Ümit Özdağ: Zevzeğin kim olduğunu Türk kamuoyu gayet iyi biliyor

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 104 emekli amiralin bildiri yayımlaması hakkında yaptığı "zevzeklik" eleştirisini ve Ergun Mengi'nin kendisinin danışmanı olduğu iddialarını, Bağımsız İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ'a sorduk

İYİ Parti'nin kurucularından olan İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, geçtiğimiz ay TBMM'de düzenlediği basın toplantısında partisinden istifa ettiğini açıklamış, Genel Başkan Meral Akşener ise bu istifaya ilişkin "Temel hakem millettir, başarılar diliyorum" ifadelerini kullanmıştı. Özdağ, "FETÖ'cülerin partiye sızmaya devam ettikleri" iddiasında da bulunmuştu / Fotoğraf: AA 

Geçtiğimiz hafta TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un sözleriyle başlayan ve 104 emekli amiralin bildiri yayımlamasıyla büyüyen tartışma sürüyor.

Bildiriyi yazdığı ifade edilen Tuğamiral Ergun Mengi'nin, Bağımsız İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın danışmanı olduğu iddiası ise tartışmayı farklı bir noktaya taşıdı.

Öyle ki, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in bildiriyi imzalayan emekli amiralleri, "zevzeklik yapmakla" suçlamasında da asıl tepkisinin partisinin eski milletvekili Özdağ'a yönelik olduğu iddia edildi.

"Emekli amiraller" bildirisine ilişkin yorum almak üzere kendisine ulaştığımız Ümit Özdağ ise dün bu konuda değerlendirmelerde bulunduğunu belirterek, yeni bir yorum yapmak istemedi.

"Bunların hepsini yazdım, oradaki değerlendirmemi kullanabilirsiniz, yeni bir şey söylemeyeceğim" diyen Özdağ, Ergun Mengi'nin kendisinin danışmanı olduğu iddialarını ve Akşener'in "zevzeklik" yorumu ile ilgili ısrarlı sorularımız üzerine ise "Zevzeğin kim olduğunu Türk kamuoyu gayet iyi biliyor" diyerek görüşmeyi noktaladı.

 

Ümit Özdağ.jpg
Ümit Özdağ / Fotoğraf: AA

 

Twitter'da ise Özdağ, bildiri taslağını yazdığı ifade edilen Emekli Tuğamiral Ergun Mengi'nin kendi danışmanı olduğu iddialarını bir paylaşımla yalanladı. 

Paylaşımda, Mengi'nin, 12 Ocak 2021'e kadar İYİ Parti'nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan'ın yardımcısı olduğu ifade edildi.

 

Ne olmuştu?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin tartışma, 1,5 yıl önce Kanal İstanbul projesiyle kamuoyunda yer bulmuş, sözleşmeden çekilme ihtimalinin dillendirilmesi sonrasında en kapsamlı tepki ise Ocak 2020'de 126 emekli büyükelçiden gelmiş ve Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'nden çekilmesinin ağır sonuçlar doğuracağı öne sürülmüştü.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, geçtiğimiz hafta da TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un katıldığı bir televizyon programında gazeteci Muharrem Sarıkaya'nın "Cumhurbaşkanı gelip, ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekildim' derse veya Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi'ni feshettim' derse veya ‘Montrö'yü tanımıyorum' derse" şeklindeki sorusuna "Teknik olarak yapabilir. Bunu sadece bizim Cumhurbaşkanımız veya eski sistemde Bakanlar Kurulumuz değil, Almanya da bunu yapabilir, Fransa da Amerika da yapabilir" yanıtını vermesiyle yeniden gündem olmuştu.

Ancak Şentop, "hukuk tekniği bakımından" durum değerlendirmesinde bulunduğunu da sözlerine eklemişti.

Sözleşmenin feshedilebileceğine ilişkin başlayan tartışma sonrasında 104 emekli amiral bildiri yayımlayarak duruma tepki göstermiş, bu isimlerden bazıları ise gözaltına alınmıştı.

Bildiriyi eleştiren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise amiralleri "zevzeklik yapmakla" suçlamıştı.

İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ ise son günlerin tartışmalı bildirisindeki imzacı 104 emekli amiral hakkında "2007 sonrasında FETÖ'nün; Ergenekon, Balyoz ve Casusluk kumpaslarına maruz kalmış vatansever, Atatürkçü Türk subayları ve amiralleridir" yorumunu yaparak, bildiriye gösterilen tepkiye en çok FETÖ ve Yunanların sevindiğini öne sürmüştü.

 "Lojmanlarınızı ve korumalarınızı terk ederek gelin, Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçisi bir partide birlikte mücadele edelim"

Yeni parti kurma çalışmalarını sürdüren Ümit Özdağ'ın haberiniz.com.tr'ye yaptığı değerlendirmenin tam metni şu şekilde: 

"Bir süredir AKP iktidarı Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden Türkiye'nin çekilmesi gerektiği iddiasını değişik aracılar kullanarak Türkiye'nin gündemine taşımaktadır. Bu açıklamalara yönelik ilk kapsamlı tepki Ocak 2020'de emekli büyükelçilerden gelmiş ve 126 emekli büyükelçi Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çekilmesinin vahim sonuçlar ortaya çıkaracağını açıklamışlardır.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un 25 Mart 2021 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istediği takdirde Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni tek taraflı olarak iptal edebileceğine dair Anayasa'yı ihlal eden ve Başkanı olduğu TBMM'nin hukukuna tecavüz eden açıklaması sonrasında, Türk kamuoyunda tartışma yeniden başlamıştır. Şentop'un açıklaması, AKP'ye yandaş kişilerin bir süredir başlatmış olduğu Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çekilmesi gerektiği tartışmasını alevlendirmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin feshedileceğine dair Şentop'un açıklaması toplumun ve siyasetin değişik kanatlarından tepki almıştır. Hamza Dağ gibi AKP temsilcileri dahi Türkiye'nin gündeminde Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çekilmek gibi bir adım olmadığını ifade etmişlerdir.

Ancak anılan süreçte Çanakkale ve İstanbul Boğazları ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile yakından ilgisi olan Kanal İstanbul'un inşaatına devlet güvencesi verilmesi ve Katar ile imzalanan  "Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı" da ayrı bir endişe yaratmıştır. İmzalanan anlaşma ile Kanal İstanbul inşaatının bir Katar firmasına verilmesinin altyapısının oluşturulduğu endişeleri gündeme taşınmıştır.

Montrö Anlaşmasından çekilme tartışmalarının Kanal İstanbul'un inşaatı ile paralel devam ettiği yaşanan süreçte 104 emekli amiral bir bildiri yayınlayarak Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çekilmesinin Türkiye için güvenlik sorunları ortaya çıkaracağına dair endişelerini kamuoyu ile paylaşmışlardır.

Bildiriyi yayınlayan amiraller 2007 sonrasında FETÖ'nün; Ergenekon, Balyoz ve Casusluk kumpaslarına maruz kalmış vatansever, Atatürkçü Türk subayları ve amiralleridir. Bu subay ve amirallerin büyük bölümü AKP tarafından desteklenen FETÖ'nün sözde yargıç ve savcıları tarafından kurulan komplolar ile TSK'dan uzaklaştırılmış, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve anayasaya sadık subay ve amirallerdir. Bu subay ve amiraller görevde ve FETÖ'nün alçakça saldırıları ile karşı karşıyayken dahi anayasa ve yasalara sadık kalmış, meşru hükümete karşı bir yasa dışı girişim içinde olmamışlardır.

Öte yandan AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın görev başındayken yasalara sadık kalan subay ve amirallerden bugün ellerinde sadece beylik tabancaları varken darbe beklemek yerine, darbeyi sadakati TSK ve Anayasa dışındaki oluşumlara olan gruplardan beklemesi gerekir.

Anılan amirallerden bazıları emekli olmalarına rağmen 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimine karşı meşru hükümetin yanında aktif olarak yer almışlardır. Bugün AKP Hükümetinin dış politikasının en önemli unsurlarından birisi olan Mavi Vatan politikasının entelektüel temelleri bu bildiriye imza atan başta Cem Gürdeniz amiral olmak üzere listedeki amiraller tarafından atılmıştır.

Bugün infaz edilen amirallerin çok büyük bir bölümünün Mavi Vatan politikasını büyük bir sevinçle ve kararlılıkla destekledikleri de yazılı ve görsel basında yapılacak kısa bir tarama ile görülecektir. Amiraller uzmanlık alanları olan Mavi Vatan politikasını desteklerken ses çıkarmayan iktidar ve yandaşlarının, şimdi bir diğer uzmanlık alanı olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda endişelerini dile getirince siyasi lince tabi tutmaları kabul edilebilir değildir.

Yaşamlarını Türkiye'nin güvenliğinin sağlanması uğruna harcamış, AKP'nin desteklediği FETÖ'nün kumpasları ile özgürlüklerini kaybetmiş, haysiyetlerine saldırılmış amirallerin, içinde anayasa ve yasalarımıza aykırı en ufak bir suç unsuru bulunmayan bir bildiri yayınlamaları üzerinden siyasal lince uğramaları kabul edilemez.

Ergenekon-Balyoz-Casusluk döneminde sabah 06.00'da yapılan ev baskınlarını hatırlatır bir şekilde evlerinde göz altına alınan amirallere yönelik bu saldırı ve baskıların Yunanları ve FETÖ mensuplarını çok sevindirdiğini sosyal medyada çıkan haberler ve yorumlardan anlıyoruz.

Öte yandan ülkesi milyonlarca Suriyelinin örtülü istilası altına giren, ülkesini işgal ederek kentlerinin kimliğini değiştiren Suriyelilerin masraflarını cebinden öderken bir yandan da ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik pençesinde kıvranan Türk halkı, bu tür psikolojik operasyonlar ile gündeminin değiştirilmesine izin vermeyecektir.

Bildiri sonrasında sarı muhalefetin aldığı tavır da göstermektedir ki, Türkiye'nin iktidar sorunu kadar sarı muhalefet sorunu da vardır. Bu sarı muhalefetin siyasi ve fikri belkemiği olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Sarı muhalefet, Türkiye'nin acil ve ağır sorunları karşısında çözüm önerileri getirecek yerde, günlerini sözde teşkilat zevzekliği ile geçirdiklerini bir kez daha ortaya koymuştur.

Sonuç olarak her şeye rağmen Amiraller Bildirisi'nin ortaya iki önemli fayda çıkardığı görülmektedir. Birincisi, bildiriye cevap vermek için konuşan AKP Genel Başkanı Erdoğan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden çekilmek gibi bir niyet ve hazırlıklarının olmadığını açıklamıştır. Böylece Türk kamuoyu bu çok önemli stratejik konu hakkında bilgi sahibi olmuştur. Ayrıca Erdoğan, üniformanın üzerine giydiği cübbe ve takke ile fotoğraf çektiren amiral hakkında da soruşturma açıldığını açıklamıştır.

Sonuç olarak Amiraller Bildirisi Türk kamuoyunun iki önemli konuda duyduğu endişelerin giderilmesini sağlamıştır.

Bu vesileyle emekli amirallere, emekli generallere, emekli subay ve ast subaylara bir çağrıda bulunmak isterim;" Türkiye'nin güvenliği, ekonomik refahı, demokrasisi için siyasal bir mücadele vermek amacı ile lojmanlarınızı ve korumalarınızı terk ederek, gelin Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçisi bir partide birlikte mücadele edelim. İşçiyle, işverenle, akademisyenle, çiftçiyle, esnafla ve Türk gençliğiyle; özetle bütün Türk milleti ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ni Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikri önderliğinde geleceğe taşıyalım." 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU