Anayasa Mahkemesi kararı tanınmıyor; 32 yıldır Kaşık Adası'ndaki imar ısrarı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Kaşık Adası'nda yapılaşmanın önünü açmasının ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle adalardaki yetkinin İBB'den alınmasının ardından Kaşık Adası'yla ilgili 30 yıl öncesi dair AYM kararı ortaya çıktı

Fotoğraf: Adalar Belediyesi

Burgazada'nın hemen doğusunda bulunan küçük bir ada. Varlığından kiminin haberi bile yoktur. Kimi ada vapurunda ayaklarını uzatmış, bir tatlı keyif için çıktığı yolda rast gelmiştir. Adını bilen hatırlayan az bulunur.  

Eski adı Pita'dır. Ancak görünümü ters dönmüş bir kaşığı andırdığı için zaman içinde Kaşık Adası adını alır. 

Bu küçük ada, vapurla önünden geçerken yemyeşilliğiyle suskunlaştırır herkesi. Hiç tanımayanı bile kendine hayran bırakır halde izletir. Vapurun ağır ağır önünden geçmesini beklersin.

Sonra vapur Burgazada'ya demir atar, o yemyeşil ada bir anda arkanda kalır unutursun. Burgaz'ın rengarenkliğinde hayat vardır çünkü. O hayata kapılır gidersin.

Pembe begonvillerin, mor salkımların arasında kaybolursun. Yeşil artık senin için renk bile değildir, ada aklından uçup gitmiştir. Hayatın pembesi moruna kapılıp böyle sırt çevirdik işte yeşile.

Böyle unuttuk, böyle kaybettik her bir parçamızı… Birkaç fazla "like" uğruna allı morlu olanı sevdik ve teker teker tükendik.

Sıra şimdi Kaşık Adası'na geldi.
 

kaşık adası.jpg
Burgazada'dan Kaşık Adası'nın görünüşü / Fotoğraf: Net Fotoğraf

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kaşık Adası'nda koruma ve kullanım koşullarını değiştirerek yapılaşmanın önünü açtı.

Çok geçmedi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Marmara Denizi ve Adalar "Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edilerek adalarda plan yapma yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin elinden alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlandı.

Bu kararları okuduğumdan beri adanın geçmişine dair araştırma yapıyordum. O sırada ne bulayım. 30 yıl öncesine dair bir Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı. 

Öteden beri özel mülkiyette olan ne Osmanlı ne de Cumhuriyet döneminde iskâna açılmamış, bugüne kadar saklı bir cennet gibi safi yeşilliğini koruyabilmişti.

1950'lerde Danon ailesinin mülkiyetine geçen adada, mevzuat gereği inşaat izni verilmediği için yalnızca ailenin ikamet edeceği iki küçük ev bulunuyor.

Küçük bir iskelesi bulunan adanın Akkök Holding'e bağlı Akturizm A.Ş.'ye satılmasının ardından Burgaz'a bakan koy, beton mendirek inşa edilerek kapatılmış.

Şirket ayrıca, hazırladığı projelerle hızlı bir inşaat faaliyetine girişmiş. 1989'daki yerel seçimlerde Bedrettin Dalan'dan görevi devralan Nurettin Sözen yönetimi adadaki inşaatı durdurur. 


Kaşık Adası'na ilişkin AYM kararı: İmar yetkisi belediyede

32 yıl sonra yeniden gündeme gelen Kaşık Adası için 32 yıl öncesine geri gittim. Dönemin belediye başkanı Nurettin Sözen'e söz konusu projeyi nasıl reddettiklerini sordum.

Sözen, o dönem Ankara'nın devreye girdiğini ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden (İBB) yetkisini elinden aldığını söyledi.

Ankara'nın bu tavrına karşılık Danıştay'a başvurarak söz konusu projeyi iptal edebildiklerini anlatan Sözen, Anayasa Mahkemesi kararıyla da bakanlığa yetki veren kanun maddesini iptal ettirdiklerini dile getirdi. 
 

Nurettin Sözen.jpg
Nurettin Sözen

 

Sözen, "Bu tamamen siyasi bir tavır. O zaman da beni çalıştırmak istemiyorlardı şu anda da mevcut yönetimi çalıştırmak istemiyorlar" dedi.

Konuya dair daha detaylı bilgi alabilmem için beni dönemin İmar Planlama Dairesi Başkanı Mehmet Yıldız'a yönlendirdi. Yıldız ise, 1989'da görevi devralır almaz Kaşık Adası'nda imar kararına ilişkin çalışmalara başladıklarını anlattı.

Yıldız, ancak belediyeye rağmen bakanlıkların devreye girdiğini ve İmar Kanunu'ndaki bir maddeye dayanarak İstanbul'da imar planı onaylamada başladıklarını ifade etti. 

Buna karşı Danıştay'a başvuran Sözen yönetimi açtığı art arda davalarla bu planları mahkeme kararı ile iptal ettirdi.

Yıldız, "5000'lik plan için müracaat ettik Danıştay'a. Danıştay o planı iptal etti. Ayrıca yine Danıştay kararıyla belediye başkanına yetki veren yönetmeliği de iptal ettirdik" dedi. 

Sözen yönetimi, hemen ardından bakanlıklara yetki veren maddenin iptali için AYM'ye başvurdu. 

AYM, merkezi yönetimle yerel yönetimlere verilen yetkileri Anayasa'nın 2, 12 ve 127 maddelerine inceleyerek, Anayasa'ya göre imar planı yapmanın yerel hizmet olduğuna, yerel hizmetlerin belediyelerce yapılması gerektiğine, merkezi yönetimin yerel yönetim üzerinde vesayet yetkisi olduğuna ve yerel yönetimlerin yerine geçerek plan yapamayacağına karar verdi. 

AYM, İmar Kanunu'nun hükümete yetki veren maddesini iptal etti. (26 Eylül 1991 karar tarihli / 1991/32 -1990/38)

Yıldız, Anayasa Mahkemesi kararına göre, imar planı yapmak belediyelerin Anayasa'dan kaynaklanan hakkı olduğunu ve merkezi yönetiminin belediye yerine geçerek bu yetkiyi kullanamayacağını söyledi. 

Yıldız, bugün yaşananın 32 yıl öncesi benzer olduğunu söylerken, "O gün mahkemeler ve yasalar vardı. Bugün Ak Parti iktidarı ne yasa ne yönetmelik dinlemedi. İmar konularında son derece fütursuzca kimseyi dinlemeden istediklerini yapıyorlar" yorumunda bulundu. 


"Bakanlık neye göre derecelendirme yapıyor"

32 yıl sonrasına yani bugüne dönerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın imarın önünü açan derecelendirme projesini Mimar Korhan Gümüş'e de sordum. 

Gümüş, "kültürel miras ve doğal miras" ayrımına dikkat çekti. Gümüş, konuya çok dar bir alandan yaklaşıldığının UNESCO'nun sit alanları planlarında daha çok yönetim alanı hüviyetinde öncelikli ve yerelle ilişkili bir koruma modeli önerdiğini söylüyor. 
 

Korhan Gümüş.jpg
Mimar Korhan Gümüş

 

Gümüş, "Türkiye'nin imzalamış olduğu sözleşmeler kültürel mirasın sadece binalardan ibaret olmadığı söyler. O yüzden bu ayrışma son derece erk merkezli bir ayrışma" dedi. 

Gümüş, kültürel ve doğal miras yönetiminin, "nesneleştirici, segmente olmuş, tepeden inme kararlar içeren, neyin değerli, değersiz olduğuna kendisi karar veren, derecelendiren" olmadığının altını çizdi. 

Gümüş, şöyle devam etti: 

Büyükada'da derecelendirme yapıyormuş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Neye göre derecelendirme yapıyor. Ankara'da ofisten oturuyorlar, adayı derecelendiriyorlar. Bir kısmı işte imara açılıyor. Kaşık Adası'nda da yapılan büyük bir bölümü imara açan bir derecelendirme. O zaman tabii ki böyle bir durumda müteahhitlik bakış açısı egemen oluyor. Bir politikası oluşmuyor. 
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Ülkedeki koruma anlayışı, zarar veriyor"

"Kamudan elde ettikleri birikimleri, sermayeleri müteahhitlerin hizmetine sunmasalar böyle trajik durumlar olmaz" diyen Gümüş, bütün kamu adına üretilen bilgileri, kariyer fırsatlarını müteahhitlere sunan bir anlayış olduğu görüşünde.

Gümüş, "Görüyorsunuz işte; İstanbul surlarında, Tekfur Sarayı'nda, Süleymaniye Mahallesi'nde…" diye örneklendirerek, bütün bu sistemin gözden geçirilmesi gerektiğini ve ülkedeki koruma anlayışının zarar verici hale geldiğini söyledi. 

Gümüş, nesneleştirici koruma fikrinin tam tersini yaratır hale geldiğini ifade ederek, daha fazla tahribata yol açıldığının altını çizdi.

Gümüş, "Kültür Bakanlığı güya koruyor ama sonuç tam tersi oluyor. Şimdi Çevre Şehircilik Bakanlığı da aynısını yapıyor. Bu nesenleştirici yaklaşım tahribata yol açıyor. Çünkü savunmasız kalıyor bu alanlar, kamuoyu arkasında olmayınca boşluğa düşüyor. Asimetrik karar sistemi içerisinde bir boşluk gibi görünüyor ve o zaman da çıkar gruplarının imarına açılıyor" dedi. 

Asıl mesele yapılaşma olmadığının, yönetimsellik meselesi olduğunu söyleyen Gümüş, "Yönetimsellik meselesiyle bu şehrin bir geleceği yok. Risklere açık. Gözümüzün önünde oluyor. Şehrin bütün imkânları, kaynakları çöpe dönüyor. Kaşık Adası'na bina yapılmasını kimse istemez zaten o peyzajın kimsenin değiştirmeye hakkı yok. Ama bu yalnızca Kaşık Adası değil. Şu an Büyükada'da bir dolu inşaat yapılıyor" diye konuştu. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU