Afet bölgesinde incelemelerde bulunan Mimarlar Odası: Etriye bağlantılarının bile yapılmadığını gördük

Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan Mimarlar Odası, ilk bulguları kamuoyu ile paylaştı. Buna göre kolonlar içinde beton yerine taş vardı, inşaat demirleri bağlanmadı, tarihi eserler yağmalandı

Deprem sonrası Hatay... Resmi rakamlara göre 10 ilde can kaybı, 38 bini aştı/ Fotoğraf: Reuters

Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinin 12’nci günü biterken, ülkeyi nefessiz bırakan acının bilançosu da büyüyor. 

38 binin üzerinde can kaybı, ölülerinin çıkarılmasını enkaz başında bekleyenler, eksi 15’lere varan soğukta yaşanan barınma sorunları, depremin en kritik ilk iki gününde yaşanan ve bazı bölgelerde devam eden organizasyonluk nedeniyle artan öfke.. 

Öfkeyi büyüten bunlarla sınırlı değil. “Depreme karşı dayanıklı” diyerek yapılan onlarca binanın altında kaldı insanlar. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yıkılan binaların yüzde 98’i 1999 öncesi inşa edilenler” dese de “Cennetten bir köşe” denilerek pazarlanan rezidanslar bile mezarlığa dönüşmüş durumda. 

Peki neden? 

Neden bir değil, iki değil, yüz değil, 7 binden fazla bina yıkıldı ve 61 binin üzerinde bina ağır hasarlı olduğu gerekçesiyle yıkılmak üzere? 

TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Mimarlar Odası Ankara Şubesi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Batuman, “Afet doğal bir afet ama felaket, beşeri bir felaket” diyerek özetliyordu bugün Ankara’da gerçekleştirdikleri basın toplantısında. 

Mimarlar Odası’nın genel merkezinin, Ankara ve İstanbul şubelerinin temsilcileri 11 Şubat’tan gittikleri afet bölgesinde altı günlük bir keşif gezisi gerçekleştirdi. 

Yedi il ve 14 yerleşim merkezinde yıkılan ve hasarlı binalarda yaptıkları incelemelerin ilk sonuçlarını 17 Şubat’ta kamuoyu ile paylaştı. 
 

 Mimarlar Odası
Afet bölgesinde incelemelerde bulunan Mimarlar Odası Ankara Şubesi yönetimi, ilk bulgularını paylaştı, teknik raporun daha sonra açıklanacağını duyurdu/ Fotoğraf: Mimarlar Odası


Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Gitttiğimiz bu kentlerin yıkılmaması gerekiyordu, planlama süreçlerinin buna göre yapılması gerekiyordu” diyerek başladı söze ve şöyle devam etti: 
 

Karşı karşıya kaldığımız süreç, yapı üretim sürecinin doğru işletilemediği ve iktidarın uyguladığı politikalarla bir doğa olayının afete dönüştüğünü görüyoruz. 

Yer seçiminden binaların yapımına, uygulamasına, denetlenmesine kadar çok sıkıntılı geçtiğini, kentsel dönüşüm kanunlarının ihtiyacı olan bölgelerde değil rant odaklı politikalarla başka yerlerde uygulandığına tanıklık ettik. 

Bu enkazın, siyasetçilerin uyguladığı politikaların enkazı olduğunun altını çizmek isteriz. 


"Apartmanda yaşayan insanlara çok özenirdik"

Önce Adana, daha sonra Osmaniye, Hatay, Defne, Samandağ, Nurdağı, Kahramanmaraş merkezde incelemelerde bulunduklarını aktaran Tezcan Karakış Candan’ın anlattığı detayların pek çoğu ihmalin boyutlarının kanıtıydı. 
 

deprem mimarlar odası
Mimarlar Odası'nın incelemelerde bulunduğu rota/ Fotoğraf: Mimarlar Odası


Gaziantep’in Nurdağı ilçesi yaşayan vatandaşların “Biz apartmanlarda yaşayan insanlara çok özenirdik. Evlerimizi alsınlar bize apartman versinler, kimse bize buradan bir fay hattı geçtiğini, bir deprem olacağını söylemedi. Biz bilemeyiz” dediklerini aktardı Mimarlar Odası Başkanı. 

Satılan evlerin mutfaklarının, manzaralarının güzelliği ile pazarlandığını hatırlatan Candan, “dayanıklılığa” kimsenin bakmadığını söyledi ve ekledi: İktidar, her şeyi insanlara bir bütün olarak anlatmalı. 

2018’de çıkartılan İmar Affı yasasının “Depremsellik açısından alınması gereken her türlü tedbiri malikleri alacaktır” maddesini eleştiren Tezcan Karakuş Candan, “Bu maddeyi eleştiren meslek odaları hedefe konuldu, hepimiz yargılandık, cezalandırıldık” dedi. 

"Bakanlık bizden ilk kez bilirkişi istedi"

“Adalet Bakanlığı bizden ilk defa bilirkişi istedi bölgedeki numune alımları için” diyen Candan’ın açıklamasına göre toplanan beton ve demir numuneleri “delil” niteliğinde. 

Mimarlar Odası olarak halka karşı bir sorumlulukları olduğunu, bilirkişilerin görevlendirildiğini söyleyen Candan, şu notu da sözlerine ekledi: 
 

Bu görevlendirmelerimizi elbette yapıyoruz. Ancak bu görevlendirme talebinin altında imzası olan kişi yönetim kurulu üyeleri olarak bir gazeteciye verdiğimiz ödül yüzünden ağır cezada yargılanıyoruz. Önümüzdeki hafta karar duruşmamız var. Terör örgütü propagandası yapmaktan yargılanıyoruz. 

Hem yönetim kurulu üyemiz hem de bilirkişi olan Muteber Osmanpaşaoğlu’nun bilirkişiliği askıya alındı. Bugün bizden bilirkişi istiyor. Biz halkımıza karşı sorumluluğumuz nedeniyle bilirkişi gönderiyoruz ama yaptıklarını da asla unutmayacağız. 


Mimarlar Odası, 2021’de JIN TV ve programcısı Güler Yıldız Bastion'a, "Uluslararası Televizyon Haberciliği" alanında ödül vermişti. 

Konunun yargıya taşınmasının ardından iddianamede, söz konusu televizyon kanalının 9 Ocak 2013'te Paris'te öldürülen PKK'nın kurucularından Sakine Cansız, örgüt adına lobi faaliyeti yürüten Fidan Doğan ile örgütün gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez anısına kurulduğu belirtilmişti. 

"Çamurda yürürken ayağınız kayıp düşebiliyorsunuz. Zemin sıvılaşması böyle bir şey"

Independent Türkçe’nin kamuoyunda çok konuşulan “zemin sıvılaşması, binaların pankek, yan yatarak ya da temelinden koparak yıkılmasının ne anlama geldiğini” sorması üzerine Tezcan Karakuş Candan şu yanıtı verdi: 
 

Zemin sıvılaşması, zeminin sağlam olmadığını gösteriyor. Elbette ki teknoloji çok gelişkin Siz bugün suyun altında da bir şey inşa edebilisiniz ama maliyeti çok yüksektir. 

Böyle kötü bir bölge seçiliyor. Deprem aşağıdan vurduğunda binanız ne kadar sağlam olsa da temeli ile birlikte yıkılıyor. 

Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde de Antakya’daki Rönesans Rezidans’ta da gördüğümüz bu. Bina sağlam gibi görünüyor ama zemin etüdünde problem var. Buralar yapılaşmaya açılmamalı. 
 

Rönesans Rezidans

12 katlı ve 250 daireli Rönesans Rezidans, 2013'te tamamlandığında "Cenetten bir kare" denilerek pazarlanmıştı. Binada 1000'e yakın insanın yaşadığı tahmin ediliyor/ Fotoğraf: İHA


Kendi bedeninizden düşünün. Siz ne kadar kontrollü de olsanız çamurda yürürken ayağınız kayıp düşebiliyorsunuz. Zemin sıvılaşması böyle bir şey. Ne kadar sağlıklı bina koyarsanız koyun siz çamurda yürüyorsanız düşeceksiniz. 

Eğer kaslarınız iyi değilse, yaşlanmışsanız, kemik erimeniz başladıysa ilaçları veriyorlar biliyorsunuz, kütür kütür kemikleriniz kırılır. 

Aynı şeyler binalar için geçerli. İyi cevher kullanılmamış, karışımı yapılmamış demirlerle siz bina inşa ederseniz onlar da kırılır. 

Kırık kolunuza nasıl protez takılıyorsa, binalar da böyle güçlendirilebilir. Kentsel dönüşüm kanunları böyle çıktı ama bunların hiçbiri uygulanmadı. 

Bir binanın yıkılmasından ziyade sizi oradan canlı çıkartması önemli. Canlı kurtardığında bile bina görevini yapmıştır. Yıkılmasın elbette. Ancak ağır hasarlı binalarda yaşayanların kurtulduğunu görüyoruz. 


"Zemin güçlendirilmesi gibi uygulamalar maliyeri en fazla yüzde 5 artırıyor"

Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Songül Üzgün de Rönesans Rezidans’ın zemininde çok ciddi sıkıntı olduğunu söyledi. 

“Projesini ne kadar doğru yaparsanız yapın, o zemin o yükü taşıyacak bir zemin değil” diyen Üzgün, Üzerinize getireceğiniz yük her zaman başka sıkıntıları ortaya çıkaracak. Temelde bir bağlantısı yok. Belki kazıklı temel atılması gerekiyordu belki daha az katlı olması gerekiyordu. Bunlar maliyette yüzde 5 farklılık yaratan tedbirler” ifadelerini kullandı. 

Üzgün bunun haricinde pek çok yapıda da imar affının etkilerini gördüklerini anlattı. 
 

deprem
Depremde Adıyaman Büyükşehir Belediyesi binası da tamamen yıkıldı/ Fotoğraf: Mimarlar Odası


Üzgün’ün açıklamasına göre pek çok yapı önce ruhsatlı yapılmış. Ancak daha sonra herhangi bir ruhsat almadan kaçak katlar çıkılmış. Beş kat olması gereken yerler 10 kata kadar yükselmiş. 

“Zaten kriz olmadan bir ülkeyi yönetemiyoruz ama krizde hiç yönetemiyoruz” diyen Songül Üzgün, fay hattı üzerinde anlamsız kat artışlarına tanıklık ettiklerini söyledi. 

“Malatya’da gördüğümüz, kayısı bahçeleri kaldırıldığı ve onların üzerine 14-15 katlı binalar yapıldığı” diyen Üzgün, “Bu sadece ‘barınma ihtiyacı’ ile açıklanamaz. Bu lükse heves, başka bir hayata hevesle ortaya çıkan sonuçlar” ifadelerini kullandı. 

Üzgün’ün açıklamasına göre doğru etriye bağlantılarının yapılmamış olması, kolonların hepsinin yönünün aynı tarafa olması, yatay-dikey oranının göz önünde bulundurulmaması çökmelerin diğer sebepler. 

“Ortada bir suç var” diyen Songül Üzgün, “İmar affı ile devlet bu suçu affediyor. Hiç kimsenin böyle bir yetkisi olmaması gerek. Enkazlardan alınan numunelerin doğru şekilde sonuçlandırılması gerekiyor. Cezalandırlamaların ağır olması gerekiyor” açıklamasını yaptı. 

"Beton, insandaki kaslar gibi. Kolon içine kasları koymazsanız yıkılır"

Üzgün’ün bahsettiği etriye,  betonarme yapılarda kolon, kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarının boyuna donatılarını saran, inşaat çeliğinin bükülmesiyle elde edilen bir sargı donatısı. 
 


Tezcan Karakuş Candan, yaptığı açıklamda demirden çalındığını, etriyelerin bağlanmadığını söyledi. 

Kolonlarda beton yerine taşların olduğuna tanıklık ettiklerini aktaran Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı, “İnsan vücudunda omurga sistemi, kaslarla birbirine bağlı. Siz kolonların içine kasları koymazsanız en ufak şeyde yıkılır” dedi. 

Yumuşak kat nedir?

Bülent Batuman ise “bir bina neden yıkılır” sorusuna “Yapının statik anlamda iyi projelendirilmesinden, zemin etüdüne kadar birden fazla önemli parametre var. Biri bile eksikse yıkım kaçınılmaz” yanıtını verdi. 

“Rönesans Rezidans ile ilgili kolon kiriş bağlantılarının iyi olması nedeniyle birbirinden kopmadığını ancak kutu gibi devrildiğini görüyoruz” diyen Batuman, temelinin uygun olmadığını yineledi. 

Batuman ve basın toplantısındaki diğer uzmanların üzerinde durduğu bir sebep de çok fazla yapıda görülen giriş katlardaki dükkanlar. 
 

deprem
Fotoğraf: Mimarlar Odası


Dükkan olmaları nedeniyle tavanı yüksek yapılan bu katlara “yumuşak kat” deniyor. 

“Yapı içinde sağlam olsa bile bu yumuşak katlarda kolon kesme gibi ekstrem durumlara çok rastlıyoruz. Bütün binanın zemin üzerine çöktüğü çok örnek gördük” diyor Batuman. 

Malatya’da 15 katlı ağır hasarlı binalara rağmen üzerinde çizik oluşmayan beş katlı apartmanlar da gördüklerini söyleyen Bülent Batuman, “Türkiye’de yapı üretim teknolojisini, müteahhit açısından kârlılığın dışına çıkarmayan belli bir aralık var. Eğer sizin zemininiz buna uygun değilse, yani daha fazla maliyetli temel kullanmanız gerekiyorsa onu yapmıyorsunuz. Bu, depremde ölüme davetiye çıkarmak. Ya o araziyi seçmeyeceksiniz, ya o kadar yüksek bina yapmayacaksınız” değerlendirmesini yaptı. 

"Belki 10 gün önce milyon liralara aldıkları evler şu anda enkaz"

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Batuman’ın açıklamasına göre büyük yerleşim yerlerinden küçük yerleşim yerlerine gittikçe teknik bilgi de azalıyor. 

Küçük yerleşim yerlerinde, büyük yerleşimlerdeki kat yüksekliklerine özenildiğini söyleyen Batuman,  “Çok basit hatalarla çok ciddi yıkımlar ortaya çıkmış durumda” dedi ve ekledi: 

Islahiye’de bir yapı adasının tamamının istisnasız çöktüğünü görüyorsunuz. Demek ki orası açık alan olmalıydı ya da daha düşük yükseklikte yapı yapılması gerekliydi.
 

deprem mimarlar odası
Fotoğraf: Mimarlar Odası


Malatya’da, Mimarlar Odası’nın muhalefetine rağmen yapılaşmaya açılmış çok yüksek katlı lüks konutların olduğu yerler var. Buralarda yıkım az ama binaların neredeyse hepsi ağır hasarlı. İnsanların bütün birikimlerini harcayıp, belki 10 gün önce milyon liralara aldıkları evler, şu anda enkaza dönüşmüş durumda. 

"Gözenekli betondan giren su, demirleri çürütmüş"

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkan Yardımcısı Ali Atakan da basın toplantısında yaptığı açıklamada diğer teknik ihmallere değindi. 

Kiriş ve kolonlarda kesme ve patlamaların olduğunu gördüklerini aktaran Atakan, “Bir başka unsur beton kalitesi. Betonların gözenekli olduğunu gördük. Gözenekli olması, zamanla su alması demek. Bu su, demire sirayet ediyor. Demirde paslanma ve çürüme başlıyor” dedi. 

Bazı binaların çok rijit (kuvvet altında şekil değiştirmeyen, esnemeyen) yapıldığını söyleyen Atakan, “‘Sağlam yapacağım’ diye esnek olmaması da başka bir sorun” dedi. 

Malatya Mimarları Odası Şube Başkanı ile aralarında geçen bir görüşmeyi de anlatan Ali Atakan şunları söyledi:
 

Bir meydanda cami yapılmak isteniyor. Mimarlar Odası karşı çıkınca “din düşmanı” ilan edilmişler. Bugün burası, cami yapılmadığı için, deprem sonrası toplanma alanı olarak kullanılıyor. 


"Kaybettiğiniz canların vebali üzerinizde"

İktidarı da eleştiren Ali Atakan, şöyle devam etti: 
 

Siyasi iktidar ve onun sözcüleri, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yüzdelerle konuşuyor. 

Eski yapıların yıkıldığı yenilerinin ayakta olduğunu depremin olağanüstü büyüklüğü nedeniyle yıkımların oluştuğunu söyleyerek kendi dönemlerini aklamaya çalışıyorlar. Binlerce bina yıkık veya ağır hasarlı. 
 

antakya deprem reuters
Antakya. Fotoğraf: Reuters


Üç katlı binaların ayakta olduğuna yeni yapılan 8-10 katlı binaların yıkılığını ya da ağır hasar aldığını gördük. “Eski” dediğiniz yapı stoğuna dair neler yaptınız, ne gibi önlemler aldınız? “İmar barışı” adı altında onlarca suçu affederek suça ortak oldunuz. 

Uygun olmayan zeminlerle ilgili yapılamayanlar sizin sorumluğunuz değil mi? Affettiğiniz binaların kaçı ayakta kaçı yıkıldı bunları da toplumla paylaşın. 

Saraylar inşa etmeye paranız var, depreme dair hiçbir önleminiz yok. Kaybettiğiniz canların vebali üzerinizde. Bunun hesabını toplum soracaktır. 


"Bahçeli, konağını depremzedelere açmadı"

Basın toplantısında söz alan tüm uzmanlar bölgede yaşayan organizasyonsuzluğa ve hijyen problemlerine değindi. 

Tezcan Karakuş Candan “Her bölgede iki gün, üç gün boyunca herhangi bir çalışma olmadığı, herhangi bir arama kurtarma ekibinin gelmediği, iktidarın orada olmadığı her bölgede bize dile getirildi” derken Bülent Batuman, “Deprem anından başlayarak insanlara yardım ulaştırmak, kurtarma çalışmalarının yapılması, sıhhi ortamların organize edilmesi gibi konuların tamamında devlet kendi düşük kapasitesini bile daha da yok ettiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 


Bazı bölgelerde elektriğin olmadığını, bu sebeple özellikle akşamları güvenlik sorununun yaşandığını, hijyenin başlı başına bir problem olduğunu, Malatya’da suyun kahverengi aktığını, gelen yardımların organizasyonsuz şekilde dağıtıldığını söylediler. 

Candan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Osmaniye’deki iki katlı konağının karşısındaki binaların yıkıldığını, konak bahçesinin depremzedelere açılmadığını hatırlattı. 

"Bölgedeki tarihi eserler talan edilmiş durumda"

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Candan’ın değindiği diğer bir konu da tarihi eserlerdi. 

“Hatay diye bir kent yok artık. Yürüdüğünüz her sokakta ilk artçıda yıkılacak ağır hasarlı binalar ve enkazlar var” diyen Candan, Hatay’ın çok kültürlülüğü ile birlikte gelecek kuşaklara taşınmasının herkesin sorumluluğu olduğunu vurguladı. 

Candan’ın iddiasına göre afet bölgelerindeki tarihi eserler talan edilmiş durumda. 

Candan, “Tabii ki kimse, bu kadar can kaybı içerisinde bunları koruyacak durumda değil. Hatay’da da, Adıyaman’da da, Malatya’da da, Gaziantep’te de gördüğümüz tarihi eserlerde çok büyük tahribat oluştuğu” ifadelerini kullandı. 
 

Habib-i Neccar Camisi
Antakya’daki Habib-i Neccar Camisi'nin ilk ve son hali


Candan’ın bahsettiği eserlerden biri Antakya’daki Habib-i Neccar Camisi. 

Anadolu’nun ilk camisi olan bu yer, 1385 yaşındaydı. 

Caminin kubbesinin, kemerlerinin çöktüğünü aktaran Candan, her parçanın çok kıymetli olduğunu, şu anda sahipsiz bırakıldığını söyledi. 

Adıyaman’daki Ulu Cami enkazı üzerinde kepçelerin çalıştığını belirten Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı, “Bina deyip geçmeyelim. Burada bizim anılarımız var. Geçmişimiz, kültürümüz var. Bütün bunlar gelecek kuşaklara taşınacak ki ezan sesleriyle çan sesleri birbirine karıştığı çok kültürü yaşatalım” dedi. 
 

Adıyaman Ulu Camii Reuters
Adıyaman’daki Ulu Cami'nin 1863 tarihinde yapıldığı tahmin ediliyor/ Fotoğraf: Reuters

 

Candan’ın açıklamasına göre Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu alanlarda önlem almalıydı. Çevresinde uyarı levhaları konulmalıydı. 

“Biz bunu söyleyince Bakanlık’tan bizi arayıp ‘Yetişmeye çalışıyoruz, tabela koyacağız’ diyorlar. Ama başka bir yere gidiyoruz, Maraş Ulu Camii’de de durumun aynı olduğunu görüyoruz” dedi. 

"Yanlış seçtiğiniz yerleşim yerlerinde bir yıl içinde bina yükseltemezsiniz"

“Kahramanmaraş merkezi diye bir şey yok artık” diyen Candan, “yalnızca 1999 öncesi yapıların yıkıldığı” iddiasının doğru olmadığını söyledi ve 2002 sonrası yapılaşmayı bugün ile kıyaslayan uydu görüntülerini hatırlattı. 

Candan, Erdoğan’ın “Bir yıl içerisinde inşallah bu yıkılan binaları yeniden elimizdeki tip projelerle inşa edecek, sahiplerine teslim edeceğiz. Çadırlarda kalmayan, kalmak istemeyen vatandaşlarımıza da kira bedelini ödemek suretiyle konutlara geçmelerini sağlayacağız” açıklamasına da şöyle yanıt verdi: 
 

“Bir yıl içerisinde yeniden ayağa kaldıracağız” diyorlar. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Siz yerleşim yerlerini yanlış seçmişsiniz, zemin sıvılaşması olan yerleri seçmişsiniz. Bataklık alanları seçmişsiniz. Fay hatlarının olduğu yerleri yerleşime açmışsınız. Bir yıl içerisinde buralarda bina yükseltemezsiniz. Zaten bütün yanlışlık buradan çıkıyor. 

Bu ülke size 21 yıl verdi. Deprem vergileri topladınız, kentsel dönüşüm kanunları, yönetmelikler çıkardınız. Bunların hiçbirini uygulamadınız. 

Dolayısıyla bu planların tamamının iptal edilmesi, bilimsel verilerle yeni planlama sürecinin yapılması gerekiyor. 


"Malatya’da 200 bin metrekare alanda bir konteynır kent kurulacak"

Geçici barınma için kurulan çadırlarda da sorunlar olduğunu aktaran Tezcan Karakuş Candan, çadırların hepsinin dip dibe sıralanması nedeniyle soba yanan bu yerlerde yangın ve salgın tehlikesinin olduğunu vurguladı. 

Malatya’da 200 bin metrekare alanda bir konteynır kent kurulacağını söyleyen Candan, 18-19 Şubat’ta Oda bünyesinde bir atölye oluşturulacağını, bu atölyede görev yapmak isteyen mimarların ve konuyla ilgili kişileri beklediklerini aktardı. 

Candan, “Pazartesi günü bunların plan ve projelerini bölgeye göndereceğiz. 5 bin kişinin barınacağı bir konteynır kent kurulacak” dedi. 
 

çadır
Afet bölgesindeki çadırların bitişik şekilde kurulması da sosyal medyada çok tepki almıştı/ Fotoğraf: Twitter


"Özellikle büyük kentlerdeki teknik becceri, organize şekilde bu bölgelere dağıtılmalı"

Independent Türkçe’nin 1999 sonrası mimarlık fakültelerinin konteynır kent projelerine ne olduğunu sorması üzerine Bülent Batuman, “Afet sonrası barınmalarla ilgili çok çalışma var. Ancak bunların her bölgeye uygun şekilde projelendirilmesi gerekiyor” dedi: 
 

Üniversiteler, gönüllü birimlerle bazen AFAD’la, bazen belediyelerle iletişim kurmaya başladılar. Hazır projeler uygulamak gibi değil ama birtakım kitapçıklar var. Hangi prensipler doğrultusunda geçici yerler inşa edilmesi konusunda. 

Önüne gelen “Malatyadan talep geldi Malatyadan çalışacağız” dememesi gerekiyor. Ne olursa olsun bir ağ kurulmalı. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerdeki teknik becerinin oraya planlanıp dağıtması gerekiyor. Birileri Malatya çalışıyorsa diğerleri Adıyaman çalışsın. Herkes Hatay çalışmasın. Geçici yerleşimler için de bu geçerli. 


"'Bütün kenti taşıyabilir miyiz?'in bile konuşulması lazım"

"Çok basit bir çadır grubunun planlanmasında bile ciddi sıkıntılar var” diyen Batuman, geçici yerleşimlerin bile en az 1-2 yıl yerlerinde kalacağını hatırlattı. 

“Belli bir kalıcılığı olan geçici konutlar üretmemiz gerekiyor” diyen Batuman’a göre iktidar, kalıcı konut üretimine, geçici konut üretir gibi yaklaşıyor.

“Yapı üretimini ciddi anlamda ele alıp daha sonra ‘Bu kentleri ne yapacağız?’ı tartışmamız gerekiyor” diyen Batuman şöyle devam etti: 
 

Antakya’da öyle bir yıkım var ki Beyrut’un savaş dönemi sokakları gibi. Ayakta duran yapıların bile çok büyük bir kısmı ağır hasarlı. 

Yeniden inşa etmek yerine, “eski kent böyle bir şeydi” demek için bir müze kente mi dönüştürmek lazım, başka bir merkez mi inşa etmemiz lazım, bunları bile düşünmemiz lazım. 

Düzce’de yaşanan örneğe baktığımız zaman “Burası uygun değil yeni kent inşa ediyoruz” dendi. Ama mülkiyet ilişkileri aynen korunduğu için aradan zaman geçtikten sonra aynı arsalara aynı parsellere yeniden inşaat yapıldı. Düzce’yi bir deprem daha vurursa yine buralar yıkılacak. Antakya’da, Maraş il merkezinde aynı hataya düşmememiz gerekiyor. 

“Bütün kenti taşıyabilir miyiz?”. Bu tabii ki problemli. Ancak mülkiyet ilişkilerine radikal çözümler üretilmeli. Bu bir kişinin ağzından çıkacak sözle olacak şey değil. 

Bir yılda inşa edicez açıklaması insanda söyleyecek söz bırakmıyor. Ciddiyetle, bilimin ışığında yaklaşılmalı. Bazı konularda acele etmemiz bazı konularda acele etmemiz gerekiyor aynı hatalara düşmemek için. 

 

Antakya AFP deprem
Antakya. Fotoğraf: AFP


"'Eviniz sağlıklıdır' raporu için 70 bin lira isteyen firmalar var"

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Genel Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın değindiği diğer bir nokta ise cezalandırmalar ve bürokratik hatalardı. 

Yapı denetim süreçlerinin kamunun elinden alınıp özel firmalara verildiğini, meslek örgütlerinin denetim süreçleri dışına çıkartıldığını hatırlatan Candan, “AOÇ’de ormanlık araziye kaçak saray yapmak kentsel dönüşüm uygulamış, arkeolojik alanlara kentsel dönüşüm uygulamış bir iktidar var karşımızda” dedi ve ekledi:
 

İktidar yine üzerindeki sorumlulukları atarak, müteahhitler ve meslek insanları üzerinden bir cezalandırma süreci işletmeye çalışıyor. Oysa bir bütün olarak sistem çökmüş durumda. Yanlış kararları veren iktidardır. Hiçbir yetkili istifa etmedi. 

Merkezi yönetimden yerel yönetimlere, yapı denetiminden mimarına kadar herkes sorumlu. Etik değer diye bir şey kalmadı. Bir bütün olarak sistem çöktü.

Deprem fırsatçıları da yine iş başında. Kiralar almış başını gidiyor. Adana’da “eviniz sağlıklıdır” diye  17 bin liradan 70 bin liraya kadar firmalar çıkmış durumda. Biz ne zaman böyle bir ülke olduk?


"Meslek örgütlerine sormadan ev satın almayın"

Candan’ın önerisine göre enkazlar kaldırılırken, toplumsal bilincin yaratılması için, her kentte bazı örneklerin, o kentin anıtı gibi kalması gerekli. 

“Öyle lale anıtı, kayısı anıtı değil. Bunların anıtlaştırılması gerek” diyen Candan, “Fay hattı bir sınır çizdi, o hattı belirgin hale getirmek gerekiyor” ifadesini kullandı. 

Meslek örgütlerinin bir rant kavgası ya da beklentisi olmadığını vurgulayan Mimar, “Hepimiz zaten kelle koltukta mücadele ediyoruz. Halkımızdan ricam, meslek örgütlerine sormadan herhangi bir yerden konut almamaları” dedi ve ekledi: 
 

Ankara, dördüncü deprem bölgesi. Burası depremin en son olacağı yer. Herkes evim depreme dayanıklı mı diye bize soruyor. Telefonlarımız susmuyor. 

Halkımız yaşadıkları her sorunda bizi arasınlar. Çünkü artık insanların güveneceği yerler kalmadı. Telefonlarımız 7/24 açık. Çünkü onlara doğru bilgi verilmiyor. Yerel yönetim başka bir şey bakanlık başka bir şey söylüyor. Hepsi bir hesap yaparak. Meslek örgütlerinin halkın yanında olmaktan başka hesabı yok. 


“Herkes her şeyi biliyordu” diyen Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı kitabından bir örnek vererek tamamladı sözlerini: Cinayetin işleneceğini herkesin biliyordu, engel olmak için hiç kimse bir şey yapmadı. 

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU