Yargıtay: Meslek hastalığı “kaçınılmaz” değil, yeni teknoloji kullanmayan işveren tam sorumlu

Kot taşlama işinde çalışan ve meslek hastalığı olarak değerlendirilen "pnömokonyoz"a yakalanan işçinin açtığı davada hastalığı "kaçınılmaz sonuç" görmedi, teknolojiyi kullanmayan işverenin tam sorumluluğuna hükmetti

Yargıtay kot taşlama işleminin estetik kaygıyla yapıldığını fakat teknoloji kullanılmayarak işçinin yaşam hakkının ihlal edildiğini savundu / Fotoğraf: AA

Burdur'da kot taşlama işinde çalışan bir işçi, tozun akciğerlerde birikmesi nedeniyle akciğer dokusunda hasar meydana getiren "pnömokonyoz" hastalığına yakalandı.

Burdur 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvuran işçi, “meslek hastalığı” olarak değerlendirilen teşhisin tedavi giderlerini işverenden talep etti. Mahkeme davayı kısmen kabul etti. Davacı işçinin meslek hastalığına yakalanmasında işveren kusurunu yüzde 85, işçinin kusurunu yüzde 10 olarak belirledi.

Yerel mahkeme bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları ifade eden "kaçınılmazlık" oranını ise yüzde 5 olarak kabul etti. 

Kaçınılmazlığın yüzde 3'ünü işverene, yüzde 2'sini davacı işçiye yükleyen mahkeme işverenin yüzde 88 oran üzerinden sorumlu olduğuna hükmetti.

“Kot taşlama estetik kaygılarla uygulanan bir yöntem”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını bozdu. Davacı işçinin mesleki “pnömokonyoz” hastalığına yakalanmasına sebebiyet veren kot taşlama işinin detaylarına yer verildi şöyle denildi:

Davalıya ait tekstil işyerinde kumlama yöntemiyle kot taşlama işçisi olarak çalışan sigortalının mesleki pnömokonyoz hastalığına yakalanarak yüzde 24 oranında sürekli iş göremez duruma girmesi şeklinde gelişen zararlandırıcı eylemde, sigortalının mesleki pnömokonyoz hastalığına yakalanmasına sebebiyet veren kot taşlama işi, kotların beyazlatılması ve eskitilmiş görünümü verilmesi için, kumun kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak aşındırılması işlemi olup, üretimin zorunlu bir parçası olmayıp tamamen estetik kaygılarla uygulanan bir yöntemdir.

İşverenin iş güvenliği açısından yaşamsal öneme sahip araç ve gereçlerin kullanımı sağlandığında kaza ve hastalık ihtimalinin tümüyle ortadan kalkacağı vurgulanan kararda, “Aksi yaklaşım, her tür meslek hastalığının oluşumunda belirli oranda kaçınılmazlığın etkili olacağı kabulüne yol açacaktır” denildi.

“Aynı iş robotlarla yapılabilirdi”

İşverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri almak zorunda olduğu kaydedilen kararda “Kaçınılmazlıktan, işveren tarafından tüm önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza/hastalık meydana gelmişse söz edilebilecektir” denildi, şu tespitler yapıldı: Aynı iş makine kullanılarak, lazer veya robotlar aracılığıyla da yapılmaktadır. İşyerinde alınması gereken önlemlerin hiçbirinin işveren tarafından alınmadığının bilirkişiler tarafından tespit edilmiş olması, aynı işin makine kullanılarak lazer veya robotlar aracılığıyla da yapılması mümkün iken kumlama yöntemiyle üretim yapılmasında ısrar edilmiş olması, Anayasa ile teminat altına alınmış olan yaşama hakkının ihlali niteliğinde olup, bu durumun ‘kaçınılmaz bir sonuç olarak değerlendirilmesi’ isabetli bulunmamaktadır.

“İşveren, işçinin vücut ve ruh sağlığını korumakla yükümlü”

“Çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenin önlem alma ödevini etkilemez” vurgusu yapılan kararda dava şu gerekçelerle kabul edildi:

İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler. Yüksek mahkeme meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlık faktörünün uygulama yeri ve etkisinin bulunmadığı gözetilerek, iş güvenliği konularında uzman tekstil mühendisi, kimya mühendisi ve göğüs hastalıkları uzmanı bilirkişilerden oluşacak heyetten yeniden rapor alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

 

Independent Türkçe / AA

DAHA FAZLA HABER OKU