Biden ve 'mazoşist çivi'

Havuç sadece dişi keskinleştirmek için yeniyorsa ve sopa, rejim yöneticileri değil de sıradan halkı dövmek için kullanılıyorsa çözüm nedir, ne yapmak gerekir?

Fotoğraf: AFP

İran halkının normal yaşamına dönmesine nasıl yardımcı olabiliriz?

Bu soruyu Japon bir arkadaşım bana 2019'da, Londra'daki bir İran restoranında yemek yerken sordu.

İlk başlarda bu soruyu öylesine, sohbeti uzatmak adına sorulmuş olarak algıladım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şimdi aradan üç yıl geçtikten sonra bunun laf olsun diye sorulmadığını, bu arkadaşımın, Japonya Başbakanı Abe Şinzo'nun Tahran ziyareti sırasında iktidardaki mollaları İran'normal hayata' döndürmeye ikna etmek için kullanması gereken argümanlarla ilgilenen az sayıda kişiden biri olduğunu öğrendim.

Bu tür karşılaşmaları ileride yazarsam diye notlar almaya özen gösteririm. Bu alışkanlığım üzere o akşamki konuşmalara dair de bazı düşünceleri kayda geçirmişim.

Notlar şöyle başlıyor:

Tahran'da mevcut rejim devam ettiği sürece ne sizin ne de bir başkasının İran halkının normal yaşama dönmesine yardımcı olması mümkün değildir.

Yönetmek için ilahi yetkiye sahip olduğunu iddia eden ve iktidarda kalmak için herhangi bir ahlaki sınır tanımadan ne gerekiyorsa yapmaya hazır olan acımasız zalim bir rejimin pençesi altında olan halk, tabiatıyla istikrarsız bir halktır ve dışarıdan iyi niyetli hiçbir kişi veya kuruluştan yardım isteyemez.

İran'ın ekonomisini iyileştirmesine yardım ederseniz, elde edilecek gelirin büyük kısmı baskıcı aygıtın güçlendirilmesine harcanacak, halka ise sus payı olarak kırıntılar verilecektir.

Aynı zamanda rejimin propaganda makinesi, kötü yabancıların 'devrimsel coşkunun' karşısında boyun eğmek zorunda kaldığını ve bu nedenle tavizler verdiklerini, 'kibir güçlerinin' yeni İslami güçlerin darbeleri altında ezildiğini yayacaktır.

İslami devrimin tüm dünyaya dağılacağını ve Japon halkının Şii mezhebine gireceğini öne süreceklerdir. Üstelik diyeceklerdir ki 'bu kötü yabancıların' bize sundukları şeyler, İran'dan çaldıklarının sadece bir kısmıdır.

Düşmana daha fazla direnirsek, daha fazla taviz vermek zorunda kalacaklardır.


Rejim içindeki 'rasyonel kesim' ile bir anlaşma yaparsanız, bu kesimin muhalifleri anlaşmayı bozmak için ellerinden geleni yapacaktır.

Akılcı addettiğiniz kesimle normalleşmeye her yaklaştığınızda, diğer fraksiyonların vatandaşlarınızı rehin aldığını, şehirlerinize bomba yerleştirdiğini veya anlaşmaları bozmak için diplomatik misyonlarınıza bombalar yerleştirdiğini fark etmediniz mi?

Son 40 yılda, 20'den fazla ülke Tahran mollalarıyla türlü yollarla uzlaşma çabası gösterdi.

Almanya bir zamanlar İran'a 'en çok kayrılan ülke statüsü' sağladı. Fransa, Tahran'a istisnai ticari garantiler sundu.

ABD hükümeti, İslam'a karşı yaptığı 'hatalar' için özür diledi. ABD Başkanı George W. Bush, Tahran'dan gelen elçilerle gizli toplantılar yaptı ve 'iyi niyetin ancak iyi niyetle doğabileceğini' vurguladı.

Başkan Barack Obama 'İran halkına yardım etmek için' 1,7 milyar dolar nakit ödeme yaptı ancak para tamamen rejim yöneticilerine gitti.

Ne zaman iyi niyet sergilense birileri rehin olarak alınıyordu. Kötü yabancı güçlere karşı iftira kampanyaları aralıksız bir şekilde sürdürüldü.

Yabancı güçler iyi niyetlerle ne sunarlarsa sunsunlar, bunlar İran halkına değil rejime gidecektir.

Birleşik Krallık Veliaht Prensi Prens Charles, Ürdün Kraliçesi Ranya ve ABD Başkanı George W. Bush'un İran'ın güneydoğusundaki Bem kentindeki depremden etkilenenlere yardım için devasa bir bağış kampanyası düzenlediğini hatırlıyor musunuz?

Depremden etkilenenler bu yardımların kırıntısına dahi ulaşamadılar. Humeyni propagandası, 'kötü yabancıların' insani yardımları, casusluk faaliyetleri ve İran halkını Hristiyanlık gibi 'tahrif edilmiş' dinlere sokmak için bir kılıf olarak kullandığını iddia etti.
 


Peki, yardım sağlamak işe yaramazsa, değişimin yolu olarak zarar vermeye ne dersiniz?

Hayır, bu da işe yaramaz. Rejimi devirmeye yaramayan darbeler ancak halkı olumsuz etkileyecektir.

Irak'la yapılan sekiz yıllık savaş rejimin yıkılmasına neden olmadı ancak bir milyondan fazla vatandaşın hayatına mal oldu. Dört İran eyaletinin yok edilmesine ve 3,5 milyon insanın yerinden edilmesine yol açtı.

Nisan 1988'de ABD Donanması ile İran Donanması arasında 18 saat süren bir çatışma yaşandı. İran donanması avlanan balık gibi zaaf sergilese de rejim bu çatışmayı, İran tarihindeki en büyük 'deniz zaferi' olarak sundu ve Amerikalıların 'kutsal İslam sularından' kovulduğunu iddia etti.

İran yolcu uçağının kazara düşürülmesi ise mollaların propaganda araçları tarafından, halkı galeyana getirmek ve yabancı düşmanlığını açığa vurmakta kullanıldı.

Dini Lider Ali Hamaney rejiminin doğası hakkında fazla konuşmayı sevmez, bazen sahte bir meydan okumayla dudaklarını yalayarak 'asla normal olmayacağız' der.

Hamaney otobiyografilerinin birinde, en sevdiği şiirin, merhum İranlı şair Muhammed Taki Bahar'a ait olan şu dizeler olduğunu söylüyor:

Çivinin dayanıklılığı ve kararlılığı, insanlığa ibret olmayı hak ediyor
Ne zaman parçalamaya çalışsalar kafasını, yerinde kalır ve daha kararlıca yerleşir.


Hamaney'i, insanın çividen farklı olduğuna ikna etmeye çalışmak boşunadır.

Üstelik bu 'teslim olmuş mazoşist çivi', kafasına vuran kişinin, onun için uygun gördüğü yerde kararlıca sabitlendiğini bilmelidir.

Havuç sadece dişi keskinleştirmek için yeniyorsa ve sopa, rejim yöneticileri değil de sıradan halkı dövmek için kullanılıyorsa çözüm nedir, ne yapmak gerekir?

Bu sorunun yanıtlarından biri; hiçbir şey yapılmaması, kötü davranışlarının sonuçlarına katlanmalarına ve çelişkilerinin çukurunda çürümelerine izin verilmesidir.

Sonsuz havuçla beslenen ve sayısız dikenleriyle, kendi çelişkilerinin ağırlığı altında çökene kadar rotasını değiştiremeyen Sovyetler Birliği'nin başına gelen budur.

Ancak bu soruya cevap vermekten kaçmak anlamına gelir. Belki de Abe Şinzo'nun da soracağı bu sorunun asıl yanıtı; 'kimse bilmiyor' olmalıdır.

Sadece Fransızlar, kartezyen olmaları nedeniyle (Descartes'ın felsefesinin takipçileri) bir soru varsa en az bir yanıt olması gerektiğine inanırlar.

Bazen var olmayan soruların dahi yanıtları olabilir denir.

Merhum Abe Şinzo, barış arabulucusu olarak Tahran'a gitmişti. Küçük düşürüldü ve eli boş olarak evine dönmesi söylendi.

Başkan Joe Biden ya da yönetimindekilerin, 'normalleşmemeyi doğal' sayan bir kaya ile normalleşebileceklerini düşünmeleri enteresandır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU