Trump, Filistin davasına bir hizmette mi bulundu?

Doktor teşhiste hata yaptığında hastayı öldüren bir ilaç yazabilir, aynı şekilde politikacı da olayları gerçekçi bir şekilde okumayıp yanıldığında, yanılsamaları abarttığında sonu hüsran olur

Fotoğraf: AFP

Siyasi eylemin beklenmedik veya olaylarla doğrudan ilgili sonuçları vardır, elbette, Sayın Donald Trump doğrudan Filistin davasına bir hizmette bulunmadı, ama siyasal okumada dolaylı olarak sundu.

ABD'de beyazların renklilere karşı artan korkularıyla etkileşim içinde beyaz Protestan sağına yakın son derece aşırı iç politikalar izledi.

Amerikalı beyazların bu korkusu tarihsel, çünkü daha erken bir aşamada (İkinci Dünya Savaşı'ndan önce) beyaz rengin baskın kalması için herhangi bir "siyah veya sarı tenli mültecinin ABD'ye girmesi yasaklanmıştı."

Trump bunu bazı dinlere ve halklara karşı tekrarladı. Yalnızca Amerikan ekonomisinin iş gücüne ihtiyaç duyduğu evrelerde geçici göçe izin verildi ve on yıllar içinde etnik, dini ve renkli azınlıklar oluştu.

Amerikan toplumunun çekirdeği haline geldi; ancak çoğunlukla hakları sindirilmişti. Trump'ın çığlığı belki de Amerikan çoğunluğunun renklenmeden önceki son çığlığıydı.


Trump'ın 4 yıllık dönemindeki bu politikalar, Amerikan yelpazesinin tüm renklerini el ele vermeye ve ikinci Katolik Başkan Joe Biden'ı ve Hint kökenli koyu tenli bir başkan yardımcısını seçmeye itti.

ABD'de "siyahların hayatı önemlidir" devriminden "renkli hayat önemlidir" devrimine kadar yaşanan dahili etkileşim önemli ve ABD'de geniş kesimler, özellikle gençler arasında, beyaz fanatizm karşısında "insan" olarak eşitlik ve insan haklarının üstünlüğü taleplerini uyandırdı.

Bahsi geçen kesimler, Filistinlilerin çalınan insan hakları dahil, dünyanın herhangi bir yerinde hakların sindirilmesine karşı duyarlı hale geldiler.


Öte yandan Şeyh Cerrah Mahallesi ve Mescid-i Aksa'daki olaylar, Filistinli grupların roketleri, İsrailli Arapların içerideki siyasi faaliyetleri, Ramallah'ta deklare edilen barışçıl direniş, aralarında çok sayıda çocuğun bulunduğu öldürülen Filistinlilerin sayısı ve "orantısız" güç kullanımı, bütün bunlar "Filistin ulusal ruhunu" uyandırdı.

Bu, ABD'deki insan haklarına duyarlı geniş elit kesimlerde karşılık buldu. Bunun sonucunda yönetim, önceliklerin en alt sıralarında yer alan Filistin ve Ortadoğu dosyasını ilk sıralarda yer alan İran dosyasıyla aynı düzeye yükseltmek zorunda kaldı.


Bu değişiklik, öncelikle Amerikan toplumundaki eşitlik talebi ile İsrail toplumundaki eşitsizlik arasındaki karşılaştırmaya dayanıyor.

Zira İsrail içindeki Araplar, yıllarca süren bir askeri yönetime tabi oldular, ardından nüfusun yüzde 20'sini temsil etmelerine rağmen yıllarca "eksik adalet"e maruz kaldılar.

Amerikan kamuoyundaki bu değişiklik, sürpriz değil, ABD'de yaşayan bazı Filistinli yazarlar bunu aylar önce fark etmişlerdi.

Birzeit Üniversitesi aylar önce video konferans yöntemiyle düzenlediği seminerde bu dosyayı ele almış ve katılımcılar, doğmakta olan bu potansiyel ile etkileşime girmenin gerekliliği konusunda öneride bulunmuşlardı.

Filistin'deki son olaylar, bu eğilimi harekete geçirdi, genişletti ve Amerikan medyasında sıcak bir dosya haline getirdi.

Başkalarını geçmişte kendi halkına karşı uygulandığına ikna etmeye dayanan bir ülkenin ırkçı uygulamalarının, faşist güçlerin kör bir zulmü ve zorbalığı olduğu gün yüzüne çıktı.

Gözlemcilerin karşı karşıya olduğu asıl ikilem ise, yerlilerin, özellikle de Filistin'deki bazı liderliklerin ve onların "duygusal" destekçilerinin olayları anlayışlı ve basiretli bir gözle okumaya nasıl ikna edilecekleridir.

Son haftalarda yaşananlar, Filistinli gruplarla doğrudan bağlantılı olmayan, çoğunlukla İsrail içindeki ve dışındaki gençler tarafından taşınan bir Filistin ulusal ruhudur.

Asıl tehlike, Filistin'in herhangi bir bölgesinde herhangi bir grubun bu ulusal ruhun meyvelerini toplamaya en layık ve uygun olduğunu iddia etmesidir.

Geçmişte kalanlar kolay, daha zor olanı gelecek olan. Bunun ana hatları da Washington başta olmak üzere dünya başkentlerindeki bu geniş sempatinin, belirli bir grup için değil, dava için anlamı olan bir siyasi ilerlemeye ulaşmak için nasıl kullanılacağı.

Amerikan kamuoyundaki yeni farkındalık elbette körü körüne sempatiyle kolay kolay yönlendirilecek türden değil.

Hamas'ın yayımlanmış literatürüne atıfta bulunanlar ve bu literatürün iki devlet içinde bir arada yaşama olasılığını kabul etmediğini söyleyenler de var.

Ayrıca, ABD yönetimi, iki devletli çözüm arzusunu dillendirse de, Filistin tarafında Hamas örgütüyle aynı düşüncelere sahip, 'aşırılıkçı' olarak nitelendirdiği fraksiyonlarla muhatap olduğunu görüyor ve bunun Filistin tarafında mevcut uluslararası siyasi koşullar altında kazanımları maksimize etmek için uzlaştırılması gerekiyor.

Bir tarafın sadece galip geldiği için lider olması gerektiği söylemine gelince, bu bir yanılsamadır. Geçmişte davayı Filistin halkının çok fazla kan, gözyaşı, yoksulluk ve marjinalleşme ile bedelini ödediği "pazarlıklar"ın bir aracına dönüştüren diğer yanılsamalar gibidir.


Bu nedenle, herkesin, durumu abartmadan veya küçümsemeden, sahada olduğu gibi okuyan bir siyasi akla ihtiyacı var, çünkü uluslararası kamuoyu, bir konu veya başka konularla meşgul olabileceğinden, Filistin davası ile uzun süre meşgul olmayabilir.

Sözgelimi ABD'de birkaç ay sonra ara seçimler için hazırlıklar başlayacak. Dünya aynı zamanda "korona" salgınının ekonomiye ve küresel siyasete etkisi başta olmak üzere birçok konuyla meşgul.

Endişe verici olan, tarihsel yaranın derinliği veya belki de siyasallaştırma ihtiyacı ve pusulanın kaybolması nedeniyle bazı Filistinli güçlerin diğer Arap tarafları suçlama eğiliminde olması ve kışkırtıcı bir dil kullanması.

Bunun sonucunda, karşı taraftaki bazı gruplardan da aynı türden karşılıklar gelebiliyor. Bu ise enerjileri tüketirken ilerlemeden aynı yerde kalmamıza yol açıyor. Buna örnek olarak İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye yönelenlere karşı hatalı söylemleri verebiliriz.

Oysa ilk olarak, normalleşme dava için öncelikli bir konu değil, ikincisi, normalleşmeden elde edilen fayda aşikar. Mısır'ın bir diplomatik zekâ olan tutumu olmasaydı, geldiğimiz noktaya ulaşamazdık.

ABD, ateşkese ulaşmak, bu ulusal ve insani meseleyi çözmek için bir köprübaşı arayışı sürecini başlatmak için Mısır'ın etkin bir rol oynamasını tercih etti ve İsrail de bunu kabul etti.

Mısır'ın tutumunun, uluslararası toplum ve Arap devletleri tarafından desteklendiği de açık. Burada önemli olan, Filistin ulusal çıkarlarının gerçekleşmesi için ortak noktaları maksimize etmek ve farklılıkları azaltmak.

Bu, kolay ya da basit olmayacak ama önemli olan ortaya çıkan fırsatların aksi yönde kullanımının önüne geçmek için kapıları ve girişleri kapatmaktır.

Taraflar, eşi görülmemiş bir küresel destekle geniş bir Filistin ulusal dayanışmasına ulaşırlarsa, bu, Ortadoğu ülkelerinin enerjilerinin çoğunu tüketen yangınları söndürmenin ilk adımı olabilir.


Sonuç olarak; doktor teşhiste hata yaptığında hastayı öldüren bir ilaç yazabilir, aynı şekilde politikacı da olayları gerçekçi bir şekilde okumayıp yanıldığında, yanılsamaları abarttığında sonu hüsran olur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Harun Yılmaz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU