Pandemi ilaç sektörünü nasıl etkiledi?

2020 yılı Türkiye’de dünyanın geri kalanında olduğu gibi sağlık gündeminin tamamıyla COVID-19 salgını tarafından belirlendiği bir yıl oldu

Fotoğraf: PixaBay

Sağlık sistemleri salgının etkisiyle hem yatarak hem ayaktan sağlık hizmetleri boyutunda sınırlı olarak Kovid-19 enfeksiyonu tanılı hastalara hizmet verdi. İlaç endüstrisi en büyük küresel iş birliği örneklerinden birisini ortaya koyarak bir seneden kısa sürede birden fazla aşı adayını acil kullanım onayı alacak düzeye getirdi.

Tüm dünyada sağlık sistemlerinin acil durumlarla başa çıkabilme kapasitesinin ne kadar önemli olduğu ve neden sağlık alanına daha çok yatırım yapılması gerektiği de daha iyi anlaşıldı. İlaç firmalarının ülke temsilcileri, ilaç sektöründeki son durumu Independent Türkçe’ye değerlendirdi.  

"2020 yılında ilaç sektörü yaklaşık 52 milyar TL tutarında bir büyüklüğe ulaştı" 

"Türkiye’de sektördeki çalışanlarımızın sağlığını korumak ve hem üretimi hem de ilaç tedarikini kesintisiz sürdürebilmek bu dönemdeki birinci önceliğimiz oldu" diyen Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, şu bilgileri verdi: "Bu doğrultuda aldığımız tedbirler sonucu üretim ve tedarik maliyetleri ve bunlara ek olarak gümrük kısıtlamaları, lojistik hizmetlerindeki aksamalar ve bunlardan kaynaklanan yeni maliyet artışları nedeniyle sektörün yükü her boyutta önemli derecede arttı. 2020 yılında ilaç sektörü yaklaşık 52 milyar TL tutarında bir büyüklüğe ulaştı. Diğer taraftan, 2020 yılı Mart ayından itibaren Kovid-19 pandemisi kapsamında alınan tedbirler doğrultusunda vatandaşlarımız acil olmayan tedavilerine ara vererek hekimlere ve eczanelere gitmeyi asgari düzeye indirdiler. Bu kapsamda Türkiye ilaç pazarı 2020 yılında  yüzde 5,2 küçülerek 2,55 milyar kutudan 2,41 milyar kutuya geriledi. Değer bazında ise yüzde 19,4 yükselişle 52,3 milyar TL seviyesine geldi."

"Tıp ve eczacılık ürünleri ihracatı 2020 yılında 2019 ihracatının yüzde 27 üzerine çıkarak 1,85 milyar ABD Dolarına ulaştı"

Dünyayı etkisi altına alan salgın şartlarına rağmen tıp ve eczacılık ürünleri ihracatının 2020 yılında 2019 ihracatının yüzde 27 üzerine çıkarak 1,85 milyar ABD Dolarına ulaştığını belirten Dereli, "Endüstrimizin üretim kapasitesinin hem yurt içi talebi hem de üretim üssü olduğu takdirde bölgesel veya küresel talepleri de karşılayabilecek durumda olduğunun bir ispatı niteliğinde. İthalattaki artışın daha sınırlı seviyede kalmasına bağlı olarak ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 27’den yüzde 34’e çıkması sektörü motive ederken, doğru fiyat politikaları ve etkili yasal düzenlemelerle ilaç endüstrisinin ülkemize büyük katkı sağlama potansiyelini de ortaya koyuyor" diyor.

AIFD_Genel_Sekreteri_Dr_Umit_Dereli_Foto_2.jpg

Dr. Ümit Dereli

 

"İhracatımızda 2021 yılında ülkeye 2 milyar ABD doları seviyesinde döviz girişi mümkün olabilir"

Dereli, ihracatın önemine vurgu yaparak, şunları söyledi: "2021 yılında yıllık nüfus artışı, nüfusun yaşlanması ve benzeri demografik değişimler ve mevzuatın belirlediği oranda gerçekleşecek kur düzenlemesi de göz önüne alındığında TL cinsinden yüzde 21 oranında bir büyüme öngörülüyor. Yaşanan olağanüstü koşulların normale dönmesi durumunda ilaç pazarının pandemi öncesi hacmi olan 2,5 milyar kutuya ulaşacağı da tahmin ediliyor. 2020 yılında, yaşadığımız pandemi sürecinin zorlu koşulları nedeniyle ülkemizde iş gücüne katılım oranında yaklaşık 3 puanlık bir düşüş yaşandı. Türkiye ilaç endüstrisi bu süreçte işten çıkarma yapmadan istihdamını korudu. Son yıllarda ihracatımızda yaşanan olumlu gelişmeleri göz önüne aldığımızda 2021 yılında  ülkeye 2 milyar ABD doları seviyesinde döviz girişinin mümkün olabileceğini ifade edebiliriz.  Türkiye’deki ilaç firmalarımız 170’ten fazla ülkeye  ihracat yapıyor. Türkiye toplam ihracatı gerilerken ilaç ihracatımızın yüzde 27 civarında artış gösterdiğine tanık oluyoruz. En önemli ihracat pazarlarımızı Güney Kore ve yakın coğrafyamız oluşturuyor. BDT ve Ortadoğu ülkeleri bu anlamda önde yer alırken, ürünlerimiz AB ülkeleri ve ABD dahil birçok pazarda yer alıyor. Ülkemizin ilaç ihracatında son yıllarda yakalamış olduğu yukarı yönlü hızlı ivmenin 2021 yılında da devam etmesini öngörüyoruz."

"Kovid tüm dünyayla birlikte sağlık sektörünü de oldukça olumsuz etkiledi"

Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere, pandemi sürecinde ilaç sektörünün yaşadığını şu şekilde yorumluyor: "COVID tüm dünyayla birlikte sağlık sektörünü de oldukça olumsuz etkiledi. Klinikler ve hastaneler, ilaç sektörünün en temel çalışma alanlarıydı ve bu alanlarda tüm öncelikler COVID hastalarına yöneldi. Pandemi nedeniyle azalan üretim kapasitesi ve aksayabilecek lojistiğe rağmen önceliğimiz hastalara ve kullanıcılara ürünlerimizi ulaştırmayı sağlamak oldu. Burada da önceliğimiz hayatı tehdit eden onkoloji ürünleri olmakla birlikte yine çeşitli cilt hastalıkları için gerekli ürünlerin aksamadan sağlanmasıydı. Pandemi süresince bu mücadelenin ana kahramanları olan doktor ve eczacılara destek vermeye devam ediyoruz. Bu bağlamda Acil Derneği’yle birlikte acil servislere ve eczacılara bağışlar yapıyoruz. Pandemiden en çok etkilenen sektörlerden birinde faaliyet göstersek de ekiplerimizin sağlığını ön planda tutmaya ve sürekli gelişimlerini sağlayacak aksiyonlar almaya devam ediyoruz."

Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere.jpg
Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere

 

"Dijitalizasyon, önümüzdeki dönemde de hasta takibinden tanıtım faaliyetlerine kadar çeşitli alanlarda önemini koruyacak"

Dijitalleşmenin önemine dikkat çeken Demirdere, "Şu an yoğun şekilde deneyimlediğimiz "dijitalizasyon", önümüzdeki dönemde de hasta takibinden tanıtım faaliyetlerine kadar çeşitli alanlarda önemini koruyacak. İnsan yaşamını en iyi şekilde güzelleştirme yolunda köklerimize sadık kalarak ve "Sağlıktan Güzelliğe" mottomuzla, dönüşüme hep birlikte dijitalleşmeyle devam ediyoruz" diyor.  

"Dünya çapında yürütülen 45 aşı araştırmasına ürünleri ve teknoloji transferiyle destek oluyoruz"

IMS verilerine göre dünyada ilaç endüstrisinin 2021 yılında yaklaşık 1.5 trilyon dolar büyüklüğüne ulaşması tahmin edildiğini belirten Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Buna ek olarak, dünya ilaç pazarının en büyük tedavi alanlarını, onkoloji, diyabet, otoimmun hastalıklar, ağrı ve kardivasküler sistem ilaçlarının oluşturacağı tahmin ediliyor. Ayrıca ilaç sektörünün büyümesinin de yine aynı dönemde ağırlıklı olarak, onkoloji, otoimmun hastalıklar ve diyabet ilaçları ile gerçekleştirileceği tahmin ediliyor. Bu trend Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan pazarlar için de büyük oranda geçerli. Bu nedenle ilaç sektöründe yenilikçi ilaç ve tedaviler giderek daha fazla önem kazanıyor.  Altını çizmek istediğimiz konu ise, ilaç endüstrisinin, araştırma ve geliştirmeye, bilim ve teknoloji’ye en çok kaynak ayıran endüstri olduğu. Biz de bir araştırmacı ilaç firması olarak, yeni ilaç ve tedavileri keşfetmek için çalışıyoruz. Bu da on binlerce bilim insanına yıllar boyu süren araştırmalarında kaynak, teknoloji ve çalışma ortamı sunmak anlamına geliyor.   Kovid-19 pandemisi sürecinde, dünya çapında araştırmacılara destek vermek konusunda çevik ve etkili adımlar attık. Pandemiyle sürdürülen global mücadelenin bir parçası olarak hem sağlık hizmetleri hem de yaşam bilimleri bölümleriyle, tüm dünyada aşı geliştiren ve bu konuda araştırmalar yapan bilim insanlarına ve şirketlere yardımcı olduk.  Şu an dünya çapında yürütülen 45 aşı araştırmasına ürünleri ve teknoloji transferiyle destek oluyoruz."

Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer.jpg
Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer

 

"Lipidler, Pfizer-BioNTech Kovid-19 aşısının üretiminde kullanılacak"

Bir aşı üreticisi olmasalar da aşı araştırmaları yapan ve üreten şirketlere 40 yılı aşkın süredir ürün teknoloji ve prosesleri ile hizmet verdiklerini vurgulayan Zayer, "Aşı üretimi için 3 temel konu ön plandadır: Güvenlik, yeterli miktarda üretim yapmak ve tedarik zinciri. Örneğin, pandemi öncesinde de önemli iş ortaklarımızdan biri olan Jenner Enstitüsü’ndeki araştırmacıların üzerinde çalıştığı aşının proses geliştirme aşamasını   bizim teknolojimizle 12 aydan 2 aya indirdik. Lipidler, bir aşının etkili olabilmesi için mRNA tedavilerinin vücuda ilaç salım sistemi açısından kritik öneme sahip maddelerdir. BioNTech ile yakın işbirliği halinde, acil ihtiyaç duyulan lipidlerin tedariğini önemli ölçüde hızlandıracak ve 2021 yılı sonuna doğru lipid teslimat miktarını artıracağız. Lipidler, Pfizer-BioNTech Kovid-19 aşısının üretiminde kullanılacak.  Houston’daki Baylor College of Medicine ile yapılan işbirliğinde ise, aşı çalışmaları düşük gelirli ülkeleri hedef alıyoruz" şeklinde konuşuyor. 

"Türkiye’de pazar ünite bazında her sene büyürken 2020 yılında küçülme gösterdi"

Chiesi İlaç Türkiye Genel Müdürü Umut Meriç, şunları söyledi:

"Kovid-19’un global bir pandemiye dönüşmesi ile ilaç sektörü birçok farklı açıdan etkilendi. İlk planda bizi en çok korkutan tedarik zincirinde oluşabilecek aksaklıklardı ancak tüm ilaç sektörü olarak iş devamlılığı ekiplerimiz ile süreci olabilecek en iyi şekilde yönetebildiğimizi düşünüyorum. Özellikle Türkiye’de hastaların ilaca erişiminde herhangi bir aksaklık yaşanmaması Türk İlaç Sektörü için başarı ile verilmiş bir sınavdır. Bu dönemde Kovid-19 dışı hastaların özelikle akut hastalık olarak niteleyebileceğimiz hastalıklarda polikliniklere başvuru ve dolayısı ile tanı ve tedaviye erişimlerinde azalma oldu. Rapor devamlılığı ile hali hazırda kronik hastalığı olanlar tedavilerine düzenli ulaşırken, yeni tanı alan hasta sayılarında ve akut tedavilerde ciddi azalmalar yaşandı. Buna bağlı olarak da bazı terapötik alanlar çok fazla etkilenmezken, bazıları oldukça negatif etkilendi. Sonuç olarak, Türkiye’de pazar ünite bazında her sene büyürken 2020 yılında küçülme gösterdi."

Chiesi İlaç Türkiye Genel Müdürü Umut Meriç (1).jpeg
Chiesi İlaç Türkiye Genel Müdürü Umut Meriç

 

"Eski normalimize değil öğrenimlerimizle birlikte yeni bir normale geçeceğimize inanıyorum"

Bu süreçte sağlık çalışanları ile olan iletişim konusuna dikkat çeken Meriç, "Hekimler ve sağlık çalışanları Kovid-19 hastalığının merkezinde olduklarından bu alanda doğan kısıtlamalar iletişimimizi ciddi anlamda etkilendi. Bu kısıtlamalar sebebi ile paydaşlarımız ile olan iletişimimizde uzaktan tanıtım, online toplantılar, telefon ve e-mailing gibi farklı iletişim kanallarına yöneldik. Pandemi döneminde hızlanan dijital transformasyon süreçlerinin Kovid-19 sonrasındaki yeni normalde de devam edeceğini düşünüyorum. Ayrıca yine bu dönemde toplumun insan sağlığının önemini daha iyi anladığını ve bunun da ilaç sektörünün algısı üzerine pozitif bir etki yarattığına inanıyorum. Geldiğimiz noktada Kovid-19’un bahsettiğimiz etkilerinin devam ettiğini görüyoruz. Bu pandemiden etkin bir aşılanma süreci ile çıkabileceğine inanıyorum. Dünya’da aşılanma süreci başladı, Türkiye olarak da birçok ülkeye kıyasla iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebiliriz ancak bu alanda alınması gereken daha yolumuz var. Aşıların tedarik süreci hızlandıkça ve aşılanma oranları arttıkça pandeminin etkisi de yavaş yavaş azalacak.  Pandemi döneminde yaşadığımız tecrübelerin bundan sonraki süreçte de hayatlarımızı etkilemeye devam edeceği aşikâr. Bu süreçten sonra eski normalimize değil öğrenimlerimiz ile birlikte daha güçlü bir şekilde yeni bir normale geçeceğimize inanıyorum" diyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU