Türkiye'nin sonu

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

İlkokuldayken, Osmanlı'nın son dönemlerinde halk yoksulluktan kırılırken dış borçlarla saraylar yaptırılmasını bir türlü anlayamazdım. Aslında yaşım ilerledikten sonra da pek anlayamadım.

"Padişahım çok yaşa" diye bağıranları da anlayamadım, bağırıp Cuma selamlığında bahşiş bekleyenleri...

Türkiye'nin hızla iflasa sürüklendiği mevcut süreç Osmanlı'nın o sefil son dönemine çok benziyor sanırım.

İnanılır gibi değil ama ülkenin ormanları günlerdir yanıyor. Bilanço henüz belli değil ama Güney Ege ve Akdeniz ormanlarımızı kaybettiğimiz anlaşılıyor.

Ve ne yazık ki, orman yangınlarına karşı hiçbir ciddi hazırlık yapılmadığı ortaya çıktı.

Bir tek Kızılay hazırlıklıymış! Fırsat bu fırsat, hemen yeni bir bağış kampanyası başlattılar!..

İnanılır gibi değil ama gerçek; her felaket halktan para toplamak için yeni bir fırsata çevriliyor.

Bir de insanların tepesine çay paketi fırlatma fırsatına...

Devlet dediğiniz mekanizmanın, en kötüsünün bile, bir ülkeyi asgari ölçülerde yönetmesi beklenir.

Şu an Türkiye'de devlet mekanizmasının asgari basiretten yoksun olduğu, iş bilenlerle değil, "Padişahım çok yaşa!" diye bağırıp cülus peşinde koşanlarla dolu kof bir çuvalı andırdığı açıkça görülüyor.

Ekonomi bürokrasisi ülkeyi batırdı. Üniversiteler intihalle "profesör" olmuş hilebazların idaresi altında bilimden koparıldı.

Diplomasi Egemen Bağış türü kimselere emanet edildi. Ordu adı konulmamış bir profesyonelleştirmeyle yandaşlar topluluğuna dönüştürüldü.

Yargı tüm bağımsızlığını kaybetti. Ve denetim mekanizmaları ortadan kaldırıldı.

Vatandaş hukuku fiilen ortadan kalktı, vatandaşın devletten hesap soracağı herhangi bir mekanizma kalmadı zira.

Ve alınmayan tedbirler şimdi ormanlarımızın yok olmasına yol açtı...

Basit bir şey değil.

On yıllarca telafi edilemeyecek bir durumdan söz ediyoruz.

Yeni kıyıların talana açılmasından.

Türkiye'nin daha çekilmez bir yer hale gelmesinden söz ediyoruz...

Evet, bu ülke çekilmez bir yer haline geldi. Elimiz kolumuz bağlı. Gözümüzün önünde yaşanan türlü kepazelik karşısında hiçbir şey yapamaz haldeyiz.

Ve Türkiye giderek daha tehlikeli bir yere dönüşüyor.

Orman yangınları vesilesiyle büyük bir kışkırtma örgütlenmeye başladı. Hiçbir veriye dayanmayan "Yangınları PKK çıkarıyor" haberleri yayılıyor ve HDP'nin buna sessiz kaldığı iddiası da tamamen asılsız biçimde ortaya atılıyor ve her yerde bir kışkırtmanın zemini hazırlanıyor.

Çok tehlikeli bir eşikteyiz.

Halkın öfke seviyesi giderek yükseliyor.

Geçim sıkıntısı bir yandan, yaşanan akıldışı süreç bir yandan...

Toplumsal bir yangın, tıpkı her yanı saran orman alevleri gibi yayılabilir.

Üstelik şimdi başka bir fenomenle de karşı karşıyayız.

Kontrolsüz göç, ülkeye Suriye, Irak ve İran sınırından kitlesel geçişlerin inanılmaz boyutlara ulaşması, bu kalabalığın içinde denetlenmesi mümkün olmayan epey "cihatçı" militanın bulunma ihtimali, dört işlemi yapacak kadar akıl sahibi olan herkesi endişelendiriyor.

Ülkemiz bir dönem canlı bombaların şehir merkezlerinde patladığı bir dönemi yaşadı, o görüntüler hafızalarımızda hâlâ çok taze...

Bunları yazmaktan hiç hoşlanmıyorum ama hakikaten tehlikeli bir eşikteyiz.

Türkiye'de bir dönemin finaline yaklaşıyoruz.

Bu finalin nasıl yaşanacağını bilemiyoruz.

Hepimiz yaşadığımız kabusu Türkiye'nin sonuna gelmeden atlatabileceğimizi ummak istiyoruz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU