Değerler yok olurken

Celal Korkut Yıldırım Independent Türkçe için yazdı

Hafta sonu insanlar için düşünsel ve fiziksel dinlenme zamanıdır. İnsanlar normal bir hayatın sürdüğü ülkelerde hafta içinin yoğun koşturmasının yorgunluğunu dinleyerek, dostlarıyla sohbet ederek ya da günü anlamlandıracak işleri yaparak atar.

Ben de normal insanlar gibi haberleri okurken Gezi Davası nedeniyle tutuklanan Mücella Yapıcı'nın sağlık hizmeti alırken yaşadıklarını gördüm.

Mücella Yapıcı, iki hekim ve bir diş hekiminden elleri kelepçeli olarak tedavi hizmeti almış. Yapılan bu uygulama deontolojik kurallara, etik değerlere ve Birleşmiş Milletler'in resmi belgesi olan İstanbul Protokolü'ne aykırı!

Hizmeti veren meslektaşlarımın ruh halleri ile duygu ve düşüncelerini bilemeyeceğim. Çalışma koşullarının iyi olmadığını, özellikle son yıllarda bu koşulların kötüleştiğini, bunun nedeninin hastalar değil de uygulanan sağlık politikaları olduğunu biliyorum.

Ancak sağlık hizmeti talebi olan her birey endişeli ve streslidir. Bu ruh hali içinde olan hastaya özenli davranılmalı. Hele bu hasta tutuklu biri ise daha da özenli olunmalı.

Mesleki yaşamım boyunca hekim dostlarıma söylediğim düstur şu olmuştur:

Size nasıl davranılmasını istiyorsanız hastaya da öyle davranın, kendinizi hastanın yerine koyun.

Sadece yapacağınız işe odaklanmayın, zaman zaman hastanın hissettiklerini gözlemleyin ve tedavinizi buna göre sürdürün.

Sevgili Mücella Yapıcı tüm naifliği ile mesleğin adabını, etik değerlerini ve uluslararası düzenlemeyi anlatmasına rağmen, hiçbir hekim söylediklerini dinlememiş.

Savaş esirine dahi yapılmaması gerekeni kendi vatandaşına reva görmek nasıl bir düşünce ve duygu halidir?

"Ben devlet memuruyum, amirlerimin emrini yerine getirmekle yükümlüyüm" demenin hiçbir karşılığı yoktur…

Tıbbi uygulamaya, mesleki değerlerle, ulusal ve uluslararası düzenlemelere aykırı talepte bulunanlara karşı insan ve hekim olarak "hayır" demeliyiz!

Ne oldu bize, büyük bir sevinç, onur ve kıvanç ile okuduğumuz Hipokrat Andı nerede kaldı?

Hipokrat Andı, deontolojik kurallar, etik değerler, İstanbul Protokolü, hepsi bir tarafa, merhamet duygularımız nasıl bu kadar kötüleşti?

Kuralların yok sayıldığı, insani ve mesleki değerlerin önemsenmediği; vicdanın körleştiği bir toplumun ve ülkenin geleceği karanlıktır.

Ekonomik sıkıntıları yokluk ve yoksunluk içinde yaşayarak atlatabilirsiniz ama mesleki ve toplumsal kötüleşmenin çıkışı yoktur. Bu adım adım bir yok oluştur.


Bu gidişin kimseye yararı yok. Bugün kazandığını düşünenler hem kendi geleceklerini hem de ülkenin geleceğini yok ettiklerini görmeli.

Siyasi körlük içinde olanlara karşı vicdanı olan herkes, özellikle de adalet ve sağlık çalışanları, mesleki ve insani sorumluluklarının gereğini yapmalı.

Sevgili hekim kardeşlerim bir gün geriye dönüp baktığımızda, dostlarımızla ya da torunlarımızla sohbet ettiğimizde, utanılacak anılarımız olmamalı!

İnsan ve hekim olmanın onurunu asla unutmadan, iktidarda hangi parti olursa olsun mesleğimizin gereğini yapmalıyız.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU