ABD: Düzenin mahkumlarının gardiyanlarına karşı ayaklanması

Bugün ABD'yi, Amerikan düzeninin gardiyanları ile mahkumları arasında kaçınılmaz olarak yaklaşan kanlı çatışmadan kim kurtarabilir?

Fotoğraf: Brendan Smialowski/AFP

Başkan Biden, Associated Press'e verdiği son röportajda yıllarca süren siyasi bölünme ve pandemiden sonra "Amerikalılar gerçekten hayal kırıklığı içinde" dedi.

ABD Yüksek Mahkemesi'nin kürtaj yasasını iptal etme kararı ise, iç çatışma ve birliğin dağılması çağrılarının temsil ettiği, daha kötüsü henüz gerçekleşmese de Amerikalıları krizler düzeyinden çatışmalar döngüsüne taşıdı.

İç savaş ya da dağılma olasılığına inanmayanlar, Cumhuriyetçi Parti içinde Teksas'ın ayrılması çağrısında bulunan seslere kulak verebilir.

ABD, ciddiyetine rağmen enflasyonu, çirkinliğine rağmen bunalımı ve "Kovid" pandemisinin sonuçlarını aşan vahim bir kriz içinde mi?


Amerikan krizinin aştığı kırmızı çizgiler olduğuna kuşku yok.

Büyük Amerikan tarihçisi Howard Zinn'in, düzenin gardiyanları olarak adlandırdığı, ülke nüfusunun yüzde 1'ini geçmeyen WASP yani beyaz Anglo-Sakson Protestanlar ile Amerikan nüfusunun yaklaşık yüzde 99'unu oluşturan düzenin mahkumları arasındaki kontak noktasının alev almaya hazır olduğu kesin.

Bugün ABD, mevcut ve gelmekte olan korkunç bir tehlikeyi haber verecek biçimde ideolojik bir çekişme ve dogmatik çatışma içinde görünüyor.

Korkuları artıran nokta, üç Amerikan otoritesinin tektonik yapısındaki çelişki.

İlk olarak, muhafazakâr sağcı bir karakterin hâkim olduğu ve yakında maksimum düzeyde sertliğe dönüşebilecek bir eğilime sahip Yüksek Mahkeme görüyoruz.

İkinci otorite olan Kongrede, çoğunluk sol eğilimli. Bırakın dış sahneyi, iç sahneyi yönetecek yaratıcı bir güce sahip olmayan üçüncü otorite Beyaz Saray ise iki tarafa da meyilli.

ABD'nin sabah ve akşam bir kurtarıcı dilemesinin nedeni de bu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD'nin popüler tarihine ilişkin görüşünde Howard Zinn, uzun tarih boyunca yüzde 99 ile 1 arasındaki düşmanlığın derinliğini sürdürdüğünü söyler.

Kurucu babalardan bugüne kadar ABD hükümetleri ve onlarla müttefik zengin seçkinler bu düşmanlığın yaşanmasını engellemeye çalıştılar.

Bundan en çok korkanlardan biri, Amerika'nın dördüncü başkanı James Madison (1809-1817) idi.

Madison aralarındaki ayrılık gerçekleşmeden önce -ki bu bizzat Amerikalıların saflarını bölmüştü- Cumhuriyetçi Demokrat Parti'ye mensuptu.

Yeni anayasanın bu bölünmeyi kontrol edebilmesi en büyük umuduydu ve bu nedenle kendisi ile arkadaşları, yeni hükümeti herkesin yanında gibi göstermek için anayasanın giriş kısmına "Biz halk..." türü ifadeler koydular.

Madison, bu hayalin gerçek olarak kabul edileceğini ve iç huzuru sağlayacağını umuyordu.

Madison'dan yaklaşık 200 yıl sonra bugün, gerilim bir kez daha tırmanıyor.

Bayrağın etrafında toplanma, tepenin üstündeki demokrasi, ulusal savunmanın gereklilikleri, ulusal çıkarların ve iç güvenliğin korunması gibi tüm sözlü semboller Amerikan toplumsal oluşumundaki yapısal kusuru iyileştirmeyi başaramıyor...

Peki, neden?

Cevap iki yönlü olabilir.

Birinci yön, Amerikan devletinin hem açık hem de gizli araçlarına bağlı ve her ikisi de neredeyse başarısızlığını deklare ediyor.

George Orwell'in başyapıtı "1984"te, toplum üyelerini televizyon ekranlarıyla kontrol eden Büyük Birader aracılığıyla öngördüğü Amerikan derin devleti artık etkili değil.

Sosyal medya artık farklı bir farkındalık oluşturabiliyor ve düzenin mahkumları arasında gardiyanlarının kontrolünde olmayan grupların ortaya çıkmasını ve yükselmesini sağlıyor.

İngiliz yazar ve filozof Aldous Huxley'in romanında olduğu gibi toplumu ayırmak ve kontrol etmek için biyoteknolojiyi kullanan devlet, Francis Fukayama'nın çevresel çöküş ve virüslerin merkez sahneden çıkması adını verdiği değişiklik başta olmak üzere, son on yılların değişiklikleriyle yüzleşmeyi başaramadı.

ABD acaba distopya aşamasına, yani yozlaşmış şehir aşamasına mı yaklaştı?

2024 başkanlık seçimlerinin bir provası olan Kongre ara seçimlerine dört ay kala yapılan son kamuoyu yoklamalarını takip edenler, tüm tahminlerin Demokratlar için açık bir yenilgiye, Cumhuriyetçiler için büyük bir zafere işaret ettiğini göreceklerdir.

İki partinin geleneksel sembollerine karşı itirazın giderek arttığını ve yüksek düzeylere eriştiğini fark edeceklerdir.

Kendisinin ve ekibinin bir kısmının bir sonraki başkanlık seçimlerinde yeniden aday olmaktan bahsettiği Biden, Demokrat Parti içinde bu sembollerden birini temsil ediyor.
 


Cumhuriyetçi Parti içinde ise Trump, yeniden partinin yüzü olarak geri dönebilir.

Özellikle de eyalet seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin Kongre adaylarını destekleyerek, Batı literatüründe denildiği gibi "kral yapıcı" konumuna geldiği göz önüne alınırsa.

Peki, neden böyle?

Cevap oldukça açık;

Şehirlerin ölmek üzere olduğu ve ülkenin altyapısının çöktüğü bir zamanda, düzenin gardiyanları sağduyudan yoksun ve dizginlenemez bir şekilde yalnızca kâr elde etme ve sigorta şirketleri için gökdelenler inşa etme arzusuyla hareket ederken, düzenin mahkumları sınıfı kendini güvende hissetmiyor.

Bunun da ötesinde ABD, Artemis uzay programına yaklaşık 100 milyar dolar harcarken, bebekleri içecek süt, çocukları oyun alanları bulamıyorlar.

Acımasız kapitalizm, yoksul Amerikan sınıfı için hiçbir şey yapmamış görünüyor ve şu anda orta sınıfa karşı da benzer bir başarısızlık yaşamakla karşı karşıya.

Her geçen gün ve gittikçe ağırlaşan hem maddi hem de manevi sorunların gölgesinde, Amerikan halkı, Yüksek Mahkeme'nin yapısının ve yargıç atamalarının gözden geçirilmesi fikri gibi yalnızca yasal reform veya oyun kartlarının yeniden düzenlenmesini değil, aynı zamanda kimsenin çıtasını tahmin edemeyeceği radikal değişiklikler talep etmeye gittikçe daha hazır hale geliyor.


Zorluk ve kriz zamanlarında, Amerikalıların kendilerini kurtarmaya gelecek birini aramaları adettendir.

Kurtarıcıyı, devrim döneminde kurucu babalar, kölelik zamanında Lincoln, ekonomik kriz sırasında Roosevelt, Vietnam krizi ve Watergate skandalı zamanında Carter temsil etti.

Peki, bugün ABD'yi, Amerikan düzeninin gardiyanları ile mahkumları arasında kaçınılmaz olarak yaklaşan kanlı çatışmadan kim kurtarabilir?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU