Rusya'da bir sosyal medya kullanıcısı tarafından paylaşılan bir görüntü sadece bu ülkede değil, dünyada da yankı buldu.
Görüntüde morgda bulunan bir cesedin dirilerek hareket ettiği görülüyor.
Bazı kişiler bu görüntünün gerçek olmadığını iddia etti.
Pek çok sitede "Morgtaki ölü dirildi" başlıklarıyla haber olan görüntülerin bir Rus dizisinden alıntılandığı da belirtildi.
Sonuç olarak Rusya'daki görüntüler gerçek bile olmasa öldü sanılan kişilerin sonradan uyanması zaman zaman görülen bir olay.
Örneğin 2020 yılının ekiminde Hindistan'da yaşanan bir olay dünyada da gündemde oldu..
Ailesince öldüğü sanılarak dondurucuya kaldırılan 74 yaşındaki Balasubramanian Kumar adlı adam, dondurucuda çalışan bir görevlinin yaşadığını fark etmesi sayesinde kurtarıldı.
Kumar'ı, kesin olarak öldüğü doktorlarca teyit edilmeden dondurucuya kaldıran ailesi hakkında dava açıldı.
Yine Kasım 2021'de Hindistan'da bir motor kazasında öldü sanılarak morga kaldırılan ve geceyi morgda geçiren 45 yaşındaki adamın yaşadığı 6 saat sonra sabah fark edildi.
Emekli morg görevlisi Turan: Tabutu açtık, cenaze kıpırdamaya başladı
Benzer olaylar dünyanın her yerinde olduğu gibi nadiren de olsa Türkiye'de de yaşandı, yaşanıyor.
Aliseydi Turan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Mezarlıklar Müdürlüğü'nden emekli olduktan sonra 2017 yılında yazdığı ve meslekte tanık olduğu ilginç olayları anlattığı "Cenazemiz Var" adlı kitabıyla ilgili Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda benzer bir vakayı şöyle anlatmıştı:
Morga yanaşıp cenazeyi morgun kapısından yakınlarıyla çıkardık. Tabutu açtık ve cenaze birden kıpırdamaya başladı. Hemen çağırdığımız doktorlar adama müdahale etti. Doktorların söylediğine göre adamın yakınları onu zehirledikten sonra sahte doktor raporu ile ölü göstermiş. Morgda soğuğa maruz kalan beden birkaç saat sonra zehrin etkisinden kurtulmuş. Sonradan savcılığın devreye girmesiyle olay ortaya çıktı.
Ölüm tanısının çok dikkatli konulması lazım
Peki öldü sanılan kişilerin sonradan uyanması olayları neden yaşanır? En çok hangi vakalarda görülüyor?
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, ölüm tanısının çok dikkatli konulması gerektiğini söyledi.
Karcıoğlu, ölüm teşhisinin kesin olarak konulmasının çok önemli olduğunu, "resmi ölüm" ile arasında çok ince bir çizgi olduğunu kaydederek şöyle konuştu:
'Beyin ölümü' tanımı bu nedenle ileri teknolojik olanaklarla gerekirse beyin anjiyografisi ile kan akımı ölçümü, uyarılmış potansiyeller, beyin sapının işlevlerinin ölçüldüğü testler ile konmaktadır. Klinik pratikte bu teknolojik olanaklara her zaman gerek duyulmamakta, kirpik refleksi, kornea refleksi, gözbebeklerinin hareketleri gibi birçok klinik değişkenin bir birleşimi ile karar verilir.
"En çok donmadan kaynaklı ölümlerde yanlış ölüm teşhisleri konabiliyor"
Karcıoğlu, bütün bu değişkenlere karşın klinik ortamlarında nadiren de olsa yanlış ölüm teşhislerinin konulabildiğini, bu tür durumların en çok donma vakalarında olabildiğini söyledi.
Karcıoğlu, şunları anlattı:
En tipik örnek, donma (hipotermi) ölümleridir. Dünyada donma ile getirilen, kalbi ve solunumsal işlevleri durmuş, beyin işlevleri de olmayan, dolayısıyla başka bir durumda tamamen ölüm tanımına uyabilecek kişiler iyi bir canlandırma müdahalesi sonrasında tamamen sorunsuz veya hafif sakatlıkla yaşamlarına geri dönebilmektedir. Bu durum özellikle çocuk ve gençlerde daha da belirgindir. Bu nedenle donma/hipotermi ile getirilen hastalarımızda ısıtma dahil tüm canlandırma işlemleri bazen saatlerce yapılmak durumunda kalınmaktadır. Bu şekilde yaşama döndürülen çok fazla hasta vardır. İşte bundandır ki donma ile getirilen hastalarda bütün işlemler bitirilmeden ölüm kararı verilmez.
"Hekimler, elektrik çarpmaları, ilaç zehirlenmeleri, delici alet kaynaklı ölümlerde dikkatli olmalı”
Peki bu tür durumlar sadece donmalar için mi geçerli?
"Hayır" diye cevap veren Karcıoğlu, "Özellikle genç hastalarda; elektrik çarpması, ilaç zehirlenmeleri (kalp ilaçları ağırlıklı) ve delici alet yaralanması kaynaklı ölümlerde hekimler çok dikkatli olmalıdır. Bu hastalar uzun süren resüsitasyon (canlandırma) işlemleri sonrasında yaşama döndürülebilmektedir. Hekimler bu tür erken ve hatalı ölüm kararlarını vermemek için şüpheli durumlarda olabildiğince konsültasyonlara başvurabilmeli, en deneyimli hekimlerce kararın kontrol edilmesini sağlamalıdır. Bahse konu olan durumlarda özellikle hasta genç ve önceden organ yetmezlikleri olmayan bir kişi ise ısrarlı ve uzun süre canlandırma işlemleri devam ettirilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
"Yalancı ölüm olarak da biliniyor"
Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. Hamid Hancı da 17 Ekim 2020'de benzer bir vakanın ardından yaptığımız "Her öleni öldü sanma, belki 'yalancı ölüm'dür" başlıklı haberimizde sonradan dirilmelere dair önemli bilgiler vermişti.
Hancı, bir kişinin kesin olarak ölüp ölmediğinin tespitinin önemli bir nokta olduğunu, kişi ölmediği halde ölmüş zannedilmesine yalancı ölüm dendiğini belirterek, "Bu esnada tansiyon ve nabız o kadar düşmektedir ki kişi ölü zannedilmektedir" dedi.
"Bir kişi öldükten sonra kaynar suyla yıkanır ki canı yansın uyansın diye"
Hancı, öldü sanılan insanların güçlü bir uyaran ile uyanabildiğini belirterek, "Bir gürültü, sarsıntı ya da ısı farkı gibi. Bu nedenle kişi öldükten sonra geleneksel olarak kaynar suyla yıkanır ki canı yansın da uyansın diye. Ya da tam tersi soğuk suyla. Yunus'un ‘Bir garip öldü diyeler, üç günden sonra duyalar, soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin' dörtlüğünde de bu olaya dikkat çekilmektedir" ifadelerini kullandı.
"En çok yalancı ölüm savaş ve doğal afetlerde"
Sağ olduğu halde öldü sanılıp gömülme olaylarının en çok savaş ve doğal afetlerin yaşandığı ortamlarda meydana geldiği belirtiliyor. Ancak Hancı, bu tür durumlarda yalancı ölümlerin daha çok olabileceğini, o kargaşada bunu tespit etmenin zor olduğunu söyledi.
Hancı, her zaman merak konusu olan "Öldü sanılan insanlar o süreçleri uyanınca hatırlıyor mu" sorusunu da "Bilinç kaybı olduğu için hatırladıklarını düşünmüyorum. Ancak beynin ve bilincin hala bilinmeyenleri var" diyerek cevapladı.
"Öldüğü halde canlandı sanılanlar da oluyor"
Hancı, "Tersi durumlar söz konusu mu? Kişi öldüğü halde canlanmış zannedilebilir mi?" sorularına ise şu cevabı verdi:
Buna Lazarus belirtisi deniyor. Lazarus belirtisi, klinikte beyin ölümü tanısı alan hastalarda yani ölmüş kişilerde, vücudun değişik yerlerine dokunulduğu zaman ölünün refleks olarak hareket edip, kollarını çekmesi ve hatta oturmak istercesine istemsiz bir hareket yapması şeklinde karşımıza çıkan bilinen bir klinik durumdur. Lazarus fenomeni hastanın dirilmesi değildir. Lazarus fenomeni beyin ölümü tanısı konan hastalarda nadir olarak görülen omurilikten kaynaklanan bir reflekstir. İlk karşılaşan ve hiç duymamış kişilerde korkuya neden olur. Ancak sadece bir spinal/omurilik reflekstir ve ölüm tanısını değiştirmez. Bu tablo beyin ölümü tanı ekibinin tecrübesiz olanları/klinik çalışanları tarafından ölümün reddine neden olabilir.
Lazarus fenomeni (belirtisi) nedir?
Beytanyalı Lazarus, Yuhanna İncili'nde İsa'nın mucize ile ölümünün 4 gün ardından dirilttiği kişidir. Doğu Ortodoks ve Roma Katolik geleneklerinde dirildikten sonraki yaşamına dair çeşitli anlatılar bulunur.
Bunu anlatan Jouvenet'in 1706 tarihli "The Raising of Lazarus" isimli tablosu halen Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir.
© The Independentturkish