İnsanların salgın karşısındaki vaziyeti!

İnsanların melun virüsle birlikte bekleme yükünden ötürü çektikleri azap devam ediyor. Zuhruf suresindeki ayetin insanların dünyada bu salgın karşısındaki vaziyetini en iyi şekilde anlattığı görülüyor

Fotoğraf: Twitter

Bugünlerde insanların yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve aşıları karşısındaki vaziyetini yalnızca Kuran-ı Kerim'de Zuhruf suresinde geçen şu ayet tasvir ediyor:

'Ey Malik, Rabbin bizim işimizi bitirsin' diye haykırdılar. O: 'Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak kimselersiniz' dedi.


Bu ayette kastedilen şey hesap gününde öyle bir an gelecek ki cehennem ehli, cehennem bekçisi Malik'e seslenerek Allah'tan ölüp rahata kavuşmaları için işlerini bitirmesini isteyecekler.

Ancak Malik onlara ebedi olarak azap içerisinde olacaklarını söyleyecek. Ayetin başka bir tefsirinde ise cehennem ehlinin azaptan kurtulmak ve rahata ermek için değil, yalnızca tutsak oldukları uzun bekleyiş yüzünden ümitsizliğe düştükleri için ölmeyi diledikleri ifade ediliyor.

Mısır atasözlerinin arasında söz konusu ayetin anlamına yakın bir atasözü var:

Felaketin yaşanması, gelmesini beklemekten daha iyidir!


Salgının ilk günleri ve aylarında pek çok ülkede vatandaşlardan oluşan büyük bir kalabalığın hükümetlerin aldığı kapanma kararının iptal edilmesi çağrısında bulunduğuna şahit olduk.

Daha sona pek çok başkentte insanların toplanıp kapanma tedbirlerini reddettiğini ve bunda ısrarcı olduğunu gördük.

Bu kişiler akla ve kalbe yatan bir gerekçeye dayanmayan yersiz bir kapanmayı kabul edecek kadar saf olmadıklarını söylüyorlardı.


Kapanma tedbirleri temelde vatandaşları korumak için alınsa ve vatandaşların çoğu bunun bilincinde olsa da, kapanmanın uzun sürmesinden kaynaklanan huzursuzluk, insanları bedeli ne olursa olsun bu kapanmanın bitmesini istemeye itti.

Hatta bu bedel virüsün kendisiyle karşı karşıya kalmak bile olsa…


Daha sonra aşıya ilişkin şüpheler güvenden önce geldi ve dünya üzerindeki pek çok kişi Tarafe bin el-Abd'ın ünlü Muallakası'nda söylediği yöntemle virüsle mücadele etmeyi tercih etti:

Şayet ölmemi engelleyemezsen

Bırak da sahip olduğum malları harcayarak öleyim.


Çok sayıda insanın hükümetlerin aşının arkasındaki niyetleri hakkında şüpheleri vardı. Dünya çapında bunun arkasında masum olmayan hedeflerin olabileceğine dair konuşmalar döndü.

Bu tür şüphelerin ve endişelerin oluşması için ortada hiçbir kanıt yoktu. Ancak bu şüpheler yine de birçok kişi arasında kolayca ve hızlı bir şekilde yolunu buldu!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Korkuların ve şüphelerin yayılmasına yardımcı olan şey, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 11 Mart 2020'de Kovid-19'u pandemi ilan etmesinin üzerinden bir yıl geçmişken birçok aşının geliştirilmiş olması oldu.

İnsanların şüphe duymayıp güvende hissetmeleri için hızlı bir şekilde aşı geliştirilmesi normaldi. Ancak bu hızın daha önce insanlığın karşılaştığı hiçbir salgında görülmediği ortaya çıktı.

Böylece bu hız bir avantajdan bir kusura, bir nimetten bir lanete, aşı uzmanlarının terazide hesapladıkları bir şeyden onlara bağlı bir şeye ve umut verici bir şeyden korku verici bir şeye dönüştü.


Yeryüzündeki insanların üzerine iki korku hakim oldu.

İlki, birdenbire gelen ve gitmek bilmeyen yorucu bir misafir olan virüsün kendisinden korkulması.

İkincisi ise, farklı isimlerdeki aşılardan korkulması. Çoğu kesimin nazarında, aşıların insanları ele geçirmeye çalışan bir iblise dönüşmesi şaşırtıcı değildi!


Kovid-19 salgınının uzamasıyla birlikte korku ve şüphe duyanların, aşının alternatifi olmadığını kabul etmekten başka çareleri kalmadı.

Farklı bölgelerdeki ülkelerin sağlık pasaportu (aşı pasaportu) duyurularına başlamasıyla birlikte aşılara olan teslimiyet daha da arttı.

Zira bu, ülkeler arasında seyahat etmek için aşı olma şartı getirileceği anlamına geliyor. Aşı olmayanlar ise ülkelerine hapsolup orayı terk edemeyecek.


Sağlık pasaportu konusu ayrıntılar ve karışıklıklarla dolu uç bir noktaya ulaştı. Ancak bu başka bir konu.

Zira asıl mesele, sadece bu yorucu misafire karşı dirençli olmak değil, aynı zamanda başta en temel insan haklarından biri olan seyahat hakkı olmak üzere normal insan haklarından yararlanmaya devam etmek istiyorsanız aşı olmanız gerektiği.


Peş peşe gelen kapanma tedbirlerinden bezmiş insanlar, akıllarda olmayan tatsız bir sürprizle karşı karşıya kalana kadar pes edip aşıyı kabul etmek üzerelerdi!

Bu sürpriz ufukta can simidi olarak görünen aşıların etrafını pek çok şüphenin sarmasıydı.

Örneğin AstraZeneca aşısının sağlık sorunlarına neden olduğunu duyduk. İngiltere gibi büyük bir ülke, vatandaşlarını aşılamak için temel olarak bu aşıya güvense de bu durum, aşıya karşı duyulan endişelerin yayılmasını engelleyemedi.

Diğer taraftan Danimarka gibi bir ülkenin kendi topraklarında bu aşının kullanımını tamamen yasaklamasını da engelleyemedi.


Bunun ardından diğer aşılarda olduğu gibi iki doz değil de tek doz yapılan Johnson&Johnson aşısında da aynı sürpriz yaşandı.

ABD 7 milyon vatandaşına bu aşıyı yapmasına rağmen bu, Başkan Joe Biden yönetiminin bir sonraki duyuruya kadar ABD topraklarında aşının kullanımının askıya alındığını duyurmasını engelleyemedi.


Daha sonra çok geçmeden Moderna aşısında da bu iki aşıdaki gibi bir sürprizle karşılaşılabileceğine dair haberler çıktı.

Sanki boncukları tek tek dağılan bir tesbihin önünde duruyormuşuz da bu boncuklarla birlikte, bu üç aşı ve henüz onlara yetişmemiş diğer aşılar üzerine bahis oynayarak yaşamış milyonlarca insanın kalpleri dağılıyormuş gibi.

İnsanların zihinlerinde cevabı olmayan şu soru uyandı:

Üç aşıyla ilişkili sağlık riskleri başlı başına bilimsel bir gerçek mi?

Yoksa bu, her birinin aşı pazarını diğerleri olmadan ele geçirmek istediği üretim şirketleri arasındaki gizli çatışmaların bir hikayesi mi?


Bu sorunun haklılık payı var. Çünkü örneğin ABD'de Johnson&Johnson aşısını aldıktan sonra sağlık sorunları yaşayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Öyleyse 7 milyon kişi bu aşıyı almışken böyle düşük bir sayı nasıl genel bir risk oluşturabilir?


Bu şekilde… İnsanların melun virüsle birlikte bekleme yükünden ötürü çektikleri azap devam ediyor.

Zuhruf suresindeki ayet günümüz dünyasından bahsetmeyip ahirette yaşanacak bir olayı tasvir etmiş olsa da bu ayetin insanların dünyada bu salgın karşısındaki vaziyetini en iyi şekilde anlattığı görülüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU