Bana bir masal anlat

Çağımız insanı, unutulmaya yüz tutmuş masal anlatıcılığını son yıllarda hatırladı ve hayal gücümüze sunduğu kazanımları yeniden keşfetti

Masalların yazarları değil anlatanları vardır, kültürel aktarımın da önemli araçlarındandır masallar. Masal ve hikâye anlatıcılığı hem çok eski hem de modern bir meslek.

Independent Türkçe olarak masal anlatıcılarının kapısını çaldık, onlarla masalların büyülü dünyasını konuştuk.

Sıla Topçam- Masal Anlatıcısı

Lisansını ve yüksek lisansını tiyatro alanında yapan Topçam, masalların sözlü kültür ürünleri olduğunu söylüyor:

"En önemli özellikleri anonim olmalarıdır. Her kültürün kendine has anlatıları olsa da yine de tüm dünyadaki anlatılar birbirine paralellik gösterir. Hikâyeler, yazarı belli eserlerdir. Ancak bazı hikâyeler vardır ki, yazarını aşmıştır. Andersen’in Kibritçi Kız masalı gibi. Andersen, masal formunda hikâyeler yazan bir yazardır"

Masal anlatıcılığının dünyadaki en eski mesleklerden biri olduğunu söyleyen Topçam:

"Aynı zamanda da günümüzdeki en popüler meslekten biridir. Anlatıcı yalnızca masal forumunda bir anlatı yapmak zorunda değildir, efsaneler, hikâyeler, anılar, biyografik hikâyeler de anlatabilir. Masal anlatıcısı, günümüz yazılı kültürü ile geçmişin sözlü kültürünü birleştiren kişidir. Anlatmanın ve dinlemenin iyileştirir etkisini keşfetmiş de diyebiliriz.

Masal anlatırken ve dinlerken atmosferde bir yoğunluk oluşur, hepimiz ortak bir düşün içinde gibiyizdir. Bu bir bağlantı bir birlik oluşturur. Önceleri bunu bir meslek olarak yapmayı düşünmemiştim ancak sonrasında derinleşmeye karar verdiğimde, çalışma yöntemlerini araştırmaya ve denemeye başladığımda harika bir meslek olduğuna karar verdim."

SILA TOPÇAM.jpg
Sıla Topçam

 

Kendi seçtiği masalları dinleyicilere anlatmayı tercih eden Topçam, şöyle devam ediyor:

"İçimden gelmeyen ve seçmediğim masalları anlatmak çok da kolay olmuyor, genelde tercih etmiyorum. Masal ve arketip atölyelerimiz ve kamplarımız var. Orada anlatacağım masalları severek anlatıyorum.

Hedef kitlem genelde yetişkinlerden oluşuyor. Ancak çocuklara yaptığım etkinlik de var ya da ailecek de masal dinleme akşamları yaptığım oluyor. Kamplarımıza gençler de geliyor, orta yaşın üstündekiler de. Aslında tek bir kitlemiz yok, çünkü masalın tek bir kitlesi yok. Herkese hitap ediyor. Sıla Masal Okulu’nda anlatıcılık eğitimi almak için gelen kişiler öğretmenler, psikologlar, kişisel gelişim uzmanları, öğrenciler, emekli öğretmenler, doktorlar gibi pek çok alanda çalışan kişiler oluyor.

Bizi dinlemeye gelenler, anlatıcı ve dinleyici arasında oluşan düş ortaklığından etkileniyorlar. Hayal kurmayı özlemiş oluyorlar, hayatlarıyla ilgili sorulara yanıt buldukları oluyor masallarda. Kendilerini iyi hissediyorlar.

Ben masal anlatırken samimi bir anlatım olmasına niyet ediyorum. İçten gelerek anlatılmayan hiçbir söz dinleyene ulaşmaz. Gerisi hikâyenin işi oluyor. Güzel bir masal, hikâye kalpte yolunu bulur.

Masal ve hikâyenin bilinçaltında doğrudan etkili olduğunu söyleyebiliriz. Sembolik bir anlatım olduğu için yüzeyde akan hikâyenin yanı sıra derinlerde olan öz de bilinçdışı tarafından algılanıyor. Bu yüzden de masallar bizi çok etkiliyor."

Efe Elmas- Masal Anlatıcısı

Masalların özellikle anonim olmasının önemli olduğunu söyleyen Elmas, masalların kaynağının belli olmadığını ifade ediyor:

"Halk üretir ve dilden dile, gönülden gönüle anlatarak nesillere aktarır. Hikâye ise daha geniş anlamda bir anlatı içerir, yazarı vardır. Kurgu ya da gerçek olabilir. Lakin masal, tamamen büyülü bir dünyada geçer ve rasyonel olmayan ama insan ruhunu etkileyen bir içeriğe sahiptir, bu açıdan önemli farkları var anlatıcılık sanatında. J.R.R Tolkien der ki "Peri masalları, periler ya da elfler hakkında değil, Periler Diyarı, yani perilerin var olduğu ülke ya da bölge hakkındadır." Periler diyarını "sihir" olarak çevirebileceğimizi söyler ve ekler "Masalda bir parça yergi yer alsa bile, bir tek şeyle asla dalga geçilmemelidir, sihrin kendisiyle" J.R.R Tolkien’in bu açıklaması beni çok etkiler. Aynı rüyalar gibi, o masal diyarında da her şey olağandır. Zaman ve mekansızlık hâkimdir."

EFE ELMAS.jpg
Efe Elmas

 

Masal anlatıcılığını bir düş ortaklığına benzeten Elmas, şöyle devam ediyor:

"Hep birlikte kadim bir anlatı olan masalı hayal etmek ve masalın sihirli diyarına yolculuk etmektir. Anlatıcıyı, bu diyarı anlatan, tanıtan ve gezdiren bir tur rehberi gibi görürüm hep.

Bu süreç benim kendimi keşfetme, "ben kimim?" sorusunu sorma sürecimle paralel olarak gelişti aslında. Semboller, mitler ve Şamanizm gibi antik öğretiler üzerine sürekli okumalarım ve araştırmalarım vardı. Bunlar bireysel merakımdı ve bu merakım beni kendimi derin bir içsel yolculuğa da çıkarmıştı."

Masalı, insan ruhunda hangi konuya değinmek üzere yola çıktıysa ona göre seçtiğini söyleyen Elmas, şöyle devam ediyor:

"Garl Gustay Jung’un bahsettiği gölge arketipi için anima-animus için veya kendini arayış için bir masal seçebiliyorum. Dönüşümle alakalı, aşk, özlem, şifa veya kendini bilme ya da kaybolmakla ilgili masal seçebiliyorum. Benim inancıma göre masallar yaşlı bir büyükanne gibi, onun dizinin dibine oturduğumuzda ve sembolik dilini anlamaya niyet ettiğimizde bize hayata dair bir öğüt, bir bilgelik veriyor. İnsan, yaşadığı tüm acılar, çıkmazlar için bir masal anlatmış. Hayattaki birçok sorunun cevabını masallarda bulmak mümkün, tabi bir çocuk gibi o büyükanneye saygı duyup, öğütlerine yüreğinizi açarsanız. Belki de bu inancımdan dolayı, bazen de hayatımda beni etkileyen bir sürecin içinde o masal karşıma çıkıyor. Haliyle o beni seçmiş oluyor."

Masalın ve hikâyenin bilgeliğine ve ruhuna saygı duymak, bu kadim anlatıları yeniden hatırlamak hedeflerimden biri. Ayrıca masallara kalbimizi açarak, modern çağın kafa karışıklığında hayatın griliğinden sıyrılıp keyifli vakit geçirmek bir diğer amacım ve olur da bir soru işaretinin cevabını hep birlikte bulursak bu da beni neşelendiriyor."

Roza Erdem-Masal Anlatıcısı

"Konservatuar okudum. 2001 yılında mezun oldum, uzun yıllar oyunculuk yaptım. 2015 yılında hikâye anlatıcılığı eğitimine başladım. Hayatımın mesleğini bulduğumu hissediyorum ve başladığım günden beri aşkla yapıyorum. Anlatı sanatında özellikle öz yaşam hikâyelerinin birer anlatıya dönüştürülerek paylaşıldığı Otobiyografik Anlatı türü ile ilgileniyorum."

"Hikâye yalnızca bir kere olmuş, biricik olandır" diyen Erdem, şöyle ifade ediyor:

"Anlatıya sebep, anlatının çekirdeğidir. Bir girişi, gelişme bölümü ve sonu vardır. Sonu her zaman mutlu bitmek zorunda değildir, kimi zaman beklediğimiz gibi olmaz, iyiler kazanmaz, adalet yerini bulmaz.

Bu çekirdek ya da tohum da diyebiliriz, masalın içinde de vardır. "Günlerden bir gün…" o çekirdeğe varılan eşiktir. Olağan hayatın akışında gerçekleşen yeni ve olağanüstü olanla masalda karşılaşırız. Her zaman mutlu olmasa da en nihayetinde adil sona ulaşır. Masal yüz yıllardan beri anlatılarak, kulaktan kulağa yayılmış, bugüne kadar gelmiş sözlü gelenek ürünlerinden biridir, anonimdir.

Masal anlatıcılığı yerine hikâye anlatıcılığı demek daha yerinde olabilir. Anlatıcılar, daha genel anlamda, sözlü gelenek ürünlerinin tümünden örnekler anlatabilirler (mit, efsane, destan, vb.). Masal da bu anlatı türünün örneklerinden biridir. Hikâye anlatıcısı; sözlü anlatı geleneğinden ürünleri taşıyan, anlatan, yayılmasını sağlayan, çemberler oluşturup insanları bir araya getiren, toplulukların hafızası, belleği olan sanatçıdır."

ROZA ERDEM.JPG
Roza Erdem

 

Masal anlatmaya nasıl karar verdiğini anlatan Erdem, anneannesinden etkilendiğini ifade ediyor:

"Oyuncu olarak çalıştığım sıralarda mesleğimi sevsem de ara ara "Hayatımın sonuna kadar yapmak istediğim iş gerçekten bu mu?" diye sorduğum zamanlar oluyordu. O zaman hayat bu soruya yanıt vermeme müsaade etmeyecek kadar hızlıydı. Belki cevabı bulmak için henüz yeterince olgun da değildim, "soru sormanın cevabı bulmaktan daha önemli olduğunu" bilmiyordum. Yine de soru aklımın bir köşesinde kalmaya devam etti.

Anneannemin hayatımda çok önemli bir yeri var. Çocuklukta duygu dünyamı renklendiren, genişleten anneannem Makbule’dir. O çok güzel masal anlatırdı ve bana göre çok fazla masal bilirdi. (Aslında hepi topu üç ya da dört masal bildiğini büyüyünce öğrendim.) Onun masallarını dinlerken büyük küçük hepimiz başka bir zaman ve mekâna taşınırdık, o anların yarattığı birlik hissini hep anımsarım. "Neden onun gibi masal anlatmayayım? Neden masallar dinleyen, derleyen biri olmayayım?" diye sordum kendime.

O sırada Türkiye’de düzenli ve uzun soluklu eğitimler veren bir kurum yoktu. Ama insan bir şeyi arzuyla istemeye görsün, onu gerçek kılabiliyor. Bundan birkaç ay sonra Uluslararası Seiba Hikâye Anlatıcılığı Merkezi kuruldu. Ben de iki yıllık "Anlatıcının Yolu" programının ilk öğrencilerinden oldum."

Masal anlatmaya başladığında herkesin güven içerisinde hissederek, kendini masalın duygularına ve olaylarına bırakacağı bir alan yaratmak olduğunu söyleyen Erdem:

"Ben hem çocuklara hem de yetişkinlere masallar ve hikâyeler anlatmayı çok seviyorum. Çocuklara düzenli olarak masal anlatıyorum ve bu çok öğretici bir deneyim. Kalpleri kırık değilse, çocuklar her zaman eğlenmeye hazır, meraklı ve yargısız olabiliyorlar. Bu da hevesli bir anlatıcı için bulunmaz bir nimet. Yetişkinlerde durum biraz daha farklı, belki biraz daha mesafeli olabiliyoruz yeniye diyebilirim. Ama bu masal başlamadan önce böyle. Masal başladığında ve gerçek dünyadan masalın dünyasına giden eşik geçildiğinde her şey geride kalıyor. Tıpkı çocuklar gibi heyecanla ve kabulle bakan bir sürü göz görmek harika oluyor.

Yalnızlık hissinin yerine, herkesin kendi biricikliğiyle var olabildiği ve katkı yapabildiği, birlik olma hissini duyabildikleri bir ortam yaratmak en büyük isteğim. Bir masalı ya da hikâyeyi "Bu, budur" diyerek anlatamaz ya da yorumlayamazsınız, herkes dinlediği anlatıdan kendine düşeni çıkarır. Anlatı sanatının çok sevdiğim bu yapısı hiyerarşik olmayan bir alan sağlıyor. Kimse, anlatıcı da dâhil, bir diğerinden daha fazla bilmiyor. Hikâye bir kere anlatıcı ve dinleyicinin arasındaki boşlukta var olmaya başlayınca, tazecik fikirlere, hayallere ve dönüşümlere gebe bir alan oluşuyor. Bu alanı paylaşabilmeye, hayallere hayaller eklemeye niyet ediyorum. Masallar bana umut veriyor, bu umudu çoğaltmak istiyorum."

Gündelik hayatta çoğunlukla beynimizin sol yarıküresi ile temas halinde olduğumuzu söyleyen Erdem, şöyle ifade ediyor:

"Beynin sol yarısı bizim bilinçli, analitik, sorgulayan, araştıran ve biraz da yargılayıcı olan yanımız. Beynin sağ yarıküresi ise bilinç dışı ile bağ içerisinde; yaratıcı, anda olan, esinlenen, hayal kuran yanımız ve aynı zamanda şaşırtıcı fikirlerin merkezi.

Bir anlatı sırasında beynimizin her iki yarısı aktif hale geliyor. Bir yandan bilinçli yanımızla masalın iskeletini takip ederken diğer yandan masalın taşıdığı, o bütün insanlığa ait imgelerden, duygulardan, duyumsamalardan etkileniyoruz. Ayna nöronlar sayesinde anlatıcının anlattığı imgeler sanki o an, orada gerçekleşiyormuş gibi hissediyoruz ve hem anlatan hem de dinleyenin beyninde aynı merkezler uyarılıyor. Bu ara alanda yaşanan deneyimin yalnızca bilinçli yanımızla ilgili olmadığına bilinç dışımıza da etki ettiğine inanıyorum."

Nuray Önoğlu- Masal Anlatıcısı

Emekli paleontolog olan halen çevirmenlik, kitapçılık yapan ve bir yandan da masal anlatan Önoğlu, masala ilişkin şunları söylüyor:

"Halkların ortak yaratısı olan kadim anlatılardır.  Ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze erişmişlerdir. Masalların ortak özellikleri ejderhalar, cinler, periler, devler gibi olağanüstü varlıkları içermeleri; olağanüstü olaylara yer vermeleridir. Masal kahramanı soyut yahut somut bir yolculuğa çıkar genellikle, bu yolculukta engellerle karşılaşır ve bu engelleri aşmasında doğaüstü bir varlık yahut doğaüstü güçleri olan biri ona yardım eder. Masallarda daima iyiler kazanır ve hemen daima mutlu son vardır."

NURAY ÖNOĞLU.jpg
Nuray Önoğlu

 

Masal anlatıcılığının kadim bir sanat olduğunu söyleyen Önoğlu,

"Her çağda her toplumda masal anlatıcıları olmuştur. Ülkemizde de masal anlatıcılığı açısından son yıllarda bir canlanma, bir hareketlenme görülüyor. Masal etkinlikleri çoğalıyor.

Benim masal anlatmam arkadaşım Asuman Memen sayesinde oldu. Kendisi masal anlatıcısıdır. Bizim küçük kitapçı dükkânımızda bir masal akşamı yapmak istedi, beni de kendisiyle birlikte küçük bir masalı hazırlayıp anlatmaya ikna etti. O gün bu gündür masal cini içimde.

Anlatacağım masalları ben seçiyorum. Elbette dinleyici kitlesini ve etkinliğin amacını gözeterek seçimler yapıyorum. Genellikle erişkinlere anlatıyorum. Ama anaokulu öğrencileri dâhil, çok çeşitli yaş gruplarına masal anlattığım oldu."

Beş yılı aşkındır masal anlatan ve masallarla ilgilenen Önoğlu, son sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Geçtiğimiz yıl çevirdiğim ve Türkçe masal diline uyarladığım masallardan oluşan Seçme Dünya Masalları adlı bir de kitap hazırladım, Aylak Kitap tarafından yayınlandı.

Sadece masal anlatmayı. İyi bir şekilde anlatmayı, masalın ruhuna uygun bir şekilde anlatmayı ve dinleyeni mutlu etmeyi hedef alıyorum.

Uzmanlar masalın bilinçaltında etkisini olduğunu söylüyor. Örneğin Bruno Bettleheim, bir çocuğun aynı masalı tekrar tekrar dinlemek istemesini böyle yorumluyor ama sınırımı aşmak, uzmanların alanına girmek istemem."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU