Irak seçimlerini İran hegemonyasına karşı çıkan Sadr ve Barzani kazandı

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Ayman Yaqoob/AA

Irak'taki seçim sonuçları bu ülkenin kırılgan yapısını ve siyasi-askeri güçler arasındaki derin çatlakları bir kere daha gün yüzüne çıkardı. Öte yandan Şii mahallesinin da yekpare olmadığı ve İran hegemonyasını kabul edenler ile Irak'ın bağımsız olmasını savunanlar arasında ikiye bölündüğü de daha iyi anlaşıldı. 

Irak seçimlerinin mutlak galibi, İran karşıtlığı ile bilinen Şii Mukteda es-Sadr'ın öncülüğündeki Sadr Grubu ile Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) oldu.

Bu iki siyasi hareketin de en belirgin yönü İran'ın bu ülkedeki hegemonyasında karşı çıkmaları. KDP Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığını, Sadr ise ülkenin bağımsızlığını savunuyor. 

Seçimlerden önce yaptığımız değerlendirmelerde de KDP ile Sadr Grubu'nun birlikte hareket edebileceği ve seçimlerden sonra hükümet kurmaya en yakın yapılan olduğuna dikkat çekmiştik. İrancı yapıların Irak'ın geleceğinde hiçbir yerinin olmadığı ve olmayacağı çok önceden anlaşılmıştı. 

Gerek 2019'da yapılan geniş katılımlı gösteriler gerekse de ondan sonraki süreçlerde yaşanan olaylar İran'ın bu ülkede yarattığı rahatsızlığa dair çok fikir veriyordu.

Çünkü göstericilerin ilk hedefi İran'ın diplomatik misyonları oluyordu. İran'ın Kerbela, Necef konsolosluklarının yakılması ve diğer diplomatik mekanlara yapılan saldırılar Tahran'ın bu ülkede istenmediğini gösteriyordu. 

Özellikle Mustafa el-Kazımi'nin başbakan olmasından sonra yaşanan gelişmeler seçmen davranışını çok etkiledi. Kazımi'nin Körfez ülkeleri ile kurduğu ilişkiler, geliştirdiği diyaloglar ve yeni ticaret yollarına dair gündeme gelen senaryolar Tahran'ın canını çok sıktı.

Irak sokaklarına yansıması ise tam tersi bir şekilde oldu. Iraklılar İran'dan bağımsız politika geliştiren bir hükümetin kronik sorunları çözebileceğine dair umutlandı. 

Haşdi Şabi'nin başına buyruk hareketleri, siyasileri tehdit etmesi, suikastler düzenlemesi ve ülke egemenliğini yok sayması halkın öfkesine neden oldu. Iraklılar, özellikle de Şii mahallesi artık huzur, refah, istikrar, güvenlik ve konfor istiyor. 

Sünni ve Kürtler kadar Şiiler de ideolojik hareketlerden, siyasi çekişmelerden, askeri zihniyetten ve alt yapı hizmetlerinin yetersizliğinden yorulmuş durumda. Bugün Irak'ta Şiilerin büyük şehirleri ülkenin en geri bölgelerini oluşturuyor. 

Saddam'ın yıkılmasının üzerinden 18 yıl geçti ancak Şiilerin durumunda bir düzelme olmadı. Bu durum Şii sokağının derin  uykudan uyanmasına ve siyasi-ideolojik-mezhepsel tercihleri geride bırakarak yaşama dair kaygılar taşımaya başlamasına yol açıyor. 

Şii sokağının nabzını iyi tutan, gelecek kaygılarını iyi okuyan ve tabiri caizse duygularına tercümen olmaya çalışan Sadr seçimleri açık ara farkla kazandı. Çünkü Sadr, siyasi ve ideolojik vaatlerden çok hayata dokunan söylemlerle bir seçim propagandası yürüttü. 

Seçim sonuçlarından sonra da Sadr, açık açık Haşdi Şabi, İran ve diğer askeri güçlere meydan okudu. Sadr, tüm siyasi yapıların askeri güçlerini lağvetmesi gerektiğini söyledi. Tüm silahlı kuvvetlerin hükümete bağlı ve siyasi yetkililerden talimat alması gerektiğini savundu. 

Sadr'ın seçim sonrası bu çıkışları öncesiyle uyumluydu ve izleyeceği siyasete dair de çok fikir veriyordu. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Sadr bir tarafa diğer 3 grup ayrı bir tarafa düştü.

Sadr, seçimlerin mutlak galibi olarak herkesin sonuçları kabul etmesini isterken, diğer Şii kütleler buna itiraz ederek yapılan protesto eylemlerine destek verdi.

Protestolarda en fazla öne çıkan Haşdi Şabi'nin tutumuydu. İşi Kazımi'nin evine bombalı saldırı düzenleyecek kadar ileri götürdüler. Bu olay aslında siyaseten iflaslarının da bir ilanıydı. 

Şiiler 10 Ekim'deki seçimlere  4 ayrı koalisyon ile girdi. Muktada Sadr'ın başında olduğu Sadr Grubu, Nuri el-Maliki'nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu, Haydar el-Abadi ve Ammar el-Hekim'in kurduğu koalisyon ve Hadi Amiri ile Kays Haz Ali'nin Fetih Koalisyonu. Bunlardan her biri ayrı bir söyleme ve yaklaşıma sahip.

Gelinen aşamada 3 Şii grubun Sadr'a karşı siyasi bir ittifak kurma arayışından söz edilebilir. Bu noktada 2010 seçimlerinin ardından sandalyelerin büyük çoğunluğunu alan İyad Allavi'ye karşı yürütülen senaryodan söz edilebilir.

Bu 3 grup birlik içinde hareket ederek Sadr'ın hükümet kurmasını engellemek isteyebilir. Fakat Sadr'ın Allavi olmadığını hatırlatmak lazım, Allavi'nin arkasında örgütlü bir toplumsal yapı yoktu, Sadr bu anlamda harekete geçirebileceği büyük bir toplumsal desteğe sahip. Sadr Allavi gibi dayanaksız ve eli boş değil. Sadr, Şii bir aktör ve "evin içinden".

Sadr'ın karşı bir cephe ile devrilme girişimleri ateşle oynamak gibidir ve İran'a yakın gruplar böyle bir riski göze almayacaktır. Bu yüzden Sadr dışındaki Şii grupları, Sadr'ın hükümet kurmasını engelleyemezler ancak onun yönetiminin geleceğini tehdit edebilirler. 

Seçimlerle bağlantılı bir diğer önemli mesele de Haşdi Şabi gruplarının kendi içindeki ihtilafları ve fikir ayrılıkları. Haşdi Şabi'nin daha aşırı uçları yenilgiden Hadi Amiri'yi sorumlu tutuluyor. Amiri'yi Kazımi'nin politikalarına göz yummak ve onu güçlendirmekle suçluyorlar. 

Şiilerin kendi aralarındaki çekişme ve Haşdi Şabi'nin içindeki çatlaklar Irak'ın geleceğini ve hükümetin kurulma sürecini çok etkileyecektir.  Bu noktada diğer 3 gruba nispetle Maliki'nin daha uzlaşmacı ve mutedil davranacağını düşünüyorum. Çünkü Şii gruplar içinde Sadr'dan sonra en fazla milletvekiline sahip. 

Kürt mahallesinde ise KYB, kendi içinde yaşadığı krizden sonra KDP ile daha uyumlu hareket edecektir. Bu noktada KDP ile KYB, stratejik ittifak yıllarında yani 2005'ten sonra olduğu gibi çok daha yakın politikalar izleyecektir. Bu iki siyasi hareketin birlikte hareket etmesi Kürtlerin Bağdat'ta elini güçlendirecektir. Bu anlamda yeni yönetimde Kürtlerin daha güçlü olacağını öngörebiliriz. 

Kürtlerin tek dezavantajı Yeni Nesil grubunun aldığı 9 sandalye. Goran Hareketi gibi mevcut yapılara tepki olarak doğan bu parti, özellikle KDP ve KYB'ye tepkili gençlerin ve toplumsal kesimlerin desteğini almayı başardı. Ancak bunun kalıcı olmadığını ve geçici bir rüzgar olduğunu düşünüyorum. 

Toparlayacak olursak yeni hükümetin İran'ın etkisinde olmayacağını söylemek mümkündür. Kurulacak yeni yönetimde Sadr ve Barzani ile birlikte Sünnilerden de Takaddum Partisinin lideri Eski Meclis Başkanı Muhammed Halbusi'nin etkili olacağını söyleyebiliriz. Şii gruplardan Maliki'nin bu üçlü ile daha uyumlu hareket edeceğini söyleyebiliriz

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU