Gazeteci Dağıstanlı'dan edebiyat tarihinden anekdotlar: "Siyasi ortamda yazar kişiliklerini de görüyoruz"

Dağıstanlı'ya göre Anekdotlar'a bakınca özellikle Ahmet Haşim'in "çok çok renkli bir kişilik olduğu" açıkça görülüyor

Dağıstanlı,  tanınmış yazarların hayatlarına odaklanmasını sağlayan serüveni anlattı (Kolaj: Independent Türkçe)

Son dönemde özellikle medyada dil kullanımı üzerine Diken'de yazdığı yazılarla genç meslektaşlarına rehberlik eden usta gazeteci Mustafa Alp Dağıstanlı, bu kez edebiyat tarihiyle ilgili bir çalışmayı literatüre kazandırdı.

Abdülhak Hamit Tarhan'dan Aziz Nesin'e Türk Edebiyatının en tanınmış isimlerinin hayatlarına mercek tutan yeni kitabı Anekdotlar, Kolektif Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı.

Toplamda 115 yazarın hayatına dair 608 anekdotun yer aldığı kitap, edebiyat meraklıları için zengin bir kaynak niteliğinde.

Kitabın yazım süreci ve ilham kaynakları üzerine konuştuğumuz Dağıstanlı, bu fikrin aslında 10 yıl önce ortaya çıktığını söylüyor.

İlk olarak biraz sizden bahsedelim. Mustafa Alp Dağıstanlı'yı biraz anlatır mısınız bize?

1960 doğumluyum. Uluslararası ilişkiler okudum. Birçok gazete, dergi, TV kanalında, internet sitesinde çalıştım; editör olarak, muhabir olarak, yazar olarak. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinde dersler verdim. İki kitabım daha var. 2014 başında çıkardığım 5Ne1Kim?, Medyanın Mutfağından Sansür-Otosansür Hikayeleri (bu kitabı şuradan bedava indirip okuyabilirsiniz: https://5ne1kim.wordpress.com/5ne1kim-kitap/) ve 2016'da çıkan Bildiğin Gibi Değil - Osmanlı.

Yeni kitabınızın ortaya çıkış sürecine gelelim. Böyle bir çalışma aklınıza nereden geldi?

Bu kitap fikri on yıl kadar önce, daha biraz daha eski, aklıma gelmişti. O sıra NTV Yayınlarında çalışıyordum. Bir arkadaşıma önermiştim, yazarsa basacağımızı söylemiştim. Sonra kaldı öyle. Şimdilik adına "Nasıl Yazmalı?" dediğim bir kitap için çalışıyordum. Yazarlarımızdan iyi, güzel örneklerle yazı yazmayı anlatan bir kitap. Dolayısıyla bu güzel örnekleri saptamak, seçmek için bol bol okuyordum. Anekdotlar fikri tekrar parladı kafamda. Okuduklarımda anekdotlara rastlayıp duruyordum çünkü. Böylece anekdotları da not etmeye başladım... Bayağı birikince bu kitaba öncelik verdim işte. 

Kitapta irili ufaklı çok sayıda anekdot var. Haliyle bir o kadar da kabarık bir kaynakça... 150 kadar kitaptan yararlandığınızı belirtmişsiniz. Yazım süreci zorlu muydu? Özellikle de pandemi sürecine denk geldiği düşünülürse.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Aslında kitaptakinden daha çok anekdot yazdım, 100 kadar fazla. Bazılarını ben eledim, bazılarını da yayıneviyle beraber eledik. Maliyet önemli bir etkendi bu elemede. Bazı benzer anekdotlar da vardı, ayıkladık. Bir de saptayıp yazmadıklarım var, belki sonra ikinci bir kitap olabilir diye, çünkü okunacak, ortaya çıkarılacak daha çok anekdot var, rahat rahat ikinci bir kitap yapılabilir.

Yazmakta hiç zorlanmadım. Gördüğün gibi karmaşık metinler değil anekdotlar. Kiminin hikayesi kendindeydi zaten, kimilerini hikaye etmek gerekti…

Pandemi tedbirleri kütüphaneye gidip eski gazeteleri, dergileri karıştırmamı engelledi tabii. Yine de elimdeki bazı dergilere baktım, internetten ulaşılabilen kimi gazetelere de gözattım, ama bunlar kapsamlı çalışmalar olmadı. Asıl kaynağım kitaplardı.

Yabancı edebiyatlar için de hazırlanmış bu tür kitaplar var mı? Mesela dilimize çevrilmeyi bekleyen Fransız edebiyatından anekdotlar bulunabilir mi?

Yabancı edebiyatlar için anekdotlar var. İngiliz edebiyatından anekdotlar kitabı var mesela bende, yıllar önce okumuştum. Çok hoşuma gitmişti. Lord Byron'ın Çanakkale Boğazını yüzerek geçtiğini orada okumuştum mesela... Altı kilometre yüzüp 65 dakikada karşı kıyıya varmış.

Kitabınızdaki anekdotlar şairlerin ve yazarların yer yer romantik ilişkilerini, yer yer de girdikleri edebi ve siyasi tartışmaları içeriyor. Bu çok yönlü hikâyeler, edebiyatımıza ne katıyor veya ona dair ne anlatıyor sizce?

Bunlar yazarlarımızın kimi kişilik özelliklerini gösteriyor tabii, ama döneme dair izler, bilgiler de taşıyor. Gönül ilişkileri her zaman biriciktir, ama özellikle erken cumhuriyet dönemi diyebileceğimiz zamanın yazarlarında, pek çoğunda, kadınlarla ilişkiler çok sorunlu görünüyor. O kadar ki, bu konu bence araştırılmayı, ayrı bir kitabı hak ediyor. Bu dediğimin en bariz örneği, Peyami Safa'yla bir garson kız arasında geçen diyalog. Peyami düpedüz sarkıntılık eder, hatta saldırıya varan bir taciz. Kadın, "Neden hiç beğenilmeyi, arzu edilmeyi düşünmüyorsunuz?!" diye çıkışır.

Siyasi tartışmalar da dönemin ruhunu yansıtan cinsten. Nazizmin yükselişini, buna paralel olarak Türkiye'deki taraftarlarını, siyasi görüşlerin yarattığı ayrışmaları izlemek mümkün bu tartışmalarda, mesela. Tabii, bu siyasi ortamlar içinde yazarlarımızın kişiliklerini de görebiliyoruz. İşte mesela Yahya Kemal'in, oğlu Nazım Hikmet'in hapisten çıkarılması için imza toplayan Celile Hanımı, bir zamanlar evlenmeyi düşündüğü kadını, görmezden gelmesi iyi örnek işte...

Peki ya okurlara ne katıyor yazarların hayatlarından parçalar?

Okur, herhalde, yazarlarını biraz daha yakından görmüş oluyor, tanımış oluyor anekdotlarla. Bazan okurda hayal kırıklığına yol açabilir tabii bu yakından görüş, yazarın gündelik hayatına  göz atış. Ama n'apacaksın işte... Ne olursa olsun bir zenginlik gibi görünüyor bana, okur açısından.

Kitabınız öğrencilerin edebiyata ilgisini artırması için de önemli bir kaynak olabilir mi sizce?

Edebiyatla edebiyatçı, şairle şiiri, romancıyla romanı özdeş değil, olmayabiliyor. Yani mesela çok sevdiğimiz şiirlerin şairinde sevecek şey bulamadığımız olur, olabilir. Kendimize hiç yakın bulmayabiliriz onu. Yahya Kemal'i ele alalım yine, neredeyse herkes için büyük şair, ama birçok kimse için büyük bir kişilik hiç değil. Ama olsun, öğrencilerin ilgisini çeker anekdotlar, yazarların yaşantıları, şakaları, kavgaları, kimi kişilik özellikleri. Kişiliğini ilginç, yakın, sevimli bulduğumuz yazarların eserlerini okumak da isteyebiliriz. İki yönlü işler yani merak: sevdiğimiz bir romanın, şiirin yazarını merak edebileceğimiz gibi, hayat içindeki duruşunu sevdiğimiz bir yazarın eserlerini de merak ederiz. Merakı tetikleyen her şey iyidir.

 

anekdotlar.jpg
Kitabın ilk baskısı Nisan 2022'de rafa çıktı (Independent Türkçe)

 

Anekdotlarını yazarken en çok keyif aldığınız, en çok güldüğünüz veya düşündüğünüz yazar/şair hangisiydi?

Çok var tabii, ama Ahmet Haşim'in çok çok renkli bir kişilik olduğu çok belli, en azından bir sohbetine katılmış olmak çok zevkli olurdu. Onu tanıyan herkes, konuşmasının, zekasının parlaklığını, kafasının başka türlü çalışmasını yansıtan konuşmasanın tanımlanamayacak inceliklerle, nüktelerle bezeli olduğunu ballandıra ballandıra anlatır. Misafirlerine yemeleri için toprak ikram eden, "Evime canlı giren tavuk kendi kendine ölmeye mahkumdur" diyen, kavgacı ama yufka yürekli bir insan... Şimdi burdan da bir selam göndermek isterim ona.

Soruyu bir de diğer yönden sorayım. En akılda kalıcı anekdot hangisi size?

Çok var galiba, hepsini saysam çok yer tutar. Takdir edersin ki, bütün anekdotları aklımda tutmam mümkün değil, ama aklımda yer edenler de az değil. Melih Cevdet'in atının dönüp bakmasını nasıl unutabilirim? Halet Çambel'in hoop diye Necip Fazıl'ı omuzuna alıp silkelemesini? Kafaları kıyak Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet'in bir meyhanede rastladıkları Recep Peker'i ille de öpmek istemelerini...

Bugün edebiyat ortamını, araştırmalarınızda edindiğiniz bilgiler doğrultusunda geçmişin edebiyat ortamıyla karşılaştırdığınızda ne görüyorsunuz?

Eski edebiyat ortamını daha iyi biliyorum, onun içine girmek, bir bakıma daha kolay. Bugünün edebiyat ortamı çok daha dağınık, belki geniş, eski edebiyat ortamlarına göre galiba. Eskiden edebiyatçılar daha çok aynı havayı soluyor. Siyasi farklılıklarla ortamlar da farklılaşıyor ama yine de yakınlıklar var, dirsek teması var, kavga var, kavga da bir ilişki biçimi. Zaten dergiler var, bunların etrafında biraraya geliyorlar, kahvelerde, meyhanelerde buluşuluyor... Bazı dergiler var tabii yine, ama eski dergilerin tapsayıcılığını, bir bakıma "yuva" işlevini görmüyor herhalde çoğu. Fiziki yakınlıklar da azaldı belki, internet marifetiyle belki daha çok ve sık ilişki kuruluyor. Bugün bunlar azaldı sanırım, ben bir edebiyat ortamı içinde olmadığım için fazla ileri de gitmeyeyim. Sen en iyisi bu soruyu edebiyatçılara sorup bir manzara çiz bize. Nasıl bir edebiyat ortamı var, ne kadar canlı, nasıl buluşuluyor görüşülüyor, birkaç kişilik öbekler mi, içiçe geçmiş gruplar ortamlar mı...?

Ufukta yeni projeler var mı?

Evet, ta başta söylediğim "Nasıl Yazmalı?"yı yazacağım. Zaten birkaç bölümünü yazmıştım. Bilmem ki ne zaman biter? Çok da uzun sürmez herhalde. Bir başka kitabın daha peşine düşmek üzereyim, ama şimdi pek çiğ, söz etmeyeyim.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU