Davutoğlu: Finlandiya ve İsveç'in NATO üyelikleri, Türkiye'nin AB üyeliğini olumlu yönde etkilemesi sağlanmalı

"Kullanılan dil de, söylem de uygulanan yöntem de yanlıştır. Haklı olduğumuz bir konuda bizi açığa düşürmektedir"

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğu, parti genel merkezinde haftalık olağan bilgilendirme toplantısı düzenledi / Fotoğraf: Gelecek Partisi

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında dış politikadaki gelişmeleri değerlendirdi. İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusu ile ortaya çıkan kriz hakkında Türkiye'nin izlemesi gereke yol haritası hakkında önerilerde bulunan Davutoğlu, 10 maddelik bir öneri listesi de açıkladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Davutoğlu, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliği konusunda Türkiye'nin  vereceği onayın, Bosna Hersek'in NATO'ya üyeliği ve Türkiye'nin de Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyeliği konusunda olumlu bir etki yapması için fırsat olarak kullanılmasını önerdi.

Konuşmasına 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutlayarak başlayan Ahmet Davutoğlu, "Bundan 103 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışı ile yakılan İstiklal meşalemizin nesilden nesle aktarılarak geleceğe taşınacağı inancıyla bu meşalenin öncüsü şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum" dedi.

"Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeni kurulamadı"

Soğuk Savaş'ın sona ermesi sonrasında yeni dünya düzeni kurulacağı yönündeki iddialı ama temelsiz söylemlerden bugüne yeni bir dünya düzen kurulamadığını ve Soğuk Savaş döneminden intikal eden uluslararası sistem unsurlarının ciddi sarsıntılar geçirdiklerini dile getiren Davutoğlu, dünyanın bu depremlerin artçı şoklarının oluşturduğu bir kriz sarmalı ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Bu kriz sarmalını doğru değerlendirerek gelecek yıllara kendi iç ekonomi-politik düzenini doğru kurgulayan, dünyadaki genel trendleri doğru yorumlayarak stratejik bir bütünlük içinde hareket eden ülkelerin zamanla mevzi kazanırken, böylesi bir bütünlükten yoksun bir şekilde savruk tepkiler veren ve iç bünyelerinde gerilimler yaşayan ülkeler ciddi kayıplarla karşı karşıya kalacağını beliren Gelecek Partisi Genel Başkanı, "Böylesi son derece kritik bir sürece ülkemiz maalesef içerde kutuplaştırıcı bir siyaset dilini egemen kılan, ekonomi biliminin en temel doğruları ile savaşan ve yaptığı müdahalelerle adalet ilkesini örseleyen, dışarda ise keskin savrulmalar ve tutarsız politikalar ve söylemlerle sürekli itibar kaybeden bir iktidar ile girmektedir. İnsan haklarına dayalı demokratik ilkeler her geçen gün yıpranmakta, yolsuzluklar bir ur gibi ahlaki değerlerimizi tahrip etmekte, derinleşen yoksulluk intihar vakalarının her geçen gün tırmanmasına sebep olmaktadır" diye konuştu.

"Türkiye kaygılarında haklıdır"

Rusya-Ukrayna savaşının etkisi ile İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda yaşanan gelişmelerin dış politikadaki stratejik çerçeve eksikliğinin, günlük tepkisel yaklaşımların, fevri çıkışların ve devleti temsil eden kişi ve kurumlar arasındaki eşgüdüm zaaflarının tümünü yansıttığını öne süren Davutoğlu, ciddi terör tehditleri ile karşı karşıya bulunan Türkiye'nin bu konuda bütün ülkelerden işbirliği talep etmesini en doğal hakkı olduğunu ve bütün ülkelerin bu konuda işbirliği göstermesinin uluslararası bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.

Bu durumun şu anda NATO üyesi olan ülkeler dahil olmak üzere bütün ülkeler için de geçerli olduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

Ancak Türkiye'nin bu haklı talebi son dönemlerde sergilenen çelişkili tutumlarla ciddi şekilde zedelenmiştir. En ağır terör ve casusluk suçlamalarıyla tutuklanan Rahip Brunson'un Trump'ın "aptal olma" hakaretine kadar uzanan tehditleri ile serbest bırakılması, yine benzer suçlamalar ile tutuklanan Deniz Yücel'in Merkel'in talebi Almanya'ya gönderilmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ve FETÖ terör örgütünün destekçisi olarak suçlanan BAE ile kamuoyuna hiçbir izahat verilmeksizin en ileri ilişkiler kurulmuş olması ülkemizi terör iddialarının arkasında duramayan bir konuma düşürmüş ve itibarını ciddi şekilde zedelemiştir

"İşbirliğinde güvenilirlik, tehdit altında caydırıcılık"

Tutarsız ve ilkesiz yaklaşımların muhataplarda Türkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip bir ülkeyi yöneten kişileri ve iktidarı tehdit edildiğinde pozisyon değiştiren, adaleti araçsallaştırarak pazarlık konusu yapan, ekonomik menfaatler karşılığında her tür terör iddiasından vazgeçebilen bir ülke konumuna düşürdüğünü dile getiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kısa bir süre önce Finlandiya Cumhurbaşkanına Cumhurbaşkanına Finlandiya'nın üyeliğini destekleyeceğini söylemesine rağmen daha sonra yapılan kimi açıklamalar ve  devleti temsilen konuşan yetkililerin birbirleriyle ama en çok da Cumhurbaşkanı ile ters düşen ifadelerinin devlet ciddiyetine de, Türkiye'nin diplomasi geleneğine de, en temel iletişim ilkelerine de aykırı olduğunu ifade etti.

"Kullanılan dil de, söylem de uygulanan yöntem de yanlıştır. Haklı olduğumuz bir konuda bizi açığa düşürmektedir" diyen Davutoğlu, "Ülkelerin dış politikadaki en büyük gücü işbirliğinde güvenilirliği, tehdit anında ise caydırıcılığıdır. Dünya hızla "çoklu güçler dengesi" sistemine gitmektedir. Birçok güç dengesinin aynı anda etki gösterdiği bu sistemde ülkelerin ellerindeki kozları artırmaları, farklı güç merkezleri ile dengeli ancak iyi önceliklendirilmiş ilişkilere girmeleri kendi çıkarlarınadır. Bu kural Türkiye gibi farklı jeopolitik çekim alanlarının merkezinde olan bir ülke için özellikle önemlidir" dedi.

"Rusya ile ilişkileri zaafa uğratmaz"

Türkiye'nin NATO'da artan etkinliğinin Rusya ile ilişkileri zaafa uğratmayacağı gibi bu ilişkideki gücünü ve değerini artıracağını belirten Davutoğlu, "Yeter ki bütün taraflar nezdinde söylediğine önem atfedilen, önceliklerine saygı duyulan ve gerektiğinde uyarılarına kulak verilen güvenilir bir aktör niteliği korunabilsin. Bugün Ankara'dan yükselen kakafoni kimse nezdinde güven uyandırmaz; Finlandiya Cumhurbaşkanı'nın diplomatik dille ifade ettiği gibi sadece kafa karıştırır" şeklinde konuştu.

"Putin'in tutumu, Ukrayna, İsveç ve Finlandiya'yı NATO üyeliğine zorlamıştır"

NATO'ya giriş konusunda Türkiye'nin tarihi tecrübesinin de unutlmaması gerektiğini, Türkiye'nin NATO'ya girişinin de Stalin'in II. Dünya Savaşı sonrasında Kars ve Ardahan'ı ve Boğalar'da bazı imtiyazlar talep etmesi ile yaşandığını ifade eden Ahmet Davutoğlu, "Bugün benzer bir hata ile Putin Ukrayna, İsveç ve Finlandiya'yı ve muhtemelen ileri aşamalarda Gürcistan ve Moldovya'yı NATO üyeliğine zorlamıştır.  Görünen o ki, İsveç ve Finlandiya'nın üyelik süreçleri hızla ilerleyecektir" dedi.

Bu durumu gören Putin'in "NATO'nun İsveç ve Finlandiya ile genişlemesi konusunda Rusya'nın bu ülkelerle sorunu olmadığını vurguluyorum. Bunun Rusya'ya direk bir tehdidi olmayacaktır. Sadece NATO askeri altyapısının bu ülkelere genişlemesinin bizim tepkimize yolaçacağını vurgulamak isterim" demek zorunda kaldığını ifade eden Davutoğlu, bu bağlamda yapılması gerekenleri tam bir sorumluluk duygusu ile arzetmeyi yapıcı muhalefet anlayışlarının bir gereği olarak telakki ettiklerini söyleyerek 10 maddelik şu önerilerde bulundu.

  1. Türkiye'nin NATO'nun açık kapı politikasına geçmişten bu yana hep destek verdiği, ancak terör ile ilgili haklı kaygılarının giderilmesini beklediği, esasen teröre karşı işbirliğinin NATO'nun bütün stratejik belgelerinde yer aldığı tam bir söylem bütünlüğü ve uyumu içerisinde ifade edilmelidir.
  2. Önümüzdeki ay Madrit'te gerçekleşecek ve temel stratejik metnin de kabul edileceği NATO zirvesine bu konulara açıklık getirecek ve terörle mücadele konusunda taraflara sorumluluk yükleyecek bir diplomatik hazırlık ile gidilmelidir.
  3. Ayrıca bu stratejik belgeye Türkiye'nin ittifak içindeki konumu ile ilgili son dönemlerde yaşanılan tartışmaların olumsuz etkisini giderecek unsurları da muhtevi bir Türk Stratejik Katkı metni hazırlanmalıdır. Bu metinde Türkiye'nin F35 projesine geri dönmesinin sadece Türkiye için değil ittifak için de taşıdığı önem vurgulanmalıdır.
  4. Böylece ittifak içinde yayılan uzlaşmaz ve güvenilmez ülke algısı süratle değişmeli, İttifakın en önemli ülkelerinin başında gelen Türkiye NATO'nun gittikçe öneminin artacağı bir sürece ittifakın yapıcı başat aktörü olarak girmelidir.
  5. Açık kapı politikasının bir gereği olarak son dönemde benzer tehditler altında yeniden bölünme senaryoları gündeme getirilen Bosna-Hersek'in NATO üyelik sürecine İsveç ve Finlandiya ile paralel bir işlerlik kazandırılması için girişimde bulunulmalıdır.
  6. Kararlı ve yapıcı bir diplomasi ile Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliklerinin Türkiye'nin AB üyeliğini olumlu yönde etkilemesi sağlanmalıdır. Türkiye'nin AB üyeliğine her zaman özel destek veren Finlandiya ile bu konuda yoğun bir istişare süreci başlatılmalıdır.
  7. Bu gelişmelerin ABD ile zaten var olan ve kerhen dondurulan gerilimli ilişkilerin daha da gerilmesinin önüne geçilmelidir. Yunanistan Başbakanı Mitsotakis'in ABD ziyaretindeki ortak söylem ve yaklaşımlar, ABD-Yunanistan Savunma işbirliğinin  genişlemesi, ABD,Yunanistan, GKRY, İsrail Dörtlüsünün işbirliği (3+1 Formatı)  yakından takip edilmeli ve NATO'daki etkinliğimiz dengeleyici bir unsur olarak güçlendirilmelidir..
  8. Bu süreçteki pozisyonumuz Rusya ile de şeffaf ve ilkeli bir şekilde paylaşılmalı; NATO'daki artan etkimizin NATO-Rusya ilişkilerini olumsuz etkilemeyeceği, aksine gerginliği azaltan bir sonuç doğuracağı kendilerine iletilmelidir.
  9. Bu bağlamda geçmişte önemli işlevler gören NATO-Rusya Konseyinin yeniden toplanması için yapıcı ve uzlaştırıcı bir rol üstlenilmelidir.
  10.  En önemlisi de kurumsal akıldan kopuk kişisel reflekslere, çelişkili söylem ve uygulamalara dayalı dış politika anlayışı kökten değiştirilerek hızla değişen uluslararası stratejik ortama uygun, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap veren  yeni ve dinamik bir makrostratejik çerçeve oluşturulmalıdır.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU