Olası bir çatışma durumunda Çin'in yol haritası

Dr. Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Bir önceki yazımda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimine rağmen, ABD'nin 2022 Ulusal Savunma Stratejisi'nde Çin'i en önemli stratejik rakip olarak tanımladığını yazmıştım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yine aynı yazımda, ABD'nin bu rakibi tarihsel süreç içerisinde uyguladığı yanlış stratejiler neticesinde kendi elleriyle yarattığını ifade etmiştim.

ABD'nin yanlışını fark etmesine rağmen geri dönülemeyecek bir eşikte olduğumuzu da belirtmiş ve uluslararası sisteme böylesine entegre bir ülkeyle başa çıkmanın sanılanın aksine çok da kolay olmadığını söylemiştim. 


Bu yazımda ise ABD'nin Çin'le mücadele etmede başarısız olma ihtimalinin neden yüksek olduğunu açıklamaya çalışacağım.

Öncelikle Çin ve ABD'nin sıcak bir çatışma ile (Thucydides Trap) karşı karşıya gelme ihtimalini düşük gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Muhtemel senaryo Çin'in tıpkı Rusya gibi başka bir aktörle yaşayacağı sorun sonrasında, ABD ve müttefiklerinin yaptırımlar yolu ile Pekin'i dize getirme olasılığı olarak duruyor. 

(Çin'le sorun yaşama ihtimali görülen en önemli aktör şu an itibarıyla Tayvan. Her ne kadar Güney Çin Denizi'ndeki problemler ve Hindistan ile yaşanan sınır sorunları olsa da buralarda savaşa evrilebilecek bir çatışma ihtimali şu an itibarıyla görülmüyor. Öte yandan Tayvan'ı ana karaya dahil etme hayali Çin'in en öncelikli konuları arasında bulunuyor.)


Fakat ABD ve müttefiklerinin Rusya'ya uyguladığı strateji Çin üzerinde aynı oranda etkili olmayacaktır.

Her şeyden önce Çin ile Rusya arasındaki en büyük fark, Rusya'nın dirençli bir ekonomik güçten ziyade yalnızca askeri bir güç olması.

Çin ise aksine hem kendisini koruyacak büyük bir askeri güce hem de neredeyse tüm dünya ile yakın ekonomik bağlara sahip. Ne demek istediğimi kısaca açayım.

Çin bu yıl savunma harcamalarını yüzde 7,1 oranında artırarak yaklaşık 230 milyar dolara çıkardı. Bu şu an dünyanın en büyük ikinci savunma harcaması demek.

Evet, ABD ile kıyaslanabilecek bir yapıya sahip olmasa da Çin askeri yatırımlarını her geçen gün arttırıyor ve tamamen modernleşmiş bir karasal ve donanma gücüne sahip olmak istiyor.

ABD'yi geçerek sayısal anlamda dünyanın en büyük donanmasına şimdiden sahip olan Çin'in, 2049'a kadar da dünyanın en modern ordularından birine sahip olma gibi bir planı bulunuyor. Ki şimdiden Çin'in zorlayıcı bir askeri güce evrildiğini söylemek mümkün. 

Askeri güç olmanın yanı sıra, Çin'in devasa bir ekonomik güç olması ise Pekin'in en önemli avantajlarından biri olacak. 


Çin, 2014'te satın alma gücü paritesi açısından dünyanın en büyük ekonomisi oldu. Nominal olarak ise 17,7 trilyon dolarlık GDP'si ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisi.

En önemlisi ise tüm dünya ile çok sıkı ekonomik bağları mevcut. 2009'da dünyanın en büyük ihracatçısı oldu. Küresel ticaretteki payı 2000'de yüzde 1,9 olan Çin, bu oranı 2017'de yüzde 11,4'e yükseltti.

Toplam 33 ülkenin en büyük ihracatçısı olan Çin, 66 ülkenin ise en büyük ithalatçısı konumunda. En büyük rakibi ABD'nin ise en önemli tedarikçisi durumundayken, ABD ile Çin arasındaki toplam ticaret hacmi 615 milyar dolar civarında. 

Çinli firmalar dünyanın neredeyse her ülkesiyle iş yapıyor. 2018 Global Fortune 500'de Çinli 110 firma bulunuyor.

ABD'nin ise listede 126 firması var. Ve daha birçok veri Çin'in dünya ekonomisi ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu gösteriyor.


İşte tüm bu sebeplerden dolayı ABD'nin neden Rusya'yı değil de Çin'i en önemli stratejik rakip olarak tanımladığını anlayabiliyoruz.

Kendi elleriyle uyandırdığı ejderhanın şu an kendisine yönelik en büyük meydan okumayı yaptığını herkes gibi onlar da görüyor. 

Bununla birlikte, başta da ifade ettiğim gibi Çin'i durdurmaya yönelik kritik eşik çoktan aşılmış olabilir. Ancak her şeye rağmen ABD, Çin'e yönelik hamlelerden vaz geçmeyecektir. 


Peki, olası bir karşı karşıya gelişte Çin ne yapacak?

Aslında Rusya-Ukrayna çatışmasındaki ABD hamleleri Çin için önemli dersler barındırıyor.  

ABD'nin Rusya'ya yönelik tavrı Asya'daki olası hamlelerinin bir ön izlemesi olarak da değerlendirilebilir.

Çinli elitler de bu yüzden Ukrayna'daki savaşı yakından takip ediyor ve gelecekte olası bir yüzleşme halinde yaptırımların etkisizleşeceği bir senaryo üzerine çalışıyorlar. 

Rusya gibi nükleer silah tehdidini kullanmalarına dahi gerek kalmayacağını düşünüyorlar. Zira Çin'in batı ile iç içe geçmiş ekonomisinin ABD başta olmak üzere, Pekin'e yönelik yaptırım silahına başvuracak tüm güçler için asıl caydırıcı güç olacağını düşünüyorlar. 

İşte tüm bu sebeplerden dolayı, Çin'in sistem içerisinde yükselme ve açılım politikalarının devamlılığının hayati olduğu düşünülmekte.

Pekin yönetiminin küresel piyasalar ile iç içe geçme yönünde adımlarının sıklaştırılması gerektiğine inanılmakta.

Ve tüm zorluklara rağmen Çinli şirketlerin küresel birer oyuncu olmak için elinden gelenin en iyisini yapmaları istenmekte. 


Uzun lafın kısası, Çin olası bir karşılaşma için hazırlanıyor fakat bunu askeri bir hazırlıktan ziyade ekonomik bir hazırlık olarak görmek gerekiyor.

Askeri olarak güçlenmeye çalışıyor ancak aynı zamanda ekonomisini dünya ile entegre etmeye, BRI sayesinde alt yapı yatırımları ve doğrudan yatırımlarla ülkeleri kendine borçlandırmaya çalışıyor.

Çinli firmaları küresel oyuncular ligine sokmaya çalışıyor. Bunları yaparken de hem askerî açıdan hem de teknolojik açıdan kendi kendine yeten bir ülke haline gelmek istiyor.

Kendi ödeme sistemini, sosyal medya ve haberleşme uygulamalarını oluşturuyor. Enerji çeşitliliğini arttırıp dışa bağımlılığını azaltmaya çalışıyor.

Kendi yazılımlarını kullanıp çip konusunda dışarı bağımlılığını azaltmak için yeni yatırımlar yapıyor. 

Kısaca, her konuda Batı'nın alternatiflerini oluşturup gelecekteki her senaryoya hazırlık yapıyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU