AYM'den "Gezi" ve "Laiklik Yürüyüşü" başvurusunda 7'ye karşı 6 oyla iki farklı karar: Sadakat yükümlülüğü hükümete değil Anayasaya'dır

Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı ve Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü’ne katılan kamu görevlileri hakkında verdiği iki ayrı kararda bir kabul bir de ret kararı çıktı. Her iki karar da 7’ye karşı 6 oy çokluğu ile alındı

Anayasa Mahkemesi'nin bugün yayımlanan iki farklı kararı da 7'ye karşı 6 oy çokluğu ile alındı / Fotoğraf: AA

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin iki farklı başvurudaki kabul ve ret kararlarının ikisi de 7'ye karşı 6 oy çokluğu ile alındı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gezi’deki ihlal başvurusu reddedildi

Anayasa Mahkemesi, KESK'in çağrısı üzerine, Gezi Parkı’nda polisin uyguladığı şiddeti protesto etmek amacıyla Adana'da yapılan eyleme katılan biri hemşire, diğerleri öğretmen toplam 8 memurun başvurusunu karara bağladı.

Eyleme katıldıkları için 657 sayılı kanuna dayandırılarak “memur vakarına yakışmayan tutum ve davranış”ta bulunmaktan uyarı cezası alan memurların, bu cezanın iptaline ilişkin başvuruları 6'ya karşı 7 oyla reddedildi.

Karar oy çokluğu ile alındı

AYM hüküm metninde, “Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine, Zühtü Arslan, Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez'in karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verilmiştir” denildi.

Karara karşı oy kullanan Yusuf Şevki Hakyemez dışındaki diğer 5 üye Abdullah Gül döneminde Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmıştı.

AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın bulunduğu karara muhalefet şerhi koyan 6 üye ise, karşı oy yazılarında bu gerekçesini eleştirdi.

Gerekçede “devlete sadakat” vurgusu

Kararın gerekçesinde Devletin, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülebilmesi için bireylerin devlet memurlarına itibar ve güven duymasını istediği savunularak, “Bu bağlamda Devlet; memurlarına, kendilerine duyulan itibar ve güveni sarsacak veya görev yaptıkları kamu kurumunun güvenilirliğini ya da saygınlığını zedeleyecek nitelikte davranışlarda bulunmaktan kaçınma ödev ve sorumluluğu yüklemiştir” denildi. 

Kararda ayrıca, “Yetkili otoritelerin başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları ile kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünden kaynaklanan gereklilikler arasında adil bir denge kurdukları anlaşılmıştır. Sonuç olarak söz konusu disiplin cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı değerlendirilmiştir” ifadesi kullanıldı.

Zühtü Arslan’ın itiraz gerekçesi

Karşı oy gerekçesinde ,“Daha önce yapılan bazı toplantılarda şiddete başvurulmuş olması aynı konuda düzenlenecek her toplantının da barışçıl olmaktan çıkacağı anlamına gelmemektedir” diyen AYM Başkanı Zühtü Arslan, demokratik hukuk devletinde “memur vakarı” kavramının kamu görevlilerini ifade özgürlüğü başta olmak üzere anayasal haklarını kullanmaktan mahrum bırakacak veya caydıracak şekilde geniş yorumlanmaması gerektiğinin altını çizdiği ve AYM’nin bu konudaki içtihadının farklı olduğuna işaret ettiği gerekçesinde şu hususlara dikkat çekti:

“Son olarak belirtmek gerekir ki çoğunluk gerekçesi Mahkememizin daha önceki kararlarıyla da uyumlu görünmemektedir. Anayasa Mahkemesine göre barışçıl toplantıya katılan ve yasaklanmış davranışlarda bulunduğuna dair hakkında bir tespit bulunmayan kişilerin hafif de olsa herhangi bir cezaya muhatap olmaması gerekir. Somut başvuruda bu değerlendirmelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır"

“Gezi kalkışma değildir”

Başkan Vekili Hasan Tahsin Gökcan da karşı oy yazısında, Gezi eylemlerine katılanlara yapılan polis müdahalesi sırasında aşırı güç kullanılması nedeniyle yaralananların şikâyetleri üzerine ilgili polis memurlarının yargılandığını ve cezalandırıldığını anımsattı.

Gökcan, Gezi eylemlerine ilişkin şunları yazdı:

“Görüldüğü üzere Gezi eylemlerine karşı hükümetin ve yerel mahkemelerin tepkisi; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında fakat izinsiz eylemler olduğuna yöneliktir. Bu konuda siyasal değerlendirmeler yapılabilir ise de hiçbir mahkeme kararı veya idari bir işlemde bu eylemlerin anayasal düzene veya Hükümete karşı bir ‘kalkışma’ şeklinde nitelendiğine rastlanamamaktadır. Ayrıca belirtelim ki toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin yasal bildirim yükümlülüğü, bu eylemlerin önlenmesi için hazırlık yapılması amacıyla değil, yapılacak eylemin gerçekleştirilebilmesi ve kamu düzeninin en az şekilde bozulması için gerekli hazırlıkların yapılmasına olanak sağlanması içindir”

“Devlete sadakat, hükümete değil anayasayadır”

Kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarının da sınırlama nedeni olabileceğini anlatan Gökcan, “Ancak belirtilmelidir ki kamu görevlisinin devlete sadakat yükümlülüğü hükümete sadakat anlamına gelmeyip, Anayasaya sadakat, başka deyişle anayasada öngörülen siyasi ve hukuki düzene sadakat olarak anlaşılmalıdır. Bu anlamda kamu görevlisinin bir suç veya terör örgütünün faaliyeti kapsamındaki eylemlere destek vermesinin ya da bu eylemler vesilesiyle terör örgütünün propagandasını yapmasının hukuken korunamayacağı açıktır. Bunun dışında kamu görevlilerinin icra organının kimi faaliyetlerini eleştiri amacıyla toplantı haklarını kullanmaları bu hakkın anayasal güvencesi kapsamındadır” dedi.

“Yollar araçların değil halkındır”

Üye Engin Yıldırım da mahkemenin kararını eleştirerek, İspanya’dan örnek verdi.

Yıldırım, “İspanya Anayasa Mahkemesi bir kararında ‘yolların demokratik toplumlarda sadece araçların geçmesi için” olmadığını vurgulamıştı.’ Yollar, sokaklar, caddeler ve meydanlar çok eski dönemlerden beri halkın bir araya gelip, konuları tartıştığı, protesto ettiği, yetkililere talep ve şikâyetlerini ilettiği doğrudan demokrasinin uygulanmasına imkân veren kadim mekân ve alanlardır. Bu gibi yerlerde toplanmaların çeşitli gerekçelerle engellenmesi, idari ve cezai yaptırımlara maruz bırakılması yurttaşların siyasi ve toplumsal süreçlere katılımlarını zorlaştırarak demokrasinin toplumsal anlamda yaygınlaşmasına ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının gelişmesine zarar verecektir” dedi.

2oy.jpg
Kaynak: Resmi Gazete

 

Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü ile ilgili başvuruda ihlal kararı

Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılında Eğitim iş Sendikası tarafından Yatağan’dan Ankara’ya düzenlenen  “Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü”ne katılan öğretmenlere verilen disiplin cezaları ile ilgili başvuruda ise oy çokluğu ile hak ihlali kararı verdi.

Mahkeme, Tekirdağ, Kocaeli ve İsanbul’da farklı okullarda göreve yapan öğretmenler Nesrin Müyezzinoğlu, Yasin Agin, Mustafa Özkan ve Hüseyin Demirhan’ın başvurusunda “Toplantı ve gösteri yürüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar verdi.

Başvurucuların “Toplantı ve gösteri yürüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği” yönünde karar verilmesi nedeniyle diğer ihlal iddiası yönünden inceleme yapılmasına ise gerek görülmedi.

7’ye karşı 6 oyla alınan kararda, AYM üyeleri Kadir Özkaya, Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Selahattin Menteş ve Basri Bağcı karşı oy kullandı.

Kararda karşı oy kullanan 6 üyenin tamamı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan isimlerden oluştu.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU