"Aşı milliyetçiliği"ne sosyolojik bakış: Milliyetçi refleksler güçlendi, aşırı ideolojilere eğilim yükseldi

Kovid-19 salgınıyla birlikte küresel dayanışma örneği sergilenirken, aşıya erişimde milliyetçiliğin ön plana çıktığı yorumunu yapan Prof. Dr. Nilüfer Narlı, büyüyen ekonomik kriz nedeniyle "yabancıların tehdit olarak görüldüğü" uyarısında bulundu

Prof. Dr. Narlı: AK Parti’nin son kongresinde verdiği mesajlara bakarsak, daha millliyetçi ve muhafakar söylemi benimsediğini görüyoruz ama Z kuşağı kendini daha fazla dünya vatandaşı olarak görme eğiliminde / Fotoğraf: Reuters

Dünyanın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından çıkış umudu aşılar belirli sayıda üretildiğinden, pek çok ülke 3 ayda henüz ilk doza dahi ulaşamadı.

Aşıya erişim sorununun büyümesi, "aşı milliyetçiliği" tartışmalarını alevlendirdi.

Dünya nüfusunun yüzde 16'sını oluşturan zengin ülkeler, aralarında Pfizer/BionTech, Coronavac ve Oxford/AstraZeneca'nın da bulunduğu aşıların yüzde 60'ını satın aldı.

Bir yanda aşı stoklanırken, diğer yanda 100'ü aşkın ülkede henüz ilk doz bile yapılamadı.

Aşıların tüm insanlara ulaşmasını sağlamak için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından oluşturulan COVAX planı, düşük gelirli ülkelerin nüfusunun yüzde 20'sini aşılamaya yetecek kadarını bile satın almakta zorlanıyor.

Avrupa Birliği (AB) de "aşı milliyetçiliği" tartışmalarının odağında yer alıyor.

Ay başında AB'ye yöneltilen "aşı milliyetçiliği" suçlamalarını reddeden Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, birliğin aşı ihracatı konusunda katı yasaklarının bulunmadığını söylemişti. Michel, aşıyı propaganda amacı olarak kullanmayacaklarını da belirtmişti.

Geçen gün açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, AB'nin her an birlik dışına aşı satışına sınırlama ve hatta yasak getirebileceği ihtimaline değinerek, "En büyük korkum bu aşı milliyetçiliği ve yasak gelmesi" ifadelerini kullanmıştı. 

Artan aşı milliyetçiliğini ve bu durumun nelere yol açabileceğini, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı ile konuştuk.

Nilüfer Narlı, pandemiyle birlikte vatandaşların ulus devletlerden hem mallarını ve canlarını korumasını hem de Kovid-19'la mücadelede gerekli sağlık hizmetlerinin verilmesini beklediğini söyledi.

"Vatandaşın devletten beklentisinde artış var. Kovid dönemindeki ekonomik kayıplarının giderilmesi konusunda beklenti sürüyor" diyen Narlı, salgınla mücadelede bilinen en etkili yöntem olan aşı konusunda ise şu yorumu yaptı:

Hem aşı milliyetçiliği hem de aşının üretilmesi ve dağıtılması konusunda uluslararası dayanışma gözlemliyoruz. Donald Trump'ın 'America First' yaklaşımıyla, önce ABD sonra diğer ülkelere sıra geleceği düşüncesinin devamını Joe Biden'da da görüyoruz. Her ulus devlet, aşıyı kendi ulusuna ulaştırmak istiyor. Rusya ise aşı teknolojisini başka ülkelerle paylaştı. Ancak bazı ülkeler, aşı teknolojisini paylaşmıyor çünkü şirketler büyük kâr elde etmek istiyor. Uluslararası işbirliğini vurgulayanlar kadar, kendi ülkesinin insanlarının aşıya ulaşımına öncelik verenler var. Küresel bir dünyada yaşadığımızı unutmayalım. Kovid'e rağmen seyahatler devam ediyor, malların küresel dolaşımı sürüyor ve sorunlara küresel çözümler gerekiyor. Bazı liderler küresel çözümün önceliğini görmek istiyor.

"Kovid'le birlikte milliyetçi refleksler güçlendi"

Salgınla birlikte milliyetçiliğin bulunduğu ülkelerde bu refleksin güçlendiğini ifade eden Nilüfer Narlı, ulus devletlerin biraz daha içe kapandığını, ekonomik krizin baş göstermesiyle bireylerin kendi ülkelerindeki yabancıları tehdit olarak görme eğiliminin arttığını söyledi.

 

Prof. Dr. Nilüfer Narlı BAU
Prof. Dr. Nilüfer Narlı / Fotoğraf: BAU

 

"Ekonomik kriz nedeniyle yabancılar tehdit olarak görülüyor, aşırı ideolojilere eğilim yükseliyor"

"Kıt kaynaklar artıyor ve bunun için mücadele artınca, aşırı ideolojilere eğilim yükseliyor" diyen Narlı, fiziksel olarak bir araya gelinmese de dijital ortamda görüşüldüğünü, küresel dayanışma networklerinin geliştiğinin görüldüğünü belirterek, birçok müze, kütüphane, opera ve benzeri yerlerin arşivlerini herkese açık hale getirmesini örnek gösterdi.

Prof. Dr. Narlı, "Ben yalnız değilim, birçok insanla aynı sorunu paylaşıyorum, bu sorunun çözümü için işbirliği yapacağız" diye düşünenler, kültürel birlik düşüncesi geliştirerek, ölümcül mesajlarla daha iyi baş edebiliyorlar. Terror Management Theory'deki gibi, yoğun ölümle ilgili mesajlar aldığınız zaman, dehşete kapılırsınız. Önce inkâr eder, sonra kültürel birlik, dayanışma networkü oluşturursunuz" diyerek, Birleşik Krallık örneğini verdi.

Burada devletten beklentilerin oluştuğunu, diğer taraftan ise yerel ve küresel networklerin öneminin de ortaya çıktığını belirten Sosyolog Narlı, "Ben yalnız değilim, hepimiz aynı gemideyiz" duygusunun da yoğun ölümcül mesajlarla mücadele için yararlı olduğu yorumunu yaparken, pek çok bireyin salgın sırasında hastalanma ya da bir yakınının ölmesi gibi benzer sıkıntılarla karşılaşmasına vurgu yaptı. 

 

aşı reuters
Fotoğraf: Reuters

 

"AK Parti'nin son kongresinde verdiği mesajlara bakarsak, daha milliyetçi ve muhafazakar söylemi benimsediğini görüyoruz"

Türkiye özelini de sorduğumuz Narlı, "AK Parti'nin son kongresinde verdiği mesajlara bakarsak, daha milliyetçi ve muhafazakar söylemin çok daha öne çıktığını görüyoruz ama Z kuşağı kendini daha fazla dünya vatandaşı olarak görme eğiliminde. Sağ ve sol yelpazede aşırı uçlarda durmuyorlar. Ipsos araştırmasına baktığımızda da bu sonucu görüyoruz" yorumunu yaptı.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Dünya genelinde hükümetler ile Z kuşağının beklentisi çakışıyor"

Z kuşağında "tek dünya" görüşünün hakim olduğunu dile getiren Nilüfer Narlı, bu neslin kendisini dünya vatandaşı olarak tanımladığını savundu:

Milliyetçi refleksler güçleniyor fakat Z kuşağı ağırlıklı olarak kendini dünya vatandaşı olarak görme eğilimde. Dünya genelinde hükümetler ile Z kuşağının beklentisi çakışıyor.

"Online eğitim ve aşıya ulaşımdaki gibi, yeni tip eşitsizlikler doğuyor"

Kovid-19'la birlikte yeni tip eşitsizliklerin ortaya çıktığını belirterek, bunlardan bazılarının daha da derinleşeceğini dile getiren Prof. Dr. Narlı, dijital eşitsizlik örneğini verdi.

"Online eğitim ve aşıya ulaşımdaki gibi, yeni tip eşitsizlikler doğuyor" diyen Narlı, "Zengin, refah düzeyi yüksek ülkeler, aşıya çok daha yüksek bütçe ayırdılar. Aşılamasını tamamlayıp, normalleşen İsrail, en güzel örnek" yorumunu yaptı.

"Kovid-19'la birlikte ortaya çıkan yeni tip eşitsizliklerden bazıları derinleşecek"

Aşıya ulaşıma bakıldığında ülkelerin gelir düzeyi, kalkınmışlık, teknolojik ve inovasyon birikimlerinin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nilüfer Narlı, zengin ülkelerin aşıya belirli bütçe ayırırken, bazılarının hiç ulaşamadığına değindi. Pek çok ülkede aşının üretimi ve dağıtımında yaşanan planlama sorunlarına da değinen Narlı, bu süreçte gerek bireylerin gerek ise kurumların dayanıklılıklarını artırmasının önem kazandığını söyledi.

"Belirsizlikler daha da artabilir, dayanıklılık ve esneklik önem kazanıyor"

Nilüfer Narlı, "Kovid-19'a karşı psikolojik dayanıklılığı güçlendirmek için kurumların da dayanıklılıklarını artırması, gerekirse daha esnek yapı oluşturulması, salgınla mücadelede daha iyi strateji geliştirmesini sağlayabiliyor" ifadelerini kullandı.

Kriz anlarında katı sistemlerin kırıldığını, esnek yapıların ise hızla strateji değiştirerek bu tür krizlere daha dayanıklı olabildiğini belirten Narlı, böylelikle zorlu dönemin üstesinden daha kolay gelindiğini dile getirdi.

Önümüzdeki döneme ilişkin görüşlerini de sorduğumuz Prof. Dr. Narlı, 21. yüzyıla girerken parametrelerin sayısının artacağı gerekçesiyle bireylerin belirsizliğe hazırlıklı olmaları uyarısını yaptıklarını hatırlatarak, Kovid-19'la birlikte yeni belirsizliklerin başladığını belirtti ve ekledi:

Bu (belirsizlikler) daha da artabilir. Bireysel ve kurumsal düzeyde, dayanıklılık inşası çok daha fazla önem kazanacak. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU