikleri izlemek acı verici, üyelik sürecinde umudu bitirmeyeceğiz

"Yaklaşık on yıldır Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek hem benim hem de Avrupa’daki tüm demokratlar için acı vericiydi"

Fotoğraf: ANKA

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Daimi Raportörü ve Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Üyesi Nacho Sánchez Amor, "Türkiye’de ’son yıllarda yaşanan demokratik gerilemeyi izlemenin acı verici olduğunu" söyledi.

Türkiye hakkında Avrupa Parlamentosu için uzun yıllardır rapor hazırlayan Amor, İstanbul’da düzenlenen AB-Türkiye İlişkilerinin Derinleştirilmesine Yönelik İlerici Yaklaşım Konferansı'nda konuştu.

Amor, yaptığı görevin kendisi için çok değerli ama aynı zamanda da son derece zor olduğunu ifade etti. "Yaklaşık on yıldır Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek hem benim hem de Avrupa’daki tüm demokratlar için acı vericiydi" diyen Amor, şöyle devam etti:

Burada esas amacım Türkiye’nin bugünkü durumunu değerlendirmek fakat bunu dışarıdan biri olarak yapıyorum. Sizler ülkenin içindesiniz ve bazen günlük hayatın içinde bazı şeylere alışılıyor. Halbuki dışarıdan bakınca durumun ağırlığı çok daha net görünüyor.

Ekrem İmamoğlu’na yönelik süreç bunun en açık örneği. Arkadaşlarımla konuştuğumda hâlâ 'hukuki açıdan bakalım, kampanya yürütürüz' gibi sakin tepkiler alınca gerçekten şaşırıyorum. Çünkü ortada sadece hukuksuzluk değil, toplumun çok büyük bir kesimini etkileyen büyük bir adaletsizlik var. Daha da üzücü olan, toplumda bu adaletsizliği kanıksamaya başlayan bir kesimin oluşması.

Burada bulunduğum günlerde Özgür Bey ve Ekrem Bey’le görüşme imkânı buldum. İkisi de son derece ilham verici kişiler. Ankara’da yaptığımız görüşmede, CHP'nin meşhur beyaz kedisinin bile bulunduğu o samimi ortamda büyük bir kararlılık gördüm.

İstanbul’da Ekrem Bey’in çalışma odasını ziyaret ederken yaşadığım his çok ilginçti. Sıradan bir koltukta, lüksten uzak bir ortamda oturuyorsunuz fakat birkaç dakika içinde bir filmin sahnesindeymiş gibi büyük bir siyasi aktörün ülkesinin geleceğini yönlendirdiği bir mekânda olduğunuzu hissediyorsunuz. Gerçekten ne yapacağını bilen bir liderle karşı karşıya olduğumu hissettim.

“Avrupa’nın sessizliği utanç verici, bu Avrupa’nın ahlaki zayıflığını gösteriyor”

Bu ziyaretlerden sonra Brüksel’e döndüğümde Avrupa’nın Türkiye’ye karşı daha güçlü dayanışma göstermesi gerektiğini tekrar söyledim. Avrupa Birliği içindeki sessizlikten utanç duyduğumu açıkça ifade ettim. Bazı liderlerin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine destek vermekten kaçınması Avrupa’nın ahlaki zayıflığını gösteriyor.

“Hiçbir lider açıkça ‘Türkiye’yi istemiyoruz’ demiyor”

Avrupa Birliği içerisinde ‘Türkiye’yi artık istemiyoruz’ diyen yok. Tam tersine, hiçbir lider çıkıp böyle bir şey söyleme ihtiyacı dahi duymuyor. Çünkü Türkiye’nin üyelik perspektifinin önünü tıkayan asıl şey, Türkiye’de yapılan hatalar. Yani kimse ‘Türkiye’yi istemiyoruz’ demiyor ama Türkiye’nin üyelik yolunun tıkanmasına neden olan gelişmeler ortada.

Avrupa’da bugün akılcı düşünceyle irrasyonel kimlik siyasetinin çatıştığı bir dönem yaşıyoruz. Avrupa Birliği bilim, akılcılık ve rasyonalite üzerine kurulu bir projedir. Türkiye’deki gelişmeler bu açıdan da çok yakından izleniyor. Raporlarımıza bu nedenle Türkiye’deki demokratik gerilemeyi açıkça yazmak zorundayız.

“Üyelik gerçekleşmese bile Avrupa standartlarına uyum, Türkiye için büyük bir modernleşme değeridir”

AB üyelik süreci bir liyakat sürecidir. Bu süreç hem aday ülkeyi hem de Avrupa Birliği’ni bağlar. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirirse, AB’nin de yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Hatta bazı muhataplarımın da söylediği gibi üyelik gerçekleşmese bile Avrupa standartlarına uyum süreci Türkiye için başlı başına büyük bir modernleşme değeridir.

Geçtiğimiz hafta yayımlanan 70 yıllık parti programı bu açıdan önemliydi; Türkiye içinde demokratik güçlerin hâlâ alternatif ve umut üretebildiğini gösteriyor. Ben birkaç ay önce üyelik müzakerelerinin resmen kapatılması yönünde bir teklif hazırlamayı düşünmüştüm. Fakat dostlarım, Türkiye’de milyonlarca insanın bu süreçten umudu olduğunu hatırlatarak buna karşı çıktılar. Haklıydılar. Bu nedenle bu fikri rafa kaldırdım. Türkiye’de demokrasiye inanan milyonlarca insana umudu kaybettirecek hiçbir adımı atmayacağız.

’’Türkiye’nin hak ettiği yere gelmesi için elimden geleni yapacağım’’

Siz sosyal demokratlar, ilericiler, Türkiye toplumunun önemli bir kesimini temsil ediyorsunuz. Evet, toplumun bazı kesimleri susturulmuş olabilir fakat seçim sonuçları bize umut veriyor. Türkiye’de değişim talebi güçlü ve Avrupa bu mücadelede doğru yerde olmalı.

Ben de bu ülkenin daha demokratik bir geleceğe kavuşması için çalışmaya devam edeceğim. Türkiye’yi seviyorum ve Türkiye’nin hak ettiği yere gelmesi için elimden geleni yapacağım.

“Stratejik ortaklık üyelik sürecini unutturmak için ortaya çıktı”

Sanchez, panelin soru-cevap bölümünde, AB ilerleme raporlarında sıkça geçen “stratejik ortaklık” kavramının belirsizliği üzerine kendisine yöneltilen soruyu yanıtladı. Sanchez Amor, şöyle konuştu:

Stratejik ortaklık kavramı gerçekte şunu gösteriyor: Türkiye ne kadar ‘ortak’ olarak görülürse, o kadar az ‘aday ülke’ gibi görülüyor. Avrupalı muhataplar Ankara’ya geldiklerinde genellikle şöyle diyorlar: 'Stratejik bir ortaklık oluşturalım, güvenlik, ticaret, göç gibi konularda çalışalım…' Ama burada dile getirilmeyen kritik bir nokta var; bu söylem çoğu zaman Türkiye’ye üyelik perspektifini unutturmak için ortaya çıkıyor. Geçmişte ABD de buna benzer bir öneri sunmuştu; 'Tam üyelik olmasın, stratejik ortaklık olsun.' Ancak Türkiye’nin cevabı çok netti: 'Biz stratejik ortak değil, üye olmak istiyoruz.' Dolayısıyla stratejik ortaklık kulağa olumlu gelen ama çoğu zaman üyelik sürecini gölgeleyen bir kavramdır. AB açısından adı konmamış bir gerçek vardır: Türkiye aday ülkedir ve üyelik süreci esas alınmalıdır. Bunu sürekli hatırlatmak gerekiyor.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU