Haiti Cumhurbaşkanı Moise'ye yapılan suikastın Haiti iç siyaseti ve Latin Amerika'ya etkisi

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Latin Amerika Karayip ada ülkesi Haiti'de çarşamba sabahı erken saatlerde, Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise, Başkent Port-au-Prince'de varlıklı ailelerin yaşadığı Petion-Ville bölgesindeki evinde öldürüldü.

İlk bilgilere göre, İspanyolca ve İngilizce konuşan bir saldırı ekibinin, saldırıya başlamadan önce hoparlörden kendilerini "Amerika Birleşik Devletleri Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) ajanları" olarak tanıttığını iddia etti.

Polis, 26 Kolombiyalı ve 2 Haiti asıllı ABD vatandaşı dahil 28 kişinin suikaste katıldığını ve 17 kişinin gözaltına alındığını söylüyor.


Haiti Le Nouvelliste gazetesi, Başkan Moise, biri alnından olmak üzere 12 defa kurşunlandığını ve sol gözünün vahşice oyulduğunu; öldükten sonra da kol ve bacaklarının kırıldığını açıkladı.

Başkanın 3 çocuğunun güvende olduğu bildirilmesine rağmen, karısı First Lady Martine Moise 3 kurşunla ciddi şekilde yaralandı ve Miami'de bir hastaneye kaldırıldı.

(Yazıyı kalem aldığımız saatlerde Başkanın eşiyle ilgili 'ölüm' haberleri gelse de; bu bilgi halen teyit edilmedi). 

Jovenel Moise, Haiti'nin 58. başkanıydı. Moise, daha önce hiçbir siyasi görevde bulunmamıştı; meyve ihracatçısı olarak zenginleşmiş bir iş adamıydı.

Şahsen Moise'nin öldürüldüğünü öğrendiğimde çok şaşırmadım. Çünkü Moise, rakip siyasi partileri, iş adamlarını ve Haiti'nin önde gelen ailelerinden gücü almış ve kendi elinde toplamıştı.

Yani birçok iş-dış düşman edindi. Dolayısıyla suikast/saldırı herhangi bir yerden gelmiş olabilir. 


Suikastın 8 dinamiği ve Haiti iç siyasetine etkisi

1- Başkan Moise'nin istikrarsız başbakan tercihleri: Başkan Moise, mevcut başbakanı görevden almış; yerine ise Ariel Henry'yi ülkenin yeni başbakanı atayacağını kamuoyuna açıklamıştı.

Suikast, Başbakan olması beklenen Ariel Henry'in atamasından sadece bir gün önce gerçekleşti. Başkan Moise görev yaptığı 4,5 yıl içinde 7 başbakan değiştirdi.

Uzun süredir ertelenen cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Moise'nin ölümü, Henry'nin destekçileri ile geçici başbakan Claude Joseph'in destekçileri arasında şiddetli bir güç mücadelesi korkusu yarattı.

Dolayısıyla ülkenin daha fazla siyasi ve sosyal istikrarsızlığa sürüklenmesi bekleniyor. Geçici başbakan Claude Joseph, ABD'ye yakın bir isim.

Haiti senatosu, geçici Cumhurbaşkanlığına Meclis Başkanı Josep Lambert'i atadı. Meclis kapalı olduğu için 30 senato koltuğundan 10 tanesi dolu. Geçici cumhurbaşkanını ise 8 senatör seçti.


2- ABD başkanı Biden, seçildikten sonra Latin Amerika ve Haiti sağ-milliyetçi partileri/aktörlerinde bir huzursuzluğa neden oldu.

Bunlardan birisi Kolombiya Cumhurbaşkanı Duque'ye yapılan başarısız saldırı, diğeri de suikasta kurban giden Moise idi.
 

Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Haitili göçmenleri deport etmesi ve Haiti'de insan haklarına vurgu yapması; Moise'nin otoriterleşen iktidarına yönelikti.

Nitekim suikastten 3 gün önce ABD'nin Haiti büyükelçiliği ülkede hukuk ve demokrasi konularında Moise hükümetini eleştirmişti.

Mosie, ayrıca ABD başkanı Donald'ın Trump'ın arkadaşıydı. Ülkede 2019'dan beri devam eden sokak gösterilerinde Trump, Moise iktidarının amansız savunucuydu.

Moise'de tıpkı Trump gibi bir işadamıydı. 3 bin kişinin çalıştığı muz çiftliklerinin sahibiydi. Bu yüzden kendisine 'Muz adam' deniliyordu.

Ancak Moise'nin Biden etkisinden ötürü kalemin kırıldığı; belki suikastın faili olarak değil ama suçun sorumlusu olarak uluslararası ve bölgesel eko-politik hava yüzünden küreselciler resimdeki boşluğu dolduruyor.

Zira Moise, Haiti anayasasını değiştirmeye çalışırken; Biden yönetimi, otoriter yönetimi daha da pekiştirecek bazı maddeler konusunda Moise'yi uyardı.

Nitekim ocak ayında bir İspanyol haber ajansına verdiği röportajda, hayatına yönelik tehditler yapıldığını öne sürdü.


Buna rağmen Moise, cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleri birlikte 26 Eylül'de anayasa referandumu yapacaktı.


3- Moise'nin görev süresi bitmiş ve Haiti halkında meşruiyeti kalmamıştı: Moise'nin Haiti halkı nezlinde bir karşılığı yoktu. Halk desteğini yitiren siyasetçi/devlet adamı olarak 'tehdidi açık hale' getirdi.

Nitekim 10 jeep ve 10-15 kişiyle konutu basıldığında yardımına kimse gitmedi. Moise, Kasım 2016'da seçildi. Haiti cumhurbaşkanlığını 2017'nin başlarında devraldı.

Bu nedenle 5 yıllık görev süresinin Şubat 2022'ye kadar sona ermeyeceğini iddia etti. Ancak hukukçular, eleştirmenler, yargıçlar ve muhalefet liderleri, görev süresinin şubat 2021'de sona ermesi gerektiğinde ısrar etti.

Bu yüzden iktidarı son 1 yıldır kararnamelerle ve ciddi meşruiyet sorunlarıyla geçirdi. Ancak Başkan Moise, suikasta uğramadan hemen önce; Eylül-2021 tarihinde hem başkanlık seçimlerini hem de hazırladığı Anayasa'nın referandum tarihini açıklamıştı.

Dolayısıyla Moise'nin cumhurbaşkanı olarak görev süresi, istikrarsızlık, yolsuzluk iddiaları, artan cezai şiddet seviyeleri (özellikle adam kaçırma) ve uzun görev süresiyle ilgili siyasi anlaşmazlıklarla tanımlandı.


4- Moise, Haiti devletini ortadan kaldırdı: 53 yaşındaki cumhurbaşkanı, parlamentoyu dağıtıp ve yasama seçimlerini gerçekleştiremediği için Haiti'yi bir yıldan fazla bir süredir kararname ile yönetiyordu.

Ülkede sadece 10 seçilmiş yetkili var, hepsi senatör. Mevcut geçici başbakan olan Joseph, parlamento tarafından onaylanmadı ve istifa etti.

Bu hafta atanan yeni başbakan Ariel Henry, henüz yemin etmedi. Yüksek Mahkeme başkanı bile yok: Başkan Rene Sylvestre geçen hafta Kovid-19'dan öldü.

En yaşlı mahkeme üyesi muhalefet tarafından bu yılın başlarında uygulamaya konan bir gölge hükümete başkanlık ediyor.

Yani ülkede 2 başkan, 2 hükümet, 2 meclis, hatta ayrı dilde yorumlanan 2 anayasa vardı. Moise öldürülünce her şey daha da karışacak.


5- Haiti halkı 'Survivor' yaşıyor: Haiti'nin ekonomik, politik ve sosyal sıkıntıları son zamanlarda başkent Port-au-Prince'de çete şiddetinin artması, enflasyonun yükselmesi ve nüfusun yüzde 60'ının günde 2 dolardan az kazandığı bir ülkede gıda ve yakıtın giderek azalmasıyla derinleşti.

Bu sıkıntılar, Haiti'nin halen devam eden 2010'daki yıkıcı deprem ve 2016'daki Matthew Kasırgası'ndan kurtulmaya çalışırken sorunlar artarak ortaya çıkıyor.

2010 yılında, Haiti, yaklaşık 30 saniye süren bir depremle harap oldu. En az 220 bin kişinin öldüğü ve yaklaşık 1,5 milyon kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor.

Yaklaşık 300 bin kişi yaralandı ve ülkenin büyük bir kısmı metal ve betonun altına gömüldü. Deprem Haiti'nin altyapısını yok etti; ve bu altyapı yeniden inşa edilmedi.


BM barış gücü askerleri, depremden hemen sonra 2010'da yanlışlıkla kolerayı Haiti'ye getirdi. Halen devam eden salgın, yaklaşık 800 bin kişiyi hasta etti, 9 bin kişiyi öldürdü.

2010'dan önce, Haiti'de onlarca yıldır kolera hastalığı bildirilmiyordu bile. BM, 2016'daki kolera salgınındaki rolü nedeniyle özür diledi.

Birleşmiş Milletler bir zamanlar ülkeyi kronik siyasi şiddet ve istikrarsızlık krizlerinden kurtarmak için Haiti'de binlerce barışı koruma askeri ve polis memurunu görevlendirdi.

Ancak 2010 depremini izleyen kolera salgını  barış gücü askerleri tarafından yayıldı. Eski BM genel sekreteri Ban Ki-moon bile, yayımlanan bir anı kitabında kolera felaketinin "Birleşmiş Milletlerin Haiti'deki itibarını sonsuza dek yok ettiğini" itiraf etti.

BM Dünya Gıda Programı'na göre, nüfusun neredeyse yarısının acil gıda yardımına ihtiyacı var. Matthew Kasırgası 2016 yılında ülkeyi vurdu ve ülke ekonomisine ciddi zarar verdi.

Dünya Bankası'na göre, Haiti nüfusunun yüzde 90'ından fazlası doğal afetlere karşı savunmasız. Ülke, aynı zamanda Kovid-19 salgının ortasında kaldı.

Reuters'e göre Haiti, bir doz aşı uygulamayan birkaç ülkeden biri. Haiti, Latin Amerika ve Karayipler'deki en fakir ülke ve Dünya Bankası'na göre dünyanın en fakir ülkeleri arasında.

Haiti polisine göre, sadece başkent Port-au-Prince'de 14 bin 700'den fazla insan artan şiddet olayları nedeniyle yerinden edildi.

6- Uyuşturucu ve Narko-Trafik ve çetelerin etkisi: Haiti jeo-stratejik açıdan kritik bir ada ülkesidir. Özellikle uyuşturucu transferi ve kara para konularında Güney Amerika kartelleri ile ABD kartelleri arasında köprü görevi görüyor.

Çünkü Haiti, kokain ve yasadışı para transferi konusunda giderek daha önemli bir geçiş noktası haline geldi. Kolombiya, Venezuela ve Ekvador'dan kartellerin ve uyuşturucu kaçakçılarının bazıları, Moise ve ona yakın kişilerle arası bozuktu.

Haiti ve Dominik; lüks yat ve uçaklarla ABD'ye taşınan illegal maddelerin istasyonu durumunda. Dolayısıyla Moise ile tam olarak açıklanmayan/bilinmeyen bir pazarlık/paylaşım kavgası olduğu ortaya çıkıyor.

Suikastçıların kimlikleri henüz bilinmiyor, ancak somut bir kanıt olmamasına rağmen uyuşturucu kaçakçılığıyla olası bağlantılara dair söylentiler Haiti'de konuşuluyor. 


Haiti'nin Amerika Birleşik Devletleri büyükelçisi Bocchit Edmond, Moïse'ye yönelik saldırının DEA ajanlarınca gerçekleştirildiği iddiasına karşılık "yabancı paralı askerler ve profesyonel katiller tarafından gerçekleştirildiğini" söyledi.

Bu bağlamda DEA'nın Haiti başkentinde hükümete narkotikle mücadele programlarında yardımcı olmak bir ofisi var. Başkent Port-au-Prince'de çeteler ulusal güvenlik sorunu haline geldi.

Rakip çeteler Martissant, Cite-Soleil ve Bel Air gibi kalabalık bölgelerde kontrol sağlamak için savaşırken, Port-au-Prince'in bazı bölgelerini, çeteler kontrol ettiği için erişim sağlanamıyor.

Ancak Başkan Moise'ye yapılan bu operasyon, başkentin bazı bölümlerinin kontrolünü ele geçiren silahlı çeteler tarafından gerçekleştirilemeyecek kadar karmaşık olduğu da bir gerçek.

Bunun dışında oligarklarında kendi ailesine bağlı irili-ufaklı çeteleri bulunmakta. Bunlar Kolombiya, Venezuela, Meksika ve Ekvador'da da çeşitli bağlantıları bulunmaktadır.

7-  Moise, Haiti statükosu ile çatışıyordu: Haiti kamuoyu Moise'nin iktidar gücünü, Haiti seçkinlere ait tekel sektörleri sona erdirmek için kullandığı konusunda hemfikir.

Dolayısıyla bu durum onu birçok kişiye düşman yaptı. Moise, özellikle ülkenin elektrik ihtiyacını sağlayan Vorbe hanedanı gibi oligark aileler tarafından nefret ediliyordu.


Geçici başbakan Joseph, Cumhurbaşkanının düşmanlarına atıfta bulundu ve onu "ülkedeki bazı oligarklara karşı çıkan cesur bir adam" olarak nitelendirdi.

Ayrıca Başkanın eski bir müttefiki ve yakın dönemde siyasi rakip Reginald Boulos ve diğerleri, onun en sert muhalifleri oldu.

Çünkü Başkan Moise, görev süresi içindeki başarılarından biri de ülkenin her yerine elektrik götüren Vorbes ailesinin sözleşmesini iptal etmek olmuştu.  

Hatta Moise kendisine yapılan başarısız darbe girişimini, Vorbes ve ekonomiyi kontrol eden diğer nüfuzlu ailelere bağladı.

Miami'de Haiti topluluk lideri olan Leonie Hermantin, "Bazıları için yozlaşmış bir liderdi, ancak diğerlerine göre reformcuydu" dedi.

"Özellikle para söz konusu olduğunda, güç dinamiklerini değiştirmeye çalıştı ve elektrik sözleşmeleri üzerinde kontrolü sağladı" dedi.

Haiti'de eski bir senatör olan Simon Desras, Moise'in ülkedeki zengin ve güçlü çıkarlara karşı verdiği savaşın onu öldüreceğini bildiğini söyledi.

Haiti'ye Osmanlı İmparatorluğu kimliği altında göç eden Lübnanlı göçmen bir ailenin oğlu olan Dr. Boulos, bir girişimci, iş adamı, tıp doktoru ve bir hayırsever.

Ülkenin sanayi ve ticaret odası başkanıdır. Süpermarketler, oteller, araba galerileri sahibidir. Aynı zamanda Boulos ailesinin Banka ve medya üzerinde dolaylı olarak yatırımları söz konusudur.

Reginald Boulos'un gözü, Haiti başkanlığında; ve Haiti muhalefetinin ve oligarşisinin lideridir.


Dimitri Vorbes, Haiti'de elektrik ve müteahhitlik hizmetlerini tekel olarak sunuyor. Başkan Moise ile sürtüşmesi yolsuzluk ve hukuksuzluk işlerine bulaşıp 2019'da sürgüne gitmesiyle başladı.

Ardında ülkede elektrik tedariki ile ilgili sözleşmesi iptal edildi. Vorbes ailesi ayrıca Dominik Cumhuriyeti'nin de elektrik tedarikini sağlıyor.

Ortadoğu kökenli Biggios ailesi de Haiti oligark ailelerindedir.  Bu aileler  Suriye ve Lübnan kökenli olup Latin Amerika'da Osmanlı İmparatorluğu pasaportuyla göç ettikleri için 'Turco' olarak da anılmaktadır.


Haiti oligarkların en tepesindekiler; Jamaika'dan göç eden Mevs ve Brandts aileleri, Danimarka'dan Madsens gibi aileler var.

Haiti'deki en zengin 7 aile: Madsen, Brandt, Duvalier, Lacombe, Gardere, Mevs ve Bigio. Bu aileler çoğunlukla yabancı kökenlidir.

Elit yüzdesi küçük olmasına rağmen, ekonominin en büyük payına sahiptir. Seçkinler bir şekilde birbirine bağlı veya ilişkilidir. Temel olarak güçlerini sağlam tutmak için birlikte çalışmak zorundalar.

Kimi zamanda suça bulaştıklarında çatışma yaşayabiliyorlar. Temelde 12 güçlü aile var. Arkasından 30 aileden oluşan bir grup daha var. Başkentin yukarısındaki tepelerde ve Malibu tarzı evlerde yaşıyorlar.

Zengin Haitili aileler temelde kendi imparatorluklarını yönetiyorlar. Amerikalı işadamları, Avrupalı işadamları ile Haiti'de tekel durumu olduğu için kazançlı ortaklıkları var.

Elbette en büyük özellikleri ucuz iş gücünün Batılı şirketlere sunulması ve distribütörlükler bulunmaktadır.


8- Başkan Moise'yi silahlı kuvvetler ve kendi korumaları sattı; Başkanı savunmasız bırakarak suikastçılara teslim etti:

Moise, Haiti Ulusal Polisinin başkanlık sarayına atadığı kendi özel muhafızları tarafından korunuyordu. Ancak Haitili yerel kaynaklar, güvenliğinin yetersiz olduğu konusunda her zaman endişeler olduğunu söylüyordu.

Hatta 2020 Ağustos ayında bir kişi, cumhurbaşkanının özel konutunun yakınında vurularak öldürüldü. Moise, eleştirilere ve uyarıları kulak asmayan biriydi. Çevresindeki küçük klikler ve kişiler dışında genellikle kimseyi dinlemiyordu.


Nitekim bu yılın başlarında da Moise, bir darbe girişiminin hedefi oldu. Ancak muhalefeti ve kamuoyunu ikna edememiş.

Yüksek mahkeme  yargıçları ve kıdemli polis memuru da dahil, 23 kişinin tutuklanması emrini vermesine yol açmıştı. Moise, bu darbe girişimin destekçisi ve finansörü olarak oligark aileleri işaret etmişti.

Moise, tartışmalı iki kararname ile mahkemelerin kamu ihale sözleşmelerini denetleme yetkisini sınırladı ve sadece cumhurbaşkanına hesap veren bir istihbarat servisi oluşturdu.

Ülkede 3 tip güvenlik teşkilat bulunmaktaydı:

  1. Silahlı Kuvvetler
  2. Polis teşkilatı ve İstihbarat,
  3. Başkanın özel oluşturduğu milis/çete unsurları.

Aslında başkan en çok bu yeni oluşumlara güveniyordu. Ancak öngörüsü kuvvetle olmakla birlikte; suikastın sonuçları hasebiyle başarısız olduğu görülüyor. Hatta bu yüzden İktidarda kalmak için çetelerle çalışmakla suçlandı.

Başkanın yüksek düzeyde koruması vardı. Moise'nin 15-20 civarında zırhlı araç ve polis muhafızından oluşan büyük bir konvoy ile düzenli olarak seyahat ederdi.

Ancak suikast sırasında hatta öncesinde suikastçıların evine girerken korumaların neden/nasıl karşı koymadığı büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor.

Genel kanı yukarıda adını saydığımız Oligark ailelerin Moise'yi öldürmek için bir paralı asker birliğini kiraladığını gösteriyor.

Bu bağlamda Haiti güvenlik teşkilatlarını parayla/siyasi vaatlerle ikna ettiklerini ortaya koyuyor. Nitekim Başkanın yaşadığı bölge, seçkinlerin oturduğu Pelerin'e giden iki şeritli ana yol, yeşil kamuflaj benekli kamyonlar tarafından kapalı tutuldu.

Haiti medyasına göre Moise'nin evinin çevresinde suikast günü ürkütücü bir sessizlik hakimdi. Başkanın evine giden yol üzerindeki işyerleri, marketler ve yol kenarında satış yapan kadın seyyar satıcılar o gün yoktu.


Sonuç olarak; Haiti ile ilgili bir film olsaydı; polis/savcı, cumhurbaşkanını öldürmek nedeni olabilecek tanıklara sorular sorulsaydı, soruşturmayı yapanlar uzun bir şüpheli listesi oluştururdu. Tıpkı şuanda bizim yaptığımızda gibi…

Paralı askerler büyük olasılıkla Moise'e karşı olan bir veya birkaç aile konsorsiyumu tarafından kiralandılar. Reginald Boulos bunlardan biri. Dimitri Vorbe başka biri. 

Kolombiya Devlet Başkanı Iván Duque'nin, Amerikan Devletleri Örgütü'nün (OAS) Haiti'ye müdahale etmesini önerdiğini görüyoruz, tıpkı Dominik Cumhuriyeti'ne müdahale ettiği gibi.

OAS, Brezilya, Kolombiya ve Honduras gibi birkaç sağcı başkan üzerinden, Haiti'ye asker göndermelerini sağlayabilir. Bu bağlamda Haiti geçici başbakanı 'güvenlik' yetersizliklerini gerekçe göstererek ABD ve BM'den asker yardımı talep etti bile….

Bu durum pratikte ABD'nin ticari çıkarlarıyla örtüşüyor. Nitekim bu oligark aileler; ABD şirketlerinin ve hatta çifte vatandaş olarak ABD'nin temsilcisi sayılabilir.

Elbette bu değerlendirmeler sadece olasılık; doğrulanmış bir şey olmadığı için analizimizde 'kesin yargıdan' uzak durmaya çalışıyoruz.

Yine bu olasılıklardan biri de, Kolombiya ve Venezuela kartellerin Haiti'de uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer suçlarla uğraşan güçlü kişilerle anlaşarak Moise'nin ölüm emrini verdiği öne sürülüyor.

Moise suikastının Latin Amerika'ya etkisi, ABD yeni başkanı Biden'ın göreve geldiği günden beri Latin Amerika'da suikast ve darbesiz gün bitmiyor. 

Kolombiya Başkanı Duque'nin helikopterine suikast düzenlenmesi, Haiti Başkanı Mosie'nin suikast sonucu öldürülmesi, Meksika Başkanı Lopez'in ABD'yi darbe tasarlamakla suçlaması, Brezilya'da milliyetçi generaller ile Başkan Boslonaro'nun darbe tartışması yaşaması, Peru'da solcu başkan adayı Castillo'ya karşı darbe bildirisi yayımlanması ve son olarak Küba rejimine karşı ABD destekli protesto gösterilerinin yapılması; Latin Amerika'da yeni bir paradigma değişimine gidileceğini gösteriyor.

Bu bağlamda analizi geniş bir çerçevede sunabilmek için sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU