34 yıl önce yazdığı şiirden dolayı "cumhurbaşkanlığına hakaret"ten ifade verdi… Şair Odabaşı: Trajikomik bir durum, bu aklımızla alay etmektir

Şair ve yazar Yılmaz Odabaşı'nın 1987 yılında yazdığı şiir "cumhurbaşkanlığına hakaret" sayıldı. Odabaşı, "Hiç olmazsa ciddi bir şey hazırlayın, dalga mı geçiyorsunuz bizimle" diyerek tepki gösterdi

Yılmaz Odabaşı / Fotoğraf: Independent Türkçe

Şair ve yazar Yılmaz Odabaşı'nın, "Konuşsam sessizlik, gitsem ayrılık" şiiri suç kapsamına girdi.

Odabaşı'nın 1987 yılında yazdığı şiir "cumhurbaşkanlığına hakaret" gerekçesi sayıldı.

Bu nedenle Yalova Emniyet Müdürlüğü'ne gidip ifade veren Odabaşı, Independent Türkçe'ye konuştu.

Odabaşı, geçen Yalova Emmiyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi'nden arayıp ifadeye çağrılmasıyla durumdan haberdar olduğunu söyledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


"Olanlar karşısında şaştım kaldım, ne diyeceğimi bilemedim"

İfade vermeye güvenlik büroya gittiğinde gördüğü dosya ile şok yaşadığını kaydeden Odabaşı, "Hafta içi güvenlik şubeye gittim. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla ifadeye çağrılmışım. Şubede ne göreyim masanın üstünde 'Yılmaz Odabaşı'nın suç oluşturabilecek tweetleri' adında bir dosya. Çok enteresan, Ankara'dan ikametgahımın bulunduğu emniyete 'bunlar arasında suç bulunsun' diye mi gönderildi. Hala anlamış değilim" diye konuştu.

Şubede işaretlerle çerçeve içerisine alınmış bir yazının önüne bırakıldığını ve konuyla ilgili cumhurbaşkanlığına hakaret suçlamasıyla ifadeye başvuracaklarını dedikleri aktaran Odabaşı, şunları kaydetti:

"Yazıya baktım ve polise, 'bakın memur kardeşim bu bir şiirdir' dedim. 'Ben bilmem, bu tweet ile ilgili hakaretten ifadenizi almamız gerekiyor' dedi. Doğrusu olanlar karşısında şaştım kaldım, ne diyeyim şimdi. 'Sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum. Konuşsam sessizlik, gitsem ayrılık…' bu bir şiir dedim."

 

Yılmaz Odabaşı
Yılmaz Odabaşı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Bir şiir için ifade verebileceğim hiç aklıma gelmezdi"

1987 yılında yazılan şiirde ne cumhurbaşkanı ne makamıyla ilgili hiçbir ifadenin geçmediğini söyleyen Odabaşı, "Hakaret ettiğimi nereden çıkardınız, nasıl bu kanıya vardınız? Bu nasıl bir mantıktır ki 34 yıl önce yazılmış bir şiir için hakaretten ifademi alıyorsunuz. 40 yıldır gazeteci ve yazarım bu ülkede, böyle bir şey görmedim. Yazdığım bir şiir için ifade vereceğim hiç aklıma gelmezdi" değerlendirmesinde bulundu.

"Verdiğim ifadeyi imzaladım ve çıktım. Çıktım ama bir yandan da gülüyorum. Bir yazarı yazdığı şiir için ifadeye çağırmak ne demek? Hiç olmazsa ciddi bir şey hazırlayın" diyen şair Odabaşı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Bizi karikatür yaptınız. 12 Eylül'de generallerin de içinde olduğu heyetlerin karşısındaki askeri mahkemelerde yargılandık. Hiçbir zaman bu kadar ciddiyetsizlik ile karşılaşmadık. Bizi ne hale getirdiler. Hiç olmazsa ciddi yargılama yapın ve adam yerine koyun. Şiirden yargılamak veya ifadeye çağırmak da ne oluyor? Belki yarın öbür gün 'yanlış oldu, biz aslında başka tweetten ifadesini alacaktık' diyebilirler. Sonuç itibariyle böyle bir şey ile karşılaştık. Her şeyi karikatürize ettiler. Tam anlamıyla trajikomik bir durum. Bu düpedüz insanların aklıyla alay etmektir."

Yılmaz Odabaşı'nın "hakaret" iddiasına konu olan "Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık" şiiri: 

"Resmin rehindir gurbetimde.

Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba

ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin.

Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.

Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;

konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana…

Ve akşam, bir kez daha;

saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!

"Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır":

Çekmiyorsun!

Akarsuları imrendiren yüzün de,

sabahçı kahveler de biliyor:

Görüşmeyeli yorgunum

yıkık kentler kanadı sevinçlerimle.

Görüşmeyeli ya sen nasılsın,

adım, adresim durur mu defterinde?

Şimdi Siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim.

Beynimde iklimsiz papatyalar

ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde.

Sokakların gün batınca neden boşaldığını

ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum.

Konuşsam sessizlik / gitsem ayrılık…

Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne.

Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara,

gurbetini rehnetme özlemimde…"
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU